Türkiye’de eğitim harcamaları, 2021’de bir önceki yıla göre yüzde 27,1 artarak 344 milyar 341 milyon lirayı buldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 yılına ait eğitim harcamaları istatistiklerini açıkladı. Veriler, devlet tarafından eğitime yapılan harcamaların payı düşerken vatandaşların cebinden çıkan harcamaların payının yükseldiğini ortaya koyuyor.
Eğitim harcamalarının toplam tutarı artmasına karşın gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı azaldı. 2020 yılında bu oran yüzde 5,4 iken 2021’de yüzde 4,8’e geriledi.
Devlet tarafından yapılan eğitim harcamasının GSYH içindeki payı da 2020’de yüzde 4 iken 2021’de yüzde 3,4 düzeyine düştü. 2020’de eğitim harcamalarının yüzde 74,7’si devlet tarafından karşılanırken bu oran 2021’de yüzde 72,5 oldu.
Buna karşılık 2021’de hane halkları tarafından eğitime yapılan harcamaların oranı arttı. Bir önceki yıl bu oran yüzde 20,2 iken 2021’de yüzde 22 olarak hesaplandı.
Eğitim harcamalarının kalan kısmını oluşturan yüzde 10,5’u özel kurumlar, yüzde 0,4’ü ise uluslararası kaynaklar tarafından gerçekleştirildi.
“Ekonomik kriz ortamında ailelerin eğitimi geri plana atmasına yol açabilir”
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Türk Eğitim Derneği düşünce kuruluşu TEDMEM Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Uzmanı Sanem Oğuz Balıktay, eğitim harcamalarının GSYH içindeki payının azalmasını şöyle yorumladı: “Eğitime yapılan kamu harcamaları için dünya genelinde kabul edilen bazı oranlar vardır. Buna göre devletin eğitim harcamalarının GSYH içindeki payının en az yüzde 4 ila 6 arasında olması kabul edilir. Ama 2021 yılında Türkiye’nin yüzde 4 sınırının da altına düştüğünü görüyoruz. Eğitimin GSYH içindeki payının düşmesi, harcama miktarı artsa da aslında ülkenin toplam kaynakları içinden eğitime daha az kaynak ayrıldığı anlamına geliyor. Nitelikli eğitim hakkının temel sağlayıcısının devlet olduğunu biliyoruz ve temel sağlayıcı devlet olduğu için, eğitime en büyük harcamanın devlet tarafından yapılması beklenir”
Hane halkına ait eğitim harcamalarındaki artışın sonuçlarını değerlendiren Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Ekin Gamze Gencer ise, “Türkiye’de eğitime ayrılan kaynaklar ağırlıklı olarak kamu kaynaklarından oluşsa da buna dair karşılaştırmalı verilerimiz, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında özel kaynakların payının en yüksek olduğu ülkelerden biri olduğunu gösteriyor. OECD ülkelerinde eğitim harcamalarının ortalama yüzde 90’ı kamu, yüzde 8’i hane halkları tarafından yapılıyor. Türkiye’de 2021’de devletin yaptığı harcamalar oran olarak düşmüş, hane halklarının harcaması da artmış durumda. Bu, eşitsizliklerin tetiklenmesi, sosyoekonomik farklılıkların derinleşmesi ve ailelere eğitimin bir yük olarak gelmeye başlamasıyla ilgili ciddi sorunlar doğurabilecek bir durum” diye konuştu.
Balıktay da eğitim harcamalarının hane halklarına bırakılmasının ekonomik kriz ortamında ailelerin eğitimi geri plana atmasına yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu.
Salgın sonrası telafi döneminde eğitim harcamalarında devletin rolü
2021 yılı aynı zamanda Corona virüsü salgınında uzun bir kapanma sürecinin ardından normalleşmeyle okullarda yüz yüze eğitime dönülen yıldı.
Tüm dünyada okula yeniden dönüşte eğitim kayıplarının telafisinin gündemde olduğu 2021 yılında, TÜİK verilerine göre devletin eğitim harcamalarının payının azalması dikkat çekiyor.
