COLEMÊRG – Şemzînan ilçesinde tecavüze maruz kalan ve faillerin adını vermesine rağmen köy toplantılarında “suçlu” bulunan 11 yaşındaki Esra Yücel’in ölümüne dair davada verilen kararın gerekçesi 7 aydır açıklanmadı.
Colemêrg’in, Şemzînan (Şemdinli) ilçesine bağlı Oğlaklı köyünde 27 Mayıs 2016 yılında Nihat Yılmaz (31) Veysi Yılmaz (35) ve Zahir Yılmaz (32) isimli 3 kuzen, 11 yaşındaki Esra Yücel’e tecavüzde bulundu. Olayın ortaya çıkmasının ardından tutuklanan 3 sanık, bir süre sonra tahliye edildi. Faillerin serbest bırakılmasının ardından Esra Yücel, intihara sürüklendi. 7 yıl sonra dosyadaki 3 sanık beraat etti. Failler beraat alırken, bu kez aile bireyleri Yücel’in ölümüne dair gözaltına alındı, tutuklandı. 11 yaşındaki çocuk tecavüze uğrayıp, toplumsal baskı sonucu intihara sürüklenirken, ardında birçok delile rağmen koskoca bir cezasızlık örneği bıraktı.
Esra Yücel’i ölüme götüren cezasızlık politikası ve toplumsal baskılarla dolu süreci derledik.
YÜCEL’İN İFADESİ: TECAVÜZ EDİP UÇURUMDAN ATTILAR
27 Mayıs 2016’da 11 yaşında olan Esra Yücel, köylüler tarafından bir uçurum dibinde yarı baygın halde kanlar içinde bulundu. Çevre köylere haber verilmesi üzerine yardım için herkes uçuruma koştu. Yardıma gidenlerin içinde Yücel’in babası da vardı. Kızını kanlar içinde bulan baba onu bir battaniyeye sararak, eve götürdü. Yarı baygın olan Yücel için daha sonra köye ambulans çağrıldı. Yücel, kaldırıldığı hastanede kendine geldikten sonra ilk ifadesinde, gece çöp dökmek için evden dışarı çıktığında 3 erkek tarafından kaçırıldığını ve tecavüze uğradığını söyledi.
Yücel, tedavisinin ardından 6 Haziran 2016’da verdiği ifadede aynı beyanları tekrarlayarak, bu kez kendisine tecavüz edenlerin isimlerini de verdi. Yücel ifadesinde, “İfademde bana tecavüz eden kişilerden çekindiğim için gerçeği size olduğu gibi anlatamadım. Aradan geçen süre zarfında 3 erkeğin bana tehditleri ve ima dolu bakışlarının artmasından dolayı gerçekleri söylemek istedim” diyerek, yaşadıklarını anlattı.
Yücel, Nihat, Veysi ve Zahir Yılmaz tarafından evin önünden kaçırıldığını, alıkonduğunu, darp edildiğini, tecavüze uğradığını görüntülerinin çekildiğini ve bir uçurumdan atılarak ölüme terk edildiğini belirtti.
3 FAİL TUTUKLANDI
Yücel’in ifadesi üzerine Nihat, Veysi ve Zahir Yılmaz, “Çocuğun nitelikli cinsel istismarı” ve “Cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlamasıyla gözaltına alındı. Sanıklar suçlamaları reddederken, suçtan kurtulmak için tecavüz eylemini Esra Yücel’in akrabası olan E.Y.’nin işlediğini öne sürdü. Ancak yapılan inceleme ve DNA eşleşmesi sonucunda E.Y.’nin bu suçu işlediğine dair herhangi bir delile rastlanmadı. 3 kişi aynı suçlamayla tutuklanarak, cezaevine gönderildi.
8 ay sonra sanıklar, istinaf ve temyiz yolu açık bırakılarak “delil yetersizliğinden” tahliye edildi. 3 sanığa yargılama aşamasında yaklaşık bir yıl sonra 42’şer yıl hapis cezası verildi.
