Karnavala dans etmeye gidiyorlardı. Kısa etekleri, oldukça kısa, koca kafalı kuklaları, boyunlarından aşağı uzun sopaların ucunda sallanıyor kafa, eğlenceli bir suratı var, belki gece karanlıkta korkulur ama şeytan korksun diye yapılmış, korkarsanız üstünüze alının. Otobüste kimse oturmuyordu nerdeyse. Herkes dans ediyordu ve halbuki dans etmeye gidiyorlardı zaten sokaklara…
El elden ele geçiyordu biraz içilip şarap bardağı, kalınca bir buz parçası vardı içinde, kırmızı şarap, buz otobüsün hızına göre öne arkaya sallanıyordu bardakta. Bardak dediğime bakmayın, ortasından kesilmiş bir pet şişe, bıçaksızdı kesen galiba iyice girintili çıkıntılı kenarları ama güzeldi şarap. Bir an ve bazen durup, bir yudum içip, yandakine verip dansa devam ediyorlardı, eğer durmuşlarsa.
Karanfilli bir tadı vardı şarabın, galiba içine atılmıştı, görmemiştim ama tadı öyleydi. Halbuki buzu yakından tanıyordum. Otobüs giderken yere koyup kırmak istemişlerdi. Bir başka pet şişe içindeydi buz, yarın akşam giderken şaraba koyarız diye, buzluğa konulmuş bir şişe işte. Otobüste yerde, iniş basamakların iki karış ötesinde, parçalamak için karnına bir tornavida saplandı pet şişenin ve buzun. Fırladı içinden bir kalın parça buz, hani daha sonra bardakta göreceğimiz, büyük bir kıvraklıkla yerde kaydı. Üç-dört çift ayak arasından sürüklendi. Tabii ki dans ediyordu ayaklar, iki kadın, birinin çıplaktı ayağı, bir erkek, elbisesine uygun bir iskarpin, pantolonun şeridi ayakkabı da devam ediyor, sonradan dikilmiş, komik ve sevimli iskarpin, sanki güleç yüzlü.,
Bir iskarpinden ancak bu kadar neşeli olması beklenirdi. Hiçbirine aldırmadı buz kütlesi, kütle diyorum oldukça iri ve biraz çarptığı yerlerden sekerek ilerledi ta ki bir el onu yakalayana kadar ve hiçbir tereddüt geçirmeden el onu bardağa attı, Biraz dışarı taştı şarap, birkaç damla ama yerdeki izini sildi çıplak ayak, hiç farkına varmadan, meşguldü, dans ediyordu ve sonra içilmeye başlandı, elden ele…
Yüzleri boyalıydı kadınların, erkeklerin ve çocukların. ‘Murga’ dansçılarıydı hepsi. ‘Kısa etekleri’ olduklarını okuyup, hepsini genç sanmayın 63 yaşında bile olan vardı ya da 6-7 yaşında olanlar. koca davulları vardı, üstünde parmakların koşturduğu trompetler, kısa olmasına rağmen uçuşan etekler ve havada birlikte bir şey yapmanın neşesi…
‘Bir grup çılgın insan’ demekmiş ‘Murga’ dansı, öyle dediler…
Ve buz erimeye fırsat bulamadan yeniden doldu ve dans ederek yine keyifle, pet şişede, dolaşıp durdu…
Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah… CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200’e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye’de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10’dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***