Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı vermesini eleştirdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülüp cezaevine gönderilmesiyle ilgili verdiği hak ihlali kararını sert bir dille eleştirdi. “Terör propagandası nasıl oluyor da hak ihlali olarak değerlendiriliyor? Günü geldiğinde dağdaki eşkıya için de hak ihlali kararı verilecek midir! AYM bu tip davalara terör örgütlerinin hücre evinden ya da mağara deliklerinden mi bakıyor?” diyen Bahçeli, sözlerinin devamında, “Hiç kimse bugünkü sıfatlarına güvenip de yanlışa ortak olmamalıdır. Volkan olsalar bile sonları elbette bir avuç küldür” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Bahçeli, TBMM’ye gelen dokunulmazlıkların kaldırılması fezlekeleriyle alakalı olarak “Gazi Meclis, kanun kaçaklarının meskeni olamaz” dedi. “Kılıçdaroğlu’nun çiğ süt içmediyse karın ağrısı çekmesini gerektirecek bir hali de olamayacaktır. Daha mühimi sabırlı ve sakin olmasında hukuka saygı duymasında yarar vardır” diyen MHP lideri Bahçeli, ana muhalefete liderine, “Dolandırıcı Tosuncuk nasıl bedel ödeyecekse Kılıçdaroğlu da ödesin. Dokunulmazlığın kaldırılmasında karar sürecini kendisi başlatmalıdır. Söz veriyorum, ilk kez CHP’ye destek vereceğiz” diyerek seslendi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i de hedef alan MHP liderinin, konuşması sırasında kullandığı “Kürt’ten terörist olmaz, teröriste Kürt denilemez, diyen varsa bu milletin evladı olamaz. Kürt kökenli kardeşlerimin terör örgütleriyle hiçbir bağı ve bağlantısı yoktur. Var diyen çıkarsa biliniz ki vatan hainidir” şeklindeki ifadeleri, milletvekilleri tarafından ayakta alkışlandı.
Bahçeli konuşmasının devamında da hakkında çeşitli iddialarla gündemde olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya destek verdi.
Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Yanlışı ve yalanı savunacak kadar cahil olanlardan, doğruyu ve doğruluğu göremeyecek kadar kör olanlardan, iyiliği ve iyi niyeti inkar edecek kadar nankör olanlardan Rabbim cümlemizi korusun ve böylelerini milletimizden her daim uzak tutsun. İstanbul Sözleşmesi’nin çarpıtılması, İstanbul Kanalı’nı hedef alan bayağı saldırılar ve Katarlı öğrencilerin sınavsız tıp fakültesi okuyacakları ile ilgili yalan dozu yüksek kara kampanyalar Türkiye’yi zor duruma sokmaya yönelik taktik adımlardır.
Kılıçdaroğlu Tank-Palet Fabrikası’nı sattılar yalanını söylüyor, yardımcısı Öztrak daha geçen hafta basının karşısına çıkıp “ne satması, biz satmaktan hiç bahsetmedik” diyebiliyor. Hadi kuldan utanmıyorsunuz, Allah’tan da mı korkmuyorsunuz? Bunlar gerçekten de yalancının daniskasıdır. Güvenirlikleri sıfıra inmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin hal-i pür melali kelimesi kelimesine işte budur.
“Kılıçdaroğlu’nun çiğ süt içmediyse karın ağrısı çekmesini gerektirecek bir hali de olamayacaktır”
Kılıçdaroğlu, paylaştığı bir videoda “beni hapse atmak istiyorlar” diye yakınıyor. Oysaki hakkında düzenlenip TBMM’ye gönderilen fezlekelerin detaylarından bahsetmiyor, buna hiç cesaret edemiyor. Kılıçdaroğlu’nun, çiğ süt içmediyse karın ağrısı çekmesini gerektirecek bir hali de olmayacaktır. Daha mühimi sabırlı ve sakin olmasında, hukuka saygı duymasında yarar vardır.
