Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı uzun görüşmeyi detaylarına ilişkin açıklamada bulundu.
Saadet lideri Temel Karamollaoğlu Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yaptığı görüşmeyle ilgili olarak, “Erdoğan ile görüşmede koltuk krizi yaşanmadı… Cumhurbaşkanı’yla birçok konuda anlaşamamakta anlaştık. Sadece 50+1’den şikayet etti.” ifadelerini kullandı.
Gazeteduvar’dan Nergis Demirkaya’ya verdiği röportajda denetlenmeyen bir başkanlık sistemine dair endişelerini paylaştığını anlatan Karamollaoğlu, Erdoğan’ın sistemi “istikrar” vurgusuyla savunduğunu, sadece Cumhurbaşkanı seçilmek için gereken yüzde 50+1 oy şartından “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” şikayetinde bulunduğunu anlattı.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun sözleri şöyle:
“Bana göre abartıldı; ‘biraz mesafeli oturalım’ dedi o kadar”
-Cumhurbaşkanı ile yaptığınız görüşmedeki “koltuk krizi” tartışmalara neden oldu. Bir kriz var mı, ne yaşandı orada. Bir rahatsızlığınız oldu mu?
Bu bana göre abartıldı. Sayın Cumhurbaşkanı üst üste iki kez öğle yemeği için davet etmişti. Ben öğlen yemek yemiyorum. “Beni mazur görsün” dedim. Aslında onu kabul etmek lazımdı. Belki biraz ayıp oldu kabul etmemek. Bir de ben aşı oldum ama cumhurbaşkanlığına giderken PCR testi yaptırmadım. PCR testi yaptırmayınca da, -anlaşılan orada sıkıntı oluyor- cumhurbaşkanı kendi ifadesiyle, “Biraz mesafeli oturalım” dedi. O kadar.
-Bir koltuk krizi, sizde yarattığı bir rahatsızlık yok o zaman.
Hayır, hayır yok. Kendisi doğrudan doğruya bu ifadeyi kullandı. PCR testi de yaptırmadığımız için “Biraz mesafeli oturalım” dedi. Bizde ev sahibine tabii olunur. Misafir, ev sahibinin istediği yere oturur. Bunu herkes farklı yorumlayabilir. Ben farklı yorumlamadım. Cumhurbaşkanıyla birçok konuyu konuştuk. Her konuyu konuştuk diyemem ama birçok yerde anlaşmamakta anlaştık.
-Bu görüşme talebinin sizden gittiğini biliyoruz. Görüşme talebinin nedeni ve başlıkları paylaşabilir misiniz?
Türkiye’de maalesef siyasi parti başkanları arasında eğer farklı kamplardaysa ciddi bir çekişme var. Sanki birbirlerinin düşmanı, hasmıymış gibi. Ama ben her konuşmamda, “Siyasi partiler birbirinin ne düşmanı ne de hasmıdır, rakibidir” diyorum. Ülke problemlerini çözmekte herkesin farklı kanaatleri ve görüşleri var. Demokraside bundan daha tabi bir iş olmaz. Ailenin içerisinde bile farklı görüşler olabiliyor, bu normal bir şey. Farklı görüşlerimiz olabilir ama birbirimizle konuşmaktan daha önemli bir şey olmaz. “O halde ben bütün siyasi partileri bu çerçevede ziyaret edeceğim” dedim. Son iki üç ay içerisinde bu ziyaretleri yaptım. Sayın Kılıçdaroğlu’nu, Akşener’i, Babacan ve Davutoğlu’nu ziyaret ettim. Demokrat Parti’yi ziyaret ettim. Ziyaret edeceğim başka partiler de var. Bu konuyu mutlaka çözmemiz lazım. Birbirimize hakaret ederek, birbirimize küfür ederek Türkiye’nin meselelerini çözemeyiz.
-MHP’den bir talebiniz oldu mu? Sayın Bahçeli’yi ziyaret edecek misiniz?
Geçmişte bir talebimiz oldu, cevap gelmedi. Sayın Bahçeli, nedense bizimle görüşmeye çok sıcak bakmıyor. Bizim buraya da “hayırlı olsun” demek için gelmedi.
“Sayın Cumhurbaşkanı bizimle ittifak halinde olmadığını ifade etti”
-Cumhurbaşkanı ile görüşmenizde gündeme getirdiğiniz başlıkları merak ediyoruz. Denetlenemeyen bir Başkanlık sisteminin doğru olmadığını söyleyeceğinizi ifade etmiştiniz.
