Mustafa Akengin
Seçim süreçleri;
Seçim süreçleri ve Yerel Yönetim Kurulu
Seçim süreçleri ve komisyonlar; yerel ve genel seçimlerde, seçim komisyonlarının oluşturulması, çalışma usul ve esaslarının belirlenmesi süreçleri;
Genel Merkez seçim koordinasyonun oluşturulması ve aday belirleme yöntemleri
İl seçim koordinasyonun oluşturulması ve aday belirleme yöntemleri
İl ve ilçe seçim komisyonlarını oluşturulması ve aday belirleme süreçlerinde görevleri
Ön seçim ya da delege seçim süreçleri,
Her siyasi parti, seçim sath-ı mahalline girerken yukarıda saydığımız komisyonları il ve ilçe bazında kurar. Hatta bu saydıklarımıza eklentiler yaparak ihtiyaçlar doğrultusunda çalışma alanlarını genişletebilir. Zira seçim süreçleri komplike bir hazırlığı veya çalışmayı gerektirir.
Lakin yerellerde bu kriterlerin uygulanma şekli, aday belirleme, önseçim vb. yöntemlerde yerellerin söz sahibi olması katılımcılık açısından da demokratik seçimler açısından da dikkat edilmesi gereken bir çalışmadır. Merkezden atama ile adayların belirlenmesi demokratik bir yöntem olmadığı halde siyasi partiler bundan bir türlü vaz geçemezler.
Şimdi bu tür uygulamalara demokratik yol ve yöntemler denilebilir mi? Ya da yakın geçmişte yürürlükte olan bu uygulamaların ismi, “porto alegre modeli olmuş ya da demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim modeli” olmuş ne fark eder. Aslında uygulanabilir bir model haline dönüştürülebilirse kavram olarak yerinde bir kavramdır. Kavramların içini siz dolduramadığınız takdirde içi boş bir söylemden ibarettir. Halkın nezdinde bu kavramın başkaca da bir anlamı ve hükmü yoktur. Unutulur gider. Kürt illerinde bu modellerin ismini bilen kaç kişi vardır? Ya da toplum nezdinde bu kavramları bilen kaç kişi vardır ve bu kavramlar halkın sorunlarını çözme konusunda ne kadar cevap olabildi? Halkın sorunlarına çözüm üreten bir model adı ne olursa olsun halk tarafından takdir görecek ve baş üstünde tutulacaktır.
Burada asıl sorun kentlerin yönetiminde on yıllarca söz ve karar sahibi olacaksın ama yönettiğiniz kentlerin vizyonunda, çehresinde, alt ve üst yapısında kısaca hayatın her alanında kentlilerin yaşamını kolaylaştıran mega bir projeniz veya dokunuşunuz olamayacak. Aslında tam da burada yerel yönetim kurullarının görevinin başlaması gerekir. Modelden anladığımız budur. Yerel Yönetim Kurulu, yerellerin görev ve sorumluluklarını yerine getirmede motivasyonu sağlayan ana güç olmalarıdır. Bu güç, yerellerin görev ve sorumluluklarını yerine getirmediği durumunda görevi sonlandırmaya kadar işi vardıracak bir değişikliği sağlama ihtiyacıdır. Müdahale edilmediğinde veya geç kaldığında tahribat ciddi boyutlara ulaşır. Bu da kurmak istediğiniz yapıyı da siyaseten sizi de zayıflatır. Olanlar tam da budur.
Bu dönemi şu şekilde tarif edebiliriz: Rutinin dışına çıkamayan bir dönem.
Dolayısıyla yaratıcılık, kenti tanıma, sorunları tespit etmede, çözüm öretmede yetersiz kalınmış ve sorunların büyümesi engellenememiştir. Uygulamada ise kısa vadede getirisi olan projelere ağırlık verilerek gündelik işlerde hedefler tutturulmaya çalışılmıştır. Dolayısıyla hedef ve beklentilere cevap veremeyen bir yerel yönetim anlayışı bu dönemi kendi içinde tüketerek sürecini tamamlamıştır.
