M. AHMET KARABAY | YORUM
14-28 Mayıs seçimlerinde ipi göğüsleyen Tayyip Erdoğan, iktidar kanadı içinde güvenilirliği olan kimseyi bulamayınca gidip Londra’dan Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirdi. Mehmet Şimşek, yapılması gerekenleri hemen yapmaya koyulmadığı/koyulamadığı için ülke toparlanma trenini kaçırdı. Şimdi sırada sonbahar fırtınası var.
Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanı olarak göreve başlayıp, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka çaresi kalmamıştır.” dediğinde, ekonomiyi yakından takip edenler hayli ümitlenmişti. Artık “nas” yerine ekonominin gerçekleri uygulanacaktı.
10 ay sonra 31 Mart 2024’te Türkiye’de yapılacak yerel seçimler, ekonomide “rasyonel zemine dönmeyi” zorlaştırdı. Hayata geçirilmesi gereken önlemler bütünü yerine sadece para politikalarına yönelik adımlar atıldı. Krizin derinleştiği ülkede sadece para politikalarının devreye alınacağı önlemlerle bu derin krizden çıkabilmeye imkan yoktu.
Enflasyonu düşürmek ve ekonominin rayına oturması, yapısal reformların hayata geçirilmesiyle mümkün olur.
ORTADA BİR EKONOMİ PROGRAMI YOK
Orta Vadeli Program (OVP) diye ortaya konulan uygulamalar esas itibariyle bir program değildi. Şimşek’e bir kredi açılması gerektiğini düşünen ekonomistler, OVP’nin tutarsızlıklar tarafını görmezden gelmeye çalıştı. Eksik taraflarının yerel seçimlerden sonra tamamlanacağını varsaydı.
Ne var ki aradan geçen zamanda uygulanmakta olduğu söylenen ekonomik programın eksikliklerini gidermeye yönelik hiçbir adım atılmadı. Geldiği gün şeffaflık ve öngörülebilirliği hayata geçireceklerini söyleyen Şimşek, bizzat başkanının şaibeli hale getirdiği TÜİK enflasyon rakamlarını mutlak doğru olarak görmeye ve toplumun buna inanmasını istemeye başladı. Programın çalıştığını belirten Bakan, dezenflasyon dönemine girildiğini iddia etti.
Mehmet Şimşek, TÜİK’in memur ve emekliye düşük zam yapmak için bir takım özel çabalarla 1,64 olarak açıkladığı Haziran ayı enflasyon rakamına bu toplumun inanmasını istiyor. Yakın zamana kadar genel itibariyle hükümet politikalarına destek veren ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin, TÜİK’ın açıkladığı enflasyon rakamlarına Merkez Bankası yönetiminin de inanmadığını, bundan dolayı kendi enflasyon hesaplaması yaptığını dillendirdi. (11. dakikada)
Bir iktidarın sorumluluğu, öncelikle kendi halkına yönelik olur. Ne var ki iktidarın mensupları kendilerinin omuzlarında böyle bir sorumluluk olduğunu düşünmüyor. Toplumun tek taraflı olarak kendilerine karşı yükümlülükleri olduğuna inanıyor.
VERGİ PAKETİ FENA BUDANDI
Mehmet Şimşek ekibi, ekonomik paketin olması gereken maliye politikaları tarafıyla ilgili, “kazanandan kazancı oranında vergi alacakları” iddiasıyla bir vergi paketi hazırladı. Vergi paketi, Şimşek’in hükümet içindeki muhalifleri tarafından tepki görmesi için kamuoyuna sızdırıldı.
Kamuoyundan tepkiler geldikçe paketin sahipleri, sağını solunu kırpmaya başladı. Vergi paketi 53 madde olarak Meclis’e sunulunca görüldü ki zaten hali vakti yerinde olanlara yine dokunulmama yoluna gidilmiş. Bundan dolayı Sabah ekonomi yazarı Dilek Güngör, vergi paketini anlattığı yazısına, “Vergi paketi budandı!” demeyi tercih etti.
Buna rağmen vergi paketi aynen yasalaşması halinde çok can yakacak. Bu vergi paketi ile hükümetin ekonomiyi soğutma adımları yaz aylarından itibaren daha ağır hissedilecek.
- Ekonominin soğuması talebin düşmesi sonucunu doğuracak.
- Talebin düşmesi, üretim yapanların ürettikleri malları satamayacağı anlamına gelir.
- Üretimin azalması, işsizliğin artması demek.
Türkiye, hazırlanan vergi paketiyle stagflasyon (durgunluk içinde yüksek enflasyon) dönemine girmiş olacak. Bir diğer ifadeyle bu ülke, vergi nedeniyle stagflasyona sokulmuş olacak.
ÖVÜNÜLECEK REZERVLER, TEFECİ FAİZİYLE ALINAN BORÇ
Ekonominin patronu, ekonomideki en güven verici tablo olarak Merkez Bankası’nın rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nın rezervleri bir yıl önce eksi 60 milyar dolar düzeyinde idi. Bugün eksiden artı 13 milyar dolar düzeyine ulaşıldı. Bu bilgi yanlış değil, doğru. Hâlâ bazı devam eden şeffaf uygulamalar olduğu için bu rakamlar takip edilebiliyor.
Merkez Bankası’nın eksiden artıya geçebilmesi için ya ülkeye ciddi bir yabancı yatırımının gerçekleşmiş olması ya da ihracatta beklenmedik bir sıçrama olup ithalatı geride bırakması gerekir. Verilere bakıldığında böyle bir gelişmenin olmadığı görülüyor.
Peki, MB rezervleri nasıl arttı dersiniz? Merkez Bankası, geçtiğimiz dönemde farklı ülkelerden temin ettiği swaplarla rezerv oluşturuyordu. Şimdi ise temin ettiği borçlarla bu rezervleri oluşturuyor. Daha yeni 8 yıl vadeli eurobond borçlanmasına gidildi. 170 ultra zenginden yüzde 7,3 faizle 1,7 milyar dolar borçlandı. Bu borçlanma tefeci faizinden bile daha yüksek.
Türkiye yanlış politikalarla alışılmışın ötesinde ülke içinden yurt dışına su gibi döviz akıtıyor. Bunun en belirgin örneği Yunanistan’a kapıda vize uygulamasıyla yüz milyonlarca dolar para gitti. Bir başka boyutu, döviz kurları ucuz kaldığı için ithalat daha cazip olmaya başladı. İthalat patlaması yaşanıyor. TL, döviz karşısında değerli olduğundan dolayı ihracat patinaj yapmaya başladı. Sonbaharda ihracatta yükseliş trendinin yerini gerileyen bir tabloya yerini bırakma ihtimali ufukta görünmüş durumda.
Son bahar tablosu özetle şöyle görünecek:
- Ekonomi soğumuş, talep canlılığını yitirmiş olacak.
- Üreticiler yaptıklarını satamadığı için üretimi kısacak ve işçi çıkaracak.
- Temmuz ve Ağustos aylarında baz etkisiyle yüzde 10+10 gerileyecek enflasyon, sonbahardan sonra sert direniş gösterecek.
- Doları baskılamanın maliyeti hızla artacağı için dövizin başını alıp gitmesi muhtemel.
Mehmet Şimşek, geldiğindeki inandırıcılığını ve kredibilitesini yok etti. Kısacası güvenilirliğini kaybetti. Güven ruh gibi, terk ettiği bedene geri dönmez.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***