HASAN CÜCÜK | YORUM
Bir Fenerbahçe – Galatasaray derbisi daha geride kaldı. Tartışmalar ise devam ediyor; zira sahada futboldan başka her şey vardı. Sonucu konuşmaya alıştığımız için bu noktaya nasıl gelindiğini ıskalıyoruz. Bu topraklarda futbol hep kirli idi. Zincirleme bir kirlilikten bahsediyoruz. Yönetim, futbolcular, federasyon, basın, hakemler… Herkesin bildiği ama sadece canı yanınca ses ettiği kirlilik.
Bugün Türkiye’nin en büyük takımlarından ikisinin maçında ‘vasat’ futboldan bahsediyorsak, bunun sebepleri olmalı… Futbol bu noktaya nasıl geldi? Kalite nasıl bu kadar düştü?
Fatih Terim… Türk futbolunun en başarılı teknik adamlarından biri olarak biliniyor. Başarılarını hep konuştuk, hakkını teslim ettik. Ancak hedefe giderken kırdığı, döktüğü isimleri yok saydık. Başarıyı sadece kendi hanesine yazmasına ses etmedik. Kariyeri Galatasaray – Milli Takım arasında geçerken ‘Başka isim yok mu?’ sorusunu sorma cesareti göstermedik. Ne oldu sonra; 70 yaşında fon kurup, tanıdıklarını ‘soyduğu’ iddia edildi… Böyle mi olmalıydı?
Arda Turan, zirveden dibi düşüşün canlı örneği. Ya da yanlış tercih uzmanı. Atletico Madrid’de zirve, Barcelona’da 6 ayda dibi gördü. Hırsının kurbanı oldu. Yetmedi gazeteci dövdü. Adı, evli bir kadını taciz iddiasıyla magazin gündemine geldi. Futbolun olgunluk yaşı 30’larda kayıplara dönüştü. Futbolu bıraktı. Hemen eşofmanları giyip TFF 1.Lig’de ‘kaynağı açıklanması zor’ paranın döndüğü Eyüpspor’a teknik direktör oldu. Saha kenarında ‘Küçük Terim’ pozları veriyor. O da ‘kolay para’ kazanmanın yolunun ‘Fatih Terim Fonu’ndan geçtiğini düşünenlerden… Mağdur!
Burak Yılmaz, yokları oynarken Şenol Güneş’le kendini buldu. Attığı goller kadar ceza alanı içinde dokunmadan düşüşleri ve abartılı itirazları hafızalara kazındı. Ettiği küfürleri saymıyorum bile. ‘Mesajını aldım’ kampanyasıyla siyasete göz kırptı. Geçen yıl futbolu bıraktı. Daha tozluklarını bile çıkarmamıştı ki, Beşiktaş’a 2. adam oldu. Nasıl oldu, hangi tecrübesiyle o konuma getirildi kimse bilmiyor. Güneş gitti, takım ona emanet edildi. Oyuncularını hedef gösterdi, bir teknik adamın yapmayacağı açıklamalar yaptı. Kredisini kısa sürede tüketti; gitti…
Emre Belözoğlu… Türkiye’nin tartışmasız en iyi orta sahalarından biriydi. Yıllarca üst düzey futbol oynadı. Sahada yaptığı antipatik hareketler ve agresif tavırlarıyla sürekli eleştirildi. Futbolu bıraktı, teknik adam oldu. Bu kez de soyunma odasındaki küfürleri koridorlarda yankılandı. 43 yaşına geldi, hâlâ aynı Emre… En son onun da adı ‘Fatih Terim Fonu’nda ‘mağdurlar’ arasında yer aldı…
İnsan sormadan edemiyor; değer miydi be kardeşim! Bunca şeye değer miydi!
Rıza Çalımbay… Türk futbolunun ‘Atom Karıncası’ydı. 60 yıllık bir yaşam ve 40 yıllık futbol geçmişini iki haftada tüketti. Beşiktaş’a iki haftalığına gelmesi hataydı. Hadi geldin diyelim; son iki maçtan sonra futbolcularla ilgili yaptığı açıklamalar tam bir fecaatti. Zaten sonrasında kendisi de özür diledi. Ama geçti artık… Büyük takım teknik direktörleri bunları yapmaz, yapamaz! Yaparsa ne olur; Beşiktaş’ta olan olur; kimse saygı duymaz ve kapının önüne konur…
Batuhan Karadeniz, saf yetenek olarak yeşil sahalara adım attı. Yeteneğini heba etti. Sadece yeteneğini mi? Sporcu ahlakının yanına bile yaklaşmadı. 31 yaşında futbolu bıraktığında ise 14 farklı takımın formasını giymişti. Şimdilerde yorumculuk yapıyor. Kahvehane ağzıyla konuşuyor zira çapı bu kadar! Kimse de ‘Yahu senin futbolculuğun ne idi ki yorumculuk yapıyorsun?’ demiyor!
Örnek isimleri ve olayları çoğaltmak mümkün…
Türk futbolunda zincirleme kirlilik var. Yöneticiler ve hakem camiası için de bu geçerli… Kimsenin eli temiz değil. Ahlak, centilmenlik, fair play, rakibe saygı, sorumluluk alma kavramları çoktan tedavülden kalktı. Önce ahlak, sonra futbol öldü.
Acı olan bundan kimse rahatsız değil. Sadece ucu kendine dokununca ses veriyor…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***