Bir yanda adalet ve hukuka vurgu yapan, diğer yanda konusu suç teşkil eden fiillerinden dolayı hakkında düzenlenen fezlekeleri sulandırmaya çalışan Kılıçdaroğlu tam bir açmazda, tam bir çıkmazdadır. Hukukun karşısında imtiyazlı bir zümre, ayrıcalıklı bir tabaka, dokunulmaz ve ulaşılmaz bir kesim düşünülemeyecektir. Adaletin terazisi yeri geldi mi herkesi tartmalıdır. Eğer hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, eğer hukukun evrensel ilkelerine bağlıysak ahlaki tutarlılıktan ödün veremeyiz. Kılıçdaroğlu mağduriyet pozlarını bıraksın da hangi sözlerinin, hangi eylemlerinin kanunlarla çeliştiğini düşünsün. Türk mahkemelerinin önünde herkes eşittir. Görevi ve taşıdığı unvanı ne olursa olsun hiç kimse hukuktan üstün değildir.
“Fezlekelerin bir an evvel görüşülerek Genel Kurul’a getirilmeli”
Geçen hafta 21 milletvekilini kapsamına alan fezlekeler TBMM’ye intikal etmiştir. Gazi Meclis; suçun barınağı, suçluların sığınağı, kanun kaçaklarının meskeni ve mekânı olamaz. Aksine hizmet edenler Meclisi’mizin demokratik ve tarihi ruhuna kast eden aymazlardır. TBMM Karma Komisyon’da bekletilen fezlekelerin bir an evvel görüşülerek Genel Kurul’a getirilmesi, bölücü, yıkıcı, devletin ülkesi ve milletiyle ters düşen söylem ve eylemlerinden dolayı şüpheli olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının derhal kaldırılması hukuk ve siyaset ahlakının vazgeçilmez şartıdır.
Kılıçdaroğlu’na fezleke çağrısı: Söz veriyorum ilk kez CHP’ye destek vereceğiz
Oyalanmaya vaktimiz yoktur. Zamana oynamaya, ağırdan almaya hakkımız da yoktur. Fezlekelerin görüşülüp karara bağlanmasını savsaklamak bizim nezdimizde sorunlu ve şaibeli bir tutum olarak değerlendirilecektir. Hukuk diyorsak gereğini yapmakla mükellefiz. Kılıçdaroğlu bir ara yollara düşüp adalet arıyordu. Akılsız başının ceremesini ayakları çekiyordu. İşte fırsat, işte ortam, saklayacağı, gizleyeceği, utanacağı ilişkiler ağı bulunmuyorsa çıksın mahkeme karşısına, versin üzerine atılı suçlamaların hesabını. Dolandırıcı tosuncuk nasıl bedel ödeyecekse Kılıçdaroğlu da ödesin. Kılıçdaroğlu kendine güveniyorsa dokunulmazlığının kaldırılmasına bizzat kendisi önayak olmalı, karar sürecini bizatihi kendisi başlatmalıdır. Söz veriyorum, ilk kez CHP’ye destek vereceğiz, onlara tamam diyeceğiz.
“HDP’li milletvekillerine ait tezkere sayısı bini geçmiştir”
27’inci Yasam Döneminde Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon’a ulaşan Yasama Dokunulmazlığı Tezkerelerinin sayısı şu anda 1429, dosya sayısı da 1354’tür. HDP’li milletvekillerine ait tezkere sayısı bini geçmiştir. Yani hukukun peşine düştüğü milletvekili sayısı çizmeyi çoktan aşmıştır. Türkiye’de üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü hâkimdir. İşlenmiş suçlar hiç kimsenin yanına bırakılmamalıdır. Türk siyaseti ahlaki ve hukuki bir arınma dönemi yaşamalı, safralarından kurtulmalıdır. Bu ihtiyaç herkes ve hepimiz için geçerlidir.