TOPLUMSAL BASKI GÖRDÜ
Sanıkların serbest bırakılmasının ardından Esra Yücel, 6 Mart 2017’de henüz 12 yaşındayken intihara sürüklendi. Yücel’in yaşadığı evde ateşli silahla intihar ettiği iddia edildi. Ancak daha sonra Yücel’in yakınlarının anlatımları çocuğun gördüğü psikolojik ve toplumsal baskı nedeniyle nasıl ölüme sürüklendiğini gözler önüne serdi.
Esra Yücel’in, failler tutukluyken aileleri ve köylüler tarafından baskı gördüğü, failler serbest bırakıldıktan sonra bizzat kendileri tarafından rahatsız edildiği, baskı gördüğü ortaya çıktı. Bu süreçte Yücel, birkaç kez intihar girişiminde bulundu. Aynı zamanda köyün ileri gelenleri başta olmak üzere muhtar ve köy imamının da ailenin şikayetlerinden vazgeçmeleri yönünde baskı kurduğu belirtildi. Son olarak Yücel’in yaşamını yitirmeden önce herkesin önünde yemin etmeye zorlandığı, yaşadıklarını anlatmasına rağmen köylüler tarafından suçlandığı öğrenildi.
YENİDEN YARGILAMA
42 sene ceza ile kurulan hüküm üzerine sanık avukatları tarafından dosya Van Bölge Adliye Mahkemesi’ne taşındı. Bölge mahkemesi, Esra Yücel’in mezarının açılarak, cenazenin yeniden incelenmesi ve tanıkların yeniden dinlenmesi gibi usul eksikliklerinin olduğunu belirterek, davayı bozarak yeniden görülmesi için dosyayı yerel mahkemeye geri gönderdi. Tekrar yargılanma kararının ardından davanın ilk duruşması 27 Mayıs 2021 tarihinde Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Mahkeme heyeti ilk duruşmada, Yücel’in kemik yaşının tespiti ve kemik incelemesi gerekip gerekmediğine dair talebin değerlendirilmesine karar vererek, duruşmayı 30 Eylül 2021 tarihine erteledi. 17 Temmuz 2022’de görülen 9’uncu duruşmada ise mahkeme, “faillerin duruşmalara katıldıkları ve adli kontrol tedbirlerini ihlal etmediğini” ileri sürerek tutuksuz yargılanmalarına karar verdi.
SANIKLAR BERAAT ETTİ
3 Kasım 2023 tarihinde Yüksekova 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında Veysi, Zahir ve Nihat Yılmaz hakkında beraat kararı verildi. Karar duruşmasına vali yardımcısının da katılması dikkat çekti. Dosyada faillerin tecavüzde bulunduklarına ilişkin somut bilgi ve belge olmasına rağmen Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi beraat kararının gerekçesinde “kadın DNA’sının erkek DNA’sına nazaran baskın çıkması ve sanıkların kimliklerinin tespit edilmemesini…” gösterdi.
Son duruşmanın üzerinden 7 ay geçmesine rağmen gerekçeli karar açıklanmadı. Avukatlar, bu nedenle dosyayı istinafa taşıyamadı.
HTS VE BAZ İSTASYONU KAYITLARI NE DİYOR?
Esra Yücel ifadesinde 3 failin ismini vermesine ve benzer ifadeleri dosyada tanık olarak dinlenen yakın arkadaşı H.Y.’nin de tekrarlamasına rağmen failler beraat ettirildi. Bu süreçte Yücel’in beyanlarını destekleyen tecavüz bulgularına dair detaylı inceleme yapılmadı. Yapılan Arama Trafiği Geçmişi (HTS) ve baz istasyonu verileri faillerin birlikte hareket ettiğini ve tecavüz olayının yaşandığı yerde olduklarını ispatlamasına rağmen beraat kararı verilmesi, dosyaya siyasi bir elin uzandığı tartışmalarını beraberinde getirdi.
