YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bir kargaşayı düzeltmem lazım.
Önceki gün, yani Mayıs Cumartesi, yazı günüm olmadığı halde oturup bir makale kaleme aldım.
Site editörlerine de “Yayınlayabilirseniz, seçim günü yayınlayın” notuyla yolladım.
Bir dolu yoğunluk, imkansızlık filan derken belli ki benim yazı arada kaynadı.
Yazıyı siz dün okudunuz.
O yazı seçimler yapılmadan yazılmıştı.
Bunları niye yazıyorum?
Bu ülke beni Eşofmanlı Şevket hocaya çevirdi.
Seçim akşamı kendi halimde gündemi takip ederken, bir dolu eşim dostum, “Neler oluyor?” içerikli şaşkınlık mesajı yazdılar.
Onlara şunu söyleyip durdum:
“Ben bunları yazdım!”
Evet, yazdım.
Kuru fasulye ile yazdım.
Sinek ile, böcek ile yazdım.
Macaristan’dan örnekle yazdım, Ruslardan alıntılarla yazdım.
Balsonaro ile, Trump ile yazdım…
Hitler ile, Mussolini ile, Franco ile yazdım…
Dün, sosyal medyada videoları çok seyredilen bir kardeşimiz şu itirafı yapıyor; “Aslında mantık bunların seçimle gitmeyeceğini söylüyordu ama ben kalbimi dinledim, özür dilerim!”
Dünkü yazının hem başlığı (Yazı şurada) Allah’ın yanılt beni” idi.
İnanını yanılmayı çok isterdim ama maalesef yanılmadım.
Dün geceki psikolojiyi hatırlatayım.
Önce, Anadolu Ajansı yalan söyler, inanmayalım psikolojindeydik.
El hak doğru, Türkiye’de hiçbir durumun artık gerçekçi ve doğru olmadığına inanıyorum. TÜİK’inden YSK’sına kadar her kurumun mundar edilmiş durumda.
CHP’nin bu işi eline yüzüne bulaştıracağından emindik.
Yahu seçim akşamı bir tek veri paylaşmadılar, bir tek veri.
Sabaha kadar bu görsel kaldı sitelerinde.
Kendi başkanlarını tongaya düşürdüler.
İmamoğlu/Yavaş ikilisi baktılar ki durum gerçekten vahim, ikide bir ekrana çıkmaktan vazgeçtiler.
İktidar cenahının ele geçirdiği psikolojik üstünlüğü, bizzat Ergenekon/Ulusalcı cenahı pekiştirdi.
Kırk bin defa yazdım, söyledim:
Tuncay Özkan’a güvenirseniz hayal kırıklığına uğrarsınız, ANKA’ya hangi akla güveniyorsunuz?
Gördünüz işte Ulusalcı takımını.
Yahu koskoca Halk TV oturttuğu üç-beş gazetecinin whatsApp mesajları seçim sonuçları veriyor, akıl alır gibi değil.
Şirin Payzın, Ağırel iki Barış’ın ne kadar demokrat olduğunu anlamak için bu hayal kırıklığını yaşamak mı lazımdı illa?
Bilmiyorum kaç kere yazdım.
Tayyip Erdoğan iyi bir siyasetçi filan değil.
İyi insan zaten değil.
Ama çok iyi bir tüccar ve satın almacı.
Selo Başkan’a, Ahmet Altan’a bu yüzden nefretle dolu.
Çünkü onların fiyatının olmadığını anladı.
Cemaatin de.
Herkesin bir fiyatının olduğunu biliyor.
İnce’nin de, Bahçeli’nin de, Özkan’ın da, ulusalcı güruhun da.
İnce’nin danışmanının seçim öncesi ve seçim günü yazdıklarını, kendi karakterlerini imha etme pahasına adeta haysiyet intiharı yapmalarını görmediniz mi?
Sevgili dostlar.
Son birkaç siyaset yazısı daha yazıp, bu alanda mümkün mertebe kafa yormak istemiyorum artık.
Bilmem şu yazımı hatırlar mısınız: Müstahaksınız!
Beni sorarsanız artık eşofmanlı Şevket hoca gibi takılacağım.
Muhabbetle.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***