Cuma günü Güneş Atölyeleri’nin yöneticileri ve eğiticileri olan Arnavut, Asuri, Belçikalı, Cezayirli, Çinli, Ermeni, Grek, İtalyan, Kamerunlu, Kongolu, Kürt, Ruandalı, Türk arkadaşlarımla 2022 yılına veda buluşmasında bir arada olduktan sonra eve döndüğümüzde sürgündeki Kürt dostlarımızdan yazar Medeni Ferho’nun yeni yayımlanan Dr. Rıfat* adlı belgesel romanını okumaya koyulmuştum.
Daha önce Seyfo – Gebro İsa Zette Çelma Anlatıyor** adlı hacimli kitabında 1915 Asuri soykırımını bilinmeyen yönlerini gündeme taşıyan Medeni Ferho bu yeni kitabında Kıbrıs’taki gerilimin 1964’te Türkiye’de yarattığı saldırı histerisinin Midyat’taki Süryani, Kürt ve Ezidi yurttaşları tıpkı 1915’teki Seyfo gibi nasıl bir soykırım ve talan tehdidiyle karşı karşıya bıraktığını gün ışığına çıkarıyor.
58 yıl önce değerli Kürt aydınlarından Dr. Rıfat Yenigün başta olmak üzere kentin Süryani ve Kürt şahsiyetlerinin öngörüsü ve yerinde müdahaleleriyle yeni soykırım ve talanın nasıl akamete uğratıldığını okurken yanı başımda her daim açık duran bilgisayarın ekranında Flaş sayfasına düşen acı haber beni bugüne getirdi:
“Paris’te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne silahlı saldırı… Üç Kürt katledildi…”
İnanılır gibi değil… Daha birkaç gün önce, Brüksel Kürt Enstitüsü Başkanı Derwich Ferho ile Avrupa kurumlarının Tayyip’in şantajlarına boyun eğerek Kürt ulusunun haklı direnişine çıkarttığı zorluklar ve engeller konusunda uzun uzun söyleşmiştik… Bu teslimiyetin Avrupa için en utanç verici örneklerinden biri de, Paris’teki Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda üç Kürt kadın direnişçinin, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in Türk Devleti’nin bir tetikçisi tarafından katledilmesiyle ilgili soruşturmanın 10 yıldır sonuçlandırılmamış olmasıydı.
SADECE O KATLİAM MI?
Nerdeyse yarım yüzyıldır hem Türkiye’deki faşizme, hem de Belçika’daki yabancı düşmanlığına karşı birlikte mücadele verdiğimiz Brüksel Kürt Enstitüsü ile Kürdistan Kültür Derneği’nin Rue Bonnels’de bulunan lokalleri 24 yıl önce, 17 Kasım 1998 gecesi, Türk Devleti’nin kışkırttığı bozkurtlar tarafından Belçika polisinin gözleri önünde ateşe verilmemiş miydi? Aynı gece Rue Verbist’te bulunan bir Asuri işyeri de tahrip edilmemiş miydi?
Olayların Türkiye’nin en popüler televizyon kanallarından birinde yayınlanan ve saldırganların kolaylıkla teşhis edilebildiği görüntüleri ellerinde olduğu halde bozkurtları tahrik eden Türk diplomatları, onların güdümündeki Türk dernekleri ve medyası hakkında herhangi bir işlem yapılmamış, üstelik, birkaç yıl süren sözde duruşmalardan sonra saldırganların hiçbiri mahkum edilmemiş, sadece tahrikçi sayılan bir gence “ıslah olması için bir dernekte birkaç ay kamu hizmeti yapma” cezası vermekle yetinilmişti!
DİĞER AVRUPA ÜLKELERİNDEKİ KÜRTLERE SALDIRILAR
Geçtiğimiz cuma günü Paris’te Sanatçı Mir Perver, kadın aktivist Emine Kara (Evin) ve Abdurrahman Kızıl’ın öldürülmesiyle sonuçlanan saldırının ardından Fırat Haber Ajansı da, 1970’lerden son yıllara kadar Türkiye’deki rejimlerin Avrupa ülkelerinde organize ettiği cinayet, katliam ve faşist saldırılar üzerine şu önemli bilgileri verdi:
5 Mayıs 1974: Aydın kimliğiyle tanınan 30 yaşındaki orman mühendisi Neşet Danış, Hamburg Türk İşçi Cemiyeti kongresinin seçimleri sırasında MHP’li faşistlerce linç edilircesine dövüldü. Saldırı Türk Konsolosluğu ve Türk- İş temsilcisinin gözetiminde gerçekleşirken, hastaneye kaldırılan Danış iki hafta sonra yaşamını yitirdi.
5 Ocak 1980: Berlin’in Kreuzberg semtinde bildiri dağıtma sırasında 36 yaşındaki sosyalist sendikacı Celalettin Kesim, MHP’li faşistlerin saldırısında katledildi.