Dikkat edilirse yerel yönetimlerin uygulamadaki pratikleriyle kurulun faaliyetlerini birlikte ele alarak her dönemi bu iki yapı arasındaki sorumluluk, yetki bakımından irdelemeye çalışarak işin mantığını izah etmeye çalışıyoruz.
2009 – 2014 ÜÇÜNCÜ YEREL YÖNETİM DÖNEMİ
Yerel hizmetlerin üretilmesinde ve sunulmasında bu dönemin en belirgin özelliği ve çıkışı Sarmaşık Derneği olmuştur. Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin Nisan 2006 de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve 32 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle kurulmuş ve aynı yıl çalışmalarına başlamıştır.
Yürüttüğü projeler arasında, Gıda Bankası Projesi, Çocuk Eğitimi Destek Projesi, Doğal Gaz Kalifiye Eleman Yetiştirme Kursu Projesi, Kadın Sağlığı Projesi Diyarbakır’da 37 bin kişi, 5706 aile üzerinde yürütülerek gerçekleştirilen Kent Yoksulluk Haritası Projesi gibi faaliyet alanları vardır.
Dernek Kent Komünü hedefiyle çalışmaya devam eden ve aynı zamanda Demokratik Özerkliğin de bir uygulama alanı olarak önemli bir misyon yüklenmiştir.
Sosyal belediyecilik alanında ülkede ve bölgede ilk olmasından dolayı ilgi odağı haline gelmiş ve bu alanda çok önemli bir açığı kapatarak hakkettiği takdiri bölge ve Amed halkından almıştır. Ben buna “Kürtlerin Kızılay’ı veya Sosyal Güvenlik Kurumu” diyorum.
Bu dönemin en belirgin diğer bir özelliği ise Yerel Yönetim Kurulu’nun MODEL oluşturma çalışmalarının taslak haline getirilmesi ve üzerinde gerekli tartışmalar yapılarak belli bir olgunluğa ulaştırılmasıdır. 14 Nisan 2009 tarihinde KCK operasyonu adı altına Kürt siyasetçilerine yönelik başlatılan operasyonda yüzlerce Kürt siyasetçinin gözaltına alınmasıyla birlikte, model oluşturma çalışmaları sekteye uğramış ve sonraki süreçlerde pek fazla üzerinde durulmamıştır. DTK’nın yerel yönetimler modeli konusunda önüne bir hedef koyduğu ya da bir araştırmanın içine girdiği somut hiçbir veriye rastlanmamıştır.
Bu dönemde yerel seçimlere Demokratik Toplum Partisiyle girilmiş ve toplam 96 belediye başkanlığı ve 1169 meclis üyeliği kazanılmıştır.
Sosyal belediyecilik ve adil paylaşım konusu tarihsel olarak da yerel yönetimlerin olmazsa olmazı olmuştur. Adil paylaşımı en başta yasaları ve siyaseti üretenler ve uygulayanlar sağlamak zorundadır. Bu organizasyonun adına sosyal devlet denir. Merkezi yönetime ve hükümete bağımlı yerel yönetim hizmetlerinin verim sağlamadığı, kentsel değişim ve dönüşüme katkı sağlamayacağı dünyadaki örneklerinden de anlaşılabileceği üzere modasını yitirmiştir. Artık merkezden değil, yerinden ve mikro müdahaleler ile hizmet sunmanın faydaları görülmüş ve bu alanda yaşayan kentlerin dünyada mevcut olduğu ve bunu sağlamanın günümüzde zor olmadığı görülmüştür.
Sosyal belediyecilik, insani ihtiyaçlardan doğmuştur. Sarmaşık Derneği bu anlamıyla büyük bir açığı kapatmanın ilk adımlarını atmıştır. Yardıma muhtaç binlerce yurttaşa hizmet vermiş ve ihtiyaçlarını karşılamıştır. Bu yardımlar bir defaya mahsus yapılmamıştır. İhtiyaç sahiplerinin yardımları aylık, düzenli ve sürekli olarak almaları sağlanmıştır. Bu yardımı alan ailenin durumunda ekonomik anlamda sürdürülebilir bir gelir girdiğinde bu yardımların sona ereceği bir süreçtir.