“TBMM Başkanı’nı göreve davet ediyorum”
Teröre yardım ve yataklık yaptıkları belgeli ve tespitli bulunan, ellerine şehitlerimizin kanı bulaşan, PKK’nın tasması boğazlarına geçen HDP’li vekillerin uzun süredir gündemde olan fezlekelerinin görüşülmesi niye gecikmektedir?Daha ne olacaktır da suçluların mahkeme karşısına çıkarılması sağlanacaktır? Bu kapsamda TBMM Başkanı’nı göreve davet ediyorum. Karma Komisyonu üstlendiği tarihi sorumluluğu ifa etmeye çağırıyorum. Fakat şu hususu da önemle hatırlatmak istiyorum ki; Dokunulmazlıkları kaldırılan, milletvekilliği düşürülen vekillerin ön kapıdan gönderilmelerinden bir müddet sonra hak ihlali kılıfıyla arka kapıdan tekrar TBMM’ne kabul edilmeleri millet iradesini yok sayan bir tasarruftur.
Gergerlioğlu tepkisi: AYM bu tip davalara terör örgütlerinin hücre evinden ya da mağara deliklerinden mi bakıyor?
Anayasa Mahkemesi HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun bireysel başvurusunda hak ihlaline hükmederek tahliyesini istemiştir. PKK/KCK propagandası yaptığından dolayı 96 gündür Sincan Cezaevi’nde bulunan söz konusu karanlık şahsın, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine Anayasa Mahkemesi karar vermiştir. Yani CHP’li Berberoğlu gibi Gergerlioğlu’nun da milletvekilliğine dönüş yolu açılmıştır. Terör propagandası nasıl oluyor da hak ihlali olarak değerlendiriliyor? Bununla birlikte günü geldiğinde dağdaki eşkıya için de hak ihlali kararı verilecek midir? Anayasa Mahkemesi bu tip davalara terör örgütlerinin hücre evinden ya da mağara deliklerinden mi bakıyor? Gergerlioğlu gibileri milletin hakkını hukukunu çiğnerken bir şey yok da, bu çiğneyen ayaklara hesap sorulduğunda mı maraza çıkıyor? Anayasa Mahkemesi bölücüler lehine hak ihlaline hükmederken, devletimizin, milletimizin, şehitlerimizin, milli şerefimizin tartışılmaz hak ve tarihi çıkarlarını gasp ettiğinin farkına ve bilincine ne zaman varmayı planlıyor?
“Hiç kimse bugünkü sıfatlarına güvenip de yanlışa ortak olmamalıdır”
Ne hakkı, neyin ihlali, ne zamandır hainin hakkı oluyormuş? Şayet oluyorsa kahramanların hakkını ne yapacağız? Türk milletinin hakkını nereye koyacağız? Hiç kimse bugünkü sıfatlarına güvenip de yanlışa ortak olmamalıdır. Volkan olsalar bile, sonları elbette bir avuç küldür.
Meral Akşener’e sert sözler
Karma Komisyon’da dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili görüşme mümkün olursa Milliyetçi Hareket Partisi’nin komisyon üyesi olan değerli milletvekilleri oylamada evet diyecektir. Müteakiben aynı minvalde Genel Kurul’da dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili tezkereye Milliyetçi Hareket Partisi tam kadro olur verecektir. Tavrımız ve tarafımız bellidir. Zulme ortak olamayız, yanlışa göz yumamayız. PKK’nın siyaset koruluğu olanlara sessiz kalamayız. Kimin hakkında ne iddia varsa çıksın mahkeme önüne. Hukuk kararını versin, sonucu ne olursa olsun biz de saygı duyalım. Fakat hiç kimse bize bölücülerin hak ihlaline maruz kaldığını ileri sürmesin, bunu kabullendirmeye, bunu dikte etmeye çalışmasın. İP’in Başkanı anlaşılan yine bilye dağıtmış, yine mayası ve meşrebine uygun bir değerlendirme yapmış. Nifakla perçinlenmiş gezmelerinden vakit buldukça aklının dibini döken İP Başkanı, bizim ve AK Parti’nin HDP’yi şeytanlaştırdığını ifade etmiş.
“Bu bayan, HDP’nin zaten şeytan olduğunu bilmiyor mu?”
