YORUM | VEYSEL AYHAN
Geçtiğimiz aylarda “Hizmet Hareketi’nin Temel Değerleri” yayınlandı. Metinde Hizmet’in vizyonu, temel değerleri ve bu değerlerin nasıl hayata geçirileceği yer alıyor. Teorik çerçevede hazırlanmış, yapılan faaliyetler başlıklar halinde sıralamış. Önemli ve kalıcı bir çalışma. Bu belge kılavuz olarak kabul edip bazı konuları detaylandırmak gerekiyor. Yazdıklarım bu konuda tenkide açık denemeler.
İLK YAPITAŞI VEYA HİZMET’İN BESMELESİ
Çok lezzetli bir yemek olsa ama tuzu eksikse, bu eksiklik tüm lezzeti gölgeler.
Bir hizmet gönüllüsü fevkalade zeki ve olağanüstü çalışkan olsa ama kalbinde “insan sevgisi” yoksa bu eksiklik tüm vasıfları gölgeler. Hz. Bediüzzaman muhabbetin (sevginin), kainatın (evrenin) mayası olduğunu söyler: “Bütün kâinatın mâyesi,(mayası) muhabbettir. Bütün mevcudâtın harekâtı, muhabbetledir. Bütün mevcudâttaki incizab ve cezbe ve câzibe kanunları, muhabbettendir.”
Bizim Allah’ın fıtrat kanunlarına “yaratma ahlakına” uyumumuz gönlümüzdeki sevgiye bağlıdır.
Aksiyonun ve motivasyonun kaynaklandığı duygu çok önemlidir. Hizmet düşüncesinin, Hizmet aktivitesinin kaynağı “sevgi” ise bu, sahih bir saiktir. Motivasyonun kaynağı başka sebepler ise mesela güç kazanma, siyasi otorite oluşturma ise Hizmet düşüncesi sıhhatini yitirir. Bunu herkes kendi nefsinden test edebilir. Bizi yerimizden kaldıran, koşmamızı sağlayan ve harekete geçiren düşünce insanlara olan sevgi ve muhabbetimiz ise kaynağımız berrak demektir.
Hizmet Hareketini bugüne getiren ve bugünden sonra ileriye da taşıyacak olan asli unsur sevgidir. Peki çevremize baktığınız hemen herkese sevgi ile bakabilen, seven ve saygı duyan Hizmet gönüllüsü oranı yeterli mi? Irk, din ve konum ne olursa olsun insanlara sevgi besleniyor mu? Herkes için gönlümüzde oturacak bir sandalye var mı?
Bir Hizmet gönüllüsü için en yakışıksız duruş öfke ve kızgınlıktır. Çatık kaşlı olmak, birilerine ‘bir kaşık suda boğma’ ruh haleti içinde olmak Hizmet gönüllülüğü ile bağdaşmaz.
Hz. Bediüzzaman “Adâvet (düşmanlık) etmek istersen, kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref’ine çalış,” der. “Adâvet hasleti, her şeyden evvel kendisi adâvete lâyıktır,” diye devam eder. Savaş açılacak bir rakip varsa o da kötü insanlar değil kötü vasıflardır. Bir Hizmet gönüllüsü için insanlar düşman olmaz. Bir davranışa, bir tavra veya bir sıfata düşmanlık beslenebilir. Ama “insan”dan düşman olmaz.
Hz. Mevlana’nın vefatında zengin-fakir, amir-memur, Hristiyan-Yahudi, âlim-cahil her kesim vardı. Cenazede neyler, rebaplar, kudümler, ziller eşliğinde semâ edenler vardı. “Hristiyanlar ‘O bizim İsa’mızdı’; Museviler ‘O bizim Musa’mızdı’ diyordu. Dünya barışına ancak bu ruhla hizmet edilebilir.
ZORAKİ SEVGİ
“Sevgi duygusu” yaratılmış ve kalbe atılmış bir “değer”dir. Allah verirse olur. Canı isteyen, onu zorla elde edemez.
Her insanda var olan sevgi miktarı farklıdır. Kimi insanda üç gram, kiminde on, kimin yüz kilogram; istisnai fıtratlarda ise tonlarca olabilir. Ama her insanda minimum var olan sevgi “üç gramdır” diyebiliriz. İlki nefsine yani kendine, diğerleri eşi ve çocuklarına. En alt insani düzey budur. Eğer sevgimiz bundan ibaretse biz toplumsal hayatta iki tuğlayı bir araya getiremeyiz. Böylelerini aile fanusu dışında hiç kimsenin ıstırabı, acısı, ölümü; zulüm ve eziyet görmesi fazla ırgalamaz.
SEVGİ YOKSA NE VARDIR?
Fıtrat boşluk kabul etmez. “Sevgi”nin olmadığı bir kalbi menfi duygular istila eder. Böyle bir kalp “selim” olamaz. “Silm” sıfatlarını taşıyamaz.
Yitirilmiş Cennete Doğru’da şöyle ifade edilir: “Sevgiden mahrum bu sîneler, bir türlü egonun karanlık labirentlerinden kurtulamadıkları için, kimseyi sevemez, sevgiyi sezemez ve varlığın sînesindeki muhabbetten habersiz olarak kahrolur giderler.”
Sevgisiz insanlar proton ve nötron sayıları dengesiz olan karasız ve huzursuz atomlar gibidir. Kendi hallerinde dingin bir hayat süremez, itminana eremezler. “Elimizde nur var, topuz yok” vecizesini hatırlayalım. Kalbin sermayesi “nur” değilse o kalpte tek sermaye otomatik olarak “topuz” olur.
