ENSAR NUR | CENEVRE
AKP hükümetinin sanık sandalyesine oturtulduğu ve yargılandığı Turkey Tribunal bu sabah Cenevre’de başladı. 4 gün sürecek olan yargılama canlı olarak Turkey Tribunal internet sitesinden ve Turkey Tribunal YouTube kanalından İngilizce veya Türkçe olarak takip edilebiliyor.
Aralarında eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıçları, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu sekreteri, Güney Afrika Anayasa Mahkemesi Yargıcı, Avrupa Konseyi İdare Mahkemesi Başkan Yardımcısın da bulunduğu mahkemenin hakimleri, dünyaca tanınmış hukukçuların raporları ve insan hakları ihlallerine maruz kalmış mağdurların ifadeleri ile AKP hükümetini yargılıyor.
Mahkeme yapılacak yargılamalar kapsamında 6 farklı başlıkta raporlar yayınladı. Rapor başlıklarını İşkence, Zorla kaybetmeler, Cezasızlık, Basın ve ifade özgürlüğü, Adalete erişim hakkı ve Türkiye’de insanlığa karşı işlenen suçlar oluşturuyor. İşkence başlıklı rapor 1995-2010 yılları arasında Dünya İşkence Karşıtı Örgütü Genel Sekreteri olan Eric Sottas tarafından hazırlandı. Cezasızlığa dair raporu ise Ghent Üniversitesi İnsan Hakları Profesörü Prof. Dr. Yves Haeck hazırladı.
Mahkeme yasal olarak bağlayıcı bir organ değil, ancak mahkemeni kararlarının yüksek ahlaki otoriteye sahip olacağı ve içtihat oluşturacağı öngörülüyor. Mahkemeye dair tüm belgeler, tanıklıklar ve hakimlerin kararları, modern dijital iletişim araçları aracılığıyla tam şeffaflık içinde yayınlanacak. Mahkeme böylece uluslararası toplumu Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri ile ilgili bilgilendirmek ve bilinçlendirmek istiyor.
Sivil mahkeme Prof. Dr. Johan Vande Lanotte tarafından organize ediliyor. Ghent Üniversitesi’nde profesör olan Lanotte, dört farklı dönemde Belçika’da federal hükümetlerde Başbakan Yardımcılığı yaptı ve 2006 yılında Kral II. Albert tarafından Devlet Bakanı olarak atandı.
1. Tanık, Öğretmen Mehmet Alp: “Kafama silah dayadılar, Gülen hareketi öğrencilerini PKK’ya gönderiyor diye ifade ver dediler”
Turkey Tribunal’in ilk oturumunda öğretmen Mehmet Alp yaşadığı işkenceleri anlattı.
İşkenceyle 15 Temmuz’dan önce tanışan öğretmen Mehmet Alp, 18 Nisan 2015’te Cizre’de öğretmenlik yaparken kaçırıldı. Kendisini kaçıran kişiler tarafından Gülen hareketi öğrencileri PKK’ya yönlendiriyor şeklinde ifade vermesi istenen Alp’in kafasına silah dayandı. Gülen Hareketi’nin PKK ile çalıştığını kabul etmesini isteyen kişiler ve Alp’i öldürmekle ve ailesiyle tehdit ettiler. 2 gün sonra eşi ve kendisi gözaltına alindi, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Sonrasında Şanlıurfa’ya tayini çıkan Mehmet Alp, Mayıs 2016’da tutuklanarak dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlamasıyla Sincan Cezaevi’ne gönderildi.
Bu süreçte sağlık problemleri yaşamasına rağmen, doktorlar tarafından Gülen hareketi mensubu olduğu gerekçesiyle tedavi edilmeyen Alp’e sonraki süreçte kanser başlangıcı teşhisi konuldu. Hasta olduğu halde, 28 Mayıs 2017’de cezaevinden zorla çıkarılarak Şanlıurfa TEM’e götürüldüğünü ifade eden Alp, burada 24 gün boyunca işkenceye maruz kaldığını anlattı.
