YORUM | MAHMUT AKPINAR
Artık Erdoğan ailesinin her bireyi millete nasihat hakkını haiz “bilge”, “hikmet sahibi” kişiler. “Bıbıcıım bıbıcıım” diye istiflenmiş haraç paralarını sıfırlama telaşındaki Bilal oğlan bile topluma fazilet dersi veriyor. Beyimiz, Artuklu Üniversitesi ile MEB’in düzenlediği “Kişilik ve Karakter İnşasında Öğretmenin Rolü” konulu çalıştayda konuşmuş. Suudi Arabistan’da, İran’da veya Türkiye’de değil ABD’de yüksek eğitim alan Bilal Erdoğan Batı eğitim sistemini eleştiriyor ve şunları söylüyor: “Batı paradigmasında yetişen çocuk maalesef en düşük bilinç düzeyinde yetişiyor ve bütün motivasyonunu maişet kaygısı oluşturuyor. Kapitalist paradigmanın içinde insanın gerçek anlamda insanı sevmesi de çok zor. Gerçek anlamda topluma, dünyaya faydalı olmak istemesi ve hayatını buna adaması da çok zor. Birçoğu reklam için yapıyor. Ama bizim ümmet ve iman paradigmasında yetişen insanlar gerçekten insanları sevebiliyor.”
Peki gerçekten öyle mi? İslamcıların yönettiği ülkeler veya Müslümanlar toplumlar kapitalist Batıdan daha mı paylaşımcı? Daha mı insancıl, cömert ve yardımsever?
Araştırmalar ve rakamlar maalesef Bilal Erdoğan’ı ve İslamcıları yalanlıyor.
Batı dünyası bize hep “bencil”, “başkası acından ölse yardım etmeyen” kişilerden mürekkep olarak tanıtıldı. Ön kabullerimizin doğru olmadığını buralarda yaşayınca gördük. Elbette Batı bireye önem veriyor, bireyin hak ve özgürlüklerini koruyor. Bireyler de haklarını, özgürlüklerini sonuna kadar savunuyor. Ama Batılıların yardımlaşma duygusunun zayıf olduğu, paylaşmayı bilmedikleri gibi konular tamamen asılsız. Batı münhasıran II. Dünya Savaşı’ndan sonra emek sömürüsüne dayalı vahşi kapitalizmi terk etti. Sosyal adalete, dengeli gelir dağılımına dayalı, insanca yaşamı önceleyen sosyal devlet uygulamalarına geçti. Bugün demokratik Avrupa ülkelerinde devlet vatandaşın barınma, beslenme, eğitim, sağlık.. bütün ihtiyaçlarını geliri olmasa, vergi vermese de karşılıyor. Irkına, dinine, siyasi görüşüne bakmaksızın her insana onuruyla yaşayabileceği imkan oluşturuyor. Bu nedenle başta Müslümanlar olmak üzere, zulümden adaletsizlikten kaçanlar ölümüne batıya geliyor.
DÜNYA CÖMERTLİK SIRALAMASI
İşin en ilginci sosyal devlete rağmen bu ülkelerin halkları cömert ve paylaşımcı. İstatistikler Batılı halkların Müslüman ülkelere nazaran daha paylaşımcı, cömert olduğunu gösteriyor. CAF (Charities Aid Foundation) tarafından (World Giving Index) ülkelerin cömertlik sıralamasını yapılıyor. Dünya verme endeksi üç temel kritere dayanıyor:
1- Bilmediğin birilerine yardım (helping a stranger)
2- Hayır kuruluşlarına, muhtaçlara para bağışı (donating money)
3- Gönüllü çalışma süresi (volunteering time).
Araştırma ülkelerin miktar olarak verdiklerini değil, nüfuslarına, gelirlerine kıyasla hangi oranda verdiklerini ölçüyor. CAF verme, paylaşma duygusunun yayılması için çabalıyor ve hükümetlere:
1- Sivil toplum kuruluşlarının, yardım kuruluşlarının adil, tutarlı ve açık şekilde düzenlenmesini
2- İnsanları vermeye teşvik etmeyi ve bağış yapmayı kolaylaştırmayı
3- STK’ları, kâr amacı gütmeyen kuruluşları kamusal alanda tanıtmayı, onlara ses olmayı öneriyor.
CAF’ın “Verme Endeksi”ne baktığımızda karşımıza ilk sıralarda “kapitalist” ülkeler çıkıyor. Verilere göre ilk sırada kapitalizmi, bencilliği, bireyselliği sembolize eden ABD var. İkinci sırada nüfusunun yüzde 88’inin Budistlerin oluşturduğu, fakir sayılabilecek Myanmar var. Yeni Zelanda, Avustralya, İrlanda, Kanada, İngiltere, Hollanda, Sri Lanka, Endonezya… şeklinde sıralama devam ediyor. İlk yirmiye 3 Müslüman ülke (Malezya, Endonezya, BAE) girebilirken listede 12 “kapitalist” Batı ülkesi var. Bu arada güya halkçı, emekçi sınıfı koruyan komünist Çin hep son sıralarda. Hindistan, Rusya gibi ülkeler baya bir gerilerde. Müslüman ülkeler para vermekten öte, tanımadığı kimselere yardım etmede ön sıralarda. Bu konuda Libya yüzde 83 ile birinci, yüzde 81 ile Irak ikinci. Maalesef Türkiye dünya cömertlik sıralamasında nüfusun yüzde 20’sinin katkısıyla 144 ülke arasında 131. sırada yer alıyor. Demokratik Batı dünyasında halkın verme oranı yüzde 80’ler civarında. Yani “gavur”, “kapitalist”, “bencil” Batılılar Türkiye vatandaşlarından 4 kat daha cömertler.