Yine onu söyledim. Bizim için bu dönemde en önemli konu Türkiye’nin yönetim şekli. Başkanlık sistemine kökten karşı değiliz. Bunu geçmişte de söylemiştik. Ancak denetlenemeyen bir başkanlık sistemine karşıyız. Amerika’da da başkanlık sistemi var ama hem Senato’nun hem de Meclis’in denetimi var. Atamalar meclislerden geçiyor. Yeri geldiği zaman yüksek mahkeme devreye giriyor. Bir de yarı başkanlık sistemi Avrupa’da. Orada da yine aynı şekilde hükümet kendi içerisinde istikrarlı bir şekilde yürüyor. Cumhurbaşkanı da özellikle dış politikada etkili konumda. Bunları söyledim. Sayın Cumhurbaşkanı bizimle ittifak halinde olmadığını ifade etti. “Aynı kanaatte değilim, istikrar olmuyor. Bugün Almanya’da bile Merkel sonrasında ne olacağı belli değil. Merkel’in kendisi bile şikayet ediyor. Bundan dolayı da oralarda da sıkıntı var. Avrupa’da bazı hükümetler kurulamıyor” dedi. Bunlar doğru ama istikrarsızlığı önlemek için tedbir alınabilir. Cumhurbaşkanının denetlenmesi olmazsa olmaz. Denetlenmeyen bir karar mekanizmasını kabullenmek bizim için mümkün değil.
-AK Parti’nin anayasa çalışmasında sistemde revizyon beklentisi var. AK Parti’de de Bakanların Meclis’ten seçilmesi, bazı atamalarda Meclis onayı gibi öneriler konuşuluyor. Cumhurbaşkanı bunların hepsine kapıyı kapatıyor mu? Sistemde bir revizyon düşünmüyor mu?
Kapatıyor. Kendisi diyor ki, “İstikrar için bu şart”. Sistemde revizyon düşünmüyor. Hiç. Sadece “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” dedi.
-Cumhurbaşkanlığı seçimi için şart olan 50+1 sisteminin değişimi için bir öneri getirdi mi?
Hayır. Öyle bir şey yok. O ittifak olmadan olmaz. Ama bunu görmüş olduk.
“Cumhurbaşkanı, ekonomik yönden de dış politikadaki gelişmeler yönünden de her şeyin dört dörtlük olduğu kanaatinde”
-Ekonomide, dış politikada birçok sıkıntıdan bahsediliyor. Bunlar gündeme geldi mi?
Aksaklıkları da ifade ettim. Sayın Cumhurbaşkanı, ekonomik yönden de dış politikadaki gelişmeler yönünden de her şeyin dört dörtlük olduğu kanaatinde. Hiç problem görmüyor kendisi. Ben dedim ki, “Size gelen bilgilerde en azından yanlışlıklar, farklılıklar olabilir.” O aynı kanaatte değil.
-Asgari ücrette enflasyon üzeri artış, EYT sorununun çözümü konuşuluyor. Bu konularda değerlendirmeler oldu mu?
Onlara hiç girmedik. Ana meselelerde ittifak sağlamayınca o teferruata giriyor. Sadece şunu söyledim. Mesela, çiftçinin ürünlerine verilecek zammın mutlaka enflasyonun üzerinde olması icap eder. Bu sene fındığa verilecek ücretin en azından dolar bazında olması lazım ki geçen seneyi korusun. Tayyip Bey, “Herkes çok memnun” dedi. “Kimsenin şikayeti yok. Hele ki fındıkta verdiğimiz zamdan dolayı herkes memnun” dedi.
“Tayyip Bey, Türkiye’nin çok iyi bir noktada olduğunu, muhalefetin bunu abarttığını düşünüyor”
Artan enflasyon, işsizlik rakamları?..
O konularda Tayyip Bey, Türkiye’nin çok iyi bir noktada olduğunu, muhalefetin bunu abarttığını düşünüyor.
Sorun olmadığına dair yaklaşım sizi endişelendirdi mi?
Ben endişe ediyorum. Kendisine de dedim. Yürütme makamında bulunan kişinin danışmanları veya arkadaşları yanlış gördüğünü açıkça söyleyecek ve bu sözünden dolayı da zarar görmeyecek insanlar olması lazım. Bunlar olmuyor.
“Birçok noktada anlaşmadığımızı anladık”
İki saati geçen görüşme sonrası yorumunuz nedir?
