Ne maçtı… Aslında oynanamadı. Ancak oynansa bir kulübün kaderi farklı olabilirdi. Bir gün deplasmana gitmek için otobüse bindiler; kimileri yürüyerek indi, bazılarıysa tabutta…
20 Ocak 1989 sabahı saat 09.00 sularında hareket etmişti Samsun kafilesi. 1984-85 sezonunda ikinci küme şampiyonu olarak birinci lige çıkan camia, geldiği gibi üçüncü olmuştu. Bir sonraki yıl yerlerini koruyan kırmızı-beyazlılar, 1987-88 sezonunda da dördüncü sırada yer almıştı. Üst üste Fenerbahçe’yi iki kere dörtleyen şehirde “Arkayı Fenerleyelim” esprileri gündelik hayatın bir parçasıydı…
KAYIPLAR GEÇİDİ
Kafileyi Malatyaspor ile deplasmanda oynanacak maça götüren otobüs, Havza yakınlarında bir kamyonla çarpıştığında adeta bir dönem kapanıyordu. Teknik direktör Nuri Asan, oyunculardan Kasap Muzaffer, Mete Adanır anında, Zoran Tomic ise aylar sonra vefat etmişti. Yine aynı kazada aracı kullanan Asım Özkan da musalla taşındaki yerini almıştı.
Beyefendiliğin timsali olarak gösterilen Nuri Hoca, oyunculuğunda Galatasaray’da da top koşturmuştu. Metin Oktay’ın Fenerbahçe ağlarını yırttığı golün pasını veren futbol adamı, Taçsız Kral’la 13 Eylül 1991’de yine buluşmuştu, başka bir dünyada. Hem de yine bir kazayı müteakip.
Kıbrıslı Mete Adanır, Galatasaray’a attığı röveşata golüyle hafızalara kazınmıştı. Aynı takımın kalesini korumuş Fatih Uraz’ın yıllar sonra liglerin en iyi penaltıcısıydı dediği futbolcunun daha yapacağı çok şey vardı.
Futbol sahalarının kasaplarındandı Muzaffer Badalıoğlu. Ölümünden kısa bir süre öncesinde kendisiyle yapılan röportajda, “İnsanın adı çıkacağına, canı çıksın” demişti. Ne yazık ki haklı çıkmıştı. Kariyerlerini bitirdikleri arasında Raşit Çetiner ile Erdal Keser de vardı.
Zoran Tomiç idi adı. Samsun orta sahasına şekil vermesi için Ordu’dan transfer edilmişti Kazadan sağ çıkmış, kaldırıldığı hastanede öldüğü sanılmıştı. Bitkisel hayata girdi, 156 gün sonra son nefesini verdi.
Futbol hayatı bitenlerden Emin Kar, körüklü ciğerleriyle biliniyordu. Bırakınız 90, 180 dakikada koşuyordu. Şanslıydı, zira kurtulmuştu. 19 Mayıs Stadı’na bir daha döndüğünde tekerlekli iskemledeydi.
20 Ocak 1989’da ciğeri sökülen Samsun, 21 Haziran 1994’te yine ağlamıştı. İki yıl önce camiaya dahil olan “Koeman” lakaplı Müjdat Gürsu da yine bir kazada hayatını kaybetmişti. Kaderin bir cilvesi olsa gerek; Ümit Milli Takım’dayken Polonya’ya Ali Sami Yen’de harika bir gol atan altın saçlı çocuğun adını taşıyan yeğeni, ablası ve eniştesi de 2009’da trafik terörünün kurbanı olacaktı…
KAZANIN ARDINDAN…
O günden sonra hiçbir şey kırmızı-beyazlılar için aynı olmamıştı. 1980’lerde ligi iki defa üçüncü, bir kez de dördüncü sırada tamamlayan takım, o kazadan sonra 1990’da küme düşmüştü. Birkaç sezon süren bocalamadan sonra yine bir sıçrama yapsalar da şehirde kimsenin eski tadı yoktu. İki defa beşincilik yaşayan camia, Türkiye’yi İntertoto Kupası’nda da temsil etmişti. 1997’de Hamburg’a boyun eğen Kırmızı Şimşekler, ertesi yıl da bu organizasyonda yarı final görmüştü. Werder Bremen’e her iki maçta da yenilen Samsunspor’un son Avrupa sınavı da 5 Ağustos’taki Bremen karşılaşmasıydı…
2000’de Serkan Aykut, takımın çıkardığı son gol kralıydı. Tanju Çolak’ın daha önce iki defa kazandığı unvanı alıp yine Galatasaray’ın yolunu tutan santrfor, selefi kadar başarılı olamamıştı. En son Süper Lig’de 2012’de boy gösteren camia, yıllardır sezonlara büyük umutlarla başlayıp sonunda hüsrana uğruyor. 2018’de tarihinde ilk kez üçüncü kümeye düşen takım, sonradan tekrar 1. Lig’e geri dönmüştü. Bu sezon iyi bir performans gösteren Kırmızı Şimşekler, puan sıralamasında gün itibarı ile lider Eyüpspor’un ardından ikinci sırada yer alıyor. Bu pozisyonlarını sezon sonunda koruyabilirlerse, 11 yıllık hasreti dindirip Süper Lig vizesi alacaklar…
Ne zaman “Hasretinle Yandı Gönlüm” çalsa gözler doluyor; bir döneme damgasını vuran o harika takım akıllara düşüyor.
34 yıl önceye dönmeli, son sözü o günün tanıklarından Uraz’ın kalemine bırakmalı…
“Evet, Samsunspor ligin en renkli halkasıydı, belki şampiyonluk kovalayacak gücü kalmamıştı lakin kadrosunda Yüksel, Mustafa gibi umut vaat eden gençleri, beton gibi sert Muzaffer’i, arı gibi sürekli didinen Erol’u, 90 değil 190 dakika koşacak ciğere sahip Emin’i, liglerin en iyi penaltıcısı Mete’si, Beadini kardeşleri, organizatör Tomiç’i, milli takımın kalecisi vardı. Onlardan sonra da yine iyi futbolcular geldi Samsun’a ve aynı şiddette olmasa da ara sıra yine esti kırmızı-beyaz-siyahlı rüzgarlar. Muzaffer, Mete ve Tomiç ise asla dönmediler aynen Emin’in bacaklarının, Erol’un kolunun, Kasım’ın dalağının da geri gelmeyeceği gibi.”
Ali Murat Hamarat: Spor tarihçisi, spor yazarı. BirGün gazetesi yazarı. İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuyup bir dönem asistanlık yaptıktan sonra gazeteciliğe Taraf’ta başladı. Eurosport’un internet sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Radyo ve televizyona programlar hazırladı. 2017’den beri tarih Dergisi’nde yayın kurulu üyesi.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***