Balıktay, salgın sonrası dönemde Avrupa devletlerinin eğitime yönelik büyük ek bütçeler açıkladığını kaydederek “2021 yılı, salgının yol açtığı hasarlarla birlikte daha fazla çaba ve daha fazla finansal kaynağa ihtiyaç duyularak okulların açılmaya çalışıldığı bir yıl oldu. Dünya Bankası bunun için mutlaka ilave harcamalar gerektiğine, ek bütçeler tanımlanması gerektiğine dikkat çekti. Ve özellikle küresel salgın nedeniyle hane halkı gelirlerinde önemli ölçüde düşüşler yaşandığı için eğitime ayrılan kamu kaynaklarının arttırılmasına dikkat çekildi. Fakat Türkiye’ye baktığımızda COVID-19 sürecinde eğitimle ilgili yürütülen çalışmalara ne kadar bütçe ayrıldığını ya da gelecekle ilgili öğrenme kayıpları ve sosyo-duygusal kayıplarla ilgili ne kadar bütçe ayrıldığıyla ilgili bilgi paylaşılmıyor. Bununla ilgili ek bütçe planlaması açıklanmıyor” dedi.
Balıktay, Corona virüsü salgınında yüz yüze eğitimden uzak kalınan 2019-2020 yıllarında yükseköğretim öncesi kademelerde öğrenci başına yapılan harcamaların, OECD ülkeleri arasında en çok düştüğü ülkenin de Türkiye olduğunu vurguladı.
En çok harcama yükseköğretime
TÜİK verilerine göre eğitim harcamalarının 2021’de bir önceki yıla göre en çok arttığı eğitim düzeyleri, yüzde 37,7 ile yükseköğretim ve yüzde 28,3 ile ortaokul oldu.
Devlet tarafından yapılan harcamaların yüzde 35,6’sını yükseköğretim, yüzde 22,3’ünü ortaöğretim oluşturdu. Özel eğitim kurumlarınca yapılan harcamalarınsa yüzde 39,5’i yükseköğretime, yüzde 34,4’ü ortaöğretime ayrıldı.
Öğrenci başına yapılan eğitim harcaması 2020’de 12 bin 311 lira iken geçen yıl yüzde 25,9 artarak 15 bin 500 lira oldu. Eğitim düzeylerine göre değerlendirildiğinde geçen yıl, öğrenci başına harcamanın en yüksek olduğu eğitim düzeyi, 28 bin 597 lirayla yükseköğretim olarak kayıtlara geçti.
“Türkiye tüm eğitim kademelerinde en düşük harcama yapan ülkeler arasında”
TEDMEM araştırmacısı Balıktay, uluslararası kıyaslamalarda Türkiye’nin, öğrenci başına düşen eğitim harcamalarında tüm kademelerde geride kaldığını ifade etti.
Balıktay, “OECD ile kıyasladığımızda Türkiye tüm eğitim kademelerinde en düşük harcama yapan ülkeler arasında görünüyor. Örneğin genel eğilim olarak bütün OECD ülkelerinde öğrenci başına yapılan en yüksek harcamalar yükseköğretim kademesinde. Türkiye’de de TÜİK verilerinde bunu görüyoruz. Yükseköğretim kademesinde öğrenci başına yapılan harcama yaklaşık 9 bin 500 dolara karşılık geliyor. Bu, diğer eğitim kademelerine yapılan harcamalardan daha yüksek ama OECD ortalamasına baktığımızda bu miktar 18 bine yakın bir miktar” dedi.
Türkiye’nin eğitim harcamalarının eğitimin kalitesini iyileştirmeye yeterli olmadığını anlatan ERG Politika Analisti Gencer ise “Genel olarak yoksullaşmayı düşündüğümüzde, 2019 verilerine göre Türkiye’deki yoksul çocuk sayısının yaklaşık 7,5 milyon olduğunu düşündüğümüzde, kağıt üzerindeki oransal artışla eğitimin niteliği üzerinden doğrusal bir bağlantı kurmamız mümkün değil” diye konuştu.
“Harcamalarda okul öncesi eğitim daha fazla desteklenmeli”
Gencer, “Öğrenci başına yapılan harcamalar, eğitime ayrılan kaynakların öğrenci sayısına bölünmesiyle hesaplanıyor. Bu gösterge her öğrenciye düşen gerçek miktarı göstermiyor. Bu sene yükseköğretimde harcamalardaki artışın yanı sıra temel eğitimde de en çok mesleki teknik eğitime yatırım yapıldığını görüyoruz. Yani harcamaların miktarı kadar kaynakların nereye ve hangi kademeye aktarıldığını da düşünmek önemli. Zira okul öncesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın da çok önceliklendirdiği ve son dönemde önemsediği bir konuyken hem harcamalarda artış bakımından hem de miktar bakımından sonlarda olduğunu görüyoruz. Biz, hayatlarının başında çocuklara okul öncesi eğitim desteği verilmesi, burada verilen desteğin önceliklendirilmesinin yükseköğretimden daha önemli olabileceğini düşünüyoruz, daha fazla yatırım ve harcama olmasını öneriyoruz” dedi.