HDP İzmir binasına saldıran Onur Gencer’in, saldırıdan önce HTS kayıtlarında 27 kez İl Emniyet Müdürlüğünü aradığını tespit ettiklerini belirten avukatlar, bunun normal olmadığını söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk Komisyonu ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İzmir Şubesi üyesi avukatlar, HDP İzmir il binasına 17 Haziran’da Onur Gencer tarafından düzenlenen silahlı saldırıda katledilen Deniz Poyraz davası ve hazırlanan iddianameye ilişkin bir otelde basın toplantısı düzenledi. Toplantıya dava avukatlarının yanı sıra HDP İl Eşbaşkanı Abdülkadir Baydur ve parti yöneticileri katıldı.
Basın toplantısında konuşan avukat Türkan Aslan Ağaç, soruşturmayı yürüten savcılık ve emrindeki kolluğun büyük bir uyumla cinayetin araştırılmaması için fikir birliğinde olduklarını söyledi. Kolluk güçlerinin olayın öncesi ve gerçekleştiği andan itibaren “Büyük bir zaaf içerisinde” olduğunu aktaran Ağaç, “Türkiye’nin üçüncü büyük şehrinde Türkiye’nin üçüncü büyük partisine yönelik yapılacak silahlı saldırı girişimine ilişkin istihbari bilgilerinin olmaması, şehir merkezinin göbeğinde kolluğun yaşadığı gecikme, bir çok kolluk birimi orada olmasına rağmen olayın yaşandığı sırada olaya müdahale etmemiş olmaları, olay yerinin denetim altına alınması konusunda yaşanan ihmaller, olay yeri incelemenin gerekli titizlikle işini yapmamış olmasını örnek vermek mümkündür. Ancak, benzer saldırı olayları incelendiğinde hepsinde neredeyse ortak yaşanan bu zaafın tesadüf olduğunu düşünmek çok iyiniyetli bir yaklaşım olur” dedi.
‘ÇANTA TUTANAĞA GEÇİRİLMEDİ’
Polisler hakkında görevi ihmal suçundan dahi soruşturma başlatılmadığını vurgulayan Ağaç, olay yeri incelemesinin detaylı yapılmadığını talepleri üzerine 22 Haziran’da yapılan incelemede mermi çekirdeği bulunduğunu anımsattı. Saldırganın üst aramasında çantasından çıkan eşyaların ayrı tutanakla kayıt altına alınmadığını belirten Ağaç, “Katilin iş merkezine girerken elinde bulunan çanta ve polis ile ilk teması olduğunda kendisine sorulan ‘çanta nerede’ sorusundaki çanta içerisindeki eşya listesinin neden ayrıca tutanak haline getirilmediği soruşturma aşamasındaki evraklardan anlaşılamamaktadır. Çanta içerisinde yer alan eşya ve materyallerin tam listesinin neden tutanağa bağlanmadığı ve özellikle de bu eşyaların neden emanete alınmadığı açıklanması gereken hususlardandır. Aksi halde bir kısım delillin yok edildiği kanaati kamuoyunda oluşacaktır” ifadelerini kullandı.
‘SAVCI TELEFON İÇİN İŞLEM YAPMADI’
Saldırganın emniyette çekilen fotoğraflarında nezarethanede tutulmadığının anlaşıldığını aktaran Ağaç, “Çekilen fotoğrafta saldırganın vermiş olduğu pozdaki rahatlığı, kendisine kolluk tarafından sunulan konfordan ve gösterilen ilgiden kaynaklanmış her halde. Gözaltına alındığı sırada ‘senin adın ne abiciğim’ anlayışı gözaltı sürecinde gösterilen iltimasla devam ettirilmişe benziyor. Saldırgan katilin gözaltında olduğu saatlerde instagramında yer alan paylaşımların ve storylerin silindiği, gerçekleştirdiği silahlı saldırıya ilişkin yapılan yorumlara ‘beğendi’ yaptığı tarafımızdan tespit edilmiştir. Bunun üzerine, gözaltına alındığında telefonuna el konulup konulmadığı, el konulması gereken telefonun kim ya da kimler tarafından kullanıldığına ilişkin araştırma yapılması tarafımızdan talep edilmiştir. Taleplerimize ilişkin savcılığın hiçbir işlem yapmadığı görünmektedir” diye belirtti.
