YORUM | M. NEDİM HAZAR
Darbenin sıcaklığını henüz yitirmediğimiz zamanlardı. Hani insan aldığı kurşun yarasını baştan hissetmez de bir süre sonra etkisini algılamaya başlar ya öyle bir şey.
Tam bu esnada bir makaleye denk gelmiştim. Sanki ülkenin başına gelecekleri biliyormuş gibi yazılmıştı makale.
NY Times’in deneyimli gazetecilerinden Rus kökenli Amerikalı Masha Gessen’ın kaleme aldığı “Otokrasi: hayatta kalma kuralları” başlıklı bir yazıydı bu.
Darbe girişiminin (“tiyatro ya da başarısızlığa kurgulanmış darbe” de diyebilirsiniz) üzerinden henüz 3 ay bile geçmemişti.
Zihnimde “Totaliter rejimlerde hayatta kalma rehberi” başlıklı bir çalışma geldi. Geçen süre zarfında epey yol aldım ve ortaya kitap hacminde bir çalışma çıktı açıkçası.
Ne zaman yayınlanır ya da yayınlanır mı bilemiyorum ama daha önce benzeri yaşanmış durumlara bakarak, ülke insanının davranış refleksleri üzerine bolca ironi içeren bir metin aldı başını gitti.
Aradan geçen uzun süreden sonra Netflix’te karşıma benzer bir belgesel çıktı.
Game Of The Thrones’daki enteresan karakteri (Tyrion Lannister) Peter Dinklage’in yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiği “Zorba Nasıl Olunur? – How to Become a Tyrant?” isimli bir belgeseldi bu ve eminim onlar da fikri Gessen’in mezkûr makalesinden yola çıkarak geliştirmişlerdi.
Bu belgesel üzerine detaylı bir analiz yazmak da isterim elbette.
Ancak bugün sizlere bahsi geçen makalede ve belgeselde de önemli bir başlık tutan, makalede “Kural”, belgeselde “Taktik” olarak geçen başlıklardan bahsetmek isterim.
Masha Gessen, o dönem altın çağını süren Trump’tan yola çıkarak yazmıştı makalesini. Ancak o kadar evrensel kurallar vardı ki, Türkiye’ye de “cuk” diye oturuyordu.
Gelin, otoriter rejimlerde hayatta kalmak için uymanız gereken kurallara kısaca göz atalım.
Kural: Otoriter liderin dediğine inan!
Açıklama: O, söylediği şeyi kast ediyor. Eğer kendini bir anda onun aslında abarttığını düşünürken bulursan, ya da bunu etrafından duyarsan, bunun bizim doğuştan gelen mantığa bürüme eğilimimizden kaynaklandığını bil.
Bu sıklıkla olan bir şey: insanlar kamusal alanda kabul edilebilir olanın dışında bir şeyle karşılaştığında onu reddedecek biçimde evrimleşmiş gibi görünüyor.
1930’larda The New York Times okuyucularına Hitler’in Yahudi karşıtlığının tamamen göstermelik olduğunu söylüyordu. Daha yakın zamanda, aynı gazete Moskova’da polisin göstericilere sert müdahalesi sonrasında Putin’in basın sözcüsü Dmitry Peskov’un iki ifadesi arasında çarpıcı bir seçim yaptı: “Protestocuların ciğerinin kaldırıma yapışması gerek” açıklaması yerine “Polis yumuşak bir biçimde müdahale etti, ben onların daha sert müdahale etmelerini isterdim” açıklamasını kullanmayı tercih ettiler.
Belki de gazeteciler duyduklarına inanamadı. Ama inanmalılar: hem Rusya’da hem de Amerika’da. Trump, Putin’e duyduğu hayranlığı açık etse de, ikisi çok farklı kişiler; bu durum Trump’ın sözlerini daha da fazla dikkate almamızı gerektiriyor. Trump’ın seçim kampanyası sonrası önünde eğileceği bir siyasi egemenler grubu yok, bu yüzden kampanyada söylediklerini bir tarafa bırakmak zorunda değil. Tam aksine şu anda siyasi egemenler onun suyuna gitmeye çalışıyor: onunla Beyaz Saray’da Perşembe günü buluşan Başkan’dan tutun, Trump’ın radikal tutumu karşısında uzun süredir taşıdıkları tereddütleri bir tarafa bırakan Cumhuriyetçi Parti liderlerine kadar.
Yorum: Zorba liderler, kazanmak için ihtiyaç duyduğu desteği ve çok arzuladığı yaltaklanmayı, tam da rezil tehditleri dolayısıyla elde ederler. Liderin mitinglerinde insanlar “Onları zindana at!” diye bağırır. Söz gelimi idamı geri isterler. Lider, aslında kendi zihninden geçeni kalabalıklara söyletmektedir. Bunun için er ya da geç yargıyı emrine alacak ve ağzından her çıkanı mer’i hukuk olarak inşa edecektir!
Kural: Kendini küçük normalleşme belirtilerine kaptırma.
Açıklama: Finans piyasasında yaşananları düşünelim; piyasa göstergeleri bir gecede çakıldıktan sonra Clinton ve Obama’nın konuşmaları sonrasında dengesini buldu. Siyasi dalgalanma ile karşılaştığında, piyasalar otorite figürlerinden gelen teskin edici açıklamalara inanmaya meyyaldir.
