YORUM | M. AHMET KARABAY
Seçimlerde ikinci tur propaganda süresinin üçte birinden fazlası geride kaldı. Ne var ki ilk turda ortaya çıkan soru işaretleri hâlâ beyinleri matkap gibi delmeye devam ediyor. Hayır hayır. Bu sorulara yenilerini eklemeyeceğim. Ankara’nın derinliklerinde dolaşan bir seçim gecesi kulisini paylaşacağım.
🔺 Yüksek Seçim Kurulu’nun MHP’nin hanisine fazladan yazdığı yüzde 6-7 oyunu,
🔺 Üçüncü aday Sinan Oğan’ın oylarının şişirilmesini,
🔺 Hayali ve mükerrer oylarla 1,5 milyona varan şişirilmiş seçmen sayısını,
🔺 CHP seçim koordinasyon ekibinin içine sızdırılan Onursal Adıgüzel ve Tuncay Özkan’ı,
🔺 Dahası Avrasyacı kanadın medya ayağındaki Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu gibi isimlerin Halk TV’de daha ilk saatlerden itibaren CHP kaybediyor algısının altyapısını oluşturmaya başlamasını,
🔺 Deprem bölgesinde ölenlerin yerine daha fazlasının seçmen olarak kaydedilmesini hiç gündeme taşımayacağım.
Size MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun’un seçim gecesi trafiğini anlatacağım. Şenkal Atasagun’un kim olduğunu anlatmayayım. Gazeteci Cevheri Güven’in bir yıl önce bu konuyu etraflıca ve kurulan sistemin nasıl işlediğini anlatmıştı.
Doktorun, avukatın ve istihbaratçının emeklisi olmaz derler. Hele Şenkal Atasagun gibi MİT’in birinci adamı olduktan sonra o kişiye “artık köşesine çekilmiştir” denilebilir mi? Atasagun’un MHP Genel Merkezi’nde Devlet Bahçeli’nin makam odasının bulunduğu katta özel bir odası var.
Bahçeli ile “teklifsiz tekellüfsüz” (hiçbir resmiyet pozisyon olmadan, içli dışlı) görüşebilen bir elin parmakları kadar isimden birincisi. Bahçeli’yi yöneten tek akıl hocası demek yanlış olmaz.
Bahçeli, Şenkal Atasagun’un salık verdiği yöntemlerle Tayyip Erdoğan’a yanaştı ve onun adım adım “Avrasyacı” denebilecek bir çizgiye oturmuş oldu.
Şenkal Atasagun, görünmez adam. 1941 doğumlu olan Şenkal Atasagun’un medyada dolaşan fotoğrafları sınırlı sayıda. Bugün 82 yaşındaki Atasagun’un mevcut fotoğrafları en az 20 yıl öncesine ait.
Selefi Köksal Sönmez’in Paris’e büyükelçi olarak atanması üzerine 11 Şubat 1998’de bu göreve getirilen Şenkal Atasagun, 4 yıl daha görev yapabilecekken 11 Haziran 2005’te görevinden ayrıldı. Emekli olacağı günlerde sürpriz bir şekilde MHP Genel Merkezi’nde Devlet Bahçeli’nin yanına gitti ve “veda ziyareti” yaptı. Oysa Başbakan dışında kimseye böyle bir ziyarette bulunmamıştı.
ATASAGUN SEÇİM GECESİ KILIÇDAROĞLU’NU ARAYIP TEBRİK ETTİ
14 Mayıs seçim akşamı… Sandıklar açılmaya başlamış, Anadolu Ajansı başka telden çalıyor ama YSK verilerinde Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun oyları önde gidiyor.
Kılıçdaroğlu’nu bir isim arıyor. Arayan o güne kadar hiç aramamış olan Şenkal Atasagun. MİT’in eski Müsteşarı, MHP lideri Bahçeli’nin görünmez danışmanı, Kılıçdaroğlu’nu tebrik ediyor.
Kılıçdaroğlu da teşekkür ediyor ama oyların tamamının tasnif edilip sisteme girmeden kesin yargıya varmanın yanıltıcı olacağını söylüyor. Bunun üzerine Atasagun, batı illerinden gelen oyların sisteme girmesiyle oranın düşmeyeceğini, bir miktar daha yükseleceğini ifade edip “Hayırlı olsun” diyor.
Bu nezaket diyaloğundan sonra Atasagun, Kılıçdaroğlu’na dış politikada uygulanan mevcut yoldan (Avrasyacı) ayrılmaması gerektiği konusunda tavsiyede bulunuyor. Kılıçdaroğlu, kendisinin esas itibariyle anti emperyalist bir sosyal demokrat olduğunu belirtip, “Ama Türkiye’ye Doğu’dan fayda yok. Türkiye yüzünü Batı’ya çevirdiğinde kalkınıp gelişti” diye devam ediyor.
