PROF. EFE ÇAMAN | YORUM
İnsanları listelediler kardeşlerim. İsimlerinizi teker teker yazdılar, sonra soyadlarınıza göre alfabetik olarak sıraladılar. Yanlarına ibareler düştüler, sizin hakkınızda bildikleri, aleyhinize kullanılabilecek her bilgiyi belirterek.
İnsanları listelediler.
Bir değil, on değil, yüz değil! Bin, on bin değil! Yüz binlerce isim listelere girdi. Hiç kimsenin görmediği izbe, karanlık odalarda yazılmış, imzasız ve isimsiz, anonim, kimin tarafından düzenlendiği belli olmayan utanılası listeler, malum yerlere iletildi. Kimi bir aferin almak, kimi beklenen atamasını hızlandırmak, kimi sadece şefinin veya müdürünün gözüne girmek, kimiyse kendisinin de listede olma ihtimalini bertaraf edebilme amacıyla girişti bu işe. İsimler isimleri kovaladı. Her bir ismin ayrı bir hikâyesi vardı.
Hiç mi mutlu olmaz insanlara ve insana dair öyküler, dostum? Aralarında inan hiç mutlu, umutlu hayat hikâyeleri yoktu. Listeye alınan çoğu gariban, devletinin aklına daha önce hiç gelmemiş olan, kimsenin varlıklarını bile bilmediği zavallılardı. Dik duran, kimsenin hakkını yememiş, haklarında sicil raporları hep olumlu, soruşturma konusu olmamış, kalp kırmamış büyük bir çoğunluktular. Birbirleriyle tanışıklıkları yoktu. Ortak özellikleri günah keçisi olmalarıydı. Devlet tanrısı kurban istemişti, arkası, dayısı, torpili olmayan, ay başından ay başına aldığı maaşa talim etmiş, geldiği yere bin bir emekle ve zorlukla gelmiş yüz binler…
İnsanları listelediler kardeşim.
Kara listeler. Kullandıkları kâğıtlar belki beyazdı ama o kâğıtları tutan ellerin pisliği, o ellerin sahibi alınların karası iz bırakmadan kara çalmıştı o listelere. O listelerde aileler vardı. Her bir ismin eşi, çocukları da o listelerdeydi. Listeleri yazan alçaklar bunu biliyor muydu? O listeler aile boyu cezalandırmak için, sosyal soykırım için, açlıkla terbiye etmek için, aşını ve işini almak için, rızkını kesmek için yazıldı. Bun listeleri ne kadar üzerinde düşünmeden, öyle kolayca, gelişigüzel de yazmış olsalar, yazdıkça bitmeyen o isim selini kâğıda aktarmak kim bilir kaç hafta, kaç ay sürdü!
İnsanları listelediler.
Listelere yazdıkları isimlerin her biri ayrı bir yaşamdı. Her birinin doğumunda anne-babaları umutla iyi bir gelecek dilemişti bebeklerine. O bebekler doğdukları ülkenin, kendi öz insanlarının, kendi devletlerinin ihanetine uğrayacak deseler, bugün yetmişlerinde, seksenlerinde olan anne-babalar inanırlar mıydı? Evet, hunhardı ve gaddardı bu devlet düşmanına. Ama o insanlar çocuklarının bir gün devletin düşmanı olacaklarını sahi hiç düşünmüşler miydi?
Sayfalarca liste, listeler! İnsanları bir-bir listelediler!
