HABER YORUM | YÜKSEL DURGUT
Türkiye’deki rejimin baskısı ile benim gibi yolu Almanya’ya düşenlerin kalbinde farklı bir yeri var Angela Merkel’in. Arkasından iyi ya da kötü birçok makale yazıldı. Dobra sözleri siyasetten çok bir aile üyesi gibi insanların gönlünde yer etti. Akıllarda kalan ise hiç değişmeyen kıyafetleri oldu. Neden eski kıyafetlerini giydiği sorulduğunda, “Ben manken değilim ki, siyasetçiyim,” yanıtını vermişti. İşte bu siyasetçinin yokluğu Almanya’daki son seçimlere de yansıdı. Partisi Hristiyan Demokrat CDU sandıkta hezimete uğradı.
Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Alman şansölyesi ile 2007 yılında ikinci görüşmesini yaptı. Merkel’in köpeklerden korktuğunu bilen Putin toplantıya Labrador cinsi köpeğini getirmişti. Angela Merkel, köpeğin kendisini kokladığı sırada tepki vermişti. Rus cumhurbaşkanı olaya gülümsemişti. Merkel daha sonra, “Bunu neden yaptığını anlıyorum. Erkek olduğunu kanıtlamak için. Kendi zayıflığından korkuyor. Rusya’nın hiçbir şeyi yok. Ne başarılı bir siyaseti ne de ekonomisi var. Sahip oldukları tek şey bu,” açıklamasında bulunmuştu.
Putin’in KGB ajanı olduğu Doğu Almanya’da büyüyen Merkel, yapılan bu maçoluktan aslında korkmadığını satır aralarında ilan etti. Açıklaması ile Rusya liderine kafa tutmuştu. 15 yılın ardından, Merkel Berlin’deki koltuğunu bırakıyor ancak Putin hala ülkesinin başında.
Merkel başbakanlığı döneminde 4 Fransız cumhurbaşkanı, 5 İngiliz başbakanı, 8 İtalyan başbakanı ve 4 ABD başkanı ile mesai yaptı. Ancak Alman siyasetinde 15 yıllık süre alan ilk kişi değil. Helmut Kohl, 20. yüzyılın karanlık yıllarında daha uzun süre görev yapmıştı.
EN KÖTÜ SONUÇ
Ülkenin siyasetinde nadir olan, Merkel’in koltuğu kendi rızası ile terk etmesi. Eğer hala Hristiyan Demokratların (CDU) başında görevini sürdürseydi, geçtiğimiz Pazar yapılan seçimlerin sonucunun farklı olması kaçınılmaz olurdu. CDU, büyük yarışın sonunda kuruluşundan bugüne en kötü sandık sonucunu elde etti. İlk sırayı Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD) kaptırdı. Merkel’in partideki varisi Armin Laschet için çabalar sonuç vermedi.
Merkel’in son koalisyon ortağı ve başbakan yardımcısı SPD lideri Olaf Scholz koltuğa daha yakın. İçlerinden birisi yeni hükümetin başbakanı olacak. Müzakerelerin sonucu ne zaman sona erecek henüz kestirmek zor. Hatta aylar sürebilir. Bu süre zarfında Merkel geçiş döneminde koltuğunda kalabilir.
Kulislerde, SPD ve CDU’nun yeniden bir koalisyon kurma ihtimalinin düşük olduğu konuşuluyor. Bir sonraki hükümetin üç büyük partiyle birlikte, yani Hür Demokratlar (FDP) ve Yeşiller (Grüne) oluşması ihtimali yüksek. SPD ve Yeşiller, 2017 seçimlerinden bu yana oylarını önemli ölçüde artırdı. Her iki parti de geçmişteki söylemlerinden uzaklaştı ve merkeze yanaştı. Bunun da oylarını arttıran en önemli unsur olduğu söyleniyor.
MERKEL’İN AB VİZYONU
Merkel’in hem Almanya’da hem de Avrupa Birliği’ne bakan yönleriyle yetenekli bir yönetici olarak görevini başarıyla yürüttüğünü söylemek mümkün. Avro bölgesinin artık sürdürülebilir olmadığı söylendiğinde, onu korumak için her şeyi yaptı. Almanya’nın ve AB’nin geleceğinin birlikte seyretmesini sağladı.
Angela Merkel’in sade ve şatafatsız yaşam tarzı, Avrupa’nın tamamında kemer sıkmayı zorunlu kılan önlemlerle örtüştü. Bundan en çok etkilenen de Yunanistan oldu. Esasen “Yunanistan kurtarma fonu” olarak bilinse de, Avrupa’nın “yoksul kardeşinin” yardımına koşan fonlar Almanya’daki bankaların kasalarını doldurdu.
‘BUNU BAŞARABİLİRİZ’
Güney Avrupa kemer sıkma politikası ile başbaşa kalmışken mülteci akınıyla birlikte durum daha da zorlaştı. Birçok yönüyle 2015-16 yıllarında yaşanan mülteci krizi Merkel’in siyasi hayatı boyunca üstesinden kalkabildiği en büyük kriz olarak gösteriliyor. Çünkü bu çıkışın Avrupa’da yaşanan krize rağmen “insancıl” bir çıkış olduğu ifade ediliyor.
Birçok politikacı bu çıkışın ardından sayıları hızla artan Suriyeli, Iraklı ve Afgan’a ev sahipliği yapma fikrine itiraz etmişti. Ancak Merkel “Bunu başarabiliriz” diyerek Almanya sınırlarını bir süreliğine açtı. Almanya, 2015 ve 2019 yılları arasında 1,7 milyon sığınmacıya ev sahipliği yaptı. Ayrıca Merkel, mülteciler için Türkiye ve Libya ile anlaşmalar yaparak da Avrupa’yı korumayı da başardı.
Bu göç ülkeye büyük entegrasyon yatırımları ve istihdam getirdi. Almanya için başarılı bir deney olduğu da söylenebilir. Ama kapıların açılmasına ülke içinden tepkiler de geldi. Aşırı-sağ popülist Almanya için Alternatif Partisi (AfD) Yunanistan’ı kurtarma paketine tepki gösterdi. Irkçı ve neo-faşist söylemleri mülteci akınının ardından daha da gür çıkmaya başladı. AfD’nin bu çıkışı Federal Meclis’teki koltuk sayısını da arttırdı.
ANGELA’YI ÖZLEMEKTEN KORKUYORUM
Merkel’in kendine güveni ve göreceli yeteneği zor geçen son birkaç yılın ardından da yıkılmadı. Pandemi dönemi ve yaşanan sel felaketlerinde bile ülke ekonomisini ayakta tutmayı başardı. En zor dönemleri atlatmayı başaran Almanya Şansölyesi Angela Merkel her kesimden insanın sevgisini kazanarak siyaset tarihindeki yerini aldı.
Merkel, 2007 yılında Vladimir Putin’e, “Ne başarılı bir siyaseti, ne de ekonomisi var” çıkışı yapmıştı. 15 yılın ardından Merkel, ülkesinde başarılı bir siyasetçi olarak hatırlanırken, hatırı sayılır ekonomik gücü olan Almanya’yı da varislerine bırakmış oldu.
Merkel’i en sert şekilde eleştirenlerden birisi Yunanistan eski maliye bakanı Yanis Varoufakis idi. Eski Bakan, Merkel’in görevi bırakmasının ardından yerinin doldurulamayacağını şu sözlerle ifade ediyor: “Ağır kusurlarına rağmen, onun yerine geçmek için itişip kakışan meçhul sıradan politikacıları izlerken, Angela’yı özlemekten çok korkuyorum.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***