Bu bayan, HDP’nin zaten şeytan olduğunu bilmiyor mu? Şeytana şeytan demek günah değil sevaptır, helaldir, hukuktur, hakikatin yanında durmak, iman alametidir. Şeytana öyle ya da böyle, açık ya da gizli destek çıkmak, kol kanat germek, masumiyet kisvesine büründürmeye çalışmak bir defa ayan beyan günahkârlıktır. İP’in, HDP’nin dibinde ne işi vardır? CHP’nin küçük beslemesi haline dönüşen bu parti yönetiminin, HDP’ye sevimli görünme çabası siyasi münafıklık, siyasi madrabazlıktır. İP Başkanı’nın öylesine bozuk ve buhranlı bir dili söz konusudur ki, ya ne dediğini kulağı duymuyor, ya da duyduğunu aklı almıyor.
“İP Başkanı, bu iddiasını ispat etmek zorundadır”
Geçen hafta katıldığı bir televizyon programında, 31 Mart seçimlerine giderken Sayın Cumhurbaşkanı’nın “toptan Kürtlere terörist” dediğini iddia eden bu devşirme siyasetçi, halkı kin ve nefrete alenen kışkırtarak büyük bir suç işlemiştir. Bu küstah ve hayasız üslup Türkiye düşmanlarını sevindirmiş, havalara uçurmuştur. Aynı üslup PKK’nın ve FETÖ’nün de üslubudur. İP Başkanı, bu iddiasını ispat etmek zorundadır. Kürt kökenli kardeşlerimize hiçbir devlet veya hükümet yetkilisinin en küçük incitici, en ufak kırıcı bir ithamı olmamış, olması akıllara dahi gelmemiştir. Geçmişte MHP’yi iftiralarla yaralamaya ve tarihi hüviyetine kara çalmaya azmeden bu müfteriye teröristin kim olduğunu bizzat Kürt kökenli kardeşlerim Allah’ın izniyle öğretecektir. Kandil ve Pensilvanya arasında ipten köprü kuranlar bunun bedelini ağır ödeyeceklerdir.
“Kürt’ten terörist olmaz, teröriste Kürt denemez”
Kürt’ten terörist olmaz, teröriste Kürt denemez. Diyen varsa bu milletin evladı olamaz. Zira terörün inancı, yöresi, etnik kökeni, mezhebi, ahlaki bahanesi olmaz, olmayacaktır. Terörist PKK’dır, KCK’dır, PYD’dir, YPG’dir, FETÖ’dür, DEHAŞ’tır, DHKP-C’dir. Kürt kökenli kardeşlerimin terör örgütleriyle hiçbir bağ ve bağlantısı yoktur, var diyen çıkarsa biliniz ki vatan hainidir. Terör bir insanlık suçudur.
“İP’in Başkanı Kürt kökenli kardeşlerimden kesinlikle özür dilemek mecburiyetindedir”
İP’in Başkanı Kürt kökenli kardeşlerimden kesinlikle özür dilemek mecburiyetindedir. Aksi halde bozguncu, fitneci, millet düşmanı olarak ilanihaye anılacak, alnına çalınan kara leke ömrü boyunca çıkmayacaktır. Kürtlerle terörü özdeş görmek korkunç bir bühtan, affı imkânsız bir cinayettir. Akıl yönünden de ahlak yönünden de iflas edenler tek kelimeyle püsküllü beladır. Bu millet öyle bir asalete haizdir ki, gölgesinde oturduğu yaprağın bile incinmesine tahammül etmemiştir. Siyasi, ahlaki ve vicdani hiçbir ölçü tanımayan, İlkesi, iradesi ve heyecanı olmayan, Yalan, riya ve istismardan başka sermayesi kalmayan, Kimliğini kaybetmiş, inancını kaybetmiş, değerlerini kaybetmiş bir siyasetçinin ve siyasi partinin milli hassasiyetleri bırakınız anlatmasını, anlaması dahi mümkün değildir.
“Kürt kökenli kardeşlerimizin HDP’yle bağı kalmamıştır”
Kürt kökenli kardeşlerimizin HDP’yle bağı kalmamıştır. PKK’yı meşru ve müspet görmeleri ham bir hayaldir. Kürt kökenli kardeşlerimizi istismar etmek isteyenler alçağın en önde gidenleridir.