Gerek s.v.(Sömürge valisi) raporlarında ve gerekse de diğer alanlarda yapılan açıklamalarda, Yerel Yönetim Kurulu demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim modelinin sadece bir kavramdan veya bir söylemden ibaret görülmediğinin altı çizilmekte, model olarak benimsendiği ve Kürt halkının bu modeli özümsediği ısrarla vurgulanmaktadır.
Lakin modeli tanımlarken uygulama biçimi, kuvvetler ayrılığı yani görev ve sorumlulukların tanımı, genel hizmetlerin sunumu, nasıl bir yol ve yöntem izleneceğine dair yöntemlerin belirtilmiş olması gerekir. Model kavramının içi doldurulmalıdır. Modeli bir slogandan ibaret saymak en yalın haliyle kendini kandırmaktır. Dolayısıyla bugüne kadar uygulanan bu modelin halka topluma kısaca bize ne tür faydalar sağladı. Bu alandaki ihtiyacın ne kadarını giderebildi ya da ne kadarını gideremedi? Bu sorulara doğru cevaplar vermek gerekir.
Bu açıklamalar ve deneyimler bize şunu göstermiştir. Sorunların kendisi de çözümleri de yerellerde kendi meclislerinin eliyle yürütülmelidir. Sorunları merkezileştirmek yerelleri pasifize etmek anlamına gelmektedir. Siz nerede okul, nerde kanalizasyon, nerede spor sahası yapılacağına ve kaça yapılacağına karışamazsınız, ancak denetleyebilir varsa bir sorun yargıya ya da idari yönden gereğinin yapılmasını temin edebilirsiniz. Yerellerin yetki ve sorumluluklarını kullanamazsınız, kullanmamalısınız. Kullandığınızda bunun adına demokrasi diyemezsiniz.
Sömürge valileri raporları genel hatlarıyla hükûmetlerin HDP üzerinde kurdukları baskıları deşifre etmede yeterli ve aydınlatıcı bilgiyi kamuoyunun sunmuştur. Lakin rapor tamamen yerel yönetim çalışmalarının faaliyet raporu halinde yayınlanmıştır. Raporda kurum yöneticilerinin düşüncesi, fikirleri, yaptıkları ve yapamadıkları ile dönem planlaması kapsamında vaatleri, stratejik planlara ne kadar bağlı kaldıkları vb. gibi analizler, düşünceler raporda yer almamış ve yer verilmemiştir. Raporda haklı olarak hükümetin HDP’ye yaklaşımı deşifre edilmiş ancak, tüm bu süreçlerin yaşanmasında kendileri herhangi bir özeleştiride bulunmamışlardır.
Başta belirtiğim gibi 2004 – 2009 döneminde yerellerde yaşanan süreçlerle aynı ve benzer dönemler olduğundan bu dönemi kısaca bu şekilde tanımlayabiliriz. Makro düzeylerde bir hedef belirtilmediğinden biz bu dönemi rutinin dışına çıkmayan dönem olarak kısaca belirtebiliriz.
2014 – 2019 DÖRDÜNCÜ YEREL YÖNETİM DÖNEMİ
Bu dönemin en önemli çıkışı ve politikası Eş Başkanlık Sistemi’nin benimsenmesi, yerellerde ilk defa uygulanmaya başlanmasıdır. Eş başkanlık siyasi bir tercihtir. Kanunlarda eş başkanlık konusu yasal güvenceye alınmadığından zaman zaman yerellerde tartışma konusu olmuştur. Uygulamada ise aksayan birçok yönünün olduğunu yaşanan pratiklerden anlamaktayız. YYK eş başkanlık konusunda bir standart oluşturabilmiş değildir. Bu anlamda birçok sorunun var olduğunu ve yaşandığını biliyoruz.
Bu dönemde DBP ile yerel seçimlere girilmiş, 1 bağımsız (Mardin), 3 büyükşehir belediye başkanlığı, 97 il belediye başkanlığı ve 1441 meclis üyeliği ve 128 il genel meclis üyeliği kazanılmıştır. Genel toplamda 1669 kişi bu seçimlerde seçilmişlerdir.
