HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
Hukuku ayaklar altına alan AKP rejiminin, 17/25 Aralık ile Selam Tevhid terör örgütü soruşturmasını yürüten emniyet mensuplarına nefreti bitmiyor. Rejimin ‘düşman hukuku’ uyguladığı isimlerden biri de eski TEM Müdürü Ömer Köse. Önce kendisi, sonra oğlu ve kız kardeşi tutuklanan Köse’nin son olarak eşi Semra Köse cezaevine gönderildi. Bylock kullanıcısı olduğu ileri sürülen Semra Köse, 2015 yılında Hizmet Hareketi’ne yönelik yapılan hukuksuz operasyonları ‘itibarsızlaştırmakla’ suçlanıyor. İktidarın en küçük ortağı Doğu Perinçek’in tabiriyle ‘siyasetin köpeği’ haline gelen rejimin yargısına göre Cemaat’e yönelik operasyonları eleştirmek suç ve tutuklanma gerekçesi…
Peki genel olarak eski emniyet mensuplarını, özel olarak Ömer Köse’yi bu kadar önemli yapan nedir? İktidarın eski emniyet mensuplarına öfkesi neden dinmiyor? Söz konusu nefretin temel sebebi 17/25 Aralık büyük yolsuzluk soruşturmaları ile İran ajanlarının deşifre edildiği Selam Tevhid terör örgütü soruşturması. Söz konusu operasyonların herhangi birinde görev almış olmaları, emniyet mensuplarını ‘düşman’ olarak tanımlamaya yetiyor. Ömer Köse ise her iki soruşturmada da yer alan bir isim…
Ömer Köse 22 Temmuz 2014’te tutuklandı. 7 yılı aşkın bir süredir tutuklu. Bu sürenin 4 yıldan fazlasını tek kişilik hücrede geçirdi. Ömer Köse’den yaklaşık 3 yıl sonra hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisi olan oğlu Serdar Köse ve kız kardeşi Selda Özdemir de cezaevine gönderildi. ‘Terör örgütü üyeliği’nden 5’er yıl ceza aldılar.
Son olarak dün eşi Semra Köse tutuklanarak cezaevine gönderildi. Semra Köse’nin Bylock kullanıcısı olduğu ileri sürülüyor. Köse’nin, 2015 yılında örgüte yönelik gerçekleştirilen operasyonları itibarsızlaştırmak adına operasyonları eleştiren yazışmalar yaptığı ileri sürülüyor. AKP rejiminin yargısına göre iktidarın somut hiç bir delil olmaksızın gerçekleştirdiği operasyonları eleştirmek bile suç.
KAPANMAYAN YARA: 17/25 ARALIK
AKP’nin eski emniyet mepsuplarına kini bitmiyor. Bunun nedenini anlamak için özellikle Selam Tevhid ve 17 Aralık soruşturmalarına bakmak gerekiyor.
Anadolu Atayün, Yurt Atayün, Ömer Köse, Yakup Saygılı, Yasin Topçu, Mehmet Akif Üner ve daha onlarcası… Söz konusu emniyet mensupları 17 ve 25 Aralık soruşturmalarında görev alarak AKP’nin yolsuzluk ve rüşvet çarkını somut görüntüler, resmi belgeler ve mahkeme kararıyla yapılan dinlemelerle deşifre etti.
Mali Şube’nin çalışmalarıyla rüşvet adım adım takip edilmiş, ses kayıtları ve resmi belgeler video görüntüleriyle desteklenmişti. Bakanları ‘önüne yatıran’ İranlı Reza Zarrab’ın kuryesi bile bakanlara defalarca para taşıdığını itiraf etti. Devletin kasasına girmesi gereken milyonlarca lira, sahte evraklar düzenlenerek bakanların ve ‘1 numaranın’ cebine giriyordu.
