HABER ANALİZ | TUNA YILDIZ
Ankara Üniversitesi akademisyenlerinden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun 18 Aralık 2002’de evinin önünde öldürülmesinin üzerinden yaklaşık 20 yıl geçti. Ancak suikastın aydınlatılmasına yönelik AK Parti iktidarından hiçbir adım gelmedi. Siyasi iktidar cinayeti Ergenekon örgütünün işlediğini söyledi. Hükümet ve mensupları, 17 Aralık 2013 yılında yolsuzlukta suçüstü yakalanınca, bu defa suikasti Gülen Hareketi’nin üzerine yıkmaya çalıştı. Dönemin Başbakanı Erdoğan, önce Hrant Dink cinayetini ardından da Hablemitoğlu cinayetini kastederek, “Paralel yapının eline kan bulaştı” açıklamasında bulundu. Nitekim 15 Temmuz darbe girişimin ardından da fail aramaya ihtiyaç bile kalmadı. Gülen Hareketi, ülkedeki bütün faili meçhullerin ana sebebi ilan edildi.
Gerçekten de başta Erdoğan olmak üzere, tüm ortaklarının aynı telden seslendirdikleri iddialar gerçek mi? Yoksa siyasi iktidar, yılların verdiği yolsuzluk ve rüşvet ağını gizlemek için bu tür derin operasyonları kendi çıkarı için bir perde mi yapıyor? Tabii ki cevap ikinci şıkkın içerisinde yatıyor. Çünkü son dönemde Türkiye gündemini meşgul eden eski özel kuvvetçi yüzbaşı Gökhan Nuri Bozkır’ın Türkiye’ye getirilmesi ve tutuklanması da bu minvalde yapılan örtülü bir operasyon. Kısacası Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nu infaz eden derin yapılar, bugün siyasi iktidarın arkasına sığınıp kendilerini gölgelemeye devam ediyor.
Suikastın yapıldığı döneme gidildiğinde Hablemitoğlu’nu infaz eden yapıların Ergenekon yapılanması içinde faaliyet gösteren gruplar olduğu herkesin malumu. Bugün Bozkır’ın işkence ve baskı altında verdiği ifadeler dikkate alındığında, derin yapılar yeni bir senaryo daha yazmaya çalışıyor.
Şimdi suikastla ilgili olarak, bugün siyasi iktidarın ve ortaklarının tezlerinin aksine önemli bir gerçeği ortaya koymak gerekiyor. Yıl 2012. Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet İstihbarat Dairesi, Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili önemli bir soruşturma yürüttü.
Hazırlanan rapor Kasım 2012’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Savcılığına sunuldu. Kapsamlı hazırlanan dosyada, Nuri Gökhan Bozkır’ın iddialarının aksine, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan eski özel kuvvetçi Albay A.U. ile astsubay T.Ü. ile ilgili önemli bulgulara yer verildi. Özellikle iki özel kuvvet askerinin cinayet anında delil toplama çalışmalarında da yer aldığına dikkat çekildi.
KATİL OLAY YERİNDE DELİL TOPLUYOR
Çalışmalar bununla da sınırlı kalmadı. Söz konusu emekli iki askerin geçmişe yönelik bütün telefon trafiği ve HTS dökümleri de o dönemde hazırlanan dosyanın içerisinde yer buldu. Buna göre, saldırıyı gerçekleştiren astsubay T.Ü., cinayetten haftalar önce A.U.’nun talimatı ile Antalya’dan Ankara’ya özel bir görev için davet ediliyor. Söz konusu özel kuvvet astsubayı, cinayetin gerçekleştirileceği bölgede günlerde fizibilite çalışması yapıyor. Doç. Dr. Hablemitoğlu ve ailesinin günlük rutinlerini takibe alıyor. Eve giriş çıkışlarından, kullandıkları arabalara kadar dikkatle takip ediliyor. Çalışma tamamlandıktan sonra da özel bir rapor hazırlayarak emekli Albay A.U.’ya sunuluyor. Sonra yeniden Antalya’ya dönüyor.
Albay A.U., cinayetten bir gün önce astsubay T.Ü.’yü yeniden Ankara’ya davet ediyor. Albay A.U., T.Ü.’ye cinayetin talimatını veriyor. Emir gereği görev yerine getiriliyor. Cinayetin ardından da ikili arasında telefon trafiği devam ediyor. Albay A.U., tetiğe basılmasından dakikalar sonra olay mahalline geliyor. Katille birlikte cinayetin işlendiği Portakal Çiçeği Sokağı’nda polis ekiplerince birlikte delil toplama çalışması yapıyor. İnceleme yaptıktan sonra da şüpheli emekli albayın talimatı ile yeniden Antalya’ya dönüyor.
BOZKIR, NEDEN KATİLİN İSMİNİ VERMİYOR?
Cinayet şüphesiyle Ukrayna’dan Türkiye getirilen Nuri Gökhan Bozkır ise katili, evinden aldığını, cinayetten sonra da yine ikametgahına bıraktığını belirtiyor ifadesinde. Ancak katilin kim olduğu, talimatın kim ya da kimler tarafından verildiğine dair tek bir kelime dahi kullanmıyor. Ancak hükümete yakın medya ise bu ifadeden hareketle cinayeti Gülen Hareketi’ne yıkmayı tercih etti. Hatta bununla ilgili önemli bir de şema hazırladı. Günlerce masum insanları hedef gösterdi. Kendilerine ezberletilen sufleler üzerinde algı oluşturmaya devam etti. Bozkır’ın neden isim vermediği üzerinde hiç fikir yürütmediler. İşin aslı da burada yatıyor zaten. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Yazıyı rahmetli Necip Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu bir sözü ile bitireyim: “Türkiye’de adalete, devlete inancımızı ve güvenimizi kaybettik.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***