RÖPORTAJ | ERSAN KIRLI, BRÜKSEL TR724
Belçika’daki KU Leuven Üniversitesi’nde 24-25 Kasım tarihlerinde organize edilen Crimes Against Humanity in 21st Century: The role of International Organisations (21’inci Yüzyılda İnsanlığa Karşı Suçlar: Uluslararası Kuruluşların Rolü) başlıklı uluslararası konferansta açılış konuşmasını yapan Kalibinur Sıdık burada Çin’de maruz kaldığı zulumleri anlattı.
Çin’in Uygur soykırımından kurtulan, toplama kamplarının görgü tanığı Kalibinur Sıdık ve Belçika’daki Uygur toplumunu temsil eden Belçika Uygur Derneği Başkanı Ekber Tursun, Uygur toplumuna Çin’de uygulanan soykırımı ve Türkiye’nin bu süreçte tutunduğu tavrı TR724’e değerlendirdi.
-Sayın Sıdık, Çin’de size yaşatılan insan hakkı ihlallerini konferansata paylaştınız. Yıllardır Çin’de zulum altında olan Uygur toplumunun bir üyesi olarak Türkiye’nin tavrını nasıl yorumluyorsunuz?
Sıdık: Tüm dünyadaki Uygurlar açıkcası mutlu değiller Türkiye’nin pozisyonundan, Orta Asya’daki birçok Türkün Türkiye ile ilgili beklentileri var. Türkiye’nin insan hakları için, bölgede zulüm gören Türklerin hakları için bir duruş sergilemesini bekliyorlar. Türkiye’de bizim ile dayanışma içinde olan insanlara, bize destek olan Türklere müteşekkiriz ama Türkiye hükümetinin ortak kültür, tarih, din gibi bağlara rağmen yaşanan süreçte takınmış olduğu tavır bizi üzüyor. Avrupa ülkeleri, ABD bizimle yanımızda dururken çok daha yakın olduğumuz Türkiye’nin bu süreçte çok zayıf tepki vermesi yada hiç tepki vermemesi bizde hayal kırıklığına sebep oluyor. Filistin meselesi, çok üzücü. Türkiye’dekiler Filistinliler için konuşurken bizim haklarımız için konuşmuyorlar. Bakın ben Çin’deki aile üyelerime ulaşamıyorum, telefonla bile onlarla görüşemiyorum. Herkes bir zulüm olduğunda ayağa kalkmalı ve bizim durumumuz çok acı, umarım anlarlar.
TURSUN: TÜRKİYE’DEKİ UYGUR TOPLUMU İÇİN İŞLER İYİ GİTMİYOR
Tursun: Türkiye, birçok Uygur’un ikinci memleketi. Dil, din ve tarihsel sebeplerle. Türkiye’de yaşayan büyük bir Uygur toplumu var. Ama son yıllarda işler onlar için iyi gitmiyor. En kötü senaryolaro yaşadılar. Gizli yollarla sınırdışı edildiler. Zinnetgul isimli kadın ve 2 çocuğu Türkiye’den Tacikistan’a sınırdışı edildiler, oradan da Çin’e gönderildiler. Ve biz şu an onun ölmüş olduğunu duyduk. Bize öldüğü söylendi.
Çin devleti, Türkiye’ye Uygurlar ile ilgili yanlış bilgiler veriyor. Türk tarafı ise herhangi bir soruşturma yapmadan Uygurları Çin’e geri gönderiyor. Uygurlar Türkiye’de korku ve endişe içinde bekliyor. Evlerinden alınarak sınırdışı edilme merkezlerine gönderiliyorlar.
Bizim kardeş ülke olarak gördüğümüz Türkiye, Birleşmiş Milletler’de konuyu gündeme getirmediği gibi Uygur toplumuna oturum izni sürecinde zorluklar çıkarıyor, bazılarımızı geri gönderiyor. Bu durum büyük bir huzursuzluk yaratıyor. Uygur halkı bundan çok şikayetçi.
