“Her vaş serê koka xo de reseno, her têyr zonê xo de waneno.”
“Her ot kendi kökünde biter, her kuş kendi dilinde öter.”
Sayirê Dêsimi Sey Qaji
Bu haftaki yazımda dışarıdan bir birey olarak tanıdığım Kürtleri kendi filtremden kısaca anlatmaya çalışacağım. Halkları sadece tek görüşe sahipmiş gibi genellemeyi aslında hiç sevmem. Fakat geçen senenin son günlerde Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Meclis kürsüsünden sinirli bir şekilde Halkların Demokratik Partisi sıralarına dönüp sarf ettiği sözler üzerine yazmak istedim. Belki o günden bu yana gündem ışık hızıyla değişti fakat bana göre bu konu her daim önemli.
2022 yılı İçişleri Bakanlığı bütçesi Meclis’te görüşülürken Sn Bakan Soylu eleştirilere dayanamayıp “En iyi savunma hücumdur” şiarıyla HDP’lilere “KÜRTLER SİZDEN NEFRET EDİYOR, KÜRTLER SİZDEN NEFRET EDİYOR” sözünü tekrar tekrar söyledi. Gerçi buna benzer bir söylemi tekerleme kıvamında epeydir sürdürüyor.
Bir kere bu cümlenin içinde Kürtler açısından özel bir tarihi barındırdığını söylemek gerek.
Bu yazıyı yazarken aklıma bir hatıram geldi. Vekil adayı olduğum dönemde özgür basına ait bir TV programında bana bir soru sormuşlardı: “HDP dışında diğer partilerde de Ermeni adaylar var, bu konuda ne düşünüyorsunuz?” Ben ise “HDP’li adaylar Ermeni aday olarak görülürken diğer partilerdeki adaylar kendi partilerinde Ermeni asıllı görülüyor. Dolayısıyla tek Ermeni aday bizleriz.” demiştim. Ermeni asıllı Türk olmak yerine Ermeni olup Türkiyeli ya da Türkiye vatandaşı olmak bile ne yazık ki kabullenilemiyor.
Kürt halkı için bu durum daha da vahim bir noktadaydı. Önceleri özellikle milliyetçi kesimlerde “Kürt yoktur, kart, kurt vardır.” deniyordu (muhtemelen bu söylemi benimseyenler hala vardır). Daha sonra Kürt asıllı Türk denildi. Bugün ise “Kürtler, Kürtler” İçişleri Bakanı’nın ağzından (en resmi ağızdan) mecliste zikredildi. Kürtler kimi sever polemiğinde bu özel durum es geçildi. Kürt dostlarım, gözünüz aydın! Sn Soylu’nun bu sözleri Meclis tutanaklarına resmi olarak girdi.
Peki, “Kürtler HDP’yi seviyor mu, yoksa nefret mi ediyor” konusuna gelelim.
HDP’nin her kademesinde yer almış, çatı parti ve ortak aday çalışmalarında görev yapmış bir üçüncü göz olarak gözlemimi paylaşmak isterim. HDP’yi en çok sevenler arasında Kürtler, Çerkesler, Ermeniler(Hemşinliler) ve Türkler de var. Bölge halkının tüm sıkıntılara ve baskılara rağmen en üst düzeyde oy verdiği HDP’nin, Kürtlerin teveccüh gösterdiği parti olarak algılanması gerekirken sadece Kürt partisi olarak algılanması son derece yanlış.
Bunun bir örneğini vermek isterim. Ben dededen Kadıköylüyüm. Bulunduğum mahalle Caferağa ve alt mahalle Osmanağa Mahallesi. Her iki mahallede Anadolu’daki bazı ilçelerde olduğundan daha fazla HDP seçmeni var. Bu mahallelerde farklı halklardan insanlar yaşıyor. Fakat sanırım en fazla Ermeni, Türk ve Karadeniz kökenli insanlar yaşamakta. Her iki mahallede HDP’nin oy oranı %18 civarı. Bu durum aslında bir gerçeğin de kanıtı niteliğinde.
İstanbul’da 1.300.000 seçmenden oy alan bir parti için şu halk seviyor, bu halk sevmiyor denmesi ana sorunları başka bir yöne çekme çabasından başka bir şekilde izah edilemez.
Kürtlerin veya başka bir halkın tek bir siyasi düşüncede olması mümkün değil. Böyle bir görüş o halkı yok saymak anlamına gelir. HDP sadece Kürtlerin oyunun tamamını alıyorsa bu durum partinin doğru bir çizgide olmadığını gösterir. HDP’yi seven veya sevmeyen birçok Kürt, Türk, Laz ve diğer halklardan insanlar var.
