Son gözaltına alınan ve tutuklanan gazeteci sayısı artarken, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) gazetecilere hukuksal haklarını anlatmak amacıyla bir toplantı düzenledi. Dernek yöneticilerine göre gazeteciler haklarını yeterince bilmiyor. Gazeteciler ise hakların işe yaramadığı görüşünde.
Diyarbakır’da düzenlenen toplantıya, kentte ve bölge illerinde görev yapan çok sayıda gazeteci katıldı.
Toplantıda “Hal ve gidiş: İfade özgürlüğünde neredeyiz?” “Dezenformasyon ve internet yasaları: Bundan sonra ne olacak?”, “AYM kararlarında ifade ve basın özgürlüğü”, “2911: Vatandaşın eylem; gazetecinin eylemi takip etme hakkı”, “Gözaltı, arama ve mesleki materyallere el konulması” başlıklarında uzmanları tarafından sunumlar yapıldı.
İlk sunumu MLSA Eş Direktörü Veysel Ok yaptı. Ok, “Hal ve gidiş: İfade özgürlüğünde neredeyiz?” başlıklı sunumunda yasaların gazetecilere tanıdığı haklara değindi. Gazetecilerin gözaltına alınması ya da engellenmesi sırasında yapması gerekenleri anlatan Ok, takip ettiği davalardan da örnekler verdi.
Sunumunun ardından VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ok, bu alanda büyük eksiklik olduğunu söyledi. Eğitimin amacının hukuki farkındalık yaratmak olduğunu belirten Ok, “Baskılara, ev baskınlarına, iş aletlerinin el konulmasına karşı onları hukuki olarak fikirsahibi yapmayı amaçlıyoruz” dedi.
Gazeteciler hukuki haklarını yeterince biliyor mu?
Ok’a göre gazeteciler hukuki haklarını yeterince bilmiyor. Hukuk eğitiminin gazeteciler açısından önemli olduğuna dikkat çeken Ok, “Türkiye’de gazetecilik fakültelerinde hukuk, Anayasa, basın kanunu, ceza kanunu öğretilmiyor. Genel anlamda çok farkındalığın olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü hem okudukları bölümlerde böyle bir ders yok, hem de böyle çalışmalar çok fazla yok. Ama ilgi olduğunu, gazetecilerin bunu öğrenmeye meyilli olduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.
Peki Türkiye’deki gazetecilerin haklarını bilmesi nasıl bir avantaj sağlayacak? Ok, zamanında yapılacak hukuki başvuruların üst mahkemelerde işe yaradığını belirterek, “Belki alt mahkemelerde, savcılıklarda, polis karakollarında işe yaramaz ama doğru yapılan itirazlar üst mahkemelerde, Anayasa Mahkemesi’nde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ihlal kararıyla sonuçlanır. Çünkü gazetecilik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin en hassas olduğu, en çok koruduğu alanlardan bir tanesi” şeklinde konuştu.
“Hakların pratikte karşılığı yok”
Toplantıya katılanlardan biri de hakkında şimdiye kadar ikisi cezayla sonuçlanan üç dava açılan Beritan Canözer’di.
VOA Türkçe’ye konuşan Canözer, bazı haklarını bildiğini söyledi. Haklarının bilmesinin yetmediğini ifade eden Canözer, nedenini şöyle açıkladı: “Haklarımızı ne kadar bilirsek bilelim, pratikte uygulamak mümkün olmuyor. Çünkü çok farklı bir yaklaşımla yüz yüze kalıyoruz. Yani alanda, ev baskınlarında, soruşturma süreçlerinde, yargılanma süreçlerinde karşınızdaki sizin haklarınızı ciddiye alarak ya da haklarınızı bilmenizi önemseyerek size yaklaşmıyor. Siz onun gözünde bir teröristsiniz. Gazeteci olmanız bir şey ifade etmiyor ve bu şekilde yaklaşıyorlar” dedi.
“Sorun meslekte değil devlette”
Demokrasi, siyasi özgürlük ve insan hakları konusunda çalışmalar yapan ABD merkezli Freedom House’un Avrupa ve Avrasya Program Direktörü Marc Behrendt toplantıya katılanlar arasındaydı. Toplantının ardından VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Behrendt, gazetecilerin kendilerini savunabilmeleri için haklarını bilmeleri gerektiğini söyledi.
Gazetecilerin haklarını korumak için yapabilecekleri pek çok şey olduğunu ifade eden Behrendt, “Türkiye’de en bağımsız hukuk olmasa da bu gazetecilerin kendilerini koruyabilecekleri yollara sahip olmadığı anlamına gelmiyor” dedi.
Türkiye’de teoride var olan pek çok kanunun uygulanmadığını savunan Behrendt, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının alt mahkemeler tarafından dikkate alınmadığını söyledi.
Dezenformasyon yasasına da değinen Behrendt, “Dezenformasyon kanunu herkese karşı, her konuda kullanılabilecek bir kanundur. İnsanlar için çok az koruma vardır. O yüzden bu berbat bir kanundur” ifadesini kullandı.
“Türkiye’de hikayeyi anlatmaya ve kamuoyunu bilgilendirmeye çalışarak aslında iyi iş çıkaran pek çok gazeteci, pek çok gazete ve medya kuruluşu var. Sorun meslekte değil, sorun devlette” diyen Behrendt, “Devlet gazetecilerin özgürlüklerini baltalamak için kanunları seçici bir şekilde kullanıyor, özellikle de önemli çıkarlar tehdit altındayken” değerlendirmesinde bulundu.