Sömürü alanları daraldıkça yukarıdan aşağıya doğru basınç artıyor ve en tepedekiler en alttakilerin ekmeğine göz dikiyor. Henüz suretini görmediğimiz iktidar destekli veya yönlendirmeli bir zümre, epey süredir gözlerini çöplere dikmiş durumda.
Fakat işlerini, tıpkı John Steinbeck’in “İnci”sindeki fiyat kırıcı alıcılar gibi organize ve profesyonelce yapıyorlar. Steinbeck’in “İnci”sinde, karısı Juana ve oğlu Coyotito’yla beraber açlıkla pençeleşen Kino, bulduğu iri inciyi götürdüğü alıcılar tarafından “bu çok iri, kimse böyle bir inciyi almak istemez, hiçbir değeri yok” denilerek kandırılmak istenir. Şu anda aynı şey “bu iş çok pis, hijyen yok, güvenlik yok, hastalığa açık haldeler” denilerek katı atık işçilerine yapılıyor.
Çöpte çalışmanın ne kadar sağlıksız, ne kadar tehlikeli, ne kadar berbat bir iş olduğu propagandası yapanların hemen sonrasında, “bu işe bir düzenleme getirilmeli” önerilerinin arkasında epey organize bir “iş çevresi” bulunduğu anlaşılıyor.
Halbuki bu insanlar üniforma giyse, eldiven kullansa, yakalarına da kimlik kartı taksa, fena mı olur?
Soru buradan gelince, yanıt belli: Niye fena olsun ki!
İktidarın hâlâ bu tür makyajlarla, hijyen yüceltmeleriyle emek zincirinin en alttaki halkasına yönelik manipülasyonlarının alternatif medyada bile yeterince sorgulanamıyor olması çok şaşırtıcı.
Nitekim 9 Nisan günü, aralarında alternatif mecraların da bulunduğu pek çok haber sitesinde aşağı-yukarı aynı başlıkta bir haber paylaşıldı.
T24: “Atık toplayıcılar için düzenleme geliyor: Üniforma giyecekler”
Bianet: “Atık toplayıcılar için düzenleme: Çalışma izni ve üniforma”
Artı Gerçek: “Atık toplayıcıları üniforma giyecek”
Oysa bu “haberde” haber değeri en az olan şey çöp toplayıcılarına giydirilecek olan üniforma! Zira o üniformanın altında iktidar destekli veya iltisaklı bir zümrenin çıkarlarını önceleyen operasyon hazırlığı gizli.
Posta gazetesinden Verda Özer, bu haberlerin ertesi günü, 10 Nisan tarihli “Sokak toplayıcıları çöp kutusundan çıkıyor” başlıklı yazısıyla bu “projeyi” göklere çıkarırken, iktidarın makyajlı, “hijyenik” çöp hesabını farkında olmadan ele veriyordu.
Özer’den dinleyelim: “Kağıt toplayıcılarını sisteme kazandırmak için çok değerli kurumlar harekete geçti. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı ve aynı zamanda 1700 belediyeden oluşan Türkiye Belediyeler Birliği’nin (TBB) Başkanı olan Fatma Şahin’in liderliğinde, Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) ve Ernst&Young (EY) Türkiye’nin sokak toplayıcıları için birlikte geliştirdikleri proje benim de katıldığım bir toplantıyla Gaziantep’te start verdi.”
Anlaşılan bu iş “yerelden” başlatılıp en büyük “çöp hazinesinin” bulunduğu İstanbul’a kadar yayılmak ve ülke genelinde yeni bir “çöp rejimi” kurulmak isteniyor. Fakat bunun yapılabilmesi için öncelikle yıllardır bu çöplerden hem geri dönüşüm sağlayan hem de hayatlarını kazanan insanların elenmesi gerekiyor.
Steinbeck’in İnci’sinde olduğu gibi, evvela mevcut “inci” aşağılanarak…
Özer’den naklen: “Bu isimsiz kahramanların yaşam şartlarını iyileştirmek hepimizin boynunun borcu. İşte bu borcu şimdi ödemeye, sokak toplayıcılarına sahip çıkmaya başlıyoruz. Onları sisteme dahil etmenin, görünür kılmanın, itibarlarını kazandırmanın, hak ettikleri yaşam şartlarına kavuşmalarının zamanı geldi.”
“Kahraman”, “sahip çıkmak”, “sisteme dahil etmek”, “görünür kılmak”, “itibar kazandırmak”, “hak ettikleri yaşam…” Bu sıfatlandırmalar kime masum geliyor?
Belli ki sokaklardan çöp toplayanlara bir anda yasak getirmenin yaratacağı toplumsal tepkiyi ortadan kaldırmak için profesyonel bir plan kurgulanacak. Katı atık işçilerine “şefkatle” yaklaşılacak, bu hamleye ikna edilecekler ve sonra da elenecekler.
Haberlere sızmış profesyonel dile bakın: “Çöplerden kâğıt, plastik ve demir gibi çeşitli atıkları toplayarak geçimlerini sağlamaya çalışanlara üniformalı yasal statü getiriliyor.”
“Yasal statü” deyince iyi bir şey zannetmeyin.
“Üzerinde çalışılan taslak düzenlemeye göre, çöplerden atık toplamak isteyenler bulundukları ildeki Çevre İl Müdürlükleri ile belediyelere başvuru yapacak. Durumları uygun görülenlere belediyeler tarafından çalışma iznini gösteren kimlik belgesi ile üniforma verilecek.”
Evet, kimlerin “durumlarının uygun” görüleceğini şimdiden biliyoruz.
Devam edelim.
“Taslak düzenlemeye göre, atık toplama işinde 18 yaşın altındaki çocuklar çalışamayacak.”
Peki çöpten beslenmek zorunda bırakılan bu çocuklar için alternatif bir program var mı? Elbette yok.
“Ayrıca başka bir mesleği ya da işi olan esnaf, işçi, memur da ek iş adı altında çöplerden atık toplayamayacak. Üniforması ve yakaya asılan kimlik belgesi olmadığı halde çöplerden atık toplayanlar zabıta ve polise şikayet edilecek.”
Yani iktidar, sadece kendisinin belirleyeceği, muhtemelen “yandaş yoksullara” üniforma giydirip birtakım şirketlere bu insanları çalıştırtacak. Yıllardır iktidarın ayrımcı politikaları nedeniyle çöplerden hayatlarını kazanan Kürtler, Çingeneler, mülteciler, en diptekiler profesyonelce elenecek.
Şimdiye dek çöpte çalıştıkları kadar kazanan, patronlarla fiyat pazarlığı yapabilen, hastalanınca izin almaksızın evinde dinlenebilen, “sayesinde ekmek yiyebiliyorum” dedikleri tek şey bedenleri olan “özgür” işçiler “sisteme” zincirle bağlanacaklar.
“Sisteme kazandırmak” denen plan bu. Yıllardır çeşitli versiyonları sahnelenen ama her seferinde akamete uğrayan çöp operasyonu bu sefer başarılı olursa “sistem” kazanacak ama çöpe ittiği insanları değil, çöpteki “iri inciyi”.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***