‘27 KEZ EMNİYETİ ARADI’
Yapılan HTS incelemesinde saldırganın çeşitli tarihlerde 27 kez İzmir İl Emniyet Müdürlüğünü aradığının tespit edildiğini dile getiren Ağaç, şöyle devam etti: “Bu aramaların sıklığı ve özellikle son hafta tarihleri dikkate alındığından bunun sıradan olmadığı çarpıcı olarak görülmektedir. Bu nedenle İzmir İl Emniyet Müdürlüğünden kimi/kimleri aradığı, konuşmanın içeriğinin ne olduğu büyük önem arz etmektedir. Bu nedenler ile İzmir İl Emniyet Müdürlüğü’ne ait bu telefon numaralarına ilişkin ses kayıtları, hangi birim ile görüştüğü hatta kiminle konuştuğunun tespit edilerek soruşturma dosyasına gönderilmesi tarafımızdan talep edilmiştir. Ancak, emniyet ses kayıtlarının olmadığını söylemekle yetinmiştir. Bu konuda başka bir araştırma ve soruşturma yürütülmemiştir. Katilin saldırı gerçekleştireceği hafta boyunca İl Emniyet Müdürlüğünü araması normal görülmüş ve araştırmanın derinleştirilmesi yoluna gidilmemiştir.”
ÜLKÜCÜLERLE BAĞI
İddianamenin olayın siyasal boyutunun gözardı ederek hazırlandığını söyleyen Ağaç, saldırganın devlet içine yerleşmiş suç örgütü ve yapılarla ilişkinin araştırılmadığını dile getirdi. Saldırganın sanal medya hesaplarında bulunan, ülkücü olarak nitelendirilen yapının simgesi olan el işareti yaptığı fotoğrafların göze çarptığına dikkati çeken Ağaç, “HTS kayıtlarında yer alan kişilerin sosyal medya hesapları üzerinde yaptığımız araştırmada iletişim içerisinde olduğu kişilerin ezici çoğunluğunun ülkücü olarak kendisini ifade eden kişiler olduğu görülmektedir. Ancak, soruşturmayı yürüten kolluk, İletişim ve ilişki içerisinde olduğu yapıya ilişkinde hiçbir araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Türkiye’nin siyasal geçmişi dikkate alındığında siyasal cinayetlerin büyük bir bölümünün devlet içerisine çöreklenmiş suç örgütleri ve yapıları tarafından bu zeminden seçtikleri kişileri kullanılarak gerçekleştirdikleri oysa ki çok iyi bilinmektedir” diye aktardı.
‘KATLİAM PLANLI’
Dava avukatlarından İmdat Ataş ise, cinayetin öncesindeki siyasal süreç ve gidişata bakıldığında bu cinayetin siyasi olduğunun anlaşıldığını söyledi. Yaşanan saldırıda siyasi iktidarın kusuru hatta kasta varacak ihmali olduğunu vurgulayan Ataş, “Dosya içerisinde saldırganın uzun süre boyunca katliam planı yaptığı görülüyor. Öldürmek istedikleri arasında Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, HDP Genel Merkezi hatta Abdullah Öcalan’ı sayıyor. Bu kişilere saldırı yapacağını yakın çevresine sürekli anlatan birisi hakkında nasıl olurda istihbarı bilgi elde edilemez. Türkiye’de uzun süredir HDP’ye yönelik siyasi iktidar ve ortağı tarafından nefret söylemi yapılıyor. Bunun pratikteki sonucu olarak kamu gücünü elinde bulunduranlar bu gibi saldırılara yaklaşımda çekingen kalıyor” dedi.
‘ÇABAMIZ SÜRECEK’
Soruşturmanın derinleştirilmeden davanın kapatılmak istendiğini söyleyen Ataş, “Devlet yaşam hakkını ihlal etmiştir. Siyasal partinin faaliyetlerini engellemeye yönelik taraflı davranmıştır. İdarenin sorumluluğu çok açıktır. Böylesi bir cinayetin devletin bilgisi dahilinde olmadan yapılmasını mümkün görmüyoruz. Dink cinayeti bunu örneğidir. Bu yargılama aşamasında saldırının tekil değil organize bir faaliyet olduğuna dair çabamız sürecektir” diye konuştu.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***