31 Aralık 1994: Almanya’nın Rheinland Pfalz Eyaleti sınırları içerisinde bulunan Germersheim kasabasında TKP ML-TİKKO üyeleri Nurettin Topuz, Mustafa Akgün ve Mustafa Aksakal, girdikleri bir kahvehanede MHP’li bir faşistin kurşunlarıyla katledildi. Kimliği uzun süre gizlenen, gözaltına alındıktan sonra mahkemede serbest bırakılan MİT ajanı katilin, 1980 öncesi Yozgat’ta polisin “anti-terör” biriminde görev yaptığı yıllar sonra ortaya çıktı.
3 Eylül 1995: 21 yaşındaki Kürt genci Seyfettin Kalan, Neumünster kentinde bir grup Türk faşistinin saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Aynı günlerde ülkücüler, polisin sessizliğinden cesaret alarak, Kürtlere karşı Almanya çapında saldırı ve linç dalgası başlattı. Ulm, Bielefeld ve Mülheim’de Kürtlere ait yerler yakıldı. Kalan’ı katleden ve iki genci yaralayan ülkücü ise, sadece izinsiz silah taşımaktan ceza aldı ve bir süre sonra serbest bırakıldı.
3 Ocak 1997: Kiel kentinde Alevi Kültür Derneği üyesi Ercan Alkaya adındaki Kürt genci Türk faşistlerinin kurşunlarıyla katledildi.
4 Temmuz 1999: Köln’de Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu’nun (AGİF) merkezinde nöbet tutan Erol İspir MHP’li faşistler tarafından katledildi.
12 Eylül 2015: İsviçre’nin başkenti Bern’de AKP-MHP yanlısı bir faşist içinde bulunduğu aracı Türk devletine yönelik protesto eylemindeki göstericilerin üzerine sürerek ikisi ağır olmak üzere 5 kişiyi yaraladı. Bern savcılığının hakkında 8 yıl hapis cezası istemesine rağmen saldırgan hiçbir cezaya çarptırılmadığı gibi, dava 2021 yılında yerel mahkeme tarafından kapatıldı.
Aynı gün Almanya’nın Hannover kentinde Celal A isimli ülkücü “Bütün Kürtleri kesmeli” diye bağırarak dört kişiyi yaraladı. Dört kişiyi öldürmeye teşebbüsten 6 ile 10 yıl arasında hapis cezası istemiyle yargılanan saldırgan mahkemece suçsuz bulunarak beraat ettirildi.
27 Ekim 2017: “Abdullah Öcalan’a özgürlük” sloganıyla Avrupa turuna çıkan otobüs Belçika’nın Antwerpen kentinde Türk ırkçıların saldırısına uğradı. Ardından Belçika ile Hollanda’nın farklı kentlerindeki Osmanlı Ocakları, UETD ve Ülkü Ocakları’na üye AKP-MHP’liler, otobüs, tren ve özel araçlarla Antwerpen’e gelerek Kürt esnafa saldırdı. Belçika polisinin kayıtsız kaldığı saldırılarda birçok Kürt yaralanırken işyerleri de tahrip edilerek kullanılmaz hale getirildi.
24 Haziran 2020: AKP-MHP destekli faşist gruplar Avusturya’nın başkenti Viyana’da terör estirdi. Kürdistanlı ve Türkiyeli kadın örgütlerinin organize ettiği yürüyüşe yönelik saldırıyla başlayan olaylar dört gün sürdü.
28-29 Ekim 2020: Ermenilerin yoğun yaşadığı Fransa’nın Vienne, Décines ve Dijon kentlerinde AKP-MHP iktidarı yandaşı faşist gruplar Ermeni avına çıktı. Türk bayrakları taşıyan 250’yi aşkın kişi, Ermenilere karşı sık sık “Neredesiniz Ermeniler?” ve “Ermenileri öldüreceğiz” diyerek şiddet çağrısı yaptı.
3 Nisan 2021: Lyon kentinde Türk faşistleri Kürt derneğini hedef aldı. Sayıları 20’yi bulan yüzü kapalı faşistler, dernek üyelerine demir çubuklar ve bıçaklarla saldırarak ikisi ağır olmak üzere dört kişiyi yaraladı.
AVRUPA’NIN UTANÇ VERİCİ SUSKUNLUĞU
Bu gerçekler ortadayken, başta Erdoğan olmak üzere AKP-MHP iktidarının sorumluları Avrupa hükümetleriyle ilişkilerinde Kürt kuruluşlarını “cürüm örgütleri” olarak gösterip kapatılmalarını, üyelerinin sınır dışı edilmesini sağlamak için türlü yalanlara ve tehditlere başvurmaktan geri kalmıyor.