Seçim sonuçları ve ortaya çıkan kazanımlar bakımından en parlak yerel yönetim dönemi diyebiliriz.
Devletin gücünü ele geçiren AKP-MHP hükümetleri birinci s.v dönemi olan 11 Eylül 2016 tarihinde belediyelere atamaları başlatarak başta Diyarbakır – Mardin ve Van büyükşehir belediye başkanlıklarını gözaltına alarak yerine valileri yâda kaymakamları vekil olarak atamıştır. Sonraki süreçlerde s.v atamaları belli bir sıralamayla tüm belediyelere peyder pey uygulanmıştır. S.V atamalarının yasal dayanağı 1 Eylül 2016 tarihinde remi gazetede yayınlanan 674 Sayılı KHK’ye dayandırılarak 5393 sayılı belediye kanunun 45 maddesine yapılan eklenti ve değişikliklerdir.
11 Eylül 2016 da belediyelere, 4 Kasım 2016 tarihinde ise HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere HDP’nin il ve ilçe yöneticileri ile belediye başkanları, meclis üyeleri, milletvekilleri görevden alınmış, tutuklanmış ve böylece birinci s.v dönemi fiilen başlatılmış oldu. Burada tarihlere dikkat etmek gerekir.
674 sayılı KHK 1 Eylül 2016 tarihinde resmi gazetede yayınlandıktan 10 gün sonra 11 Eylül 2016 tarihinde üç büyükşehire sömürge valisi atanmaya başlanıyor. HDP Meclis grubu, hukuk komisyonu ve yerel yönetimler kurulu 674 sayılı KHK’nın içeriğini tam olarak sonuçlarını sahaya nasıl yansıyacağını tahmin edememiş, olacaklar ki herhangi bir öngörüde bulunmamışlardır. Resmi gazetede yayınlanan bu KHK olur, kanun olur meclis grubunun işi sadece el kaldırmak yada görüş belirtmek değildir. Aynı zamanda bunları her yönüyle yorumlamaktır.
Sormak isterim. S.V atamaları başladığında başta Büyükşehir Belediye başkanları olmak üzere diğer il – ilçe Belediye Başkanları topluca bir araya gelerek yapılanlar karşısında; ortak bir metin kaleme alarak, nasıl bir yol alınacağını ilişkin herhangi bir açıklamada bulunabildiler mi? Hayır. Yerel yönetimler kurulunun dışında hiç kimse açıklamalarda bulunmadı. Sorarım, sorumluluğu ve yetkisi olan belediye başkanları seçilmişler bu süreçlerde ne kadar etkin ve ne kadar süreci tam anlamıyla okumuş ve buna göre tutum alabilmiştir?
Yerel Yönetimler Kurulunun bu yetkiyi tek başına kullanması demokrasi, katılımcılık ve açıklık politikası aşısından yerinde bir tutum olup olmadığı sorgulanmalıdır. Elbette genel bir politik tutum konusunda her türlü yetki ve sorumluluğu vardır. Ancak yerel yöneticilerle bunu ortaklaştırmadan tutum belirlemesi yerellerin yetkilerinin kullandırılmaması anlamına gelmez mi? Neden düşünülemedi? Hiçbir otoritenin kabul edebileceği bir durum değildir.
EŞ BAŞKANLIK VE KADIN BAKIŞ AÇISI
Bu erkek egemen siyasi ortamdan ve erkek egemen hizmet anlayışından kadın bakış açısını yerleşebileceği bir yerel yönetime varabilmek için geleceğe ufku geniş bakabilen, kadın- erkek eşitliğini benimsemekte zorlanmayan, icraatlarını bu doğrultuda gerçekleştiren adaylardan yana tercihlerimizi kullanmak gerekir. Yerellerin özgünlüğüne uygun aday kimse o kadınsa kadın erkekse erkek. Yerel yönetimlerde dönüşümü sağlamak o zaman kaçınılmaz olacaktır.
HDP fikriyatı seçimler konusunda kadın ve erkeği yarıştırmamalıdır.