İnsanlar için de aynısı söylenebilir. Bildiğimiz dünyanın sonuna gelmediğimizle ilgili yalan yanlış yatıştırıcı sözlerle panik bertaraf edilebilir. 8 Kasım’da ya da tarihin herhangi bir döneminde dünyanın sonuna gelinmediği doğrudur. Ne var ki tarih aynı zamanda felaketlerle doludur; bunların çoğu da zaman içinde ortaya çıkar. Bu zaman zarfı nispi sakinlik dönemlerini de içerir. En sevdiğim düşünürlerden olan Yahudi tarihçi Simon Dubnow, 1939 Ekim’inde derin bir nefes almıştı: Berlin’den Letonya’ya taşınmıştı, arkadaşlarına iki tiranlığın arasında sıkışmış bu minik ülkenin egemenliğini koruyacağını ve kendisinin de güvende olacağını yazıyordu. Bundan kısa bir süre sonra Letonya; Sovyetler, daha sonra Almanlar, en nihayetinde yine Sovyetler tarafından işgal edildi, Dubnow Alman işgali sırasında öldürüldü. Dubnow yaşamının felaketler dönemine denk geldiğinin farkındaydı, yalnızca felaketlerin ortasında bir tutam normalliğe kavuştuğunu düşünmüştü.
Yorum: Tüm diktatörlerin esin kaynağı olan belki de ilk metin olma özelliği taşıyan Hükümdar kitabında Niccolò Machiavelli, sultana her zaman sert ve zalim gitmemesini salık verir. Ara sıra merhamet göstermesi ve toplumu normalleşmeye inandırması, iktidarının ömrünü uzatacaktır. Ülkede çok kısa süreli de olsa bazı normalleşme emareleri seni sakın rehavete götürmesin. Sözgelimi bile bile zulüm için hapse atılan masum birinin serbest kalması gibi.
Kural: Kurumlar seni kurtarmayacak.
Açıklama: Putin’in Rus medyasını ele geçirmesi bir yılını aldı, dört yıl içinde seçim sistemini darmadağın etti; yargı gözlerden uzakta iflas etti. Bir zamanlar Türkiye’yi AB’ye taşıyacak demokrat denilerek göklere çıkarılan bir kişinin Türkiye’de kurumları ele geçirmesi daha da kısa sürdü. (Evet Masha Gessen darbeden henüz ikibuçuk ay sonra aynen böyle yazdı) Polonya’da bir yıldan daha kısa bir sürede ülkenin on yılda elde ettiği anayasal demokrasi alanındaki kazanımları berhava oldu.
Yorum: Ülkede kısa süre içerisinde ulusal basın diye bir şey kalmayacaktır. Ya da çoktan bitmiştir bile. Ülke medyası muktedirin oyuncağına dönüşmüştür. İstediği gibi at koşturur. Dolayısıyla hukuk sistemine güvenemeyeceğin gibi, medyaya da bel bağlama.
Pek çok dürüst ve cesur sandığın gazetecinin ruhunu ne kadar da ucuza sattığını çok kısa süre içerisinde göreceksin. Şaşırma!
Kural: Öfkeli ol.
Açıklama: Eğer birinci kuralı takip edersen ve seçilen otoriter liderin dediklerine inanırsan, şaşırmayacaksın. Normalleştirme itkisine karşın kişi şaşırma kapasitesini yitirmemeli. Bu durumda insanlar seni mantıksız ve kuruntulu bulabilir ve biri bin yapmakla suçlayabilir. Ortamdaki en kuruntulu kişi olmak çok hoş bir durum olmayabilir. Kendini buna hazırla.
Yorum: Erdoğan’ın vaktiyle söylediği gibi, öfke bir hitabet sanatıysa, sen bir sanatçı olmaya çalışacaksın. Ancak iplerin ve kuralların başkasında olduğunun bilincinde olmalı ve öfkeni kontrol edebilmelisin. Seni düşman olarak gören bir muktedir var ve şartlar eşit değil. Senin mücadele zannettiğin şey onun için bir ölüm kalım savaşı! Bunu unutma.
Kural: Geleceği hatırla.
Açıklama: Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, özellikle Trump ve onun kişiliği üzerine kurulu olan Trumpizm. Geleceği düşünme konusundaki başarısızlık Demokratların bu seçimi kaybetmesine neden olmuş olabilir. Demokratlar Trump’ın hayali bir geçmişe dayalı pek bilindik beyaz-popülist vizyonuna karşı koyabilecek bir gelecek vizyonu sunamadı. Ayrıca Amerikan demokrasisinin reforme edilmeye ihtiyaç duyan garip ve modası geçmiş kurumlarını uzun zaman görmezden geldi: halk oylamasında aslında geride olmalarına rağmen iki seçimdir Cumhuriyetçilerin seçimden galip çıkmasına neden olan Seçmenler Kurulu (Electoral College) gibi. Normal olan bu değil; azimli, tavizsiz ve öfkeli bir biçimde yürütülecek direniş olmalı.
Yorum: Yazar aynen haklı çıktı. Şunu unutmamak lazım, en güçlü siyasi partinin ve hareketin ömrü, en cılız sivil hareketten hep kısa olmuştur. Geçmişte nice kudretli ve asla bitmez denilen dönemler ve hareketler bugün tarihin çöplüğünde yer almaktadır.
Şu anki totaliter rejim, hiç gitmeyecekmiş gibi davranabilir ama bir ömürleri olduğunu asla unutma, umudunu yitirme…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***