Darbe girişimi ile alakalı olduğu iddiasıyla kendisine bazı belgelerin imzalatılmak istediğini anlatan Alp, bunu reddetmesi üzerine kafasına çuval geçirilip elleri arkadan bağlanarak darp edildi. Demir çubuklarla vücuduna ve kafasına vuruldu ve bayıldı. Hastaneye götürülen Alp’i, hastanenin dışında bir doktor zırhlı aracın içerisinde muayene etti.
Mahkeme esnasında işkenceci polislerin de salonda bulunduğunu belirten Mehmet Alp, işkenceyi anlatması halinde kendisinin ve eşinin yine işkenceye maruz kalacağı, çocuklarının Çocuk Esirgeme Kurumu’na gönderileceği söylendi. Daha da ileriye giden polisler “eşine tecavüz ederiz” şeklinde Alp’i tehdit ettiler.
2. Tanık, Öğretmen ve idareci Erhan Doğan: ‘Eşine ve kızına tecavüz ederiz’ dediler, hayatımın en zor gecesiydi, intihar etmeyi düşündüm
Ankara’da bulunan Gülen grubuna ait okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yapan Erhan Doğan 15 Temmuz sonrasında uğradığı korkunç işkenceleri anlattı.
Darbeden 10 gün sonra idarecisi olduğu okula gelen sakallı ve iri yari sivil kişiler tarafından kendisinin ve arkadaşlarının okulda saatlerce tekme tokat dövüldüğünü aktaran Doğan, işkencecilerin kendisine ‘bizim dediklerimizi kabul etmezsen, ailen, sen, bütün hayatin kararır. Eğer dediklerimizi yaparsan seni burada bırakırız. Terörist olduğunu kabul et, bize 10 tane isim ver’ dediklerini söyledi.
Terör örgütü üyesi olduğunu reddeden ve isim vermeyen Doğan, gece TEM polisleri gelene kadar iki grup sivil tarafından yöneticisi olduğu okulda işkenceye maruz kaldı.
Gece Ankara TEM şubeye götürülen Doğan, burada da hakaretlere ve işkenceye maruz kaldı. ‘Dediklerimizi yapmazsan burada ölürsün, buraya girip ölen, çıkamayan insanlar var’ denilerek tehdit edildi. Sonrasında herkesin turuncu kıyafetler içerisinde olduğu bir spor salonuna götürülen öğretmen, gördükleriyle Guantanomo’yu anımsadığını ve psikolojik olarak çöktüğünü ifade etti: “İçeri girdiğimizde salonun tamamında tek tip turuncu kıyafetler giydirilmiş insanlar vardı, hepsi ters kelepçeliydi. Aklıma Guantanamo’daki mahkumlar geldi, o sırada psikolojik olarak çöktüm. Herhalde bizi çok tehlikeli şeyler bekliyor diye düşünmeye başladım. Duvarın dibine oturttuklarında şöyle bir baktım, duvar boyu insan boyundaki kısmın tamamı kan. Orada daha önce işkence yaptıklarının kanıtıydı” dedi.
Erhan Doğan, spor salonunda kaldıkları süre boyunca zaman zaman çağrılarak işkenceye tabi tutulduklarını ve küçük bir ekmek parçası, bir küçük kutu reçel ve yarım litre su dışında hiçbir şey verilmediğini söyledi.
İlk gün aksam 8 gibi isminin okunduğunu ve bir odaya götürüldüğünü anlatan Doğan,
“ ‘Terör örgütü üyesi olduğunu kabul et ve 10 tane isim ver seklinde dayatmada bulunuyorlardı’. Yani ben düşünüyorum 20 yıldır bu yapının içerisindeyim, herhangi bir terör faaliyeti içerisinde değerlendirebileceğimiz bir şiddet olayıyla karşılaşmadım, kendim de bulaşmadım. Durup dururken bu insanlara terörist demeyi onurum olarak ve vicdanım olarak kabul edemezdim ve etmedim” dedi. İstenenleri reddetmesi üzerine işkencenin yeniden başladığını ve gece saat 12’de gelip sabah saat 5’te kaybolan garip tipte ilk defa gördüğü insanlarla karşılaştığını ve bu kişilerin gözetiminde en ağır işkenceleri gördüğünü belirtti.
