Dünya Kupası’nın tadı damakları süsleyedursun, akıllara takılan kimi noktalar insanı düşündürüyor; 47 ayın sultanında yaşanan bazı olaylar futbol meftunlarının tadını kaçırıyor. Şüphesiz bunlardan biri, belki de en göze batanı grupta oynanan son maçlar…
Mevcut statüde 32 takım kozlarını 8 grupta paylaşıyor, ilk ikiler yollarına devam ediyor. Buraya kadar her şey güzel de son karşılaşmalarda olanlar bu oyunun ruhuna inananları kahrediyor. Birileri terinin son damlasına kadar mücadele ederken, kimileri etliye sütlüye dokunmuyor. İlk iki maçta işi bitirenler rotasyona gidebiliyor veya sonraki eşlemeler için adeta rakip seçilebiliyor.
Grup maçlarının son gününde ilk iki karşılaşmasını kazanan Brezilya ve Portekiz ciddi rotasyona gidiyordu. Sambacılar olmasa da Avrupa temsilcisi belki de başkalarının kaderiyle oynuyordu. İlk 11’de Cristiano Ronaldo dışında takımın aslarına yer vermeyen Fernando Santos, Güney Kore maçının skorunu pek umursamıyordu. Kim bilir grupta üçte üç yapmalarının bir karşılığı olsa, sonuç çok farklı olabilirdi. Mevcut statü sağ olsun, Portekiz de bir gün önce komşusunun yaptığı gibi futbol meftunlarını üzüyordu.
Katar’ın en büyük favorilerinden Fransa’nın Tunus karşısına tüm takımı değiştirerek çıkması, kimsenin öngörmediği bir sonucu beraberinde getirdi. Afrika ekibi kazansa da Avustralya Danimarka’yı geçince son 16’ya kalan Okyanusya temsilcisi oldu. Tesadüf bu ya dört yıl önce de Fransa ile Danimarka aynı grupta yer almış, Moskova’da pek terlemedikleri tatlı bir randevuyu müteakip el ele turlamıştı. Gol sesi çıkmayan mücadelede tribünlerden yükselen uğultular pek manidardı. Tatsız tuzsuz geçen 90 dakika adeta bir zaman kaybıydı.
FUTBOLUN RUHUNA FATİHA!
Yine bir önceki Dünya Kupası’nda fair-play puanıyla tanışmış, daha az kart gören Japonya yoluna devam ederken, Senegal evine dönmüştü. Afrika ekibi Kolombiya karşısında son saniyeye kadar gol ararken, Asya temsilcisinin Polonya’yla yaptığı müsabakanın son bölümü izleyenler için eziyetti. Atak yapan sanki cehenneme gidecekti…
Yine hatırlatmalı, 28 Haziran 2018’de olan daha da beterdi. Belçika-İngiltere maçının kadroları tüm dünya için şoktu. İki takım tam 17 oyuncu değiştirmişti. Bunun adı rotasyon olmamalıydı. Hesap basitti; Almanya’nın elenmesinden sonra ikinci olanın yolu güzelleşmişti. Belçika biraz asılsa da futbolun beşiği hiçbir şey yapmıyor; sanki kaybetmek istiyordu. Adnan Januzaj’ın golü Belçika’yı çeyrek finalde de Brezilya eşleşmesine taşırken, Adalılar istediğini almıştı.
Dört yıl sonra da dün akşam başka bir rakip seçme durumuna şahitlik ettik. İspanya’nın Japonya’ya yenildiği, Almanya’nın da Kosta Rika’ya tarihi fark atmadığı durumda, Panzerler evine dönecekti. Bir önceki yazıda da andığım 40 yıl önce Avusturya ile kol kola Cezayir’in elenmesini sağlayan futbol devi, 47 ayın sultanında aynı filmi izledi. Hem de o tatsız piyesin yapıldığı İspanya, aynısını onlara yapmıştı. Boğalar böylece son 16’da Fas’la eşleşti, hem de çeyrek finalde muhtemel Brezilya düellosundan da sıyrılmış oldu. Bir taşla iki kuş; hattâ Almanya’nın elendiğini hesaplayınca üç değil mi!