Öte yandan adli tıp uzmanları, mahkemenin beraat kararına gerekçe yapılan “kadın DNA’sının erkek DNA’sına nazaran baskın çıkması ve sanıkların kimliklerinin tespit edilememesinin” mümkün olmayacağı yönünde görüş bildirdi.
AİLE BİREYLERİ GÖZALTINA ALINDI
Yücel’in ölümünün üzerinden yaklaşık 7 yıl geçtikten sonra mahkeme, Yücel’in yaşamını yitirdiği gün evde bulunan aile bireyleri hakkında inceleme yapılması talimatı verdi. Bu karar sonrası, Yücel’in babası Bazit, ağabeyi Ömer Yücel ve diğer aile bireyleri “kasten öldürme” şüphesiyle 3 Nisan 2024’de gözaltına alındı. 5 gün süren gözaltının ardından ağabey Ömer Yücel, 8 Nisan’da “kasten öldürme” iddiasıyla tutuklandı.
Ömer Yücel’in tutuklanmasına “swap raporu” gerekçe yapılırken, bu raporun 7 yıl boyunca dosyada olmaması ve 7 yılın ardından gizlilik kararı getirilerek dosyaya eklenmesi dosyadaki “siyasi el” iddiasını daha fazla güçlendirdi.
BABA: BASKI GÖRDÜK
Olaya dair görüştüğümüz Esra Yücel’in babası Bazit Yücel, olay yaşandığı günden bu yana köylüler tarafından dışlandıklarını söyledi. Her duruşma öncesi köylüler tarafından “olay çığırından çıkmadan şikayetinizi geri çekin” şeklinde baskı gördüklerini belirten baba Yücel, faillerin yakınlarının avukatları üzerinden kendilerine ulaştıklarını tecavüzü normalleştirmeye çalıştıklarını söyledi. Yücel, “‘Ölmüş bir çocuk için 42 yıl ceza olmaz, vazgeçin’ dediler. Köy muhtarı ve imam ise sık sık köyde mahkeme kurdu. ‘Sen tek başına kaldın, seni koruyup kollayacak kimse yok. Böyle yaparsan köyden çıkarılacaksın’ söylemleriyle gözdağı vermeye çalıştılar” ifadelerinde bulundu.
‘OĞLUMU ÖLDÜRMEKLE TEHDİT ETTİLER’
Baba Yücel, muhtar ve imam öncülüğünde bir “mahkeme” kurulduğunu ve kızını bu mahkemeye götürmesi için baskı gördüğünü belirterek, “İmam, ‘kim yemin ederse ona inanacağız’ dedi. Esra burada yemin etti ve 3 kişinin ismini verdi. Ancak ‘çocuktur inanmayın, küçük olduğu için yeminin günah olduğunu bilmiyor. Ondan böyle rahat yemin ediyor’ dediler. Kızıma değil, faillere inandılar. Son olarak kızım yaşamını yitirmeden önce, daha önce birçok defa yapılan toplantılar gibi amcasının evinde yapılan toplantıya yemin etmesi için çağrıldı. Ancak annesi engel oldu. Yaşadıklarını anlatmasına rağmen köylülerce kızımın iftira attığı, sanıkların onun yüzünden haksız yere 8 ay tutuklu kaldığı söylendi. Aile olarak her bir sanığa 100 bin TL para ödenmesine karar verildi” diye belirtti.
Yücel, şöyle devam etti: “Yargılama süreci devam ederken köy imamı ‘şikayetinizden vazgeçin, bu gençlerin ismini tecavüzcüye çıkardınız’ dedi. Oğlum Ömer’i öldürmekle tehdit ettiler. Kızımı kaybettim, oğlumu da kaybetmemek için şikayetimi geri çektim. Dava süreci boyunca baskılar nedeniyle iki kez şikayetimden vazgeçtim.”
