HASAN CÜCÜK | YORUM
Türkiye’nin Avrupa şampiyonaları tarihi EURO 96 ile başladı. 1990’da Sepp Piontek’in temelini attığı milli takım, Fatih Terim – Rasim Kara ikilisi yönetiminde adını tarihte ilk kez Avrupa şampiyonasına yazdırdı. EURO 96 ilk ve son olmadı. Türkiye, artık Avrupa futbolunda kendine yer bulan ülkelerdendi. Son iki Avrupa şampiyonası ise Türkiye açısından hayal kırıklığı oldu. 6. kez adımızı Avrupa şampiyonasına yazdırdık. Bu kez bir ilki daha başarıp, eleme grubunu lider tamamladık. Yolun yarısını geçtik ancak asıl sınav şimdi başlıyor. Zira, son iki şampiyona öncesinde esen hamaset rüzgarlarının faturası acı olmuştu.
EURO 96’ya kadar, Türkiye’nin Avrupa şampiyonası macerası bir rüyadan ibaretti. Averaj takımından halliceydik. Makus talihimizi değiştiren Alman futbol adamı Sepp Piontek oldu. 1979-90 arasında çalıştırdığı Danimarka’yı futbolda söz sahibi olan ülkelerden birine dönüştüren Piontek’in 3 yıl süren Türkiye macerası saha sonuçları açısından facia, gelecek adına umut dolu geçti. Nitekim, Piontek sonrası koltuğa oturan Fatih Terim, 3 yıl yardımcılığını yaptığı Almanın felsefe ve oyun anlayışını devam ettirdi. 16 ülkenin mücadele ettiği EURO 96’ya adımızı yazdırdığımızda, 90’da atılan adımların meyvesini aldık.
Belçika – Hollanda ortaklığıyla düzenlenen EURO 2000’ye bu kez dümende Mustafa Denizli yönetiminde katıldık. Gruptan çıkıp, adımızı çeyrek finale yazdırdık. Portekiz’e elenip evimize döndüğümüzde, moralimiz yerindeydi. Averaj takımı rolünden hızla uzaklaşan bir ülke idik. Özgüven kazanmış bir Milli Takım vardı. Nitekim EURO 2008’te bunu sahaya yansıtıp, yarı finale oynadık. Final biletini elimizden kaçırdığımız Almanya müsabakası tezatları barındırıyordu.
Turnuva boyunca en etkili oyunumuzu Almanlara karşı oynadık. Hem de bir elin parmağını aşan as oyuncularımızın cezalı ve sakat olmasına rağmen. Yarı finalde 3-2 kaybettik ama geri dönüşler ve son dakika golleriyle turnuvaya iz bırakan ekip olduk. Yer gelişken bir not düşelim. Birçok basın-yayın organı ‘’EURO 2008’te üçüncü olduk’’ diye yazıyor. Maalesef bu bilgi doğru değil. Zira, Avrupa şampiyonalarında, dünya kupası gibi üçüncülük maçı oynanmıyor.
EURO 2016’ya 8 yıl öncesinde olduğu gibi Fatih Terim yönetiminde geldik. Turnuva öncesi gergin bir hava vardı. Arda Turan’ın gazeteci Bilal Meşe’ye uçakta saldırmasına, prim kavgası eklendi. ‘Tüpçü’ Yıldırım Demirören yönetiminin vaat ettiği 500 bin Euro primin dağıtımında, Terim’in adaletsiz yapmasıyla oyuncular kazan kaldırdı. Burak Yılmaz’ın başını çektiği ‘isyan hareketi’, turnuvaya grup aşamasında veda eden Fatih Terim’e can simidi oldu. 24 ülke arasında ikinci tur biletini alamayan 8 ülkeden biri olduk. Kimse bu başarısızlığı konuşmadı. Tek gündem parayı önceleyip ‘prim kavgası’ veren oyuncular oldu. Bu sorunun kaynağı ve başarısızlığın bir numaralı sorumlusu Fatih Terim konuşulmadı.
EURO 2020’de dümende Şenol Güneş vardı. Pandemiden dolayı bir yıl gecikmeli oynanan turnuvaya 12 farklı şehir ev sahipliği yaptı. Final ise Londra’nın ünlü Wembley Stadı’nda oynandı. Turnuva öncesi “Türkiye en az yarı final oynar!’’ yorumları havada uçuşuyordu. Havalı geldiğimiz turnuvada tam bir hüsran yaşadık. Gruptaki üç maçımızı da kaybedip, sıfır puanla turnuvaya veda ettik. 24 takım arasında sonuncu olmak gibi kötü bir etiketi üzerimize yapıştırdık. Hedef yapılan Şenol Güneş, istifayı seçmedi. EURO 2020’nin hezimetinin koltuğundan edemediği Şenol Hoca’yı 2022 Dünya Kupası eleme gruplarından alınan başarısız sonuçlar etti.
Stefan Kuntz’la başladığımız EURO 2024 yolculuğumuzun son düzlüğünde koltuğun sahibi İtalyan Vincenzo Montella oldu. İki yıllık Adana Demirspor döneminde Türk futbolunu yakından tanıyan Montella, Hırvatistan galibiyetiyle göreve harika bir başlangıç yaptı. Estonya galibiyetiyle grup liderliğine yükselen Milliler, Galler deplasmanında alınan beraberlik Hırvatistan’ı bir puan geride bırakıp, adımızı lider olarak EURO 2024’e yazdırdı.
Henüz yolun yarısındayız. 2 Aralık’ta şampiyona gruplarının kurası çekilecek. Türkiye, kura çekimine 2. torbadan girecek. Hani 2. torbadayız diye hemen ayaklarımız yerden kesilmesin. Son şampiyon İtalya 4. torbadan kura çekimine girecek. Fransa, Hollanda ve İtalya ile aynı gruba düşmek bile mümkün. Ölüm grubu olmayan bir kura elbette en büyük arzumuz. Rakipler belli olduktan sonra top artık Montella’da olacak. İtalyan Hoca’nın rakipleri çok iyi analiz etmesi lazım. Rakiplerimizle benzer oyun anlayışına sahip takımlarla hazırlık maçı yapmak önemli avantaj sağlayacaktır. En önemlisi oyuncularımızın turnuvaya fiziken ve mantalite olarak hazır gelmesi lazım.
Montella, Türkiye’yi Avrupa şampiyonasına götüren ilk yabancı hoca oldu. Şimdilerde rüzgâr İtalyan’dan yana esiyor. Ancak futbolda dün olmadığını en iyi Montella biliyordur. İlk tökezlemede rüzgar tersine dönmekle kalmaz bugün övenler, yarın idam sehpasına çıkarmakta tereddüt etmez.
Türkiye’nin üst üste üçüncü kez katılacağı bir Avrupa şampiyonasında daha hüsran yaşama lüksü yok. Grup aşamasında evimize döndüğümüzde ne Montella ne de federasyon yönetimi koltuğunda huzur bulmaz. ‘’Bunları düşünmenin şimdi sırası mı?’’ diyenler olacaktır. Tam da sırası. Yoksa hanemize bir hüsran daha yazılır.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***