Oğulcan ÖZGENÇ
ANKARA – Gençler, seçim süreci boyunca cumhurbaşkanı adaylarının ve siyasi partilerin hitap etmeye çalıştığı kesimlerin başında geliyordu. Seçimlerin sonuçlanmasının ardından Cumhur İttifakı’nın meclisteki çoğunluğunun ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni dönem cumhurbaşkanlığının gençlik politikalarını nasıl etkileyeceği merak konusu.
Prof. Dr. Demet Lüküslü ile yeni dönemde gençlik politikalarının nasıl bir çizgide ilerleyeceğini, gençleri nelerin beklediğini konuştuk. Lüküslü’ye göre; AKP, gençlere gençlik politikaları anlamında bir şey söylemedi. Bu yüzden gençler tıpkı seçim öncesinde olduğu gibi yaşadıkları çeşitli zorluklar karşısında yapayalnız.
VAR OLAN KURGU GENÇLERİ ŞEKİLLENDİRMEYİ İÇERİYOR
Prof. Dr. Demet Lüküslü, Türkiye’de gençlik ve siyaset konusu her ne kadar tartışılıyor olsa da gençlerin hayatlarını kolaylaştıran, onlara yardım eden ve onları daha güçlü kılacak gençlik politikalarının tartışılmadığı görüşünde. Türkiye’de bir gençlik politikası olup olmadığının bile tartışmalı olduğunu belirten Lüküslü, var olan kurgunun gençleri yukarıdan aşağıya doğru şekillendirmeyi içerdiğine dikkat çekti.
Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa Komisyonu’nun gençlik politikalarına dair çok ciddi katkılarını olduğunu belirten Lüküslü; söz konusu katkıların, gençleri nesne olarak gören, onları şekillendirmeyi içeren bir gençlik kurgusu yerine onları güçlendirici politikaların inşası üzerine düşünmeyi önerdiğini ifade etti.
‘GENÇLİK POLİTİKASI MEKANİZMASI YOK’
2011 yılından bu yana AKP’nin dindar bir gençlik yaratma misyonunun var olduğunu ifade eden Lüküslü, bu süreçte tüm genç nüfusun bu misyon etrafında şekillendirilemediğini vurguladı. Lüküslü, bu durumun AKP’nin gençlik konusunda da bir kutuplaşma söylemi geliştirmesine neden olduğunu belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu kutuplaşma AK Gençlik’e karşı Gezi gençliği ya da Gezi gençliğine karşı 15 Temmuz gençliği şeklinde söylemlerde somutlaştırıldı. Ancak söylemsel düzlemde giden bu tartışmaların ötesinde AKP’nin gençlere gençlik politikaları anlamında, yani gençlerin hayatlarını daha kolaylaştırmak ve daha iyileştirmek, onları daha güçlendirmek anlamında bir şey söylemediğini görüyoruz. Bu yüzden gençler tıpkı seçim öncesinde olduğu gibi yaşadıkları çeşitli zorluklar karşısında yapayalnızlar. Aile ve yakın çevreleri dışında onları destekleyici bir gençlik politikası mekanizması yok.”
Lüküslü, AKP’nin seçim sürecinde sunduğu Aile ve Gençlik Bankası kurma vaadinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman içinde göreceğimizi belirterek, geliştirilmesi gereken gençlik politikalarına ilişkin şunları söyledi:
“Çoklu krizler çağı olarak adlandırılan ve hem küresel hem de ülkece önemli krizlerden geçilen bu dönemde farklı gençlik kategorilerini göz önüne alarak ve kesişimselliklere dikkat ederek, gençleri; yaşadıkları bu zorlu dönemde güçlü kılacak ulusal ve yerel gençlik politikalarına ihtiyacımız var. Hazır yerel seçimlerin start’ı verilmişken yerel politikalar üzerine düşünmek çok değerli.”
‘BEYİN GÖÇÜ TRENDİ HIZLANACAK’
Seçim sonuçlarının, gençler açısından beyin göçünü nasıl etkileyeceğine dair de değerlendirmede bulunan Lüküslü, gençlerin imkanları olsa başka bir ülkede yaşamak isteyeceklerini belirtmelerinin yeni bir olgu olmadığını söyledi.
Lüküslü, gençlerle yapılan anketlere ve yurtdışına çıkış istatistiklerine dayanarak, 10 yıllık süreçte beyin göçünün gençler açısından bir trend olduğunu ifade etti.
Millet İttifakı’nın seçim sürecinde göçmüş olanların geri dönmesi vaadiyle şekillenen bir söylem geliştirdiğini ve bu geri dönme vaadinin olumlu yanıtlar aldığını hatırlattı. Millet İttifakı’nın seçimleri kaybetmesinin bu konuda bir umutsuzluk ve yenilgi hissi yarattığını ifade eden Lüküslü, “Her şeyi seçime indirgemenin sorunlu olduğunu görüyoruz. Eğer hep beraber kurulması istenen bir ülke ve iyi bir gelecek hayaliniz varsa bu mücadelenin sadece seçim için değil her zaman yapılması gerekmez mi? Seçimi kazansanız da kaybetseniz de bu mücadele devam etmez mi? Ancak böyle bir mücadele ekseni yaratılmadığı ve gençlerin kendilerini bir şeyleri değiştirebilecekleri, kendilerini aktör olarak tanımlayacakları, değer görecekleri bir ortam hazırlanıp, bir mücadele ekseni yaratılmadığı sürece seçimler sonrasında bu beyin göçü trendinin devam edeceğini ve hatta daha hızlanacağını söylemek yanlış olmayacaktır” tespitinde bulundu.
‘GENÇ KADINLAR MÜCADELEYE DEVAM EDECEKTİR’
Değişimin en net görüldüğü kategoriler olarak kadınlar ve gençlerin eleştiri oklarının hedefinde olduğunu vurgulayan Lüküslü, genç kadınlar özelinde ise şu ifadeleri kullandı:
“Değişim karşıtı, ahlakçı söylemler ilk olarak kadınları ve gençleri yozlaşmayla, ahlaksızlıkla suçluyor, onları disipline etmeyi hedefliyor. Genç kadınlar ise hem genç hem kadın olarak bu hedef tahtasının tam da ortasında duruyorlar. Ancak genç ve kadınlar olarak ailelerinde, sokakta, okulda, işyerinde mücadele vermeye çok da alışkın olduklarından, gündelik hayatlarını yaşarken sürekli taktikler geliştirmek zorunda kaldıklarından genç kadınlar en iyi bildikleri şeye yani mücadeleye devam edeceklerdir. Çünkü zaten varoluşları, gündelik hayatlarına devam etmeleri bir mücadele alanı olmuş durumda. Üstelik bu toplumda çok önemli bir kadın mücadelesi tarihi var ve bu tarih, yanlarında kızkardeşlerini bulacağını ve karşısındakiler ne kadar güçlü olursa olsun asla yalnız yürümeyeceğini onlara hatırlatıyor.”
Kadınlar yeni dönemi değerlendirdi: ‘Mücadele genişleyecek, karanlık ile baş etmeyi en iyi biz biliriz’
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***