Bir yıl önce bugün. 6 Şubat.
Depremin üzerinden bir yıl geçti ama insanlar hala yardım bekliyor, tam bir yıldır. Şimdi insanlar enkaz altında değil ama buna rağmen hala hiç kimse onları görmüyor, duymuyor.
Yardım bekliyorlar, duymuyorlar. Çadırları su basan depremzedeler, kışın bu soğuğunda ayaklarında terliklerle dolaşan çocuklar, geçinemediğini söyleyen esnaf… Hepsi geçen yıl yakınları enkaz altındayken yardım istedikleri gibi şimdi de kendilerine yardım eli uzatılmasını bekliyor. Ama gören yok… Onun yerine “oy vermezseniz size yardım yok diyen” biri var karşılarında. Tam bir yıl önce insanları bilerek enkaz altında bıraktıklarının itirafını yapan kişi ise bu ülkenin Cumhurbaşkanı… “Oy vermezseniz böyle olur, size yardım etmeyiz” diyor, hem de açık açık.
Bir yıl geçti ama hiçbir şey değişmedi. Depremin ilk günlerinde de depremzedeler içecek su bulamıyorlardı. Hatay’da hala temiz suya erişimle ilgili sorunlar devam ediyor.
Bir yıl geçti ama Hatay’da ne barınma sorunu çözüldü ne de gıda problemi. 48 saatlik elektrik kesintileri yaşanıyor. Elektrik yok, internet yok çünkü altyapı sorunu var. Yollar çok büyük çukurlar ve su birikintileriyle dolu. Bir yılın ardından değişen tek bir şey var; artık Antakya dümdüz, bomboş.
Geçen yıl günlerce yardım bekledi enkaz altındakiler. İnsanlar günlerce yakınlarının enkaz altından çığlıklarını, bağırışlarını dinledi. Gözlerinin önünde yakınları, sevdikleri acı çekerek vefat etti. Bazılarının enkaz altındayken bağırmaktan hali kalmadı ya da sesleri kısıldığı için kimse duyamadı onları. Bazıları enkaz altında hiç yara almadı ama soğuktan vefat etti, donarak. Bazıları ezilerek ya da yanarak vefat etti. Yakınları günlerce onları bekledi, onların cansız bedenlerini bulduklarına bile sevindiler çünkü enkaz altından hiç çıkamayanlar oldu.
Bir yıl geçti ama hala yüzlerce kayıp var. Batuhan Güleç, Merve Ateş ve daha yüzlercesi…
Hayatta kalanlar, enkaz altında olmayanlar bir şekilde hayata tutunmaya çalıştı. İlk 3 gün kimse onların yardımına da gelmedi. Ne asker ne de arama-kurtarma ekipleri… Hiç kimse yoktu. Ambulans yoktu. Sokaklar tamamen kapanmıştı çünkü apartmanlar devrilmişti. Apartmanlar yanıyordu, insanlar yanıyordu ama itfaiye bile yoktu. İlk 3 gün enkaz başlarında yakınlarını bekleyenlere battaniye ya da çorba veren bile yoktu. Hem yakınları ölüme terk edildi hem de kendilerine yardım gelmedi.
Aradan bir yıl geçti. Antakya’nın neredeyse yüzde 90-95’i tamamen yıkıldı. Binlerce yıllık tarihi yerler, Meryem Ana Ortodoks Kilisesi, Latin Katolik Kilisesi, Antakya Protestan Kilisesi, Antakya Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks Kilisesi, Antakya Sinagog’u ve Anadolu’nun ilk camiisi Habib-i Neccar Camii… Eski Antakya evleri, Ata Koleji, Meclis Binası, dünyanın ilk aydınlatılan caddesi Kurtuluş’ta yer alan Affan Kahvesi, Armutlu Mahallesi, Elektrik Mahallesi, Defne… Her yer yıkıldı.
