YORUM | M. NEDİM HAZAR
Kolombiyalı büyük yazar Gabriel Garcia Marquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsünü anlatır. Kırmızı Pazartesi, namus cinayetinin vahşetini gözler önüne serer. Okuyucu, kitabın ilk cümlesinden beri cinayetin işleneceğini bilmesine rağmen, son sayfaya kadar nasıl işlendiğini öğrenemiyor. Sıradan cinayet romanlarının aksine, merak konusu olan öğe cinayeti kimin işlediği değil, nasıl işlendiği oluyor.
Bu ülkede son birkaç yıldır yaşananlar Kırmızı Pazartesi kitabındaki gibi. Göz göre göre işlenen bir cinayete kimsenin bir şey yapmaması ve belki birkaç kişi dışında kimsenin de olan biten hakkında net bir fikre sahip olamaması durumunu yaşıyoruz.
Yaşananlar yeni değil, Damat döneminden beri hep aynı şey yapılıyor. Zannediliyor ki, farklı sonuç alınacak.
Hayır…
Kanaatimce özellikle Saray ve çevresinin beklentisi farklı bir netice değil. Aksine yıllardır yapıp netice aldıkları aynı oyunu tekrar tekrar sergiliyor Erdoğan. Tek fark, sürekli oyuncu değiştiriyor ve tüm dikkatleri bu oyuncuların üzerine yoğunlaştırıyor.
Bir fark daha var.
Önceden çıkardıkları yangını kontrol edebilecek ekipmana sahiptiler. Merkez Bankası rezervlerini bu uğurda buhar ettiler.
Lakin Hitler’e atfedilen (ben emin değilim) bir söz vardır, “yangını sen çıkarabilirsin ama söndürmek senin elinde olmayabilir!”
Neredeyse bütün diktatörler bu yanın işini denemiş.
Bu seferki yangını kontrol etmek için gerekli zamanı bekleyenler her an beklemedikleri bir neticeyle karşılaşabilirler. Bu sebeple oynadıkları oyun, bugüne kadar sahnelediklerinin en riskli ve en tehlikelisi bence.
Yoksa ülkesini zerre miktar seven biri, bile isteye ekranlara çıkıp, “Faiz nastır, düşüreceğiz” diye açıklama yapıp döviz ateşinin altına odun atsın ki?
İnşaat sektörünün faizi nas oluyor da kredi kartının faizi ne oluyor peki?
Madem faiz kesinkes haramdır, vatandaşın ödediği faizleri düşürmekle başlasanıza bu haramı önlemeye?
Bu sefer ki kur-faiz oyununun öncekilerden tek farkı var. Öncekilerde fren yapacakları noktayı kendileri belirleyebiliyordu, şimdikini ise bilemiyorlar dolayısıyla yukarı doğru bir serbest gidişat istiyorlar.
Artık nerede durursa…
En tepe noktaya geldiğinde Katar gibi Arap sermayesi üzerinden ülkeye yine kaynağı belirsiz milyarlarca dolar sokacaklar. Bu sefer yapacakları vurgun en büyüğü ama en tehlikelisi olacak.
Bunun birkaç sebebi var.
Birincisi Türkiye artık eskisi gibi güven veren bir ülke değil, kara para alanında gri listede. Dolayısıyla birilerinin kapalı olan havalimanlarından palet palet yurt dışına götürdükleri dövizlerin geri dönüşü uluslararası gözlemcilerin dikkatle izlediği bir rotadan olacak.
İkincisi ise, hayat pahalılığı öylesine bir yangına dönüşebilir ki, toplumsal bir patlama gerçekleşebilir.
Erdoğan sırf bu yüzden yabancı yatırımcıları kaçırttı.
İstiyor ki, işler çığırından çıkarsa arzu ettiği sertlikte müdahale yapabilsin.
Bunun için hep kullandığı Kurtuluş Savaşı metaforunu kullanıyor.
Bir de yalakalarına bu saçma para politikasını makulleştirmeleri için çaba harcatıyor.
Bir kez daha ülkeyi saran bir yangının fitilini ateşledi Erdoğan. Yetmedi altına bol miktarda odun attı ve atmaya devam ediyor.
Bugüne kadar kaç kere yaptı sayısını unuttum şahsen.
Ancak bu kez işler epey farklı.
Erdoğan bir kez daha Rus Ruleti oynuyor, bu seferki öncekilerden biraz farklı. Şarjörlü tabancayla deniyor bunu!
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***