MAHMUT AKPINAR | YORUM
2 Mart akşamı Uluslararası Gazeteciler Derneği (İJA) tarafından organize edilen program heyecan oluşturdu. Programı baştan sona izledim, geleceğe dair umudum arttı. Türkiye dahil, pek çok ülkeden programa katılan arkadaşta fevkalade pozitif etkiler oluşturduğunu gördüm.
Gazeteciler bu sürecin en verimli çalışan, adeta dozer gibi yollar açan meslek grubu oldu. Yurt dışına çıkabilenler mütevazı imkanlarla mesleklerini sürdürmeye başladılar ve olağanüstü mesafeler aldılar. Artık, düzenli yayınlar yapan yüzlerce bireysel YouTube kanalına ilave, onlarca medya platformundan bahsediyoruz. Bağımsız ve özgür gazetecilik bitirildiğinden dolayı, diaspora gazetecileri Türkiye için denizfeneri, objektif ve doğru haber kaynağı oldular.
Pek çok arkadaşım gibi ben de yazmaya, konuşmaya devam ettim. Bunları yapmayı insanımıza vefa borcu, vicdani görev gördüm. Temelde gazeteci değilim, o formasyonum ve eğitimim yok. Ama yıllardır yazıyor, yorumlar yapıyorum. O nedenle pek çok kimse beni yarı akademisyen, yarı gazeteci kabul ediyor.
IJA üyesiyim. Bazı gelişmeleri önceden bildiğim halde ortaya çıkan sinerji beni de etkiledi. Paylaşılanlar her meslekten insanımızda, “Acaba biz neler yapabiliriz?” heyecanı oluşturdu. Bazı akademisyenlerin, “Bizler neden bir şeyler yapamıyoruz?” demesiyle karmaşık duygular yaşadım. Gazeteci tarafımda öğünç hissederken, akademisyen tarafım biraz buruk kaldı.
Yaşanan bütün olumsuzluklara, kıyıma, yıkıma rağmen Hizmet’in yetişmiş insan potansiyeli büyük oranda yerinde duruyor. Tam da meyve verecek çağlarda, yaşlarda muazzam bir insan gücü, tecrübe var. Ama yaşadığımız travmadan dolayı potansiyel oldukça atıl, aktive edilmeye muhtaç.
Evet Hizmet, kurumlarını kaybetti, müesseselerine çöküldü, okulları yağmalandı, üniversiteleri pay edildi. Ama kurumlar, okullar sonuç itibariyle insansız kuru beton yığınlarından ibarettir. Zulüm düzeni Hizmet’in binalarını aldı, mülklerine el koydu ama kadroları hala hayatta ve ayakta. Bunların bir kısmı hapiste, bir kısmı işini, imkanlarını yitirdi, bir kısmı güven erozyonu yaşıyor, kimisi üzgün, kimisi kırgın. Pek çoğu eğitimi ve uzmanlık alanı dışında maişetini temine uğraşıyor.
Kimisi yurtdışında sıfırdan hayata tutunma telaşında. Daha önce Hizmet aynı insan potansiyeli ile koordine ve bir hedef doğrultusunda çalışıp çok etkili sonuçlar alabiliyordu. 15 Temmuz organizasyonları dağıttı, kurumsal yapıları kapattı. Ama insanlar birikimleriyle, tecrübeleriyle, ufuklarıyla, uzmanlıklarıyla hayattalar. Hizmet’in yapması gereken bu potansiyeli tekrar harekete geçirmektir.
Peki potansiyel nasıl harekete geçirilecek?
Yaşadıklarımız nedeniyle dikey hiyerarşik yapılara güven hasar aldı. Hizmet insanlarının önemli kısmı farklı düzeylerde güven erozyonu yaşıyor. Yaşanan acılar, çekilen sıkıntılar nedeniyle bazı insanlar bir organizasyon içinde yer almaktan kaçınıyor. Ama insanımızın çok büyük kısmı Hizmet’in genel ve temel ilkelerine, amaçlarına karşı değil. Daha ziyade işleyişe dair bazı çekincelere sahipler. Eleştirel duruşu olan pek çok arkadaşın bile Hizmet’in deklare edilmiş ilke ve hedefleri noktasında sorgulamaları yok.