Armutlu’da tek bir sokak lambası bile yok, her yer karanlık. Dümdüz. Sokaktan ne bir insan geçiyor ne de araba. Hiç ses yok ve kapkaranlık…
Hatay’ın merkezinde yani Antakya’da hala tam anlamıyla hayat yok ama insanlar yavaş yavaş geri dönüyor. Bir yerden başlamaya çalışıyorlar, arkalarında ve yanlarında hiç kimse olmadan, hiçbir destek görmeden. Bu soğukta insanlar çadırlarda ve konteynerlerde yaşıyorlar. Bazıları da 1 veya 2 katlı evlerinde yaşıyor. Yıkılmayan apartmanlarında oturanların sayısı ise çok çok az.
Ancak evlerinde oturanlar hala korkuyor çünkü artçılar devam ediyor. Hemen hemen her gün yaşanan artçılar yüzünden insanlar evlerinde bile kalamıyor o yüzden evlerinin önüne kurdukları çadırlarda kalıyorlar.
Antakya tamamen bir düzlüğe dönmüş durumda. Şehirdeki boşluğun ortasında tek tük ayakta kalan apartmanların üzerinde de “Mahkeme kararı, yıkılmayacak, yıkılamaz, dokunmayın” yazılmış.
Az ya da orta hasarlı apartmanların önünde nöbet tutanlar var çünkü hırsızlık hala çok büyük bir sorun. Yıkılmayan apartmanların içindeki eşyalar bile çalınıyor. Tek katlı evlerde yaşayan insanların kombilerini bile çalıyor hırsızlar. Elektrik kabloları, demirler çalınıyor ve tüm bunları engelleyecek hiç kimse yok. Hala…
Yüzlerce kayıp var, depremzedeler hala yakınlarını arıyor. Enkazdan çıkarılan ama bulunamayanların yakınları onlardan bir yıldır haber bekliyor. Vefat ettiler mi yoksa yaşıyorlar mı? Kimsesiz mezarlığına mı gömüldüler? Hiçbir yanıt yok. Koskoca bir belirsizlikle bir yılı geçirdiler.
Ancak kayıplar vefat ettikleri bile belli değilken bugün yani 6 Şubat’ta ‘ölü’ olarak sayılacaklar. Yakınlarının ise en büyük korkusu bu. Tek bir haber, bilgi almaya çalışarak bir yılı geçirdiler ama şimdi yakınları ‘ölü’ olarak sayılacak ve hala yüzlerce kayıp varken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı “Kayıp çocuk yok” diyor.
Enkazdan sağ salim çıkarılan insanlar nerede?
Hastaneye götürülüp sonrasında kaybolan depremzedeler nerede?
Kayıp depremzede çocuklar nerede?
Kamu görevlileri ise hala yargılanmıyor. Bazı müteahhitler tutuklu ama Hatay’da davalar başlamadı. Bataklıklar üzerine ev yapılmasına izin verenler, kolonları kesenler, kaçak kat çıkanlar ve tüm bunlara ruhsat verenler… Bunların hiçbiri yargılanmadı ya da herhangi bir işlem yapılmadı.
6 Şubat’ta deprem Kahramanmaraş’ta oldu ama 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri demek doğru değil çünkü en büyük yıkımı ve felaketi yaşayan Antakya’ydı.
Bugün depremin birinci yıl dönümü ama siz yıllar geçse de bu şehre ilk 3 gün boyunca arama-kurtarma ekiplerinin, askerlerin, yardımların gelmediğini unutmayın.
İnsanlar enkaz altında yardım isterken, yakınlarına ulaşmaya çalışırken onların internetini kesenleri unutmayın.
Çadırları ve kanları satan Kızılay’ı, insanları kurtarmayan AFAD’ı unutmayın.
Tüm bu yaşananlara kader diyen ve Hataylılara “Bize oy vermezseniz işte size böyle yardım etmeyiz” diyen Cumhurbaşkanını unutmayın.
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***