Neredeyse temas etmediğimiz konu kalmadı. Birçok noktada anlaşmadığımızı anladık. Ona da yapacak bir şey yok. Burada tabii Tayyip Bey’in son zamanlarda moralini, kendisine güveni artıran özelliklerden bir tanesi son aylarda dış ticarette ihracatımızın artmış olması. Bir noktaya bundan sonra da devam edecek kanaatinde. Ben de ithalatın artması ciddi bir sorun, tarımda ciddi manada ekilmeyen arazilerimiz olduğunu söyledim.
-Üretici fiyatlarında maliyeti artıran unsur orada zaten.
Tabii. Onun için bu noktalarda işte yapılan zamlar veya iyileştirmeler tatminkar değil. Tayyip Bey o kanaatte değil. Bir de tabii bu SİHA’lar ve savunma sanayindeki bazı hamleler, özellikle de doğal gazdaki keşifler morallerini yükseltmiş. Hakikaten SİHA’larda büyük bir hamle yapıldı, bunu görmemek, kabullenmemek mümkün değil. Ama SİHA’lar savunma sanayinin yüzde kaçını teşkil eder dediğiniz zaman orada durmak lazım. Bir savaş -Allah muhafaza etsin- durumunda SİHA’ların göreceği görev var ama SİHA’lar her şey değil. Ciddi atılımların olduğunu düşünüyor. İşte yerli uçak, savaş uçağı dizaynı vesaire…
“50+1 dışında bugünkü sistemde en ufacık bir problem görmüyor”
-Bunlar vatandaşın derdine derman olur mu?
Şu an olmuyor. Ama ileride bu Türkiye’nin dış politikada kendine yeterli hale gelmesini, inisiyatif kullanma imkanını sağlayabilir. Biraz daha dışarıya bağlı olmadan bir şey yaparsak tabii…
-AK Parti’de revizyon beklentisi var. O nedenle size sistemde bir revizyon önerisi ile gelseler tutumunuz ne olacak diye sormayı planlıyordum. Sorum boşluğa düştü sanırım.
50+1 dışında bugünkü sistemde en ufacık bir problem görmüyor.
“Prensip itibariyle Cumhur İttifakı içinde bu sistemi benimseyen bir tutumun içine giremeyiz”
-Bu görüşmeyle ilgili Saadet Partisi Cumhur İttifakı’na mı katılacak yönünde sorular soruldu, yorumlar yapıldı. Görüşmede bu konu gündeme geldi mi?
Hiç girmedik. Biz Cumhurbaşkanlığı sistemine geçerken kendisi ile görüştük, denetlenemeyen bir Cumhurbaşkanlığı sistemine rıza göstermeyeceğimizi ifade ettik. Onun üzerine bize ilk olarak Uçum’u (Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Başkanı Mehmet Uçum) sonra bugünkü Meclis Başkanımızı (Mustafa Şentop) gönderdi. Güzel bir sohbetin ötesine gitmedi. Biz de, “Burada olamayız” dedik, referandumda aykırı oy kullandık. Seçimlere giderken de Millet İttifakı’nın içinde yer aldık. Ben yine aynı noktadayım. Seçim kararı alınmadan ittifaklar oluşturmak kamplaşmayı artırır. Israrla bu düşüncemi söylüyorum. Ama prensip itibariyle Cumhur İttifakı içinde bu sistemi benimseyen bir tutumun içine giremeyiz. Geçmişte de söyledim, şimdi de söylüyorum. Şu an sistem değişikliği konusunda da Millet İttifakı ve diğer katılan partilerle yapılan çalışmaya katılıyoruz. Ama bu “Millet İttifakı içindeyiz ya da dışındayız” diye bir noktaya çekilmemeli. Ama bu konuda Millet İttifakı ile biz de ittifak içindeyiz.
-Parlamenter sistem konusunda ittifaktayız, diyorsunuz. DEVA ve Gelecek Partileri de parlamenter sistem çalışmasında yer alıyor. Peki Millet İttifakı’nın bu partilerle gelişmesi söz konusu olur mu?
Gelişebilir de ama ben çok fazla abartılacağını zannetmiyorum. Çünkü bu kendi içinde şimdilik tutarlı gözüküyor ve böylece de gidecek gibi.
-Seçim kanunu gündeme geldi mi?
Prensip olarak Başkanlık sistemi meselesinde kesin bir tavır olunca gerisine devam etmenin bir mantığı yok.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***