Yukarıdaki sebeplerle, mevcut insan potansiyelini verimli kullanmak, aktive etmek için yeni Hizmet platformları ve yöntemleri geliştirmemiz gerekiyor. Bunu dikey ve hiyerarşik yapıları tekrar kurarak, aynıyla eskiye dönerek yapamayız. Aksine yatay, katılımcı, açık ve heterarşik (hiyerarşik olmayan, ast-üst ilişkisinin asgaride olduğu) alanı güçlendirmeliyiz.
Hizmet’in organizasyonel yapıları, yetkili kurulları katılımcılığı, gönüllülüğü artırmalı, rızaya dayalı kolektif faaliyetleri desteklemeli, sivil toplum çabalarını güçlendirmeli, yeni projelerin, teşebbüslerin önünü açmalıdır. Bunun için farklı alanlarda uzmanlığı olan insanları projeler üretmeye teşvik etmelidir. Hizmet, talimat veren, hesap soran değil, cesaretlendiren, teşvik eden, alan açan, insanları ve imkanları biraraya getirmeye matuf zemin hazırlayan olabilir.
Bu yazıya doğal tedavi yöntemleriyle ilgili bir arkadaşım ilham kaynağı oldu. Geçen yıl taslak halinde yazıp kenara koymuştum, IJA gecesi ile birleştirip yayınlamaya karar verdim. İnsan vücudundaki kan akışkanlığını yitirir ve durağanlaşırsa kan hücreleri vücudun hastalanmasına, organların verimsizliğine, zamanla bünyede ödemler oluşmasına sebep olurmuş. Uzmanlar pekçok ağrının, sancının, hastalığın kan akışının yeterli olmamasından kaynaklandığını söylüyor.
Uzun süre araba sürerseniz kan hareketliliği yeterince olmaz, bu nedenle 2-3 saatte bir araçtan inip hareket etmek önerilir. Sürekli bir masa başında çalışanlara arada bazı egzersizler yapmaları söylenir. Uzun süre yatmış hastaların kasları ve fiziksel aktiviteleri zayıflar, kan hareketliliği azalır. Bu nedenle fizyoterapi uygulanır.
Yaşadıklarımızdan sonra Hizmet’in geniş kesimlerinde böyle bir eylemsizlik, hedefsizlik, durağanlık oluştu. Tepkisellik, şikayet etmek, güven kaybı, hayatın anlamını yitirmesi, üretken olamamak pek çoğumuzda nisbi olarak öne çıktı. Oysa Hizmet’i verimli kılan reaksiyoner değil aksiyoner olmaktır, müspet harekettir. Bir eylemin, projenin içinde yer almaktır. Bir odada ders vermekle başlayan süreç binlere baliğ dershaneler zincirine ulaşmıştı. Bozyaka Yurdu ile başlayan öğrenciye toptan hitap etme yaklaşımı dünya çapında binlerce yurda, koleje dönüştü.
Bu arkadaşım bana vücuttaki kan hareketliliğini artırmaya yardımcı olacak bir tür çarşaf tavsiye etti. Siz gece uyurken çarşaf içine yerleştirilmiş manyetik etkiye sahip ince metaller alyuvarları harekete geçirip kan akışını hızlandırıyor, vücudun her yerine kan gitmesine vesile oluyormuş. Bu tez ne kadar doğrudur bilmiyorum ama bu ürün yazıya vesile oldu. Hizmet tam da bu ürünün yaptığı gibi kan akışını hızlandıran, alyuvarları harekete geçiren, kanın vücuda dengeli ve yeterli dağılımını sağlayan hızlandırıcı olmalı, bir atmosfer sunmalıdır. Hizmet’ten yeni dönemde beklenen kabiliyetlerin, uzmanlıkların önünü açmak, koordine olabilecekleri zeminler hazırlamak, ilgili kişileri biraraya getirmek, işleri “facilitate” etmek, kolaylaştırmak olmalıdır. Münhasıran demokratik dünyada buna ihtiyaç var.
Görebildiğim kadarıyla IJA’nın yaptığı tam da buydu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***