“Geceleri bizi götürdüklerinde bizi soyup, soğuk su döküp coplarla dövüyorlardı. İkinci gece Filistin askısı dedikleri bir işkence uyguladılar. 1,5-2 saat askıda tuttular, sonra bıraktıklarında ben bütün kemiklerimin kırıldığını düşündüm. Yürüyemiyordum, iki polis koluma girip spor salonuna götürdü. İki günde bir doktora götürüyorlar. İlk gittiğimizde doktor ‘bana bir şeyiniz var mı ?’ diye sordu. Ben de gayriihtiyari ‘görmüyor musunuz?’ dediğimde, genç bir doktordu basını öne eğdi. Yüzünü asla unutamam. Sonra polisler ‘doktor hanım bir dakika biz tekrar geleceğiz’ dediler, tekrar götürdüler. İşkence yaptılar. ‘Bu defa doktor bir şey sorduğunda sen değil biz cevap vereceğiz’ dediler. Tekrar gittiğimizde doktor bir defa daha sordu, polisler de ‘sapasağlam, bir şeyi yok’ deyip geri götürdüler.”
Tutuklanmadan bir gün önce yasadıklarını yutkunarak anlatan Erhan Doğan, yaşananları hala rüyasında gördüğünü, olaydan sonra da intiharı düşündüğünü ifade etti. Kan donduran olayı Doğan şöyle anlattı:
“Bana işkence yaptıkları yerde önümüzden üç tane bayanın geçtiğini gördüm, bayanları yan taraftaki bölmeye aldılar. Bayanların çığlıkları çok ürkütücüydü. ‘Ne olur bize tecavüz etmeyin’ diyorlardı. O haykırışlar hala kulağımdadır. Sonra beni tehdit ettiler, ‘istediklerimizi yapmazsan, biliyoruz senin eşin var, kızın var. Aynısı onların başına gelebilir’ dediler. O gece açıkçası hayatımın en zor gecesi oldu. Ertesi gün intihar etmeye kara verdim. Nasıl yapabilirim diye düşünüyordum. Arada tuvalete çıkarıyorlardı, acaba o arada bir şey yapabilir miyim diye düşünüyordum. Sonra izin istedim tuvalete gittim. Sonra inancım gereği intihar etmenin çok büyük bir vebal olduğunu biliyorum, vazgeçtim ve çok içten bir dua ettim. Bir gün sonra mahkemeye çıkarıldım. Mahkemeye çıkarıldığımıza sevindim, çok şükür buradan kurtuluyoruz dedim. İnşallah tutuklanırız cezaevine gideriz dedim. Mahkemede de yaşadığım işkenceleri anlatamadım, çünkü işkenceci polisler salondaydı.”
Cezaevi koşullarını da mahkemeye aktaran Erhan Doğan, Avrupa Konseyi denetimlerinin nasıl işlevsizleştirildiğinden bahsetti: “16 kişilik koğuşta 55 kişi kaldık. Cezaevi şartları çok ağırdı, bir tuvalet bir banyo vardı ekstra kısıtlamalar getirilmişti. İnsanlar tuvalete gitmek için yarım saat kuyrukta bekliyor. Sıcak su haftada 2,5 saat veriliyordu. Hijyenik şartlar çok ağırdı gardiyanlar tavrı çok inciticiydi. Sürekli hakaret eden ve isteklere cevap vermeyen insanlar. Sürekli motive ediliyorlar dışarıdan, bunlar terörist öldürülmesi gerekiyor diye. Sonra gelip bizi idare ediyorlardı. Bir gün, Bas Gardiyan koğuşa geldi ve ‘Avrupa Konseyi’nden kontrole gelecekler, bizim söylediklerimiz dışında bir şey söylerseniz, ailenizle görüşmelerinizi yasaklarız, hücre cezası veririz’ diyerek tehdit ettiler. 3 gün sonra koğuşa geldi kontrol ekibi, kimse sesini çıkaramadı.”
Son olarak, “dışarısı cezaevinden daha da kötüydü” diyen öğretmen, akrabalarının kendisini tanımalarına rağmen terörist muamelesi yaptıklarını, devlet tarafından ailesinin sağlık sigortasının bile iptal edildiğini söyledi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***