Meliha Yıldız
Çocukluk döneminde yaşadıklarımı artık saklamıyordum ve hayatta kalan bir aktivist olarak tanımlıyordum kendimi. Peki bu çıldırtan yalnızlıktan neden hala kurtulamıyordum? Bunun bulunduğum ülkenin koşullarıyla da ilgili olduğunu düşünerek, başka ülkelerde yaşayan hayatta kalan aktivistlerle iletişime geçmeye karar verdim.
Özellikle Avrupa ve Amerika’da benim gibi ifşadan sonra aktivist olan, birçok hayatta kalan vardı. Dünyada, bizde olduğu gibi çocuğun cinsel istismarı (CCİ) konusunda sesini duyurmak isteyen mağdurlara “Meşhur olmak için yapıyor!” şeklinde yaklaşılmıyor. Bizdeki bu bakış, mağdurları kasıtlı olarak susturmanın ya da tecrit etmenin bir parçası.
Yine Avrupa ve Amerika’da hayatta kalanları desteklemek için birçok örgüt var. Hatta çatı örgütler var.* Hükümetlerin, ÇCİ konusunda bağımsız araştırmalar yapan komisyonları var. Hayatta kalanlarla ilgili yapılan birçok bilimsel çalışma ve istatistik var. Bu ülkelerde ÇCİ konusunda yapılan çalışmaların tarihi 1970’lere dayanıyor. Biz neredeyse 50 yıl kadar geriden geliyoruz ÇCİ ile ilgili çalışmalar konusunda.
İletişime geçtiğim aktivistlerden, İngiltere’de yaşayan Viv Gordon bir proje önerisi ile mesajıma dönüş yaptı. Viv Gordon, çocukluğunda ev içinde ve ev dışında cinsel istismara maruz kalmış sanatçı bir aktivistti. İngiltere’de ÇCİ konusunda ulusal düzeyde birçok proje ve kampanyanın yürütücüsüydü.
İngiltere gibi daha demokratik ülkeler bizden her ne kadar 50 yıl kadar ileride olsa da, ÇCİ söz konusu olduğunda orada da mağdurlar bizimkine benzer bir yalnızlığı yaşıyor. ÇCİ bu ülkelerde de çok yaygın. İngiltere’de açıklanan rakamlara göre, çocukluğunda cinsel istismara uğramış 11 milyon mağdur var. Bu 11 milyonu simgeleyen bir projesi de var Viv’in. Projenin adı CUTTİNG OUT.
“ NSPCC raporunu okudum ve ben de sizin gibi şok oldum. Ulusal anıtımız nerede!… 11 milyon kayıp çocukluğun, yasını tutmaya nasıl başlayabiliriz? Ve elele tutuşan, 11 milyon kağıt bebek kesmeye karar verdim. Sonra bir hesap yaptım, hiç tatil yapmadan günde 100 tane yaparsam, 301 yılımı alacak ve işte burada, devreye siz giriyorsunuz. Çünkü yardımınıza ihtiyacım olacak .”
Viv’ le hazırladığımız “Huzursuz (Restless)” projesiyle, British Council’ın Unlimited Micro Award desteğini almaya hak kazandık.** Üç gün boyunca Viv, İngiltere’nin güneybatı kıyılarında ben, Ege’nin kıyılarında ÇCİ konusunda farkındalık yaratmak için eş zamanlı olarak yürüdük. Kıyı metaforunu kullandık. Deniz milyonlarca damlacıktan oluşmaktadır. Bu milyonlarca damlacık bir araya geldiğinde kıyıya şekil verebilir. Milyonlarca cinsel istismar mağduru gibi.
Viv’ in son projesi ise, 40’tan fazla hayatta kalanla bir araya gelerek hazırladığı, ÇCİ konusunda çalışma yapan, birçok kurumla ortak yürütülen bir proje. An ABC of CSA, hayatta kalanların cinsel istismar hakkında konuşmasını kolaylaştırmak için hazırlanmış bir proje. Viv’ in bana gönderdiği, bu proje için hazırlanmış kart serisi birkaç gün önce elime ulaştı.
Proje lansman gecesinde, Viv şöyle anlatıyor kartların amacını;
“Adalet ve Sosyal adalet teması, ABC atölyelerinde çokça gündeme geldi. ÇCİ’nı etkili bir şekilde suç olmaktan çıkaran, çökmüş bir adalet sistemi… Hayatta kalanları etiketleyen, ilaç tedavisi uygulayan ve daha fazla marjinalleştiren, mağdurları suçlayan, akıl sağlığı sistemi. Ve sağlık hizmetlerine, eğitime, kültüre erişim eksikliği… Tüm bunlar ABC kartlarına yansır.
