IŞİD’in esaretinde örgüt mensuplarının tecavüzü sonucu hamile kalan onlarca Ezidi kadın, çocukları ve toplulukları arasında tercih yapmak zorunda bırakıldı.
“İçinde olduğumuz bu durumu ailelerimiz başta olmak üzere hemcinslerimiz ve diğer insanların anlamasını ve hissetmesini beklemek çok zor! Zira hiçbir zaman anlamaya çalışmayacakları gibi, kabul etmek istemeyecekler.”
Bu sözler, IŞİD’in esaretinde örgüt mensuplarının tecavüzü sonucu hamile kalan onlarca Ezidi kadından sadece birine ait.
2014 yılında “Irak, Şam İslam Devleti” (IŞİD) mensuplarının, Irak topraklarının büyük bölümü işgal etmesiyle başta Musul’un Şengal (Sincar) ilçesindeki özellikle Ezidi kadın ve kızlarına inançlarından ötürü başlayan sistematik “tecavüzü” ahlaksızca yürütülen saldırılarının yanı sıra, dinsel, psikolojik, siyasi ve askeri bir amacı kasıtlı bir eylem haline getirdi.
“Tecavüz”ün kelime anlamı bu denli korkutucuyken topluluklarına derin acı ve travmalar yaşatan örgüt mensupları ve bağlı olduğu topluluğu katledenlerden, hamile kalan ve tecavüz sonucu doğan çocuğunu bağrına basan kadınlar, topluluk ve çocukları arasında tercih yapma zorunda bırakıldı.
Irak’ta 2014 yılında Musul ve çevresini kontrol eden IŞİD mensupları o dönemde yaklaşık 3 bin kadını esir aldı.
Bu kadınlar arasında sayıları az da olsa Türkmen kadınlar da vardı. Geçen süre içerisinde örgütten kaçan veya kurtarılan çok sayıda kadın oldu.
Örgütün rehin aldığı bu kadınlardan önemli bir kısmı IŞİD mensupları tarafından hamile bırakıldı.
“Tüm taraflar ağızlarına kilit vurdu”
Esaretten kurtulan ve tecavüz sonucu hamile kalan Ezidi kadınlarından -ki bu kadınların çoğu 18 yaşın altında- bazıları bir ila üç arasında çocuk doğursalar da bazıları hamile olduklarını öğrendikten hemen sonra kürtaj olmayı tercih etti.
Çoğu kadın toplumdan gelecek tepkilerden çekinerek IŞİD’lilerden hamile kaldığını gizledi.
Savaş sırasında tüm bu yaşananlar, Ezidi ve Türkmen topluluğu açısından bir senaryo olmadığı ve yaşanan ciddi trajedinin bir şekilde çözüm bulunması gerçekliğiyle karşı karşıya kalınsa da bu durumda yüzleşmek ve kabul etmekte zorlanıyorlar…
2014 Haziran’ından beri bu konu bazen kapalı kapılar arkasında bazen de aşikâr gündeme gelse de geçen süreye rağmen, kalıcı bir çözüm bulunmadı.
Son dönemlerde bu konu hakkında özellikle Ezidi topluluğu başta olmak üzere ilgili tüm taraflar adeta ağızlarına kilit vurdu.
Ezidi Yüksek Konseyi, 24 Nisan 2019’da Ezidi Miri Ofisi Müdür Yardımcısı ve Ruhani Hareketi Başkanı Hazim Tahsin Said’in talimatıyla, IŞİD’den kurtarılan çocuk ve kadınların Ezidi toplumuna kabul edilmesi kararı verdi.
Karar, Ezidi toplumunda ciddi tartışmalara neden olurken, karardan 3 gün sonra, IŞİD mağduru bu kadın ve çocukların toplumda hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğine dair tepkilerden sonra karar geri çekildi.
“Tecavüz mağdurları ve çocuklarına dair maddeler yasadan çıkarıldı”
Aynı yıl Irak Cumhurbaşkanlığı tarafından parlamentoya sunulan IŞİD’den kurtarılan Ezidi Kürt kadınlarına maddi ve manevi destek verilmesini içeren yasa teklifi kabul edildi.