Düşünün ki ben bir vekilim. Benim bir vekil olarak AK Parti sıralarına dönüp “Artık sizi dindarlar sevmiyor, Dindarlar sizi sevmiyor!” diye bağırmam ne kadar garip ve manasızsa, Sn Soylu’nun sözleri de en az benimkiler kadar manasız, belki de daha manasız…
Yine geçen günlerde Kürt vekillerden Feleknaz Uca, Meclis’teki konuşmasını Kürtçe yaptı. Konuşma sırası Bakan Soylu’dan sonraydı. Feleknaz Uca kendi ana dilinde konuştu. Konuşmasına Meclis Başkanlığı’ndan müdahale geldi. Arkanıza yaslanın ve düşünün. Daha Soylu, Kürtlerin varlığını biraz öncesinde kabul ederken, neden ana dilleri reddediliyor? Madem Kürtler varlar, o zaman ana dilleri neden yok hükmünde kabul ediliyor?
Tezatlık üstüne tezatlık. Ülkenin resmi dili Türkçe, buna kimsenin itirazı yok ve olamaz da. Türkçe’den önce var olan yerli diller Kürtçe, Ermenice, Aramice ve Rumcanın (gerçi Cumhuriyet döneminde bu dilleri Meclis’te kullanan olmadı sanırım) bilinmeyen diller olması kesinlikle büyük bir kültürü reddetmektir. Yaşadığımız coğrafyanın yerel kültürünü kabul etmemek, hiç şüphesiz bu memlekete verilecek en büyük zarardır. Halkları ayrıştırmaktır.
HDP’de siyaset yaptığım dönemde kimliğimden dolayı ağırlıklı olarak farklı halkların görüşlerini ve düşüncelerini dinleme fırsatım olurdu.
Özellikle Kürt halkının düşüncelerini dinledim. Biraz olsun batıdan bir beyaz olarak onları anlamaya çabaladım. Kürtler bu coğrafyada kendilerini yalnız bir halk olarak görüyor. Onların varlığının reddedilmesi, Cumhuriyet döneminin büyük bir kısmında içe kapanan bir halka dönüşmesine sebep olmuş. Dışarıdan bir halk temsilcisinin onların yaşadıkları sorunları dillendirmesine bile çoğu zaman şüphe ve tedirginlikle baktıklarını gözlemledim. Samimiyetinize gerçekten inanırlarsa, size verdikleri değerin tarifi gerçekten mümkün değil. O samimi ve hakiki duyguları kelimelere dökmek gerçekten çok zor. Bu travmatik halleri ise toplumları, inançları ve en önemlisi halkların dillerini ve kimliklerini inkar ederek ayrıştıranların yüzünden. Bunun mağduriyetini de en çok Kürt Halkı yaşadı…
İradelerine saygı gösterilmeyen ve seçtikleri temsilcilere Kayyum atanan bir toplumun başka bir ruh halinde olması nasıl beklenebilir ki?…
“Kürtler kimi seviyor?” sorusuna cevabım var elbette. Vallahi beni sevdiler. Hatta birkaç kelime de Kürtçe öğrettiler. Kendi yemeklerini, müziklerini, kültürlerini az da olsa öğrenme onuruna eriştim. Onların merak ettiklerini de bir Ermeni olarak ben anlattım. Aram Tigran’dan duydukları Ermenice şarkılar, Alla Levonya’nın Ermenice şarkısı Mayro eşliğinde halay çekerken kendilerinin ana dilleriymiş gibi zevk aldıklarını gördüm…
Bu deneyimin bendeki tezahürü Kürtçe, Zazaca ezgilerin aslında bana ne kadar ait bir kültür ve birikim olduğunu fark etmem oldu. Bu ezgileri ve yemekleri aslında beni de var eden kültürel bileşenler olarak gördüm.
Anlattıklarının, yaşadıkları ayrımcılıkların, anadil sorunlarının benim sorumlarımla benzer olduğunu da gördüm.
Sayın Bakan Soylu, Kürtler beni sevdi. Karadenizli birçok demokrat insanı da sevdi. Fakat kendilerini inkâr edenleri inanın hiç sevmediler, sevmiyorlar.
Eğer toplumların teveccühünü kazanmak gibi bir muradınız varsa asla onları asimile etmeye çalışmayın. Bu coğrafyanın tadını ve dokusunu oluşturan yansımalarını kabullenin. Aksi taktirde Kürtler seni sevmez! Ermeniler Seni Sevmez! Lazlar Seni Sevmez! Demokratlar Seni Sevmez! Kadınlar, Gençler Seni Asla Sevmez!
Yazımın sonunda Kayyım’a direnişinin 1. senesinde olan Boğaziçi Üniversitesi’ndeki dostları selamlamak istiyorum. Mücadelenize selam olsun koca yürekli dostlar!!!
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***