M-Mental, akıl sağlığı teşhisi içindir. Bu bir hastalık değil, görmezden gelinen bir suçtur. Büyük bir soru işaretiyle “E- Evidence kanıt içindir. Ve J-Justice: Bu dünyada pek fazla adalet yok” anlamına gelir. Bu yüzden biraz felsefe yapacağım ve şimdi bana katlanmalısınız. Çünkü benimde gerçekten anlamadığım ve yanlış telaffuz edebileceğim bazı uzun kelimeler kullanacağım…
Miranda Fricker ‘Hermenötik Adaletsizlik’ten bahsediyor. Bu kelimenin ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikrim yok. Ancak bununla kastettiği şey bir topluluğun anlaşılmak için kelimelerden, dilden ve çerçevelerden yoksun olmasıdır. Ya da bildikleri ve deneyimleri hakkında konuşulmaz çünkü bu deneyimler kültürel olarak kabul edilmemiştir. Bu ÇCİ’den kurtulan deneyimidir, çünkü bir topluluk olarak, kasıtlı ve sistematik bir şekilde tecrit edilmiş ve susturulmuşuzdur. Çalışmalarımızda başka bir hayatta kalanla, hiç konuşma fırsatı bulamamış hayatta kalanlarla tekrar tekrar karşılaşırız.
Arkadaşlarına, ailelerine veya iş arkadaşlarına konuyu nasıl açacağını bilmeyen hayatta kalanlar… Bize belirli kelimeleri söyleyemediklerini veya başlarına gelenler hakkında konuşmak için herhangi bir kelime bulamadıklarını, topluluğun; adaletsizlik duygularımızı ve deneyimlerimizi anlamlandırmaya başlamamız için bir dil ve çerçeveler sağlamaya başladığını söyleyen hayatta kalanlar…”
Dönüp Türkiye’ye baktığımızda; 15 yaşındaki çocukların evlendirilmesi gerektiğinden bahsedilirken, 20 yılda doğum yapan çocuk sayısı 2 milyonu aşmışken, cemaat yurtlarında çocuklar topluca cinsel istismara maruz kalırken yani çocuğun cinsel istismarı, istismar olarak görülmezken, mağdurun derdini anlatacağı bir dil oluşturamamaktan bahsetmek ütopik gelebilir.
Ben bu gibi durumlarda, umutsuzluğa düştüğümde, komşumuz İran’a bakıyorum. Kadının ve çocuğun bize göre daha fazla şiddet gördüğü İran… Son bir yıldır bütün dünyayı etkileyen, kadınların öncülük ettiği bir mücadeleyi sürdürüyorlar. Yaş grubuna baktığımızda ise en önde gençler var. Genç kuşaklar dünyayla daha çok etkileşim halindeler, daha sınırsız bir dünyada yaşıyorlar. Dünyadaki gelişmeler mücadelelerini besliyor ve mücadeleleri dünyayı etkiliyor. Bu noktada her ne kadar 50 yıl geriden gelsekte, ÇCİ konusunda demokratik ülkelerin deneyimlerinden öğrenebileceğimiz çok şey olduğunu ve mücadeleyi birlikte dahada güçlendirebileceğimizi düşünüyorum. ÇCİ konusunda uluslararası güçbirliği oluşturmak bugün daha mümkün, hatta zorunluluk.***
Yazımın başında da bahsettiğim, çıldırtan yalnızlığımızın nihai çözümü bu mücadele. Bugün ise yalnızlığımıza şifa olacak olan belki “Z-Zebra” kartına bakmak;
“Farklı hissettiğimiz, izole hissettiğimiz, sığmadığımızı hissettiğimiz yerde konuşan Z kartımız. Zürafaların dünyasında zebra gibi hissetmek!
Ama işte olay şu – dünyada çok fazla zebra var ve oldukça havalı. Her zebranın şerit desenleri, parmak izi gibi tamamen eşsiz – ikisi aynı değil, ancak güçlü bağları var. Sürü halinde yaşarlar, hayatta kalmak için uzun mesafelere göç ederler, dağlara tırmanırlar ve binlerce bireyden oluşan süper sürüler oluştururlar. Uyanıklar, her zaman yırtıcı hayvanları arıyorlar. Sürüden biri gece nöbet tutmak için uyanık kalıyor. Tanıdık geliyor mu?… Saldırıya uğrarlarsa, dayanışma içinde birlikte karşı dururlar, sayıların gücünü biliyorlar.
Ben lanet olası bir Zebrayım dostum!”
*The Surivor Trust: İngiltere’de ÇSİ konusunda çalışan en büyük çatı örgütü.
RAINN: Amerika’da ÇSİ konusunda çalışan en büyük çatı örgütü.
**Önümüzdeki haftalarda “Huzursuz” projemizin detaylarını sizlerle paylaşacağım.
*** Brave Movement Hayatta kalanların öncülük ettiği dünya üzerindeki en büyük hareket.
Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***