Yasada, “kurtulanların psikolojik tedavilerinin yapılması için sağlık merkezinin kurulması, eğitimi yarıda kalanların eğitimlerini sürdürmesinin yanı sıra, toprak veya konut tahsisinin karşılanması” yer alıyordu.
Tasarının iki maddesi örgüt mensuplarınca kaçırılan ve tecavüz sonucu doğan çocukların kaderini kapsayan maddesi “parlamenterlerin toplam oy birliği, dönemin Ezidi Miri ve Ruhani Meclisi’nin talebi üzerine kaldırıldı.”
Geçen süre içerisinde parlamentonun çocukların davasını çözmek ve nüfus bilgilerinde sadece annelerinin adına yer verilecek özel bir yasa oluşturmak için çaba gösterildiği söylense de hiçbir şekilde bu konuda da adım atılmadı.
IŞİD’den kurtarılan kadınlardan biri olan ve taslağın hazırlanması ve gözden geçirilmesinde yer alan Hela Sefil, “Hiçbir şey IŞİD’den gördüğümüz zulmü ve acıyı dindiremez, bu doğrudur. Çünkü her şeyimizi kaybettik. Ancak ne olursa olsun bu çocukları kabul etmeyeceğiz, bu yüzden ilgili iki maddenin kaldırılmasını istedik” diyor.
IŞİD’den kurtarılan ve Nobel Barış Ödüllü Ezidi aktivist Nadia Murad ise “yasanın onaylanmasının olumlu bir adım olduğunu ve adaleti sağlamak, cinsel ve fiziksel şiddet mağdurlarının tanınması, kayıpların telafi edilmesi, topluma karışmalarının önemli olduğunu” açıklasa da, tecavüz sonucu anne olan kadın ve çocuklara dair sessizliğini korudu.
Resmi olmayan bilgilere göre, IŞİD mensupları tarafından tecavüze uğrayan Ezidi kadınlardan doğan bine yakın çocuk var.
Irak Anayasası’nda ise, anne ve babası Ezidi olmayan çocuklar, Ezidi olarak kabul edilmiyor.
Bir diğer anlamda Ezidi Yüksek Ruhani Meclisi bu çocukları kabul etse de Irak kanunları bu çocukların Ezidi olmasını kabul etmediği gibi, anne veya babası Müslüman olan çocuklar 18 yaşından sonra Müslüman kabul ediliyor.
Konu aslında yasalar çerçevesin de çelişkili; Irak’ta yasalar ve şeriata göre kürtaj yani cenini veya bebeği aldırmak yasak olduğu gibi doğan bebek babanın nüfusuna geçiyor.
Kürtaj ise ülkede serbest olmamasına rağmen kurtulduktan sonra hamile olduğu ortaya çıkan birçok kadının kürtaj olduğu da biliyor.
IKB Diyanet İşleri Bakanlığı Ezidi Bürosu, “meşru olmayan bu çocukları kabul etmelerinin mümkün olmadığını, örgüt mensuplarının bilerek bu kadınları hamile bıraktığını ve amaçlarının da Ezidiliği lekelemek” olduğu şeklinde nitelendiriyor.
IŞİD mensuplarının hamile bıraktığı kadınların çoğu Ezidi olsa da Türkmen kadınlar arasında da benzer durum görüldü.
Ancak özellikli Şii Türkmenlerin aşiret kültürünün ağır basması kaçırılıp örgüt mensuplarınca tecavüze uğrayan birçok Türkmen kadın için yaşam daha da çekilmez hale geldi.
Nitekim bu kadınlar kendi kimliklerini saklama veya Ezidi kadınların kaldığı kamplarda kalmak zorunda kaldı.
“Tecavüze uğrayanlarımızın çoğu hamile kaldı”
IŞİD’in pençesinden kurtulan ve tecavüz sonucu anne olan kadınların bir kısmı, bu çocukları kabul etmezken, din ve kültürlerinin katı kuralları karşısında imkânsız bir tercihle de baş başa bırakılanlar; çocuklarını terk edip akrabalarına dönmek ya da çocuklarının yanlarına alarak bulundukları toplumdan uzaklaşma gibi tercihlerle karşı karşıya kaldı…
Genç kadınların pek çoğu çocuklarından ayrılmayı tercih etti.