Uygurlar ayrıca Türkiye’de susturulmaya çalışılıyor. Protesto düzenlememize izin verilmiyor. Çin konsolosluğu önünde gösteri yapmak istediğinizde polis size saldırıyor. Sizi sınırdışı etmekle tehdit ediyor. Erdoğan hükümetinin harekete geçmesini ve soykırımı tanımasını çok isterdik ama İYİ Parti bu konuyu defalarca meclise getirmesine rağmen hükümet buna izin vermedi, engellediler.
Sıdık: Türkiye birçok Uygur için ikinci memleket gibi ama Avrupa’da birçok ülkede ve ABD’de bu soykırım tanınırken Türkiye bizi susturmaya çalışıyor. Birçok batılı ülke soykırımı tanırken Türkiye ve diğer müslüman ülkeler sessiz, sağır kalmayı tercih ediyor.
Çin’de Kur’an’lar yakılıyor, camiler yıkılıyor yok ediliyor. Camileri, barlara ve diskoteklere çeviriyorlar. Bazı camiileri domuz ahırı olarak kullanıyorlar. İslam ile ilgili herhangi bir şeye, seccadelere mesela hakaret ediyorlar.
Benim Çince derleri verdiğim erkekler kampındaki insanlar suçlular değillerdi, namaz kılan dindar insanlardı. Evlerinde Kur’an olan bu insanlara 5 ila 15 yıl arası hapis cezaları verildi.
Evet ekonomik çıkarlar önemli, anlıyoruz. Ama Türkiye en azından zorla çalıştırılan Uygurlular tarafından üretilen ürünleri boykot edemez mi? Çin’den ithal edilen ürünlerin birçoğu Uygurların zorla çalıştırılması ile üretiliyor. Neden boykot etmiyorsunuz?
Erdoğan nerede ezilen, zulüm gören müslüman varsa ben onların yanındayım diyordu. Filistin ile ilgili konuşuyor ama bizim hakkımızda sessiz. Doğu Türkistan büyük bir çoğrafya ve oradaki camilerin yaklaşık yüzde 65’i yok edildi. Her türlü dini kalıntı yok ediliyor.
Doğu Türkistan’da İli Nehri vardır. Soykırımım başlarında insanların evleri rastgele aranıyordu. Evlerinde seccade, Kur’an gibi İslami şeyler bulunanlar keyfi olarak kamplara gönderiliyordu. Bulunan ve el konulan birçok Kur’an bu İli Nehri’ne atıldı.
Madem Erdoğan İslam dünyasının lideri, madem mazlum Müslümanların yanında, İslamın savunucusu, neden sessiz kalıyor? En azından ses çıkarabilir, yapılan bu soykırımı dile getirebilir. Bu çok ikiyüzlü bir tutum ve bizler çok kızgınız.
-Çin hükümeti ve hatta Türkiye’deki bazı politikacılar da bu kampları eğitim kampları olarak görüyor. Siz bu kampları nasıl adlandırıyosunuz?
Tursun: Evet Çin eğitim kampı diyor ben ise toplama kampı diyorum. İnsanlar burada hiçbir şey öğrenmiyor. Oraya öldürülmek için, işkence için, toplu ölümler ve beyin yıkama için atılıyorlar. Orada olan şey soykırım. Oraya atılan insanların arasında eski eğitimciler, Çinlilere eğitim veren öğretmenler. Eğitimcileri mi eğitiyorlar. Bir milleti, gelenekleri yok ediyorlar, asimile ediyorlar.
Kamptaki insanların yüzde 99’u Uygur halkı. Ve bir kere kampa girip çıkmış bir Uygurun yurtdışına çıkmasına izin vermiyorlar.
İYİ Kİ ENES KANTER VE KUZZAT ALTAY GİBİ İSİMLER VAR
Sıdık: Ben etnik olarak Özbekim. Kocam ise Uygur. Kızımız Hollanda’da, bizi yanına aldırmak için bir kampanya başlattı. Ben ve kocam kızımızı ziyaret etmek için pasaport almaya gittiğimizde kocama Uygur olduğu için sen pasaportun yada burayı terk etmenin hayalini bile kurma dediler. Uygurların normalde ülkeyi terk etmelerine izin verilmiyor ancak bazen ses getiren kampanyalar işe yarayabiliyor.
