ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Konuyla doğrudan ilgili olduğu için bir özeleştiri ile başlayayım. Evet, ben de bir dönem Erdoğan ve AKP hükümetini destekledim. Hiçbir zaman ‘yandaş’ statüsünde olmadım ama Erdoğan’ın Türkiye’yi gerçekten dönüştürebileceğine, bölgesine ve İslam dünyasına model olabileceğine inanmıştım.
Evet, itiraf ediyorum; fazlaca safmışım.
Ama neyse ki yanılan, aldanan bir ben değilim. Sadece Türkiye değil AB ve ABD’de yanıldı. TİME’e ‘Erdoğan’s Way’ diye kapak olan, övülen Erdoğan 2010 sonrası tipik bir diktatöre dönüştü.
Bu arada şu notu da düşmem lazım; ne gariptir ki son 10 yıldır Erdoğan rejiminin tüm hukuksuzluklarına destek verenler konu ne zaman açılsa, “Erdoğan’ı siz başımıza bela ettiniz, siz desteklediniz!” deyip duruyor.
Öncelikle Erdoğan’ı Türkiye’nin hatta dünyanın başına bela eden 28 Şubat zihniyeti ve bürokrasisiydi. Milletin başörtüsüyle, inancıyla uğraşmasanız, saçma sapan yasaklar getirmeseydiniz millet bağrına taş basıp Erdoğan’a yönelmezdi.
İkincisi; benim de aralarında bulunduğum kesim Erdoğan’ı iyi şeyler yaparken destekledi. AB reformları, demokratikleşme, askeri-bürokrasi hegomanyasına son verilmesi ve ekonomideki düzelmeler gibi herkesin hemfikir olacağı alanlarda verilen destek bir suçmuş gibi yansıtılıyor.
Oysa esas suç; her türlü hukuksuzluğa, yolsuzluğa, ahlaksızlığa şahit olup, çakma-kurgu olduğunu bildikleri rejimin 15 Temmuz tezine destek vermek. Bunu da günümüzün ‘sözde muhalifleri’ yapıyor.
Bu konu daha çok su götürür, o yüzden esas konumuza gelelim.
Bir dönem sadece gazeteciler değil sıradan yurdum insanı da generalleri, yüksek yargıçları, üst düzey polisleri ezbere bilirdi. Ekranlar ‘şu paşa bunu dedi’ ‘şu general yan baktı’ ‘şu savcı tek kaşını kaldırdı’ türü analizlerle doluydu.
Erdoğan askeri ve bürokratik vesayeti bitirdi ama gelinen yere ‘iyi’ demek mümkün değil. Biz asker siyasete karışmasın, askeri ve sivil bürokrasiyle siyaset-toplum dizayn edilmesin diye mücadele ettik.
Geldiğimiz yere bakın!
Askeri de yüksek yargısı da polisi de büyükelçisi de tekmili birden AKP ilçe başkanına dönüştü. Bugün generalleri, yüksek yargıçları konuşmuyoruz ama artık hepimiz birden mafya uzmanı olduk. Eli kanlı mafya liderleri kanaat önderi gibi ekranlardan ayar veriyor.
Her birimiz Ayhan Bora Kaplan çetesi, Barış Boyun çetesi, Daltonlar, şunlar bunlar ezbere biliyoruz. Erdoğan’ın ülkeyi getirdiği yer gerçekten ibreti alem. Hatta olay Türkiye ile de sınırlı değil. Türk mafyası artık dünyanın gündeminde. Hem de hiç tahmin edemeyeceğiniz şekillerde.
Mesela Barış Boyun çetesinin lideri bir kaç gün önce İtalya’da yakalandı. İtalyan polisinin dosyasında yok yok! Amerika cephesinde ise bambaşka bir konu var. Mülteci mafyası. Son 4 yılda Meksika üzerinden 50 binden fazla Türkiyeli ABD’ye kaçtı!
Kelimenin tam anlamıyla ‘kaçtılar.’1
Sayı her geçen gün artıyor. Hatta dün Amerikan Fox Tv ekranlarına çıkan kaçak bir Türkiye’linin sözleri hali hazırda sosyal medyanın en çok konuşulanları arasında.
NEW: A Turkish man who crossed into Jacumba, CA illegally w/ a group of other Turkish men told me he paid $10k to a cartel, & expressed shock at how easy it was to cross the U.S. border with no resistance, telling me Americans should be “worried” about security & who is crossing. pic.twitter.com/Qb1a9BiDuV
— Bill Melugin (@BillMelugin_) May 23, 2024
Adamın sözleri üzerine söylenecek çok şey var. İki dakika önce ülkeye kaçak girmiş, mafyaya 10 bin dolar vermis, “Amerikalılar haklı, ben iyiyim ama kötüler de geliyor.” diyor. Dediğim gibi bu arkadaşın yorumu üzerine çok şey söylenebilir ama ben arada geçen ‘10 bin dolar’ bölümünden devam edeyim.
