(Serbest Görüş) – ASLI GÜNEY
Haberciler sokakta vatandaşa, “Siyasette son dönemin parlayan yıldızı kim?” diye sorsalar, şüphesiz çoğunluk İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya diye cevap verir. Neden mi? Yerlikaya, Mayıs 2023’ten beri İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturuyor. Öyle ki, kendinden önceki hiçbir bakana nasip olmayan yüzlerce operasyona imza attı. Tabii ki, bu sadece Ali Yerlikaya’nın başarısı değil. Emniyet camiası ve adliye birimlerinin ortak fikir teatisi sonrasında ortaya çıkan bir başarı hikayesi. Yaklaşık sekiz ay gibi kısa bir sürede uyuşturucu çeteleri, organize gruplar, bahis oyunları ve insan tacirleri gibi yüzlerce dosyayı operasyona dönüşmesine olanak sağladı. “Olanak” kelimesi bilerek kullanıyorum. Çünkü Yerlikaya, operasyonlara yeşil ışık yakmamış olsaydı, emniyet camiasının gözaltı işlemi yapmasının imkanı yoktu. Bunun altını çizmemiz gerekiyor.
Şimdi gelelim asıl konuya. İçişleri Bakanı Yerlikaya ve ekibi tabii ki görevlerini yerine getirdiler. Bundan dolayı haklarını teslim etmek gerekiyor. Ancak ben bir hukukçu gözüyle, olayın farklı bir boyutuna değinmek istiyorum. Yerlikaya, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulundu. Son birkaç yıl içerisinde Avrupa’da ve dünyanın farklı ülkelerinde uyuşturucu, insan kaçakçılığı ve cinayet gibi suçlardan uluslararası araması olan ve kırmızı bültenle araması olan onlarca kişinin yakalandığını söyledi. Yanlış duymadınız! İnterpol’ün kırmızı bültenle arama yaptığı suçlular Türkiye’de yakalanıyor. Ne kadar acı değil mi? Siz Avrupa’da olsanız, Türkiye ile ne düşünürsünüz acaba? Uzatmama gerek yok! Avrupalılar da sizin düşündüğünüz aynı şeyi düşünüyor, ne yazık ki…
Yukarıda ifade ettim ya… Yerlikaya ve ekibini ayakta alkışlamak gerekiyor. Yerlikaya, sadece operasyonu yönetmiyor, aynı zamanda siyasi olarak şovunu yapabileceği onlarca olayla ilgili de geri planda kalmaya özen gösteriyor. Bunu kesinlikle bilinçli yapıyor. Ekran ekran gezip, ballandıra ballandıra bir şeyler anlatmıyor. Tam aksine, sosyal medya hesabından bir paylaşımla duyuruyor bütün gerçekleri. Aslında bu adımlar bile, Yerlikaya’nın iyi bir bürokrasi terbiyesi aldığının en net göstergesi. Ayrıca Yerlikaya, enkaz devraldığı bir önceki bakanı da yerin dibine batırmak istemiyordur muhtemelen. Çünkü, “Bu çetelerden sizden önceki İçişleri Bakanı ve emniyet camiasının hiç mi haberi yoktu Sayın Bakan?” diye bir soruyla da karşılaşmak istemiyordur tabii ki.
Tamam, Yerlikaya görevini yaptı… Onu ayakta alkışladık. O ve ekibi bütün suç çetelerini etkisiz hale getirdi. Ancak ondan önce İçişleri Bakanı koltuğunda oturan Süleyman Soylu’yu ve bu çetelere göz yuman güvenlik bürokrasisine ne diyeceğiz? Çünkü hukuk delillere bakar. Burada niyet okuması yapmıyoruz elbette. Yerlikaya, kendi sosyal medya hesabından paylaştı. Bazı kırmızı bültenle aranan ve uyuşturucu mafya liderlerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiğini. Bu hak sadece İçişleri Bakanı’nda. Zaten vatandaşlığa geçiş evraklarının altında da Soylu’nun imzası var. Ne var ki, yaşanan onca yüz kızartıcı olaya rağmen Soylu çıkıp, vatandaşlardan özür dilemedi. Ya da ben uzaklardan göremedim. Şayet öyle bir girişimde bulunmuşsa, ben kendisinden özür dileyeceğim.
Şimdi gelelim asıl noktaya. “Ya arkadaş sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin” diyen Süleyman Soylu, artık İçişleri Bakanı değil. O artık TBMM’nde bir milletvekili. Sadece dokunulmazlığı var. Mayıs ayından ocak ayına kadar ortaya çıkan organize suç dosyalarının çoğunda onun adı doğrudan ya da dolaylı olarak geçiyor. O zaman TBMM’nde Soylu ile ilgili bir gensoru verilmeli. İktidar partisi milletvekilleri de Soylu’ya sahip çıkmak yerine aklanması için Yüce Divan’a gönderilmesi için oy vermeliler. Soylu da kendisini Yüce Mahkeme huzurunda aklamalı. Ve bu toplumun karşısına başı dik olarak çıkmalı bence. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde her gün bir kanala çıkıp hem çevresine hem de muhalefete ağza alınmayacak şeyler söylüyordu. Ne var ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onu bakanlıktan azletmesinden sonra onu ekranlarda bir daha kimse görmedi. Göremedi aslında. Çünkü Cumhurbaşkanlığı bürokratları da onun sivri dilinden ve sürekli güç gösterisinde bulunmasından rahatsızdı elbette ki. Yerlikaya’nın göreve gelmesine en çok da Cumhurbaşkanlığı bürokratları sevinmiştir. Çünkü karşılarında sadece işini yapan ve siyasi demeçlerden ve kavgalardan uzak kalmaya çalışan bir bakan var. Daha ne istesinler.
Son olarak bir konunun da altını çizmem gerekiyor. Tamam, iktidar kanadı kendi partisinden bir milletvekili olduğu için herhangi bir adım atmıyor. Muhalefet partilerine ne demeli Allah aşkına. TBMM’nden yüzlerce muhalif isim var. Bu milletvekilleri neden Ali Yerlikaya’nın sosyal medya hesabından paylaştığı suç dosyalarını ve operasyonları, gensoru yapıp Yüce Meclis’e getirmez ki? Ben bir hukukçu olarak algılamakta zorlanıyorum. Muhtemelen muhalif isimler de kafelerde ve Meclis lokantasında mavra yapmak varken, bu işlerle yapmayı angarya görmüş olabilirler. Şayet öyle düşünüyorlarsa, Erdoğan’ın dediği gibi “2071’e kadar iktidar olmak onlara haram.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***