Nasıl 1982’deki kepazelikten sonra grup maçları aynı anda oynanmaya başladıysa, FIFA’nın artık bir şey yapması gerekiyor. Fair-play puanı diye bir kural icat ediliyorsa, fair-play ruhuna aykırı mücadele eden takımın evleviyetle yoluna devam etmemesi gerekiyor. Her şeyi aynı olan takımları, eski dost kurayla sıralamak daha adil duruyor. Aksi takdirde saldırmazlık paktları karşımıza çıkacağa benziyor. Statü böyle kaldığı sürece, rakip seçenler de olacak, son maça tüm takımı değiştirip “benden sonrası tufan” diyen de…
KARTLARI YENİDEN DAĞITMALI
Tüm bunlar damaklarda kekremsi bir tat bırakırken, 2026’dan itibaren katılımcı sayısı 48’e çıkacak. Mevcut öneriye göre üçer takım 16 grupta mücadele edecek, turnuva 80 maça sahne olacak. İlk ikinin yoluna devam edeceği formatta, finalistler yine yedi maç yapacak.
Üçer takımlı gruplarda birinci olmak için takımların yapacağı iki maçı da kazanmak için her şeyi yapması gerekiyor. Oysa mevcut statüde ilk iki karşılaşmasını farklı kazanan ülke, puan durumuna göre son mücadeleyi adeta pas geçebiliyor. Tabii FIFA, katılımcı sayısını 48’den 64’e çıkarırsa, aynı 32 takımda olan sorunlar yine karşımıza dikilecek gibi duruyor.
Müsaadenizle sesli düşüneyim…
Gruplardan çıkan takımlar acaba çaprazdan gelenlerle değil de kendi aralarında yine kurayla eşleştirmek düşünülemez mi? Böyle bir durumda takımlar seribaşları ve olmayanlar diye ikiye bölüp gruplarda birbirleriyle oynayanların bir noktaya kadar eşleşemediği bir sistem inşa edilebilir ve her turda kuralarla yola devam edilebilir. Böylece rakip seçenler tarihte yerini alacaktır.
Yine sesli düşünerek kendimi yanıtlamaya çalışmalı…
Ekiplerin kamp ve otellerinin baştan FIFA tarafından ayarlanmış olması gerekiyor. 2026 Dünya Kupası’nın üç ülke tarafından düzenleneceği hatırlanınca, planlamanın zorluğu da dikkat çekiyor. Gerçi böyle hayat bulacak ilk organizasyonda ABD’de 60, Kanada ve Meksika’da da 10 karşılaşma yapılacak. Her ne kadar ağırlık bir yerde olsa da oradaki mesafeler düşünülünce, ülkeler aynı Rusya’da olduğu gibi bir sonraki maç için uçakta saatler geçirecek. 2018’de grupta yaptığı müsabakalar için toplam 9000 kilometre yol yapmak zorunda kalanlar olduğu anımsatılmalı…
İşte en iyi durumdaki ülkelere yer açısından avantaj sağlanabilir ve ilerleyen maçlar da öngörülerek daha kısa rota kat etmeleri ayarlanabilir. Önceden satılan biletler dışında ilerleyen turlar için çimlerde kozlarını paylaşacakların taraftarlarına bir kontenjan ayrılabilir. Misal gruplarında her karşılaşmayı kazananlara bazı teşvikler öngörülebilir; gördükleri kartlar silinebilir.
Gelinen nokta aşikâr. Dört yılda bir düzenlenen turnuvanın her anını renklendirmek; hem de kaçak dövüşenleri engellemek, rakip seçmeyi engellemek mümkün. Oyunun ruhu için FIFA yine bir şeyler yapmalı tıpkı 40 sene önce masaya yumruğunu vurduğu gibi; sizce de öyle değil mi? Bu sefer katılımcı sayısı artıyor; kartlar yeniden dağıtılırken, kupaların kupasının statüsünün milyarlarca futbol meftunu için sanki bir daha yazılması gerekiyor.
Ali Murat Hamarat: Spor tarihçisi, spor yazarı. BirGün gazetesi yazarı. İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuyup bir dönem asistanlık yaptıktan sonra gazeteciliğe Taraf’ta başladı. Eurosport’un internet sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Radyo ve televizyona programlar hazırladı. 2017’den beri #tarih dergisi’nde yayın kurulu üyesi.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***