Britanya’da yayımlanan Guardian gazetesi için bir yazı kaleme alan Glukovski, bu savaşı, bedelini ödeyecek olan sıradan insanların ve işlerinin batacağını bilen işyeri, şirket sahiplerinin istemediğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
“Kremlin neden bu savaşa ‘Özel askeri operasyon’ dememizi istedi, çünkü Rusya’da kimse savaş istemiyordu. Herkes korkuyordu. Savaş başladığından beri Rusya’da normal yaşam sona erdi. Sıkıyönetim altında hayat başladı.”
Putin’in savaşı başlattığında TV’den yayınlanan konuşmasında bir saat süreyle neden ‘şart olduğunu’ anlattığını, gerekçe olarak ‘Ukrayna’nın prensipte varolmayı hak etmediğini ve bir devlet olmadığını’ söylediğini anımsatan Rus gazeteci, işgalin Putin’in bireysel nefretinden kaynaklandığını ifade etti.
Glukovski’ye göre Putin, işgalin ilk gününde bir yıldırım harbi (Blitzkrieg) olacağını, çabuk zafer kazanacağını düşünüyordu. TV kanalları Ukrayna’nın başkenti Kiev’in öğle saatlerinde kontrol altına alınacağının garantisini veriyordu. Ancak Putin bu sorumluluğu tek başına almak istememişti. İşgal öncesinde Rusya Güvenlik Konseyi’ni topladı, onları ‘Ukrayna’nın teşkil ettiği tehlike konusunda bilgilendirdi’ ve dünyaya da, “Ben yapmıyorum biz yapıyoruz” mesajı verdi. Bir gün Uluslararası Adalet Divanı’nda Ukrayna’nın işgaliyle ilgili dava görülürse sanıklar kocaman bir grup olacaktı!
Onlar da (Güvenlik Konseyi) sorumluluktan korktular. Bunların hepsi şubat ayında Güvenlik Konseyi’nin Kremlin’deki oturumunun görüntü kayıtlarında görülebilir. Üstelik Putin’in Ukrayna’yı işgal etmeyi planladığından da haberdar edilmemişlerdi.
Putin sorumluluğu tüm yönetime yüklemek için (Rus parlamentosu) Duma’daki milletvekilleri ve Federal Konsey üyelerini de topladı. Onlara da ‘Ukrayna’nın oluşturduğu tehlikeyi’ anlattı. Güvenlik Konseyi’ndeki ‘teatral konsensus’ nedeniyle vekiller ve senatörler de ona destek vermek zorunda kaldı. Ancak tüm bunlara rağmen onay verdikleri şey Rus ordusunun Luhansk ve Donetsk’e girmesiydi. Ama Rus tankları Harkov, Kiev ve Herson’a gitti. Ve, bir hafta içinde yıldırım harbi değil Rusya’yı büyük ve uzun bir savaşın beklediği anlaşıldı.
Üzerinde işgalin sembollerinden biri haline gelen ‘Z’ yazan tankların çamura saplandığını, Rusya’nın can kayıplarının artmaya başladığını belirten Glukovski, Rus ordusunun doğum ve çocuk hastaneleri gibi sivillerin bulunduğu yerleri bombalaması sonrasında savaş suçu işlendiğinin de gündeme geldiğinin altını çizerek şöyle devam etti:
“Putin yönetimi şimdi işlediği suçları tüm Rus halkının suçu gibi göstermeye çalışıyor. Hepimizi suç ortağı yapmak istiyor. Herkesin alnına ‘Z’ yazmak istiyor. Bunu, sorumluluğu kendisinden ve yönetimin üzerinden halkın üzerine atmak için yapmaya ihtiyacı var. Batı’yı Rusya’nın Avrupa’daki barışı bir grup çılgın adamın isteğiyle değil tüm Rusya’nın isteğiyle bozduğuna inandırmak için ihtiyacı var. Ve, Rus halkını bu savaşın onların varlığını sürdürebilmeleri için yapıldığına inandırması gerekiyor.”
Putin’in propaganda yapmak için Rusya’daki 80 merkezde ‘Z’ yazılı bayraklarla otomobil yarışları düzenlediğini, Kazan’daki hastanede tedavi gören çocuklara karlar üzerinde ‘Z’ çizdirip havadan görüntülettiğini anımsatan Glukovski, kan dökme gerekçelerine Ukrayna’nın kimyasal ve biyolojik silahları olduğu, atom bombası üretmek istediği ve ilk olarak onların saldırmak istediği gibi yenilerini eklediğini anlattı. Sonucu ne olursa olsun yalan üzerine yalan söyleyerek yaptığı kıyımı ‘anlamlı kılmaya’ çalışıyordu, ve sadece Kremlin için değil halk için bu savaşın gerekli olduğunu!
Glukovski sözlerini şöyle tamamladı: “Ruslar ‘Z’ye destek vermenin Ukrayna’nın barış içindeki kentlerini bombalamayı desteklemek anlamına geldiğini unutmamalı. Yüzlerce okulun yıkılmasını, milyonların evini terk etmek zorunda kalmasını desteklemiş oluruz. İki ülke arasındaki bağların sonsuza dek kopuşuna destek vermiş oluruz. Rusya’nın izole edilmesini, zayıflamasını desteklemiş oluruz. Bu propagandaya inananların dünyanın Rusları işgalci olarak gördüğünü bilmeleri lazım ve çok vakit geçmeden de savaş suçu işleyenler olarak göreceğini. Ve, bu durum sonsuza dek bizim tarihimizin parçası olacak. (…)
Bu bizim savaşımız değil. Bunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Bunun üzerine konuşmalıyız. Onların bizim yerimize konuşmasına izin veremeyiz.” (Diken)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***