Konuşmanın bundan sonrasında baştaki o nezaketli ve samimi hava ortadan kalkıp biraz serin bir atmosfere bürünüyor. Atasagun ile Kılıçdaroğlu arasında şöyle bir diyalog geçiyor:
– O zaman bizi tasfiye ederler, sistemin dışına atarlar.
– Biz yaşımızı başımızı aldık. Ben artık 70’li yaşların ortasındayım. Siz….
– O zaman bizim çocuklarımız ne yiyecek?
– Benim hedefim Türkiye’yi demokrasisi işleyen, hukukun bağımsız olduğu bir ülke yapmak. Türkiye’yi İsviçre gibi bir ülke yapacak potansiyelimiz var.
Konuşmanın bundan sonrasında esas itibariyle telefon konuşması içerik olarak bitiyor. Atasagun, Kılıçdaroğlu’na görüşmeyi nezaketle sonuçlandıracak sözler söylemeye başlıyor. Çok temiz bir seçim kampanyası yürüttüğünü, dürüstlük konusunda benzerine az rastlanır bir tavır sergilediğini söylüyor.
Şenkal Atasagun, Kılıçdaroğlu’ndan istediği cevabı bir türlü alamıyor. Bu sözler aslında “sen işini zora soktun, verilen mesajı alamadın” anlamı taşıyor.
ATASAGUN, BU KEZ ERDOĞAN’I ARIYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, daha önce medyaya dağıtılan programında seçim gününü ve akşamını İstanbul’da geçireceği açıklanmıştı. Ancak Erdoğan’ın, daha oy verme işlemi bitmeden 15:15’te Ankara’ya gittiği bildirildi.
AK Parti Genel Merkezi’ne uğramadan doğrudan Beştepe Sarayı’na geçtiği, seçimleri buradan takip edeceği duyuruldu. Başka bir programının olmayacağı belirtildi. Sonra Ankara’ya geçmediği, boş konvoy yapılarak İstanbul’da kaldığı, gecenin ilerleyen saatlerinde Ankara’ya gittiği ortaya çıktı.
Ankara’ya gittiği açıklaması, balkon konuşması yapmayacağı şeklinde yorumlandı. Erdoğan’ın balkon konuşması yapmamasının da tek bir anlamı vardı. O da seçimleri kazanamayacağını gördüğü anlamı taşıyor olmasıydı.
Seçim sonuçlarını farklı kaynaklardan gelen bilgi akışıyla takip eden Erdoğan’ın morali iyice bozulmuş durumdaydı. Bu sıralarda Şenkal Atasagun, Erdoğan’ı aradı. Bir iki cümlelik nezaket konuşmasından sonra Erdoğan, üzüntülü bir şekilde “Kaybettik” dedi.
Atasagun’un kudretini bilen Erdoğan, muhatabından Kılıçdaroğlu’nu kast ederek “O da kazanamadı” demesi üzerine birden umutlandı. Erdoğan, muhatabının ağzından çıkacak sözlerinin önemini bildiği için konuşmaya devam etmesini bekledi.
Atasagun konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Oyu halk verir ama sonucu biz belirleriz.”
Bu sözler Tayyip Erdoğan’ı heyecanlandırdı. Ağzından, “Bana kazandıracak mısınız?” sözleri döküldü.
“O kadar da değil. Kimseyi kazandırmayacağız.”
Bu cevap bile Erdoğan’ı mutlu etti. Atasagun, daha sonra Kılıçdaroğlu ile de görüştüğünü hissettirecek şekilde konuşmasını sürdürdü. Görüşme iyi niyet temennileriyle sona erdi.
Seçim gecesi bu görüşmeden sonra oyların akışında aksamalar başladı. O bir iki saat içinde yaşananların yankıları bugün bile sürüyor. Oyların çalındığı, Yeşil Sol Parti’nin oylarının MHP’ye kaydırıldığı, Sinan Oğan’ın ikinci turda elinin güçlü olması için oylarının şişirildiği haberlerinin hepsinin kaynağı bu saatlerden sonra yaşananlarda gizli olduğu söyleniyor.
Bu görüşmeyi aktaranların görüşme dışı yaptıkları bir yorum var. Kemal Kılıçdaroğlu pazarlığı kabul eder ve “yola gelirse” seçimleri kazanır. Aynı kesimin dillendirmesine göre, Tayyip Erdoğan ikinci turda yüzde 60 oy bile alsa Kılıçdaroğlu’nun kazandığı açıklanır.
Kılıçdaroğlu, devr-i sabık yaratmayacağını yani geçmiş dönem hesaplaşması başlatmayacağını kabul etmezse, Avrasyacı politikaları sürdüreceği sözü vermezse kazanma şansı yok.
Bu yazıyı okuyan hemen herkesin aklında tek bir soru oluşuyor:
“Gerçekten oyu halk verip, kazananı başkası mı belirliyor?”
Sistem öyle mi işliyor bilmiyorum. Ama okuduğunuz satırlar derin siyaset kulislerinde kulaktan kulağa aktarılıyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***