ELİNDE SOPA GÜNAH KEÇİSİ KOVALAMAK…
Bamteli’ndeki önemli bir söz var: “Bir insanın iman’ının vüsati (genişliği) mahlûkata şefkati nispetindedir.” Bu sebeple sevgisizlik iman zaafını da ifade eder. İman zaafı ise her hadisenin ardında Allah’ın hikmet eli olduğu gerçeğinden uzaklaştırır. Böyle bir kalp hayata pozitif bakamaz. Ufku dar, gözlüğü karanlık ve zihni kasvetli olarak yaşar. Risale-i Nur terbiyesi almış her insan gördüğü güzellikleri Allah’tan, menfi ve menfi görünümlü olumsuzlukları nefsinden bilir (bkz: Nisa:79 ve Şura:30). Neye şahit olursa olsun dünyayı bir matemhane-i umumi olarak görmez. Yüzünde tebessüm taşır. Öfke nöbetlerine tutulmaz. Sürekli şikâyet etmez. Ben sabah şikayetle kalkıp akşam şikayetle yatıyorsam, sürekli dırdır ve isyan solukluyorsan, her gördüğüm insanda kusur buluyorsam, bu, benim sevgiden nasipsiz olduğumu gösterir. Elinde sopa, tek gündemim günah keçisi kovalamaksa sevgi yol bulup kalbime yerleşemez.
“Biz muhabbet fedaileriyiz husûmete vaktimiz yoktur.” Sevgi ve muhabbetten yoksun “tuğlalarla” dünyanın en şaşaalı ve muhteşem camisini yapsanız beyhude. Ömrü yatsı ezanını bulmaz. Dolayısıyla her ne yapılacaksa yapılsın “tuğlaların” muhabbet ve sevgi ile karılmış olması gerekir.
İnsan ilişkilerinde en kritik gösterge sevgidir. Hele gönüllü hizmet organizasyonlarında bir idarecinin en vazgeçilmez vasfı “sevgi” dolu bir kalbe sahip olmasıdır. İçinde “sevgi” taşımayan bir idareci otoritesini soğuk ve kopuk piyasa kurallarıyla kurar. Yönetici, altındaki personeli kendi kardeşi, yakını hatta evladı gibi kucaklamıyorsa o oluşumu “gökler” kucaklamaz. Böyle bir kalp taşıyan yönetici alttakileri sevmediği için, işine gelince manevi iç argümanlara ve duygu sömürülerine; canı isteyince de piyasa kurallarıyla ceberut bir idareciliğe başvurur.
‘SEVGİ’ KADAR HİSSEDİLEN BİR BAŞKA DUYGU YOKTUR
Alttakiler üsttekinin bu ruh halini, kendilerini sevip sevmediğini kesinlikle hisseder. “Sevgi” kadar karşıdan otomatik olarak hissedilen bir başka duygu yoktur. En avam insan bile sevgisizliği hisseder. Hissedilince de yöneten ve yönetilen her iki taraf farklı buudlarda ve farklı dünyalarda yaşar. Ve ortada kardeşlik atmosferini yerle bir eden otorite sağlama zulmü başlar.
CEMAATLE NAMAZ; ‘SEVGİ’NİN OTORİTESİ
Yöneten ve yönetilenin farklı âlemlerde yaşadığı iklime rahmet inmez. “Allah’ın rahmeti cemaat üzerinedir.” Bunu namaza benzetecek olursak…
Namazda imam farklı yöne, cemaat farklı yöne doğru namaz kılmaz. İmam secde, cemaat rükû etmez. İmamın cemaatin yanlışını aradığı, cemaatin birbirinin “sehif”ini kolladığı bir namaz, namaz değildir. Böyle bir namaz cemaatle yani “27” kat rahmeti celb edecek bir namaz olmaz. Böyle bir namazda Şeytan’ın rüzgârı fertler arasında ıslıklar çala çala, daireler çize çize ve kahkaha ata ata eser.
Hizmet bütünlüğünü, cemaatin uhuvvetini sağlayan en güçlü bağ sevgidir. Mantık, heyecan ve kitle psikolojisi güvenilir bir bağ değildir. Asli bağ “sevgi”dir.
SEVGİ YOKSA ÇÖZÜM NE?
Her insan için en hayati konu “sevgi”sizlik boşluğunu gidermek olmalı. Her gece telaş ve panikle seccademe koşmalıyım. İncir çekirdeği ile incir ağacı arası bir noktayı hedefleyip, üç-beş gramlık sevgiden ibaret kalbimi “iman vüsatiyle” doldurmayı dilenmeliyim. Sürekli “Allah’ım kalbime kaldıracağım kadar kilolarca, tonlarca bir sevgi lütfet” diye yalvarmalıyım. Ümitsizliğe yer yok. “Allah ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarır.”(3/27)
Ve her gece dualarımda “Allah’ım benimle çalışan ‘şu, şu, şu… ‘ isimleri ‘Rıza’na yönelt, problemlerini gider ve onları bana sevdir.”, “Rabb’im herhalde kalbimdeki bir hastalıktan dolayı şu ve şu arkadaşı sevmiyorum. Ne olur kalbi marazlarımı gidererek o arkadaşları da bana sevdir.” demeliyim. Cenab-ı Hak, dilerse bizi bir gecede bir sevgi burcuna ışığı bitmez bir kandil olarak asar.
Hizmet ile ilgili her işin “besmelesi” sevgidir. O sebeple Hizmet’te yeni bir döneme girerken işe “sevgi”den başlamak lazım.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***