Independent Türkçe’ye konuşan ve örgüt mensuplarınca alıkonulan kızlardan biri olan A.L., 13 yaşında kaçırıldığında kendisine ve birkaç arkadaşına tecavüz edildiğini söyleyerek, şunları anlattı:
“Teröristler, saldırdığında kaçacak fırsatımız olmadı. Bizi Haseke’ye sonra farklı bölgelerine götürdüler. Bu süre içinde tecavüz ettiler. Tecavüze uğrayanlarımızın çoğu hamile kaldı. Düşük yapanlar oldu. Düşük yapanlar da üzülmüyordu; çünkü kendilerine zorla tecavüz etmeleri sonucu hamile kalmayı kabullenemiyorlardı.
Kendi aramızda dahi hamile olduğumuzu söyleyemiyorduk. Pis tohumlarını bize ektiklerini düşünüp iğrenirdik. Halen aklıma geldikçe bu iğrentiyi hissediyorum. Ama aramızda çocuklarını doğurmak isteyenler de doğurdu tabii.”
Topluluklarının kararını hiçe sayarak çocuğuyla yeniden bir araya gelmeye karar veren kadınların tek çıkış yolu da çocuklarını alıp doğdukları topraklardan çıkmak ya da Aşti (rumuz isim) adlı Ezidi kadının deyişiyle bulundukları toplumdan “kaçmak…”
Ailesi ve topluluğunun kendi ve çocuğuna yönelik karara daha fazla bağlı kalamadığını dile getiren Aşti, şunları söyledi:
“Rojava’dan bizi almaya geldiklerinde ailemden sağ kalanlar bizi ikna ederek daha Semalka sınırında çocuğumdan vazgeçmek zorunda bırakıldım. Ancak zamanla çocuğumun hasretine dayanamadım. Çocuğum ilk başlarda birkaç günde bir daha sonra her gün rüyalarıma giriyordu. Gözlerimin içine bakıp ellerini bırakmamamı söylüyordu.
Aldığım hiçbir ilaç ve terapi işe yaramadı. Daha küçük, masum bir çocuk ve onu bırakmak zorunda kaldım. Artık dayanılmaz bir acı yaşıyordum ve benim gibi birkaç kadınla iletişime geçtim onlar da benimle aynı acıyı paylaşıyordu. Çıkış yolunu kendimiz bulmamız gerekiyordu ve farklı gerekçelerle bulunduğumuz kamplardan çıkıp sonunda çocuklarımıza kavuştuk.”
IŞİD mensuplarının tecavüzü sonucu dünyaya gelen çocukların sayısının bini aştığı söyleniyor. Bu çocukların birçoğunun kimsesizler kurumuna teslim edildiği belirtiliyor.
Aşti, geçen yılın 2 Mart’ında IKB’deki farklı göçmen kamplarından kalan ve IŞİD’lilerin tecavüzü sonucu anne olan ve kaldıkları kamptan kaçıp çocuklarına kavuşan 11 kadından sadece biri…
Bazıları bir, bazıları iki, bazıları da üç çocuk sahibi olan bu kadınların, kamplardan kaçarak çocuklarının yanına gitmesi ortaya çıktıktan sonra Ezidi Ruhani Meclisi başta olmak üzere toplulukta öfkeye neden oldu.
Bu olay, Irak Parlamentosu’nda kabul edilen ve IŞİD mensuplarından doğan çocukların akıbeti göz ardı edilen yasanın geçirmesinden bir gün sonra gerçekleşti.
Aşti, kamptan ayrılma hikayesini şu sözlerle anlattı:
“Ailelerimize birkaç arkadaşla Zaho’da bir yardım kuruluşuna gideceğimizi söyledik. Zaho’da da bir iki gece otelde kalacağımızı söyledik; böylelikle zaman kazanmış olduk.
Birkaç gün sonra da babama sesli mesaj göndererek, beni merak etmemesi ve nihayet kızıma kavuştuğumu, ayrıca kampa da geri dönmeyeceğimi söyledim.
