Abdullah EZİK
Havuç Kız’ın ailesiyle birlikte turşu yapma macerasını ve bu süreçte yaşadığı serüvenleri ele alan kitap, çocuklar için eğitimin hayatın bizatihi kendisinde olduğunu da açıkça dışa vuruyor.
Merve Başcumalı ile Havuç Kız’dan yola çıkarak çocuk edebiyatı üzerine konuştuk.
Dedemin Gramofonu, Derin’in Sır Saklama Ağacı, Havuç Kız ve Ninemin Mutfağı gibi birçok çocuk kitabı kaleme aldınız. Öncelikle bir çocuk kitabı yazarı olarak bu alanın zorlukları nelerdir?
Çocuk kitabı yazmanın “kolay iş” olduğuna yönelik bir inanış var. Aslına bakarsanız sorumluluğu fazlasıyla yüksek bir iş. Düşünsenize, kitaplarla yeni tanışan miniklere, akıllarında kalacak ilk mesajları vermek, o yaş grubuna kitap yazan kişiye düşüyor. Yetişme çağındaki miniklere ileteceğiniz mesajın sonuçları, yetişkin okurlara göre daha titizlikle düşünülmesi gerekiyor. “Zorluklar, asmak içindir :)” diyerek herkesin kendine göre kuralları olduğunu düşünüyorum. Benim tercih ettiğim strateji daima, 5H kuralı oldu… Kendime göre “H” harflerini birleştirdim diyelim hatta… “Hayal Et, Hedef Koy, Hisset, Havaya gir ve Harekete geç!”
Çocuklar için kitap yazmakla yetişkinler için yazmak arasında şüphesiz birçok önemli fark vardır. Bu noktada çocuk kitaplarını sizin için özel kılan nedir? Çocuk kitapları kaleme alırken nasıl bir yol takip ediyorsunuz?
Hayal gücüm ve gözlemlerim ilham aldığım en güçlü yanlarım sanırım… Çocuklarla vakit geçirmeyi çok seviyorum, kitaplarım aracılığıyla çocuklarla çok fazla iç içeyim, onlardan beslendikçe öğreniyorum ve yazdığım alışılmış konuların dışında da farklı temalar, hep çocuklarla birlikteyken aklıma geliyor… Özetle ilham aldığım kaynaklar elbette çocuklar… Okul öncesi kitaplarımı kendi ikiz çocuklarımdan esinlenerek yazmaya başlamıştım, hâlâ da çocuklarla okullar kanalıyla çok fazla beraber olduğum için en güzel ilham kaynaklarım…..
Çocuk kitaplarının da kendi içerisinde farklı yaş grubu ve kategorilere ayrıldığını söylemek mümkün. Siz hangi yaş grubu için kitaplar kaleme alıyorsunuz?
Okul öncesi ile başladı benim kitap yazma serüvenim, sonra bu kitapları tanıyan minik okuyucularım ilkokula gelince bu sefer ilkokul için yazdığım serilerimle tanışıyorlar… Okuma yazma öğrenmenin özgurlüğü ile kendi seçimleri oluşuyor ve sonra ortaokul yaş grubu derken bu yolculuk, durak durak devam ediyor benim için… Hedeflerim lise çağlarına geldiklerinde sağlam okur olabilmeleri için çorbada bir parça tuzumun olması. Şayet bu oluyorsa ne mutlu bana…
Dolayısıyla ilk yazdığım yaş grubu Havuç Kız serisi 4-7 yaş grubuydu. Dedemin Gramofonu serisi ve yeni çıkan Yolunu Kaybeden Çorap da 7-9 yaş grubu için… Çocuklar büyüdükçe onlara göre projelerim şekil almaya devam edecek umarım.
Özellikle Havuç Kız serisi sizin için de ayrı bir yerde duruyor olsa gerek. Genel olarak Havuç Kız’ın hikâyesi nasıl gün yüzüne çıktı? Bu karakteri nasıl tasarladınız?
Çocuk eğitiminde, nasihat etmek ya da doğrudan mesaj vermek, anlatmak pek etkili yöntemler değil… Çocuğa bir davranışın olumlu mu yoka olumsuz mu olduğunu öğretmek için kitaplardaki sevilen bir kahraman aracılığıyla mesaj vermek ya da anlatmak daha yararlı oluyor. Çünkü hem sevdiği kahramanı model almak istiyor, hem de doğrudan bir mesaj olmadığı için inatlaşmasına gerek kalmıyor. Toplumsal mesajlarda da, çocuğun diline basite indirgeyerek faydalı olabileceğimize inanıyorum. Havuç Kız serisi de tamamen kendi ikiz çocuklarımdan yola çıkarak kaleme aldığım hikâyeler. Kızımın saçları turuncu olduğu için ona hep havuç diye seslenirdik. Kızım ve oğlumun yeni deneyimleri her konuda gösterdikleri tepkiler ve komik anılar bana kitaplarımızı yazarken oldukça güzel bir zemin hazırladı.
Son olarak geçtiğimiz süreçte Havuç Kız: Turşu Atölyesi yayımlandı. Bu son kitabın konusu nedir? Havuç Kız bu sefer nasıl bir maceranın içerisinde?
Çocuklara en çok verdiğim mesaj, artık kaybolmaya yüz tutmus değerler. Aile kavramı, sevgi, paylaşma gibi olumlu duyguların geri dönüşünü çok hızlı alıyorum aslında çocuklardan, hoşlarına gidiyor bu kavramlar. Aynı zamanda kibir ve kıskançlık gibi olumsuz duyguların da nelere yol açabileceğini mümkün olduğunca hikâyeler üzerinden vermeye çalışıyorum.
Genelde büyükanne, büyükbaba figürlerini çok kullanıyorum, çünkü büyüklerle büyüyebilen çocuklar aslında çok şanslı oluyor, her yaştan çeşitli hikâyeler dinleyerek kelime hazineleri ve hayal dünyaları zenginleşiyor.
Turşu Atölyesi de tamamen aslında unutulmaya yüz tutmuş bazı gelenekleri hatırlatma ve önyargı teması üzerine kurulmuş bir metin. Anneannesiyle alışverişinden, kuruluşuna kadar turşu yapmaya çalışan havuç kızımız, turşu oluşumu sırasında sabretme duygusunu da deneyimlemiş oluyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***