NECİP F. BAHADIR | YORUM
“Bir koku var duyuyor musunuz?”
Bu soru benim değil. Öyle bir tespit ve itiraf ki haberlerin arasında kaybolup gitmesine gönlüm razı olmadı. Ve ilginçtir, ne iktidar cenahından ne de muhalefetten dikkate alan çıktı. Siyaset görmezden geldi, medya özellikle muhalif kanallar hak ettiği yeri vermedi.
Ben çok önemsedim. Sosyal medyada gördüm ilkin, çarpıldım. Sonra metnin tamamını okudum. O paragrafa gelince ‘müthiş bir itirafla’ karşılaştığımı farkettim. Ve sizinle de paylaşmaya karar verdim. Haberi daha önce okuyanların yazıyı terk etmesini istemem, bir de bu gözle bakmalarını öneririm.
Konu; Narin ve başka kız çocuklarının ölümleri… Kız çoçuklarının adeta diri diri toprağa, suya gömülmesi… İtiraf ve tespitin sahibi Bülent Arınç… Durun, hemen burun kıvırmayın. Böyle bir tespiti Arınç gibi bir ismin yapması ayrıca değerli. Hem AKP’nin hem de muhafazakar kesimin kulak vereceği, içeriden bir ses çünkü…
Bülent Arınç’ın duruşunu ben de en az sizin kadar eleştiriyorum. ‘Siyasetin vicdanı’ denen bir ismin yaşanan onca zulmü ve kötülükleri birkaç cümleyle geçiştirmesini kabullenebilmek mümkün değil elbette. Vicdan dediğin isyan eder. Değil gemileri, limanları bile yakar. Zindanı göze alır. Zalim Sultan’ın yüzüne hakikatleri haykırır. O vicdanın eski halinden eser kalmadığı ve ‘karardığı’ konusunda hemfikiriz.
Beklenti ‘büyük’ olunca, hayal kırıklığı da ‘derin’ oluyor. Mesele sadece ‘damadından’ ibaret değildi. Yüzlerce arkadaşı, binlerce dostu içeride ‘çürütülürken’, problemi kızı ve damadına indirgemesini hoş görmek mümkün değil. Damadını çıkardı, oğlunu milletvekili yaptı. Ne karşığılında? Vicdanına ‘ipotek’ koydurma pahasına… Cılız bir iki ses, zayıf ve etkisiz birkaç cümle… Bu mu Arınç’tan beklenen? Gürül gürül konuşmak varken, fısıltıyla konuşmak ne demek?
Her şeye rağmen Arınç’ın tümden vicdanını yitirdiği kanaatinde de değilim, hâlâ belli belirsiz kırıntıları var. Kaptan Köşkü’nde keyif sürebilirdi, gemiyi tam terk etmese de kendisini dışarı atması o kadar da küçümsenemez.
Bu pasif ve edilgen duruşunu temize çıkarır mı? Asla… Demem o ki ey okur, Arınç’a karşı ‘derin hayal kırıklığını’ tek başına yaşamıyorsun, benim duygu ve düşüncelerim de farklı değil. Belki sizin de önünüzdeyim. Ama bu ruh hali, Arınç’ın müthiş itirafını görmezden gelmemizi gerektirmez, değil mi?
Rüzgar eken fırtına biçer; daha bu ne ki!
Ne mi dedi Arınç? Önce yukarıdaki soruyu sordu; “Kokuyu duyuyor musunuz? Ve ardından şu tespit yaptı, manzarayı umumiyetinin hali pürmelalini itiraf etti. Buyurun birlikte okuyalım; “Aile kurumunun yozlaştığı, ahlâk, edep ve hayânın neredeyse sadece lafta kaldığı, toplumsal çürümenin kokusu bu. İçinde olduğumuz durum bazen kutsal değerlerini kaybeden ve ahlâkî açıdan çöken Sodom ve Gomore’yi hatırlatıyor bana; bazen de Cahiliye Dönemini… Hangisi daha ürkütücü, hangisi daha korkunç bilemiyorum…”
‘Sodom Gomore ve Cahiliyye dönemi…’
Şu an topluma baktığında Arınç’ın gördüğü bu. “Ne bekliyordun ki…” diye sorulabilir. Sorulmalı da… Uğursuz gecenin sabahından hayır mı umuyordu? Perşembenin gelişi, çarşambadan belli değil miydi? Demek ki yine ‘saf ve ahmak’ tarafı galebe çalmış. ‘Ahmak’ kelimesini hakaret için kullanmıyorum. Kendi kavramı olduğu için yazıyorum. Yıllar önce “Bana ahmak diyebilirsiniz” demişti. Ahmaklık tek bir olayı veya döneme özgü değil. Eğer kişide ‘ahmaklık’ illeti varsa sık sık nükseder.