Kızımın hasretiyle kahroluyordum. Nasıl kızımdan vazgeçebilirdim ki! İçinde olduğumuz bu durumu ailelerimiz başta olmak üzere hemcinslerimiz ve diğer insanların anlamasını ve hissetmesini beklemek çok zor! Zira hiçbir zaman anlamaya çalışmayacakları gibi, kabul etmek istemeyecekler.”
Aşti’nin annesi ve iki kardeşi Almanya’da, kendisi de babası ve bir ağabeyiyle kampta yaşıyordu.
Ezidi Belge Belgeleme Teşkilatı Müdürü Hayri Ali’ye göre, 11 kadın, IKB Hükümeti’nin Duhok güvenlik teşkilatlarının “bilgisi” dahilinde kamplardan ayrıldı.
İsminin açıklanmasını istemeyen bir Ezidi sorumlu ise, “Özellikle son yıllarda Rojava yönetimi ve IKB hükümetinin koordineli bir şekilde uluslararası bir örgütle çalışıyorlar. Bunlar IŞİD mensuplarından tecavüz sonucu doğan çocukları annelerine kavuşturmaya çalışıyor” dedi.
ABD merkezli bu örgütün ismi sır gibi saklanırken kaynak, “11 kadının 17 çocukla Suriye sınırında kavuşturulduklarını ve IKB’nin başkenti Erbil’de konaklandıktan sonra aralarında ABD, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinin içinde olduğu ülkelerden birine gönderildiğini” söyledi.
“Bu çocuklar olmazsa idi defalarca tecavüze uğrayıp, satılmıştık”
Başka bir tecavüz mağduru Ezidi kadın T.A. ise, IŞİD mensubundan iki çocuğunun olduğunu söyleyerek, Ezidi toplumunun kendilerine tepki gösterdiklerini ve adil davranmadıkları görüşünde;
“Bu savaşın ve vahşetin, masum ve günahsızları bu çocuklardır. Bizi neden anlamak istemiyorlar?.. Bu çocuklar olmazsa idi henüz 12-13 yaşında olan diğer Ezidi kızları gibi defalarca başka IŞİD’li emirlere, Araplara ve diğer teröristlere satılacaktım. Benim gibi diğer kadınlar da öyle.
Bizler tecavüz sonucu da olsa doğurduğumuz bu çocukların sayesinde defalarca tecavüze uğramaktan, satılmaktan kurtulduk ve onlarca farklı acıları yaşamadık. Her çocuk masum doğar. Tüm dinler de bunu söylemiyor mu?”
T.A, “Bu savaşın ve vahşetin kurbanları olan çocukların ne suçu var? IŞİD’den her türlü askeri eğitimi alan Ezidi çocuklar kabul ediliyor, bizim çocuklarımız kabul edilmiyor. Bu çocuklar, evet, bir IŞİD’linin kanını taşımıyor olabilir; ancak örgütün tüm ideolojik fikirleriyle donatıldı. Benim iki çocuğum da onların hiçbir ideolojisiyle beslenmedi. Ben iki çocuğumu bırakırsam, Allah’a diğer dünyada nasıl hesap vereceğim?.. Hiçbir şeyden haberi olmayan kanımdan, canımdan olan çocuklarımın hesabını nasıl veririm?” diyerek, kendilerine tepki gösteren topluluklarından ziyade Allah’a hesap vermekten korktuğunu söyledi.
“Evet, ailemi, dinim ve topluluğumu seviyorum. Ne yapıp ettiler dinimi de değiştimedim/değiştirmedik; ancak çocuklarımı ne kadar çok sevdiğimin ailemin de farkında olması gerekiyor” diyen T.A. sözlerine şunları ekledi:
“Ailemin bir bölümü Almanya’da ve onlara durumu anlattığımda bana hiçbir şekilde destek vermedikleri gibi, çok soğukkanlı bir şekilde evlatlıktan atacaklarını söylediler.
Kaldı ki biz döndüğümüzde toplum her ne kadar bizi kabul etmiş gibi görünse de aslında bu çocukları doğurmamızdan dolayı zaten bizi dışlamışlardı; sadece açık bir şekilde söylemiyorlardı. Bunu o kadar rahat bir şekilde hissediyorduk ki.