Yarışın en belirgin özellikleri, bilgi brikim ve liyakat çerçevesinde olmalıdır. Nasıl olursa olsun söylemi hem kadını hem de erkeği karşı karşıya getirebilir. Bundan sakınmak gerekir. Dolayısıyla halka en yakın olan, kadınların hayatına da en yakından dokunabilen yerel yönetimler olduğuna göre, insani ihtiyaçların tespitinde de yerel yönetimlerin önemini ve aday belirleme sürecini de etraflıca düşünebilmeli ve bu çerçevede program haline getirmeliyiz.
KAYYIMLAR DÖNEMİ VE YASAL SÜREÇLER
Bilindiği gibi anayasada seçme seçilme, siyasi faaliyetlerde bulunma hakkı ile ilgili düzenlemelere dayanılarak birçok kanun düzenlenmiştir. Siyasi partiler Kanunu, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ve 2972 Sayılı Mahalli İdareler ile Muhtarlıklar Hakkında Kanun, Seçim Kanunu ve Büyükşehir Belediyeleri ile Belediye Kanunu gibi kanunlar düzenlenmiştir. Bu kanunlarda seçimlerin nasıl yapılacağı, doğal nedenlerden dolayı boşalması veya belediye başkanı ile meclis üyelerinin istifa etmesi durumunda yasal açıdan sürecin nasıl işleyeceğine dair düzenlemeleri kapsamaktadır.
Dolaysıyla biz yasal açılardan burada yerel yönetimler kurulunun aldığı önlemlerin yeterli gelip gelmediğini sorgulamak ve irdelemek istiyoruz. Sırasıyla;
1 – 2972 Sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyeti Seçimi Hakkında Kanun:
Madde 1 kanunun amaç ve kapsamı: Bu Kanun mahalli idareler organlarının seçimlerine ilişkin esas ve usulleri düzenler. Bu amaçla:
a) İl genel meclisi üyelerinin,
b) Belediye başkanı ve belediye meclisi üyelerinin,
c) Köy ve mahalle muhtarları ile ihtiyar meclisi ve heyeti üyelerinin,
Seçim sistemi, usul, dönem ve zamanlarına ait esaslarla seçim çevrelerine, aday olabilme ve seçilme ilkelerine ait hükümleri kapsar.
Madde 29 seçimlerin yenilenmesi
Seçim dönemi sonundan önce,
a) Bir seçim çevresinde yapılan seçimin, seçim işlemleri sebebiyle iptaline karar verilmesi,
b) Belediye meclisi veya il genel meclisinin yetkili organlarca feshi,
c) Belediye {meclisi veya il genel meclisi üyeliklerinin herhangi bir sebeple boşalması ve meclis üye sayısının yedeklerinin de getirilmesinden sonra, üye tamsayısının yarısından aşağıya düşmesi,
d) Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması, hallerinde mülkî amirin durumu derhal bildirmesi üzerine, ilçe seçim kurulunca söz konusu organ için yeniden seçim yapılmasına karar verilerek, durum alışılmış usullerle ilan edilir. Bu ilandan sonra gelen 60 inci günü takip eden ilk pazar oy verme günüdür.
2 – 5393 sayılı Belediye kanunu Belediye başkanlığının boşalması halinde yapılacak işlemler
Madde 45– Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda, vali tarafından belediye meclisinin on gün içinde toplanması sağlanır. Meclis, birinci başkan vekilinin, onun bulunmaması durumunda ikinci başkan vekilinin, onun da bulunmaması durumunda en yaşlı üyenin başkanlığında toplanarak;
a) Belediye başkanlığının boşalması veya seçim dönemini aşacak biçimde kamu hizmetinden yasaklanma cezasının verilmiş olması durumunda bir başkan,
b) Başkanın görevden uzaklaştırılması, tutuklanması veya seçim dönemini aşmayacak biçimde kamu hizmetinden yasaklama cezası alması durumunda bir başkan vekili, Seçer.
