YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının ismini duydukça bana bir gülme geliyor. Fiyakalı bir şey olsun diye hem çevreyi, hem şehirciliği hem de iklim değişikliğini aynı cümlenin içine toplamışlar ama bu bakanlığın gerçek ismi düpedüz ‘Beton Bakanlığı’.
İklimden, şehircilikten, çevreden tek anladıkları şey, ‘memleketin neresine doyuncaya, tıksırıncaya kadar beton dökebiliriz’ hesabı… Bundan başka ne bir dertleri, kaygıları ne de bir vizyonları var.
Daha önce de yazmıştım, iklim ve çevreyi ‘beton bakanlığına’ bağlamak, aileden sorumlu bakanlığı ‘Tecavüzcü Coşkun’a ya da Nuri Alço’ya bağlamaktan başka hiç bir şey değil. Eskiden var olan Çevre Bakanlığını Şehircilik Bakanlığına bağlamaların tek bir nedeni var; o da çevre ve iklim meselelerinden betoncuların önüne çıkabilecek engelleri kolaylıkla ortadan kaldırabilmek.
28 Şubat dönemlerinde her televizyona çıkıp fetva dağıtan bir Zekeriya Beyaz vardı. Kendisine sorulan soruyu bile duymadan “Hurafe bunlar hurafe. Caiz caiz.” diye katı laikçilerin istedikleri cevapları verirdi. İşte bizim ‘beton bakanlığı’ da “Falan yere inşaat yapacağız, çevre için bir sıkıntı olur mu?” diye yarım ağız sorulan sorulara, müteahhitlerin istediği fetvayı anında verebilmek için çevre konularının uhdesinde tutuyor. Ama ismi anılırken çevre, iklim gibi kelimeler ona pek bir fiyaka veriyor.
İşte o bakanlığın şimdiki Bakanı Mehmet Özhaseki, ev fiyatlarını ucuzlatmak için birkaç sene içinde İstanbul’a 500-600 bin yeni konut yapacaklarının söyledi. 600 bin yeni konut, ağza ne kadar kolay geliyor değil mi?
En az üç milyon insanın yaşayacağı 600 bin yeni konut demek İstanbul’un içine yeni bir ‘Bursa’ inşa edecekler demektir.
Bu Çevre ve İklim Değişikliği Bakanına hemen soralım; bunun çevresel etkilerini, iklim değişikliklerinde doğuracağı sonuçları araştırdınız mı? Bırakın araştırmayı, kafanızın herhangi bir tarafına bunlarla ilgili bir soru geldi mi?
Ekstradan yüz milyonlarca ton betonu İstanbul gibi medeniyetimizin ve dünyanın göz bebeği olan bir coğrafyaya dökme gereğini niye duyuyorsunuz? Dünyanın aklı başında hangi ülke ya da şehir yönetimi bu şekilde bir kent planlaması yapıyor?
KANADALILAR GERİ ZEKALI MI?
Bakın yüzölçümü olarak dünyanın en büyük ikinci ülkesi olan Kanada’nın en büyük şehri Toronto’da da ev fiyatları çok yüksek. Bunların aklından neden yüz binlerce yeni konut yapalım da fiyatlar ucuzlasın diye bir fikir geçmiyor? Uçsuz bucaksız topraklara sahip ama buraları yeni yerleşimlere, yeni konut yapımlarına açmıyorlar. Bunlar mı akılsız siz mi çok zekisiniz? Hiç New York’a, Paris’e, Roma’ya, Berlin’e, Brüksel’e 600 bin yeni konut yapılacağına dair bir haber okuyor musunuz?
İstanbul’a 20 milyon insan yetmiyor mu, ormanları, ağaçları, tarım alanlarını dolayısıyla tabiatı katlederek, yeni şehirler inşa ediyorsunuz? Nasıl ki yalı fiyatlarını indirmek için Boğaz’ı imara açıp her tarafına yeni yalılar yapamıyorsanız, ‘ev fiyatlarını düşüreceğiz’ diye zaten mini minnacık kalmış yeşil alanları da imara açamazsınız.
Üstelik İstanbul’dan kaçış furyası başlamış, ülkenin en çok dışarı göç veren şehri olmuşken bu göçü durdurmaya yönelik böylesine saçma sapan girişimin anlamı nedir?
İstanbul’da ev fiyatlarını yüksek bulanlar bu şehre gelmesin arkadaş. Ya da ev fiyatlarının daha ucuz olduğu şehirlere göçsünler. Zaten göçüyorlar! Son dönemde İstanbul, İzmir ve Ankara ülkenin en çok göç veren illeri durumunda. Bu akışı kesecek ve yeşil alanları talan edecek yeni konut projelerinin akılla izah edilir bir tarafı yok.
Bir gün siz de paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaksınız ama bunun faturasını geri dönüşümsüz olarak yine biz ödeyeceğiz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***