Örneğin, Paris katliamından üç gün önce, 20 Aralık günü Ankara’da düzenlenen “Türkiye-Fransa İlişkileri: Fırsatlar ve Meydan Okumalar” isimli panelde konuşan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Türkiye-Fransa ilişkileri, terör örgütlerini ya da Türkiye karşıtı lobileri memnun eden ucuz ve kısa vadeli siyasi hesaplara kurban edilmemelidir. Türkiye hak ettiği desteği alamamaktadır. Hal böyle olunca biz kendi milli güvenliğimizin gereklerini yerine getirmeye ve terörle mücadeleyi bütün imkanlarımızla sürdürme noktasındaki kararlılığımızı devam ettireceğiz” diye meydan okumuştu.
Son katliamın ardından Kürt örgütlerinin Paris’te düzenlediği protesto gösterilerine polisin müdahalesi üzerine patlak veren olayları iktidarın emrindeki gazeteler şu başlıklarla yansıtıyordu: “Besledikleri PKK Haçlı’yı taşlıyor”, “Beslediği PKK Fransa’yı vurdu”, “Besle terörü, oysun gözünü”, “Besledikleri akrep Avrupa’yı sokuyor”…
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da kendi sosyal medya hesabında onlardan geri kalmıyordu: “Bu Fransa’daki PKK, Suriye’de desteklediğiniz aynı terör örgütü. Aynı PKK son 40 yılda binlerce Türk, Kürt ve güvenlik güçlerini katletti. Şimdi Paris sokaklarını yakıyorlar. Hâlâ sessiz mi kalacaksınız?”
Ya İçişleri Bakanı Süleyman Soylu?
Erzurum’da Erdoğan’ın katılımıyla düzenlenen bir toplu açılış töreninde tüm dünyaya meydan okuyordu:
“Karadeniz tertemiz. Hatay’dan Adıyaman’a kadar Amanoslar tertemiz. Tendürek tertemiz. Erzurum’un kırsalı tertemiz. Türkiye Yüzyılı’na adım attığımız gün bu ülkenin dağlarında bir tek terörist kalmayacak. Tayyip Erdoğan, sadece Türkiye’deki teröristleri değil, dünyadaki teröristleri temizleyecek.”
Ya Türk Devleti’nin sadece kendi sınırları içindeki Bakur Kürtlerine değil, sınır ötesinde Başûr ve Rojava Kürtlerine çeşitli imha silahlarıyla bitip tükenmez saldırıları?
Ve de, yıllarca sadece Ortadoğu’yu değil, Avrupa ülkelerini de tehdit eden İslamcı terörist Işid’e karşı kadını ve erkeğiyle yiğitçe mücadele verirken alkışlanan Kürt ulusunun o bela savıldıktan sonra Tayyip Erdoğan’ın tehdit ve saldırıları karşısında desteksiz bırakılması…
Kürt ulusunun haklı mücadelesine bu alçakça saldırıları, Paris’te on yıl arayla üç Kürt yurtseverinin katledilmesi karşısındaki pespayelikleri, Avrupa hükümetlerinin bu konudaki sessizliğini ve hattâ cürüm ortaklığını izlerken, Milan Kundera’nın ünlü eserinin adı geliyor aklıma: Varolmanın dayanılmaz hafifliği…
İsyan duygusuyla ve yüksek sesle son tanık olduklarımıza uyarlıyorum:
Kürd’e vurmanın dayanılmaz alçaklığı…
————————-
*Medeni Ferho, Dr. Rıfat, Sitav Yayınları, Kasım 2022
** Medeni Ferho, Seyfo, Yeni Anadolu Yayıncılık, Eylül 2022
Doğan Özgüden: 1952’den itibaren İzmir’de Ege Güneşi, Sabah Postası, Milliyet, Öncü gazetelerinde çalıştı, 60’larda İstanbul’da Gece Postası ve Akşam Gazetesi genel yayın yönetmenliği yaptı. 1967’den itibaren eşi İnci Tuğsavul, Yaşar Kemal ve Fethi Naci ile birlikte sosyalist Ant Dergisi’ni yayınladı. Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Cemiyeti, Basın Şeref Divanı ve Türkiye İşçi Partisi yönetimlerinde bulundu. 12 Mart 1971 darbesinden sonra Türkiye’den ayrılarak yurt dışında Demokratik Direniş Örgütü, İnfo-Türk Haber Ajansı ve Güneş Atölyeleri, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Demokrasi İçin Birlik örgütü kurucuları arasında yer aldı. Evren Cuntası tarafından 1982’de eşiyle birlikte Türk vatandaşlığından çıkartıldı. 12 Mart rejimine karşı Türkiye Dosyası, 12 Eylül rejimine karşı Kara Kitap adlı İngilizce, Türkiye’deki ve sürgündeki yaşamını ve mücadelelerini anlatan iki ciltlik “Vatansız” Gazeteci ve beş ciltlik Sürgün Yazıları adlı Türkçe ve Fransızca kitapları bulunuyor. Kurulduğu tarihten beri Artı Gerçek’e yazıyor. (https://www.info-turk.be/ozguden-tugsavul-T.htm)
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***