5393 sayılı belediye kanunun 45. Maddesine eklenen 674 Sayılı KHK “1 Eylül 2016 tarihinde 29818 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir”. “Ancak, belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde 46’ncı maddedeki makamlarca belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilir. Görevlendirilecek kişinin seçilme yeterliğine sahip olması şarttır. Görevden uzaklaştırılan veya tutuklanan belediye meclisi üyesinin istifa etmesi halinde de bu fıkra hükümleri uygulanır. Bu fıkra gereğince belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilen belediyelerde bütçe ve muhasebe iş ve işlemleri valilik onayı ile defterdarlığa veya mal müdürlüğüne gördürülebilir. Bu belediyelerde belediye meclisi, başkanın çağrısı olmadıkça toplanamaz. Meclisin, encümenin ve komisyonların görev ve yetkileri 31 inci maddede belirtilen encümen üyeleri tarafından yürütülür.”
“Görevden uzaklaştırılan veya tutuklanan belediye meclisi üyesinin istifa etmesi halinde de bu fıkra hükümleri uygulanır.”
Madde 46- Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması ve yeni belediye başkanı veya başkan vekili seçiminin yapılamaması durumunda, seçim yapılıncaya kadar belediye başkanlığına büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından görevlendirme yapılır. Görevlendirilecek kişinin belediye başkanı seçilme yeterliğine sahip olması şarttır.
Madde 31- belediye meclisinin;
a) Danıştay tarafından feshi veya meclis toplantılarının ertelenmesi,
b) Meclis üye tam sayısının yarıdan fazlasının tutuklanması,
c) Yedek üyelerin getirilmesinden sonra da meclis üye tam sayısının yarısından aşağı düşmesi,
d) Geçici olarak görevden uzaklaştırılması, hallerinde, meclis çalışabilir duruma gelinceye veya yeni meclis seçimi yapılıncaya kadar meclis görevi, belediye encümeninin memur üyeleri tarafından yürütülür.
Madde 57 ye yapılan eklenti. “Ancak belediye veya bağlı idarelerde; hizmetlerin aksatılmasının terör veya şiddet olaylarıyla mücadeleyi olumsuz etkilediğinin veya etkileyeceğinin valilik tarafından belirlenmesi halinde, valilik söz konusu hizmeti Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, il özel idaresi veya kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla yapar veya yaptırır. Belediye ve bağlı idare imkânlarının terör veya şiddet olaylarına dolaylı ya da doğrudan destek sağlamak amacıyla kullanıldığının valilik tarafından belirlenmesi durumunda, terör ve şiddet olaylarına destek olmak amacıyla kullanılan belediye veya bağlı idare taşınırlarına mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından el konulur. Bu fıkra kapsamında sorumluluğu tespit edilen belediye veya bağlı idare personelinin vali veya kaymakam tarafından görevden uzaklaştırılması halinde göreve iade işlemi ancak uzaklaştırma işlemini yapan makam tarafından yapılır.”
Madde 40 a geçici madde eklenmesi; Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları kapsamında haklarında yürütülen soruşturma veya kovuşturma nedeniyle görevden uzaklaştırılan belediye başkanı, başkan vekili ve meclis üyelerinin yerine 45 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre işlem yapılmış olsa bile onbeş gün içerisinde 46 ncı maddedeki yetkili makamlarca 45 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen usule göre görevlendirme yapılır.”
KANUN MADDELERİNİ DEĞERLENDİRME
Yukarıda seçim süreçlerine ilişkin kanuni düzenlemelerin neler olduğuna dair yasal ve anayasal haklar bakımından uygulama alanlarına konumuzla alakalı bölümlerine kısaca değinilmiştir.
2972 sayılı Kanun ile 5393 sayılı belediye kanunu bir arada değerlendirildiğinde yasal açıdan hükümetin sömürge valisi atamasına gerekçe yapılan 5393 sayılı kanunu 45.maddesine 674 sayılı KHK ile eklenen fıkraya dayandırılmaktadır.
674 sayılı KHK ile 5393 sayılı kanunun 45.maddesine yapılan eklentide; görevden uzaklaştırılan veya tutuklanan belediye meclisi üyesinin istifa etmesi halinde de bu fıkra hükümleri uygulanır.
