DEM Parti tarafından Murat Cepni ile birlikte İstanbul Büyükşehir Eş Belediye Başkanlığı’na aday gösterilen Meral Danış Beştaş, çözüm süreci tartışmalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Kürt siyasetinin deneyimli ismi, T24 yazarı Cansu Çamlıbel‘e verdiği söyleşide “Çözüm süreci biliyorsunuz bir ‘AKP projesi’ olarak görüldüğü için bugün kendini ‘muhalif’ olarak tanımlayan pek çok siyasi yorumcunun hayli eleştirel yaklaştığı bir konu” şeklindeki ifade üzerine şunları kaydetti:
“Biz o dönemde partideydik ama aynı zamanda Mecliste’ydik ve siyaset yürütüyorduk. Her zaman da şunu söylüyorduk; Adalet ve Kalkınma Partisi bizim iktidar olarak muhatabımız ama bizim ittifak ortağımız değil. Biz onunla ittifak yapmadık. Bu sorunun çözümü için görüştük. Başka bir parti iktidarda olsa yine görüşürdük. Bugün için de aynı şey söz konusu. Bu, seçimle ilgili bir mesele değil. Seçimi çok aşan, seçimin üstünde ve Türkiye’nin geleceği açısından en hayatı mesele. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi ile ittifakımız yok, görüşmemiz yok.
Bizim siyasi mücadelemiz içinde seçimin sonrasına ertelemediğimiz bir dolu şey var. Mesela tecridin kaldırılması için bir kampanya yürüyor. Özgürlük Yürüyüşü yapıldı. Pazar günü İstanbul Esenyurt’ta miting yapıldı. Çünkü biz bu yolların açılmasını istiyoruz. Meselenin artık konuşarak ve diyalogla çözüm yoluna girmesi noktasında irade koyuyoruz. Seçim öncesi, seçim sonrası ayırmadan böyle bir talebimiz ve mücadelemiz var. Biz siyaseti sadece seçimlere sıkıştırılan bir olgu olarak görmüyoruz. Biz siyaseti bir toplumsal mücadele olarak da görüyoruz.”
Beştaş, “Muhalif kanallardaki yorumcu arkadaşlar şimdi bu cümlelerinizi okuyunca yine ‘DEM Parti hükümete yanaşıyor’ diyecek” yorumuna da “Evet, diyebilirler. Dedim ya söylediklerimiz bilinçli olarak manipüle ediliyor genelde” karşılığını verdi.
‘TABİİ Kİ GÖRÜŞÜRÜZ’
Çamlıbel ile Beştaş arasında şekillenen diyalog şöyle:
– Şunu diyorsunuz; “Şimdi bir temas ya da hazırlık yok ama seçim sonrasında hükümet adım atarsa kapınız açık.”
Seçim sonrasında diyelim ki böyle bir ortam oluştu, tabii ki varız çözüme. İktidar tarafından böyle bir adım atılırsa, ittifak yapmak için değil muhataplık açısından tabii ki görüşürüz. Zaten 2013’te de meseleye aynı şekilde yaklaşmıştık. İttifak değil muhataplık.
‘CHP İLE ARAMIZDAKİ CİDDİ AÇI FARKI, ÇÖZÜM SÜRECİNİ ‘GÜNAH’ OLARAK KODLAYAN DİL’
– Ama 2013’te Türkiye bambaşka bir politik iklimin içindeydi. Ülke tarihindeki en yaygın sivil toplum direnişi olan Gezi protestolarının yapılabildiği bir Türkiye idi. Aradan geçen 11 sene içinde AKP iktidarı ülkeyi demokratikleştirme ajandasını bir kenara atarak güvenlikçi bir devlet anlayışına ve otokratik uygulamalara döndü. 11 sene önce televizyonlarda tartışılabilen şeylerin onda birini söyleyen birisinin bugün kendini bir terör soruşturması kapsamında bulma ihtimali son derece kuvvetli. Bugünün Erdoğan’ından ve AKP’sinden çözüm için samimi bir adım beklemek ne kadar gerçekçi sizce?
Biz burada beklentiyi aşan bir psikolojideyiz. Bunun mücadelesini yürütüyoruz. Yani bu konuda direniyoruz. Arkadaşlarımız hala cezaevinde. Çözümün gerektiği konusunda hiçbir tereddüdümüz yok, o yüzden de hiçbir ‘fakat’mız yok. Biz demokratik siyaset yürütürken bu konuda birçok tartışmaya muhatap olduk bugüne kadar. Bugün iktidar kendisine oy vermeyen herkesi ‘terörist’ görüyor. O konuda sizinle aynı fikirdeyim. Ama bizim bugünkü açmazımız sadece iktidarın bu tutumu değil. Tamam o ‘terörist’ görüyor ve elinde güç var, peki CHP’den ve diğer partiler Kürt meselesi için herhangi bir tavır ortaya koyuyor mu? Hepsinin çözüm sürecini neredeyse bir günah olarak kodlayan bir dilleri var.
Meclis’te de onlarla yaşadığımız en büyük tartışmalarda hep bu vardı. En ufak bir şeyde “Efendim siz de Salih Müslim ile görüşmediniz mi?” ve bunun gibi çözüm sürecini hükümetin en büyük günahı olarak gösteren bir açı. CHP ile aramızda mesela böyle bir açı farkı var ve bu ciddi bir açı farkı. Biz çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini, bugün yine sorunun konuşularak çözülmesi gerektiğini savunurken, bu ülkenin muhalefeti tam tersi bir dil kullanıyor. Kendine ‘Demokratım’ diyen muhalefet partisi siyasetçileri de bu sorunu tanımıyor.
ÇÖZÜM SÜRECİ HAKKINDA KISACA
2009’da Oslo görüşmelerinde temeli atılan ve zaman zaman kesintilerle devam eden Kürt sorunu konusundaki ‘çözüm süreci’, 7 Haziran – 1 Kasım 2015 seçimleri arasındaki çalkantılı dönemde sona ermişti.
İlk seçimden kısa süre sonra PKK, yol kesme ve şantiye basma eylemlerine başlamıştı.
Çözüm sürecinin sona ermesinin ardından Türkiye, canlı bombaların intihar saldırılarına sahne olmuş, bu saldırılarda onlarca insan yaşamını yitirmişti. Bu tabloda yalnızca PKK değil, IŞİD de yer alıyordu.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***