“Zilleti yalnızca siyasette aramak yeterli değildir, bunlar bazen, kalemi kiralanmış sözde yazarlardır”
Zilleti yalnızca siyasette aramak yeterli değildir. Bunlar bazen, kalemi kiralanmış sözde yazarlardır. Bazen, üniversite zeminini kullanmaya çalışan fırsatçı mihraklardır. Bazen, siparişle sonuç çıkartan araştırma şirketleridir. Bazen, güdümlü rapor üreten sözde düşünce kuruluşlarıdır. Bazen, ecdadımıza hakaret eden kadrolu sahte aydınlardır. Bazen, sözde sivil toplum işbirlikçileridir. Ekranlarda, manşetlerde, sütunlarda, kürsülerde boy gösteren bu şer cephesinin ortak paydasını; Millî ve üniter yapımızdan duydukları rahatsızlık, Türk tarihini karalamak için kolladıkları fırsatlar, Terörle elde edilememiş sonuçların siyasetle sağlanması, Milli kimliği parçalamak için yürütülen kampanyalar oluşturmaktadır.
Bu milletin adı, parçalamaya çalışan zillet ittifakına inat “Türk milleti”dir. Milli varlığımız etnik kalıntı değildir. Aşiret bozuntusu değildir. Muhteşem bir beşeri hazinenin adıdır, ahlakıdır, şanıdır. Kimliksizlere bir kez daha duyuruyorum ki adı: Türk milletidir. Bin yılda doğmuş, Bin yılda yetişmiş, Bin yılda oluşmuş ve olgunlaşmıştır. Büyük bir aile olan Türk milleti; Aynı gövdenin dalları, aynı dalın yapraklarıdır. Aynı denize dökülen nehirler, dereler, çaylardır. Ayırmak ne mümkün, etle tırnak gibi kaynaşmıştır.
“Sayın Süleyman Soylu’ya yapılan itibar suikastlarını asla ama asla kabul etmiyoruz”
Mehmetçiğe sahip çıktığımız gibi, hükümetimize, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli komuta heyetine, Türk polisine, Türk jandarmasına, korucularımıza da sonuna kadar sahip çıkma kararlılığımız vardır. Alayının bir adım arkasındayız, dönersek de namerdiz. Bilhassa terörle mücadele alanında ismini altın harflerle yazdıracak İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’ya yapılan itibar suikastlarını, siyasi linç girişimlerini, zulme varan isnatları kaygıyla izlediğimizi, asla ama asla kabul etmediğimizi tarihe not olarak düşmek istiyorum.
“Kim demiş Sayın Soylu yalnız diye? Kim demiş Sayın Soylu kimsesiz diye?”
Kim demiş Sayın Soylu yalnız diye? Kim demiş Sayın Soylu kimsesiz diye? Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı görevini vatan ve millet sevgisiyle yerine getiren, gece demeden gündüz demeden bölücü terörle mücadele eden mert ve milletperver bir devlet adamıdır. Hakkında ne söylenirse söylensin, bizim bölücülerle iş tutan, terör örgütlerine hayranlık besleyen odakların hayasız tezviratlarına aldırış etmemiz mümkün değildir.
Zelil emel failleri terörle mücadeleyi sekteye uğratma arayışındadır. Zillete batanlar, sütre gerisine saklanıp iftira oku atanlar Sayın Soylu’yu yıpratma gayesiyle PKK/PYD/YPG’yi selamlarken şirinlik taslama hevesindedir. Geçin bunları geçin, terörle mücadeleyi dağda taşta, sınır içinde sınır ötesinde cesaretle yürüten bir hükümeti, bir bakanı, topyekûn tüm güvenlik güçlerimizi ama, ancak, fakat demeden önşartsız destekledik, bundan sonra da destekleyeceğiz. Bizim bu türden tahrik ve tacizlere karnımız toktur, tahammülümüz yoktur, mücadele kararlılığımız ise ziyadesiyle çoktur. Biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Biz Cumhur İttifakı’yız. Ya birlikten beraberlikten yana olacağız, ya da gerilim ve kavga dolu bir geleceğe sürükleneceğiz. Ya kardeşliğin devamını isteyeceğiz, ya da ağır bir yıkımı göze alacağız. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı kararını çoktan vermiştir. Biz Türk milletinden tarafız. Biz milli kimlikten yanayız. Biz bin yıllık kardeşliğin safındayız.