Evet, Latin Amerika üzerinden Amerika’ya kaçak geçiş için çalışan güçlü bir mafya var. Güçlü diyorum çünkü Ankara’nın en etkili yerlerinde üyeleri mevcut.
Anlatayım; Meksika üzerinden Amerika’ya kaçışlar 2020’de Ağrılılarla başladı. İster istismar deyin ister girişimcilik, mülteci mafyası bu tür ‘fırsatları’ iyi takip eder.
Baktılar oradan yol var, Türkiye’den akın akın insan taşımaya başladılar. Meksika ve Amerika hükümetleri bir takım sınırlamalar getirdiler ama mafya yeni yöntemler buldu. En sonunda Brezilya başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerine uçacak Türkiyelilere sınırlama getirildi. Türkiye adına utanç verici ama olay keşke THY’ye konan yasakla kalsa.
Mafyaya binlerce dolar para verip ABD’ye kapağı atan bu kesimler siyasi ilticaya başvurmak zorundalar. Bunun içinde mevcut rejimin baskısı altında olduğunu, tutuklanma ve işkence görme tehlikesinin olduğunu ispatlaması gerekiyor.
İşte burada mayfanın ‘beyaz yakalı’ kısmı (kırmızı yakalı mı deseydim) kısmı devreye giriyor. Daha Türkiye’de iken mülteci adaylarına gerekli evraklar tanzim ediliyor. Burada da iki ana gerekçe var.
Eğer biraz esmer ve ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu’dan gelmişseniz ‘HDP’li olduğunuzu ve tutuklanma riskiniz bulunduğunu söylüyorsunuz. Geri kalanı ise tahmin edeceğiniz üzere ‘Cemaatçi’ oluyorlar. Türkiye’de sıkı AKP ya da MHP’li de olsalar ABD’ye iltica etmek için kendilerini Cemaatçi gösteriyorlar.
Çete kendilerine görünüşte gerçek ama pratikte uydurma gözaltı, tutuklama ve mahkumiyet kararları hazırlıyor. Mesela ‘Fetö’den gözaltı’ evrağı için iki bin dolar alanlar var. Evrak hazırlanıyor ama sisteme girilmiyor. Eh sonuçta Erdoğan rejiminin zalimlikleri meşhur, elinde evrağı olan Türkiyeli ilticacı da oturum hakkı alıyor.
İş o kadar yayıldı ki, rakip mafya grupları bile oluştu. Amerikalılar ise hayli düşünceli. Çünkü elinde tutuklama, gözaltı ya da mahkumiyet kararıyla gelmiş birine iltica hakkı vermek zorundalar. En azından geri gönderemezler.
Ancak bu durumda gerçekten mağdur olanlar daha da mağdur oluyor. Çünkü onların dosyası da gecikiyor. Düşünsenize; Erdoğan rejimi size Türkiye’de mağdur etmiş, işinizi, evinizi, özgürlüğünüzü almış. Herşeyi göze alıp Meriç’i geçmiş, özgür olabileceğiniz bir ülkeye adım atmışsınız, burada da AKP mağdurusunuz.
ABD başta olmak üzere Batılı devletler ise ekstra para harcayıp evrakların teyidini almakla meşgül. Mesela İtalya’da yakalanan Barış Boyun çetesi lideri kendini Kürt ilticacı diye tanıttı.
Bir yandan da iltica görüşmelerinde mizahi durumlar ortaya çıkıyor. Normal şartlarda Gülen Cemaati ya da HDP ile ilgisi olmayan bu kişiler esaslı sorularla karşılaşıyorlar. Gülen’in filan kitabında ne var? Eşinin çocuklarının adı ne ? gibi sorularla zor anlar yaşayanlar oldu.
Özetle; ülkeyi mafyaya teslim, sokaklar vahşi Batı’ya döndü. Öyle ki Türkiye’nin mafya sorunu artık dünyanın da sorunu.
Türkiye’de sıkı AKP-MHP’li olup ABD ya da Avrupa’ya gidince kendini ‘Gülenci’ ya da ‘HDP’li tanıtanlara ne demek lazım bilemiyorum.
Ama şaşırtıcı değil.
Ali Bulaç’ın tarihi tespitiyle bitirelim; “AKP Çanakkale Savaşı’ndan bu yana Türkiye’nin başına gelmiş en büyük felakettir.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***