Kendimize bir çıkış yolu bulmaktan başka çaremiz yok. Artık tüm hayatım çocuklarım ve onlarla birlikte olmaktan mutluyum. Onlarla yeni bir yaşama başlayacağım için de mutluyum.”
“Bu çocuklara birer IŞİD’li olarak öldürebilecek kadar kin duyuyorlar”
İsminin açıklanmasını istemeyen Ezidi kanaat önderlerinden biri de, “Ezidi toplumu ve liderlerimizin bilgisi dışında bu çocukları geri getirip kızlarınına kavuşturduları” söyleyerek, öfkeli bir şekilde, “Yaptıklarının bedelini ödeyecekler. Bizim için bunu yapan misyoner örgüt ile IŞİD arasında hiçbir fark yok; çünkü kızlarımızla oynadılar ve onları bizden aldılar. Hiçbirimiz bu çocukları kabul etmeyecektir. Çocuklardan yana tercih yapan kızlarımızı da topluluğumuzdan dışlandı. Artık istedikleri yere gitmekte özgürler ve bizi ilgilendirmiyorlar” diyerek, çocuklarından yana tercih yapan Ezidi kadınlara da tepki gösterdi.
Ezidi kanaat önderinin sözlerine tepki gösteren Sara (rumuz isim) adlı Ezidi aktivist ise, şunları söyledi:
“Bu kadın ve çocukların yaşadıkları acı bir gerçek. Ne yazık ki bulundukları bölgede ne yaşam ne de gelecek güvenceleri var! Çok üzücü, Ezidi toplumunda bir virüs gibi bu çocuklara olabildiğince tepki gösteriliyor. Belki ellerinde olsa bu çocukları birer IŞİD’li olarak öldürebilecek kadar kin duyuyorlar.
Bu çocukların annelerine kavuşmasından başka çare yok. Uluslararası kuruluş da yapması gereken en iyi işi yapıp, bu kadın ve çocukların geleceği için alternatif bir ülke sundu.
Bu soruna toplum nezdinde çözüm bulunması gerekiyor. Bu kadın ve çocuklar gibi daha onlarcası var. Son zamanlarda bu durumun üstü örtülmeye çalışıldı. Bu konuda Ezidi toplumunu ikna edecek kesim de uluslararası STK’lardır. Başka yolu yok… “
“Bu kadınların büyük çoğunluğu çocukları istemiyor”
BM Genel Sekreteri Irak Özel Temsilcisi Plasschaert, konuyla ilgili geçen yıl Iraklı yetkililerle görüşmesinde, “bu kadınlarla ilgili bazı şikayetler aldıklarını ve vakalar artması halinde ilgili konunun ele alınmasını” talep etmişti.
Ezidi kanaat önderi kaynak, “IŞİD’den kurtarılan ve tecavüz sonucu çocuk doğurmak zorunda olan tüm kadınlarla görüşüldüğünü ve bu kadınların büyük kısmının bu çocukları kabul etmediklerini, bunlardan 11-12’sinin düşüncesinin faklı olmasının da toplumu etkilemediğini” savundu.
Ancak Ezidi yetkili, meselenin bu kadar basit çözülemeyeceğini savunarak, “Neden bütün IŞİD’den olan çocukları Kürdistan’a getirmeden yurt dışına göndermiyorlar? Biz bu çocukları istemiyoruz. Bu çocuklar bizim kırmızı çizgimizdir. Bunu anlasınlar…” dedi.
Ağustos 2014’te IŞİD, Irak Anayasasının 140. Madde kapsamındaki “tartışmalı bölgeler” arasında yer alan Şengal’i ele geçirdi.
Kadın ve çocuklar başta olmak üzere 6 bin 417 Ezidi’yi esir ve seks kölesi olarak rehin aldı. En az 2 bin 780 kişinin akibeti bilinmiyor.
Irak’ın kuzeyindeki Ninova’nın Şengal (Sincar) ilçesinde ikamet eden yaklaşık 550 bin etnik-dini bir azınlık olarak kabul edilen Ezidiler, 2014’ten bölgedeki nüfuzlarında ciddi düşüş yaşandı.
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – GÜLBAHAR ALTAŞ
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***