Adının listeye girmesi her şeyin sonudur. Fişlendin, sen ana gruptan ayrıldın artık. Mezbahadaki kesimlik koyunlar gibi seni bir köşeye çektiler. Birilerine geç derken, sana hop, dur bakalım dediler. Karar verilmiştir artık. Kim bilir hangi şerefsiz senin adını verdi. Ne yaptın ya da ne yapmadın da seni oraya yazdılar, hiç bilemeyeceksin. Ama bu soru yine de ömür boyu peşini bırakmayacak. Neden ben deyip duracaksın. Ahmet’in istediği pozisyona beni mi atamışlardı? Mehmet’ten daha mı hızlı yükselmiştim? Dil sınavından daha yüksek aldım diye mi bozulmuştu birileri? Neydi, ne! Biri söylesin bana! Yok, ikna olmak zor gerçekten, bilirim. İşte bir yerden iltisak, bir yerden irtibat var. Devletten iyi mi bileceksin! Eğ önüne başını, uzat kollarını, sevdiğine sarılacakmış gibi. O sevdiğin devlet kelepçelesin, saygı duyduğun polis kafana basıp seni ekip arabasının içine itsin. Mahalleli sana bakıp aralarında fısıldaşsın. Bakkal, kasap borç defterine bakıp adın yazılımı diye kontrol etsin. Karşı komşun birilerine, “Ben biliyordum zaten!” desin. Çocukların ağlarken, eşin dik durmaya çalışsın. Aklında seni okutan annen-baban, gözünde iki damla yaş.
Listeler hazırladılar, kara listeler. İnsanları listelediler.
Öyle bir-iki isim değil. On değil. Yüz değil. Bin değil. On bin değil. Yüz binlerce isim! Her bir ismin ayrı bir hayatı, sevdikleri, ailesi, çocukları, hayalleri! Her biri o listelerdeydi. Kafanda deli sorular. Acaba kaç dakika ayırdılar senin adını oraya yazıp yazmama kararını verirken? Kim senin adını verdi? Neden sen? Ocu veya şucu olmak elbette malum sebep de, bir sürü ocu, bir sürü şucu listeye girmedi, neden sen? Kim verdi bu kararları? Öyle ya, sözde sağlam ve çürük elmaları ayırdı birileri. İyi de kim yaptı bu işi? Bu işe kimleri görevlendirdiler? Listeleri yapanlarla o listelerin içinden birilerini çıkartan, diğerlerinin adlarını listelerde bırakanlar nasıl insanlardı? Kötüydüler de, kötü olduklarını biliyorlar mıydı?
Upuzun listeler hazırladılar, seni, beni onu, bizi, sizi, onları listelediler. Toplumca listelendik, fişlendik. Bizi kategorize ettiler, ana gruptan ayırdılar, tasnife uğradık, birileri işte bir takım ölçütlere göre gruplamalar yaptı. Hangi mezarlığa gömüleceğinize kadar, ana gruptan ayrılmış oldunuz! Canınız kadar sevdiğiniz ülkenizde, içine doğduğunuz ve onun için fedakârca çalıştığınız toplumunuz yaptı bunu size. Böylece listelerden önceki sizle listelerden sonraki siz birbirine yabancılaştı. İdama mahkûm olan birinin canlıykenki ve cansızkenki farkı gibi, sizin içinizdeki ülkenize dair hep yanan o ışığı söndürdüler. Kara listelerin karası üzerinize sindi, gözlerinizin üzerine bir perde gibi indi, sizin ruhunuzdaki yaşam sevincini cılızlaştırdı. Güvendiğiniz dağlara kar yağdı. Düşmanın ihanetinden ziyade dost bildiğinin ihaneti acı verir. Çok acı verdiler. Çok acı çektik.
Liste. Listeler. Listelerde insanlar. Mezbahadaki koyunlar gibi, kesimlik. Ülkeyi kocaman bir mezbahaya çevirdiler. Kurbanlık koyun gibi aldıkları o insanlardan tek bir tane de itiraz eden, direnen, isyan bayrağı çeken, eline silah alan falan çıksın kardeşim; çıkmadı biliyor musunuz!
Sinan Ateş’in eşini dinlerken aklımda bunlar.
Gerçekten kötü, çok kötü zamanlar.
Sonra düşündüm: Aslında bizleri listeleyenler kendilerini liste dışı bırakarak dolaylı olarak ayrı bir liste de hazırlamış oldular. İyi ki o listede adım yok diye düşündüm, şükrettim.
(*) Bu makale benim TR724’te yazdığım tam 1000’inci yazı. Bunu sizlerle paylaşmak istedim.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***