Şimdi üç büyükşehir belediye başkanı görevden alındığı gün, henüz görevden alınmamış ve tutuklanmamış, tüm seçilmişler bakımından, tüm seçim çevrelerinde seçilmişler olarak istifa etmeleri önünde yasal herhangi bir engel yokken neden istifa etmelerine izin verilmedi? Belediye başkanı ve meclis üyeleri aynı anda seçim kurullarına mazbatalarını iade edip istifa etmiş olsalar rejim ya hepsine aynı anda S.V atayacak ya da 2972 sayılı kanun gereği seçimlerin yenilenmesine gidilecekti.
AKP – MHP hükümeti tüm belediyelere aynı anda ve tek seferde sömürge valisi atayamayacağına göre neden yürütülen kirli siyasetin önüne geçilmemiştir? İstifa bireysel bir eylem ve haktır. Alenen yapılan bu hukuksuzluğa karşı tüm seçilmişlerin seçim kurullarına mazbatalarını teslim etmelerine kim engel oldu? Hangi politik hesabın sonucu bu karar alınamadı? Ya da tüm seçilmişlerin aynı anda istifa etmeleri için daha nelerin yaşanması bekleniyordu. Yansımasının ve ortaya çıkaracağı fiili durumun ses getirici ve de Kürt halkı tarafından onurlu bir tutum alındığından daha fazla sahiplenme olmaz mıydı?
Devletin Kürt siyasetçisine yaklaşımı budur. Terör veya herhangi bir nedenle hakkınızda bir kolluk ifadesi ya da istihbarattın elinde size ait bir görsel varsa bakanlık direk sizi terörle ilişkilendirip hemen görevden alabiliyor, alıyor. Aslında yapılan Kürtlere belediyeleri teslim etmeyiz. Yani Kürt siyasetini ve kimliğini inkâr ederek istediğiniz mevki ve makama gelebilirsiniz. Ama Kürt siyasetiyle şu veya bu şekilde bir bağınız varsa sizi hemen terörle ilişkilendirip içeri atarım mantığıdır. Kürt siyasetçisine uygulanan politika geçmişte de bugün de aynıdır. Değişen hiçbir şey olmuyor.
Kürt siyaseti bu eksende bir duruş bir hamle yapmalıydı. Çünkü yasal açıdan meşru ve haklı olduğumuz bir davada olup bitenleri salt izlemek olmamalıydı. Seçim dönemine girilirken AKP Genel başkanı Erdoğan ve İçişleri bakanı çıkıp basına kim olursa olsun biz HDP’li belediyelere s.v atayacağız dedikleri an HDP’nin siz sömürge valisi atarsanız biz de tüm seçilmişler yedekler dahil aynı gün istifa ettiririz demeliydi, diyebilmeliydi. Demek ki hiçbir hazırlık yapılmadığı gibi siyaseten hükümeti dolayısıyla AKP-MHP’yi hafife aldık.
2016 birinci sömürge valileri döneminde bunu söyleyemediniz ve aynı hatayı 2019 yerel seçimlerinde tekrarlayarak olup biten bu olayları izlemekle yetinildi. Siyasette yasal ve meşru olan bir hamleyi yapamadığınızda birileri çıkar bunu öngörüsüzlük olarak değerlendirir ve halkın hakkını ve hukukunu koruyamadığını söyler.
Binlerce seçilmiş belediye başkanının ve üç büyükşehir başkanının yerine siz s.v atarsanız biz de toplu bir şekilde istifa ederiz. Bunu anlamı şudur; siz Kürtlere siyasetin önünü kapatırsanız Kürtler de sine-i millete dönerek bu zorba yönetimi her alanda telin eder. Kürtlerin seçimle iş başına gelmesine devlet olarak müsaade etmediğinizde biz de istifa seçeneğinin onurlu bir direniş olarak değerlendirecek ve istifa edeceğiz diyebilmeliydik. Toplu bir şekilde istifa etmenin Kürt siyasal mücadelesini ulusal ve uluslararası arenada güçlü tutacağından bu yolu seçtik demeliydik. Şimdi soruyorum neden izin verilmedi?
Devam edecek
Mustafa Akengin: Diyarbakır doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi-İşletme bölümünü mezunu. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde değişik kademelerde görev yaptı. HDP’de siyaset yapmakta..
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***