CENAZEYİ CAMİYE ALMADILAR
Baba Yücel, Esra yaşamını yitirdikten sonra cenazesinin morgdan alınması için köy muhtarının kendisini arayarak, “Gel kızının cenazesini al, sessiz sedasız defnet, zaten bir avuç kemik, ne yapıyorsan yap” dediğini ifade etti. Yücel, “Cenazeyi köye getirdik, muhtar dahil tüm köylüler cenazeyi camiye getirmemem şartı koştu. Ancak faillerin aileleriyle barış sağlamam durumunda cenazeyi camiye götürmeme izin vereceklerini söylediler. Kızımın cenazesi saatlerce ortada kaldı. Dini vecibelerin yerine getirilmesine ve defnedilmesine izin vermediler” şeklinde konuştu.
AĞABEY: MUHTAR DA İMAM DA SORUMLU
Esra Yücel’in ağabeyi Muhammed Yücel de, kardeşinin ölümüne dair şunları söyledi: “Büyük bir travma yaşadı. Faillerin serbest bırakıldığını duymasıyla intihar girişiminde bulundu. İkinci girişiminde yaşamını yitirdi. Bunun sorumlusu köy halkıdır. Esra’nın tecavüze uğradıktan sonra intihara sürüklenmesinde temel etken muhtar, imam ve 3 failin tahliyesidir. Çünkü failler tahliye edilir edilmez Esra’ya bir şekilde baskı kurdular.”
SAVCILIKTA ‘ÖMER’İN İSMİNİ VERİN’ BASKISI
Faillerin aklanması için ailenin hedef gösterildiğini söyleyen ağabey Yücel, aile bireylerinin gözaltına alındığı süreci şu sözlerle anlattı: “Tüm aile bireyleri jandarma ve savcılık tarafından tehdit edildi. Eşimin ifadesi alınırken polisler ‘Ayağınızdaki beyaz ayakkabıyı geçen hafta nereden aldığına kadar biliyoruz. Bize yardımcı olun, biz de size yardımcı olalım. Ömer’in Esra’yı öldürdüğünü bize söyleyin biz de sizi bırakalım’ demiş. Aynı tehditler Esra’nın ablasına da yapıldı. Jandarma ‘Oğlundan ayrı kalmak ister misin? Ömer öldürdü, biz biliyoruz. Bunu söyle, yoksa hepinizi içeri atarım, aklınız başınıza gelir’ şeklinde baskı yapmış. Bana da ‘Ömer öldürdü, biliyoruz. Sen de bunu söyle, kendini kurtar. Senin kaçakçılıktan dosyaların var kardeşini memur yapalım. Siz de hayatınıza bakın. Eğer Ömer’in öldürdüğünü söylemezsen sana 20 yıl hapis cezası veririm’ dedi. Savcılık ta aynı tehdit ve tekliflerde bulundu. Savcılık bize, ‘Ömer’in ismini verin hepinizi bırakacağım’ dedi. Ben de kimseye iftira atamayacağımı söyledim. Çünkü Ömer’in böyle bir şey yapması imkansız. Ömer hepimizden daha çok Esra’nın psikolojisinin düzelmesi için çaba harcadı.”
AV. ONURSAL: KARARA GEREKÇE BULAMIYORLAR
Dosyanın avukatı aynı zamanda İnsan Hakları Derneği (İHD) Colemêrg Şubesi üyesi Nükeyf Onursal, 3 Kasım’da görülen karar duruşmasından bu yana 8 ay geçmesine rağmen gerekçeli kararın hala yazılmadığına dikkat çekerek, “Mahkeme heyeti yazılı ve sözlü tüm taleplerimize rağmen kararı yazmamakta. Fakat asıl nedenin böylesi bir dosyada verilen beraat kararı ile birlikte aileye yönelik soruşturma hükümlerine dair herhangi bir gerekçe bulunamadığıdır” değerlendirmesinde bulundu.