İlla, “Toplumun bu hale geldiğini göremedim… Bana saf veya ahmak diyebilirsiniz?” demesi gerekmiyor. Satır aralarında onu söylüyor zaten. Son 10 yılın AKP politikalarından başka sonuç mu bekliyordu acaba Arınç? Buğday eken, buğday, arpa eken arpa biçer. Rüzgar eken ise fırtına… Daha bu ne ki… Sırada, boranlar, tufanlar var… O ekilen rüzgarlar, Anadolu’nun bereketli topraklarında musibetlere dönüştü bile. Helak edilmeye ise ramak kaldı. Kalmadı esasında… Yaşananlar bir toplumun helakı aslında.
Perinçek’e teslim olan Erdoğan’dan ne bekliyordun?
Helak, bugün eski kavimlerde yaşandığı gibi olmaz, huzur ve bereketin kalkması, musibetlerin, afetlerin yağmur gibi yağması ‘helakın’ başka biçimi değil mi? Toprak da isyan halinde… Gerisini siz anlayın. Arınç; Perinçek ve Bahçeli’ye teslim olan Erdoğan siyasetinin iyilikler, güzellikler getireceğini mi umuyordu? Erdoğan, kendisini Bahçeli’ye tercih ettiği an Titanic’i andıran AKP gemisinde işi bitmişti.
‘Sodom Gomore ve Cahiliye Dönemi…’
22 yılın sonunda AKP iktidarının toplumu getirdiği yer işte burası. Bu tespit de Arınç gibi kendi içlerinden biri tarafından yapıldı.
Eyyy AKP’liler! İşte eseriniz… İşte ürettiğiniz toplum modeli… ‘Asım’ın nesli, erdemiler’ gibi fiyakalı laflarla yola çıktınız, bir nesli mahvettiniz, toplumu ise Cahiliye Dönemi’ne dönüştürdünüz. Anadolu’nun, Lut kavminin günah şehirleri Sodom Gomore’den ve toplumun, İslam öncesi Mekke’nin Cahiliye döneminden farkı kalmadı. Ben söylemiyorum. Yakından tanıdığınız birinin sesi bu.
Arınç’ın sesini de mi duymuyorsunuz yoksa? İşte hayalini kurduğunuz ülkenin ve toplumun hali… Sorumlusu ve faili kim? ‘Dış güçler veya CHP gibi…’ saçma sapan, akıl ve mantık dışı cümleler kurarak, bu helaka eşdeğer mesuliyet ve vebalden kaçamazsınız. Suç ve günah omuzlarınızda. Arınç’ın ‘Sodom Gomore ve Cahiliye Dönemi…’ itirafı sizi titretmiyor veya ürpertmiyor ise insanlığınızdan eser kalmamış demektir.
AKP ya da Siyasal İslam siyaseti 22 yılın sonunda ülkeyi Sodom ve Gomore’ye, devri Cahiliye Dönemi’ne haline getirdi. Bundan daha ağır tespit olabilir mi? Eyyy AKP’ye ve Erdoğan’a kutsal ve dini anlamlar yükleyen hacı amcalar! Arınç’ın Sur’u andıran, kulakları sağır eden bu sesi de mi sizi uyandırmayacak?
Sormak lazım; bu tablo kimin eseri?
Arınç’ın dışında cümlelerini not ettiğim bir yazar var. Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan… Muteber bir isim değil benim için. Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir ya; işte o doğruyu gösterdiği an Kaplan yazısında şu satırlara yer vermiş; “Narin cinayeti ilk ve son çocuk cinayeti değil, ne yazık ki. Türkiye çocuk cinayetleriyle sarsılıyor son yıllarda… Cehennemin dibine doğru yuvarlanıyoruz topyekün!”
‘Cehennemin dibine yuvarlanan bir toplum…’ itirafı, Arınç’ın söyledikleri kadar çarpıcı. Yusuf Kaplan’a sormak lazım; Bu tablo kimin eseri? Onun cevabını tahmin ediyorum; ABD, İsrail, Kemalistler falan filan… Sizin eseriniz Yusuf Kaplan, sizin eseriniz? Buyurun şimdi yüzleşin gerçeklerinizle? Sizin ölümüne desteklediğiniz 22 yıllık AKP iktidarı ‘cehenneme dibine doğru yuvarlanan bir toplum’ yarattı.
“Zaman geçiyor, vakit daralıyor…” diyor Arınç… Zaman kendini tüketti, vakit falan kalmadı. Tren kaçtı… Son kuşlar ülkeyi terk etti. Körebe oyunu bitti. Titanic buzdağına çarptı. AKP için şimdi eseriyle, acı gerçeklerle yüzleşme zamanı… Bir Sodom Gomore’ye, Cahiliye Dönemi’ne ve cehennemin dibine doğru yuvarlanan Türkiye’ye bakıp bakıp ağlama vakti.
Biraz vicdanı olanlar başladı… Sıra diğerlerinde.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***