-Dünyada birçok insan Uygurlara yapılan soykırımın farkında ve bu konuda farkındalık da oluşturmaya çalışıyor. Sosyal medyada özellikle Enes Kanter Freedom ve Kuzzat Altay gibi isimler Uygur meselesine sürekli gündemde tutmaya çalışıyor. Peki bu çabalar sonuç veriyor mu? Uygurlar için bir şeyler değişiyor mu?
Sıdık: Enes Kanter gibilere teşekkür ediyorum. Uygurlar için ses veriyorlar, farkındalık oluşturuyorlar. Uygurlar bu konu da fazlasıyla müteşekkir. Dünyanın birçok yerinde de protestolar oluyor. Bu durum öyle yada böyle Çin’de belki bir korku değil ama endişe ve memnuniyetsizliğe yol açıyor.
Biz yaşananları duyurmaya çalıştıkça onlar da gizlemeye çalışıyor. Mizansen hazırlayıp propaganda yapıyorlar. Gazetecileri çağırıp Uygurları dans ederken, eğitim alırken, şarkı söylerken, mutlu şekilde tasvir ediyorlar. Ama bu gazetecilerin Uygurlarla konuşmasına, gerçek kampları görmelerine, gerçekten ne olup bittiğini öğrenmelerine müsaade edilmiyor.
Sadece gazetecileri de değil, müslüman ülkelerin liderleri ve diplomatlarını da bölgeye çağırıyorlar. Onlara da aynı mizansenleri izletip propagandaya ortak ediyorlar.
Kamplardaki Uygur sayısı sayısı artık daha az. Ama baskının azaldığını söylemek güç. Hala birçok insan tutsak. Bazı tutsakların kamplardan salındığını biliyoruz ama yine onlardan bazıları gördükleri kötü muamalenin sonucunda birkaç gün sonra hayatlarını kaybediyorlar. Çin, yüksek teknolojili gözetleme sistemi kurmuş durumda, dışardaki insanlar da aslında açık bir cezaevinin içindeler. Zorla çalıştırmalar devam ediyor.
Ama bu çabalar sonuç vermiyor demek doğru olmaz. Mesela ben kızımın başlattığı kampanya sayesinde Avrupa’ya gelebildim. Bazı Uygurlar artık Avrupa’ya gelebilmeye başladı. Ama mesela benim bir aylık sürenin sonunda geri dönmem gerekiyordu. Dönmeyince ve Çin’in yaptıklarını burada anlatmaya başladığımda kocamı ve aile üyelerimi hedef almaya başladılar. Onları feda etmek zorunda kaldım. Özgürlüğümü geri aldım ama ailemi kaybettim.
İnsanların çabaları, büyük ya da küçük, eğer bir kişi dışarıda durum hakkında konuşursa elbette bir şeyler değişiyor, benim kızımın yaptığı gibi. Aile üyelerinin aktivizmine tanık olduk ve bu aktivizm bazen işe yaradı.
Tursun: Herhangi bir Uygur sınır dışı edildiğinde, Çin’de kısa süre içinde çok büyük ihtimalle ölecektir. Ölüm cezası ya da toplama kampında ömür boyu hapis… Türkiye, Çin’e kolaylık sağlamamalı, Çin’in suçlarına ortak olmamalı, onların zulmüne ortak olmamalıdır.
Hollanda, Belçika, Kanada, ABD, UK gibi ülkeler bize destek olurken tabii ki tüm dünyadaki Uygurlar, kardeş gördükleri ve müslüman olan Türkiye devletinin yardımını, desteğini talep ediyorlar. Bizler bugüne dek yapılanlardan da kesinlikle Türk halkını değil, ama Erdoğan hükümetini suçluyoruz.
Sıdık: Röportaj ve ilginiz için çok teşekkür ederim. Umarım birçok insanı bilgilendirir ve farkındalığı artırır. Bizi asla unutmayın.
İnsanlığa Karşı Suçlar Konferansı: Çin’in soykırım kamplarından kurtulan Kalbinuer yaşadıklarını anlattı
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***