‘SWAP İZİ KESİN DELİL NİTELİĞİ TAŞIMAMAKTA’
Ağabey Ömer Yücel’in tutuklanma gerekçesine dikkat çeken Onursal, alınan swaplarda atış artığına rastlandığına ilişkin raporu hatırlattı. Onursal, “Rapor ve tutanaklara rağmen 7 sene sonra yürütülen ve gizlilik kapsamındaki soruşturmada, ‘yalnızca Ömer Yücel’e ait swap örneği bulunduğu’ öne sürülmüş olup, bu dayanak delillerin karartılması suçuna bir yenilik katarak, delillerin apaçık aksini yansıtmaya çalışmak ile eşdeğer bir usulsüzlüktür” dedi.
Onursal, bazı çelişkilere dikkat çekerek şunları söyledi: “İntiharın gerçekleşmesinden hemen sonra ortamda bulunan herhangi birinde dahi swap izi bulunabileceği açıkken, aynı zamanda swap kesin delil niteliği taşımamakta. Nitekim yüzüstü durumdaki Yücel’i kollarından doğrulttuğunu beyan eden baba Bazit Yücel ile kardeşinin boynuna bileklerine dokunduğunu beyan eden abi Ömer Yücel ve tüfeğin içinde mermi olup olmadığını kontrol eden daha sonra tüfeği duvara ve yere vurarak kırdığını beyan eden Mehmet Yücel ve tüm aile bireylerinde ortama dahi çok çabuk bulaşabilen swap izine rastlanmasının zaten mümkün olduğudur.
RAPOR 7 YIL SONRA DOSYAYA EKLENDİ
Seneler önce evraklar arasında ve intihara ilişkin dosya kapsamında yalnızca Ömer Yücel’e ait swap izinin bulunduğuna dair bir rapor yer almamışken, elimizde bulunan dosyada böylesi bir raporun sureti yokken Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararda ve gizlilik kapsamındaki soruşturmada böylesi bir rapora ne saikle yer verilebildi.”
‘YARGI BASKISINA SON VERİN’
Dava sürecinde ağabey Ömer Yücel’in suçluların cezalandırılması için mücadele ettiğini söyleyen Onursal, yargı ve polisin “Ömer öldürdü diyeceksiniz” şeklinde tehdit baskı ve şantaj uygulayarak, yepyeni deliller oluşturmaya çalıştığın söyledi. Onursal, “Ömer Yücel’e yönelik yargı baskısına son verilmesini ve serbest bırakılmasını istiyoruz. Bunun yargı süreci açısından kaçınılmaz olacağı yönündeki ısrarımızı ve kararlılığımızı vurgulamakla uzun yıllardır deyim yerindeyse çığırından çıkan bu sürecin hukuki bir zeminde ilerletilmesi çağrısı yapıyoruz” şeklinde konuştu.
ESRA’NIN GÜNLÜĞÜ
Esra Yücel yaşamını yitirdikten sonra günlüğünde ulaşıldı. Yücel’in günlüğünde şu ifadeler yer aldı: “Bir yerden başlamam gerekiyorsa, ihanetten başlamam gerekiyor. Çünkü en büyük ihanete uğradım, en çok güvendiğim kişi sırtımdan vurdu. Bir yandan onun yaptıklarını düşünüyorum, anlam veremiyorum. Ya rabbim yardım et bana, ne yapayım, ne yaparsam olmuyor. Ölsem olmuyor, gitsem olmuyor, ne yapacağımı bilmiyorum. Öldürsem kendimi bu sefer ailem yanar, yaşasam çok zor geliyor. Nasıl kaldırırım ben bu yükü. Allah’ım bu canımı al kurtulayım. Allah’ım aklıma her geldiğinde niye o gece ölmedim niye almadın benim bu canımı. Ailem, abim baskı yapıyor anlatmam için. Anlatsam abim zarar görür. Yaptıkları gözümün önünden gitmiyor.”
MA / Mazlum Engindeniz
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***