Ancak suç üstü yakalanan iktidar önce operasyonu yürüten polisleri, ardından savcı ve hakimleri açığa aldı. Ardından da ‘darbe yapılıyor’ çığırtkanlığıyla hepsini tutuklattı. Daha önce ‘polisler koydu’ dedikleri rüşvet paraları daha sonra sahiplerine iade edildi!
ATAYÜN KARDEŞLER, YAKUP SAYGILI, ÖMER KÖSE …
Tamamen hukuki bir soruşturmayla AKP’nin rüşvet ve kara para çarkını deşifre eden polislerin neredeyse tamamı bugün cezaevinde. 7 yıl geride kaldı. Sadece polisler değil, bir kısmının eşleri de tutuklandı. Anadolu Atayün’ün, Yakup Saygılı’nın, eski Mali Şube Müdür Yardımcısı Kazım Aksoy’un, Emniyet Amiri Kürşat Durmuş’un, Emniyet Amiri Said Gök’ün, eski İstanbul İstihbarat Şube müdürlerinden Mesut Yılmaz’ın eşleri de tıpkı kendileri gibi tutuklandı. Onlar ise 4 yılı aşkın süredir cezaevinde.
SELAM TEVHİD’E DOKUNMAYACAKTINIZ!
Polislerin hedef alınmasının en önemli nedenlerinden biri de Selam Tevhid soruşturması. Söz konusu soruşturma iktidarı 17/25’ten daha çok kızdırdı. Zira 17/25 Aralık soruşturması, Selam Tevhid’de ortaya çıkarılan gerçeklerin yanında devede kulak kalıyordu!
Türk mahkemeleri tarafından ‘terör örgütü’ olarak kabul edilen ve bugüne kadar onlarca kanlı eyleme imza atan Selam Tevhid terör örgütüyle ilgili soruşturma operasyona dönüşmeden eski İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan tarafından jet hızıyla kapatılmıştı. Ardından söz konusu soruşturmayı yürüten 76 emniyet mensubu hakkında soruşturma başlatıldı. Sözde yargılama sonunda aralarında Ali Fuat Yılmazer, Ömer Köse, Oktay Bulduk, Yurt Atayün ve gazeteci Gültekin Avcı’nın da aralarında bulunduğu 20 kişiye ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet, 9 kişiye de müebbet hapis cezası verildi.
TERÖR SORUŞTURMASI, NASIL ‘DARBE’ SUÇLAMASINA NEDEN OLDU?
Nasıl oldu da Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli ‘terör örgütü ve casusluk’ soruşturmasını yürüten polisler ve konuya ilişkin köşe yazısı yazan gazeteciler ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ten müebbet hapis cezasına çarptırıldı? Bir terör örgütüne yönelik soruşturma, neden ‘hükümeti devirmeye teşebbüs’ olarak yorumlandı? Bu soruya hiç kimse net bir cevap veremiyor zira soruşturma hiç bir zaman operasyona dönüşmedi. Soruşturmanın kimlere uzandığı hiçbir zaman tespit edilemedi.
HİZBULLAH OPERASYONUNDA SELAM TEVHİD İZLERİ
Selam Tevhid soruşturması Hüseyin Avni Yazıcıoğlu’nun eşinin Bursa’da bir karakola giderek eşinin İran ajanı olduğunu söylemesi ile başlıyor. İhbar İstanbul’a bildiriliyor. Hüseyin Avni Yazıcıoğlu’nun Selam Tevhid Umut Davası dönemindeki Nurettin Şirin gibi isimlerle irtibatı tespit ediliyor. Dönemin Terör Şube Müdürü Yurt Atayün istihbarattan aldığı bilgileri savcıya iletiyor. Ve soruşturma başlıyor.
Selam Tevhid terör örgütünün Uğur Mumcu, Bahriye Üçok Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy cinayetlerinin faili olmakla suçlanıyor. O dönem bu suikastlerin hepsi gizli kalmıştı; 2000’deki ‘Umut operasyonuna’ kadar.
