Birleşik Krallık yani İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’yı kapsayan bir araştırma son on yıl içinde et tüketiminin yüzde 17 oranında gerilediğini ortaya koydu.
Ancak bilim insanlarına göre bu düşüş, beslenme alışkanlıklarımızın çevreye etkisini azaltmak için önerilen et tüketimini azaltma hedeflerinin gerisinde kalıyor.
Ulusal Gıda Stratejisi’nde belirlenen hedefler, Birleşik Krallık’ın tamamında, yiyeceklerin üretilmesinden tüketilmesine ve açlıktan sürdürülebilirliğe kadar bir çok unsurun değerlendirilmesine dayanıyor.
Bu değerlendirmelerden sonra Birleşik Krallık’ta et tüketiminin gelecek on yıl içinde yüzde 30 oranında daha azaltılması tavsiye ediliyor.
Oxford Üniversitesi’nden araştırmacı Cristina Stewart “Artık (et tüketiminde) daha ciddi bir düşüş gerektiğini biliyoruz” diyor.
Lancet Planetary Health adlı bilim dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, insanların çoğu artık on yıl öncesine göre daha az kırmızı et ve daha az işlenmiş et, buna karşılık daha fazla beyaz et yiyor.
Çok miktarda kırmızı ve işlenmiş et ürünleri tüketimi kalp hastalıkları, tip 2 diyabet ve hatta bazı kanser türleri de dahil ciddi hastalık risklerini artırabiliyor.
Ayrıca et üretiminin de çevreye büyük etkisi var. Besicilik, diğer tarım kollarına göre atmosfere çok daha yüksek sera gazı salımına yol açıyor ve bu da iklim değişikliğini hızlandırıcı bir etki yapıyor.
‘Vejetaryen olmanız şart değil, eti azaltın’
Oxford Üniversitesi araştırmasında uzmanlar, ülke çapında 15 bin kişinin beslenme alışkanlıklarının ayrıntılı bir biçimde izlendiği Ulusal Diyet ve Beslenme Araştırması’nın verilerini kullandı.
Bu verilere göre ülkede son 10 yıl içinde kişi başına düşen et tüketimi günde 17 gram azaldı.
Buna karşılık araştırma, insanların yeme alışkanlıklarını hangi sebeplerle değiştirdiklerini göstermiyor. Ama 2019 yılında yapılan bir piyasa araştırmasına göre et yiyen insanların yaklaşık yüzde 40’ı, tüketimlerini azaltmak için çaba gösteriyor ve bunu ya sağlık ya da çevre koruma kaygılarıyla yaptıklarını söylüyordu.
Dr. Cristina Stewart yediklerinin çevreye etkisini azaltmak isteyenlere “tükettiğiniz et miktarında en küçük bir azalma bile etkili olacaktır” mesajını veriyor.
“Genel olarak etsiz yemeklerin çevreye etkisi daha düşük olsa da ille vejetaryen olmanız gerekmiyor. Eğer her gün et yiyen biriyseniz, haftada iki gün etsiz beslenerek tüketiminizi yüzde 30 azaltmış oluyorsunuz” diye ekliyor.
Her et eşit değil
Ayrıca çevre etkisi bakımından etler arasında da büyük farklar var ve bu besi hayvanlarının neyle beslendiği ve etin nasıl üretildiğine bağlı olarak da değişiyor.
Dr Stewart “Yerel olarak üretilmiş etin çevre etkisi ithal etten çok daha düşük” diyor.
Oxford grubu ayrıca ürünlerin etiketlerine çevreye etkisinin de eklenmesinin tüketicinin tercihlerini ne ölçüde etkilediği üzerinde de çalışıyor.
Bu amaçla ürünlerin, sera gazı salımı, bio-çeşitlilik, su kullanımı ve su kirliliğine etkileri hesaba katılarak puanlandığı deneysel etiketler hazırladılar.
Dr. Stewart “Bir gıdanın çevreye etkisi hakkında bilgi sahibi olmayınca alışveriş ederken buna dikkat etmek de çok zorlaşıyor” diyor.
Et tüketimini nasıl azaltabilirsiniz?
Oxford Üniversitesi araştırması beslenme alışkanlıklarını değiştirmekte, birlikte yemek yenilen kişilerin desteği ve etsiz yemek seçeneklerinin çoğalması gibi unsurların da faydalı olduğuna dikkat çekiyor.
Dr Stewart “Örneğin bir lokantaya gittiğinizde, vejetaryen seçeneklerin genellikle ‘şefin tavsiyesi’ olarak en üst sıralarda değil, menünün dibinde “ceza bölümü” gibi bir yerde sıralandığını görüyorsunuz” diyor.
İnsanların et tüketimini azaltmasına yol açan faktörleri incelemeye devam eden araştırmacılar, bu konuda şu ana kadar çalışmaya katılanlardan şu tür tavsiyeler geldiğini de ekliyorlar:
Yeni bir vejetaryen tarif denemek
Bütün gün et yememektense bir öğünü etli geçirmek
Etli tariflerde et miktarını azaltmak, onun yerine sebze ya da mercimek gibi alternatifler kullanmak
Dr. Stewart “Bu çalışmanın, beslenme alışkanlıklarındaki değişimi daha iyi anlamamızı, dolayısıyla da insanların daha sürdürülebilir seçeneklere yönelmesine yardımcı olacak tavsiyeler ve kamu sağlığı politikaları geliştirebilmemizi sağlamasını umuyoruz” diyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***