Sahip olduğumuz ön kabullerin aksine demokratik dünyada yardım faaliyetleri, bağış yapma, paylaşma çok yaygın. İngiltere’de pek çok şehrin en kıymetli mekanları yardım kuruluşları (charity shop) tarafından işletiliyor. Kanser hastalarından yaşlılara, evsizlerden sahipsiz hayvanları korumaya kadar binlerce çeşit vakıf, yardım kuruluşu var. Bizler çoluk çocuğumuza miras bırakma kaygısı taşırken, bunlar kazandıklarını vakıflara hibe ediyor. Bu ülkelerde devasa rakamlarda bağışlar yapılıyor. 2020 yılında ABD’de koronavirüsün de etkisiyle yardım faaliyetlerinde yüzde 3.8 artış olmuş ve ABD halkının (devletin değil) yaptığı yardım-bağış bütçesi 471 milyar dolara yükselmiş. Türkiye’nin 2020 yılı ihracat rakamı 169.514.000, dış ticaret toplamı 389 milyar USD. Yani ABD’de bir yılda yapılan bağış miktarı Türkiye’nin yıllık ihracatının 3 katını geçiyor. İhracat ve ithalat toplamından daha fazla. Koronavirüs şartları demokratik dünyada insanların empati yapmasına ve daha çok bağışta bulunmasına neden olmuş. Örneğin UK’de 2020 yılının ilk 6 ayında bir önceki yıla göre yapılan bağış 800 milyon artarak 5.4 milyar Sterline ulaşmış. Almanya’da sadece Christmas döneminde 5 milyar Euro bağış yapılıyor.
Demokratik dünyada bağış-yardım para yardımıyla sınırlı değil. İnternette insanların gayet yeni ama ihtiyacı olmayan malzemeleri ücretsiz veya bir vakfa cüz’i bağışta bulunma karşılığı verdiğini görürsünüz. Kullanmadıkları malzemeleri temizleyip, bakımını yapıp evinin önüne koyarlar ve üzerine “alabilirsiniz” yazarlar. Ayrıca demokratik dünyada gönüllü çalışma, vaktini, sahip olduğun tecrübeyi karşılık beklemeden insanların hizmetine sunma çok yaygın. Maddi imkanlarınız sınırlı ise haftada: “X saatimi ayırabilirim, musluk tamir edebilirim, çocuk bakabilirim, kütüphanede çalışabilirim, yaşlılara bakabilirim…” diye zaman ve emek bağışlayabiliyorsunuz. Gönüllü çalışma demokratik dünyada CV’ye eklenecek değerli bir referans. Okula, işe kabulde pozitif etki oluşturuyor. Ayrıca emekli ve yaşlılar kısmi ve gönüllü çalışmalarla hayatın içinde kalıyor, topluma katkı vermeye devam ediyor. Bu onların ruh ve beden sağlığını zinde tutuyor. Gönüllülük çok yaygın.
Avrupa’da bir kimsenin işyeri yandı ve sigortası yoksa, iflas etmiş borçlarını ödemekte zorlanıyorsa, başına umulmadık felaket gelmiş ise yardım kampanyası (fundraising) başlatıyorsunuz, insanlar para yatırıyorlar. Ama bunlar bizde cami önünde sadaka toplama kabilinden veya isteyeni rencide edecek şekilde yapılmıyor. İhtiyaç sahibinin izzeti korunuyor, minnet altına sokulmuyor. Kurumsallaşmış, güven temin etmiş çok sayıda kuruluş var. Yardımseverler düzenli veya düzensiz bu kuruluşlara yardım ediyorlar.
Gerçekler İslamcıların, ulusalcıların hikayelerinden çok farklı! Bize “kapitalist ve bencil” olarak tanıtılan demokratik Batı dünyasında insanlar Bilal’in dediği gibi maişet derdi yaşamıyor. Gelecek kaygısı taşımıyor. Aksine insani çabalar, paylaşma, yardımlaşma dünyanın geri kalanına kıyasla hem çok önde, hem de şeffaf ve güvenilir yöntemlerle çalışıyor.
***
Kaynaklar:
https://www.statista.com/statistics/292936/giving-to-charity-in-england-by-age/
https://www.gov.uk/government/organisations/charity-commission
https://www.cafonline.org/about-us/publications/2020-publications/uk-giving-2020
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***