17 Ocak 2000 tarihinde Beykoz’da yapılan Hizbullah operasyonunu hatırlarsınız. Villaya polis baskın düzenlemiş ve çıkan çatışmada yasa dışı Hizbullah örgütünün lideri Hüseyin Velioğlu öldürülmüştü. İşte o villada 500 bin sayfalık arşiv ele geçiriliyor. O arşivlerde Tevhid Selam Kudüs Ordusu’na rastlanıyor. Örgütün hedefi Şii esaslara dayalı bir rejim kurmak. Bunun için toplumda kaos oluşturmak, kutuplaşma yaratmak, medyayı kullanmak, keşif yapmak, suikastler düzenlemekten çekinmeyeceği Yargıtay kararında bile belirtiliyor.
YAZICIOĞLU, ‘ÇOK GİZLİ’ BELGELERİ NASIL ELDE EDİYOR?
Hüseyin Avni Yazıcıoğlu hem askeri hem de siyasi kanatta yer alıyor. Kendisine bağlı takip ekipleri var. Teknik ve fiziki takiplerde söz konusu ekibin takip yaptığı tespit ediliyor. Ayrıca sohbet gruplarında örgüt propagandası yapıyor. Hüseyin Avcı Yazıcıoğlu’nun devletin önemli kademelerinde bağlantıları var. Gizli belgeleri de bu bağlantıları sayesinde elde ediyor.
Devrim Muhafızları Kudüs Gücü, İran’ın yurt dışındaki faaliyetlerini yöneten askeri kanat. Bu farklı ülkelerde farklı taşeron örgütler yönetiyor. Türkiye’deki örgüt Selam Tevhid örgütü. Naser Ghafari, Türkiye elçiliğinde bu tür faaliyetleri yürüten kişi.
HAKKI SELÇUK ŞANLI, TAYYİP AFFIYLA SALIVERİLDİ
Emniyet, soruşturma kapsamında Hüseyin Avni Yazıcıoğlu’nun irtibatlarını araştırmaya başlıyor. Bu kapsamda kanlı eylemlere katılan eski Selam’cılara bakılıyor. İki isim dikkat çekiyor. Bir tanesi Hakkı Selçuk Şanlı. KHK’lı İstihbaratçı Hikmet Kopar’dan dinleyelim: “Bir bankaya bomba koyma eylemi vardı. 12,5 yıl ceza aldı, 2004’de Erdoğan affıyla tahliye oldu. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok suikastlerini gerçekleştiren Ferhat Özmen’i de yetiştiren kişi. İran’a götüren, eğitim almasını sağlayan kişi. Takibe başladık. Hakkı Selçuk Şanlı’nın birebir telefonla irtibat kurduğu bir İran’lı tespit ediliyor. Seyed Ali Abkar Mir Vekili. İran’dan geliyor. Hakkı Selçuk Şanlı alıyor ve her türlü işlemde yardımcı oluyor.”
AKP’Lİ VEKİL DE SORUŞTURMAYA TAKILIYOR
“Oradan üçüncü bir isim çıkıyor; Faruk Koca. Eski AKP milletvekili. Tayyip Erdoğan’ın böcek tespit edilen Keçiörendeki evinin sahibi. Bu ekibin tek bir amacı var. Hakan Fidan’la irtibat kurmaya çalışıyorlar. Hakan Fidan’la direkt irtibat kurmuyorlar. Faruk Koca, Fidan’dan aldığı bilgileri Mirvekili’ye ve Hakkı Selçuk Şanlı’ya aktarıyor. Mir Vekili diplomatik pasaport sahibi. VİP’ten giriş yapıyor ancak hiç bir İran’lı bir devlet görevlisi onu karşılamıyor. Hakkı Selçuk Şahin eski arabasıyla onu alıyor. Mirvekili İran’dan getirdiği parayı Şanlı’ya veriyor. Şanlı da o paraları Selam Tevhid davasında ceza almış olan insanların ailelerine aktarıyor.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***