YORUM | MAHMUT AKPINAR
Camiler Müslümanların dini, sosyal hayatının merkezinde yer alan önemli yapılardır. Camiler, mescitler ibadethane olmamış, aynı zamanda binlerce yıl okul misyonu görmüş, sosyal faaliyetlere mekan olmuştur. Ticari hayat bile camilerin çevresinde kurulmuştur. Ama aynı zamanda camiler istismar aracı yapılmıştır. Tarihin her döneminde cami yaptırarak kirli işlerini, ilişkilerini örtmek isteyenler vardır. Bunun son örneklerini 17/25 soruşturmalarında adı geçen zevatın camili savunmalarında gördük. Cami bizatihi kutsal değildir. İslam’a göre yeryüzü Mescittir, her yerde namaz kılınabilir. Hz. Peygamber samimiyetsiz ve farklı amaçlarla yapılan bir camiyi Zararlı Mescit (Mescid-i Dırar) ilan etmiş ve yıkılması için talimat vermiştir.
AKP iktidarı başlarda dengeleri dikkate alarak dini sembolleri göze sokacak şekilde kullanmamaya çalıştı. Ama güçlendikçe ve kirlendikçe kentlerin en çarpıcı yerlerine devasa camiler yapmaya ve bunları şaşalı merasimlerle açmaya başladı. AKP kadar dini, camileri siyasete malzeme yapan nadirdir. Kabe dahil ibadethaneleri siyasi arenaya dönüştürdüler. Özerk olması gereken Diyanet kurumu her dönem siyasi baskıya açıktı ama camiler hiç bu kadar propaganda merkezi olmamış, din görevlileri böylesine militanlaşmamıştı.
İslam tarihinin en muhteşem, en büyük eserlerinden birisi olan Şam’daki Emeviye Camii Emevilerin Kerbela’da işledikleri zulümden ve Medine’de Müslümanları katledip tecavüz ettikleri meşhur Harre Vakasından sonra inşa edilmiştir. Hz Peygamber’in müjdelediği İstanbul’un fethi için sefere çıkmanın amaçlarından birisi de Emevi katliamlarını örtmek ve kendilerine yönelen eleştirileri susturmaktır.
AKP iktidarı hassasiyete rağmen Taksime cami inşa etti ve geçtiğimiz Cuma günü tam da Gezi protestolarının yıldönümünde açılış yaptı. Çamlıca’ya diktikleri cami Müslümanların ibadet ihtiyacını karşılamaya yönelik değildi. Görünür alanlara yapılan devasa ve şaşalı camiler AKP için politik araçtı. Özelde AKP’nin, genelde dindarların dinin ruhu olan, ahlak, erdem, dürüstlük, adalet, merhamet gibi konuları geri plana itip, yapıları, ritüelleri öne çıkarması eleştiri sebebi. İktidarın yeşil alanları yok ederek, ihtiyaç gözetmeden ve göze sokarcasına Taksim’e cami yapmasına doğal olarak tepkiler geldi.
Bizim laikçiler ise ihtiyaç gözetmeksizin camiye kafadan itiraz eder. “Toplumun camiye değil, okula ihtiyacı var!” diyerek okulu-eğitimi din düşmanlığına perde yaparlar. Sürekli camilerin çokluğundan, okulların azlığından, imamların çokluğundan öğretmenlerin yetersizliğinden bahsederler.
Dini istismar eden, dini-milli sembolleri siyasete malzeme yapan Erdoğan’a tepkilerini anlıyoruz. Gereksiz ve politik amaçlı cami inşaatına karşı çıkmalarına eyvallah. Ama biz laikçilerin cami açmak yerine ülkenin her köşesine ve dünyanın her yerine binlerce modern, kaliteli okul açan dindarları takdir ettiklerini hiç görmedik. Hatta onları cami yapan, camiye giden dindardan çok daha tehlikeli gördüler. Güçlü oldukları dönemlerde eğitime önem veren Müslümanları cami yapanlardan daha ağır hedef aldılar, fişlediler, dışladılar. Namaz kılan çobanı, hademeyi, ameleyi kerhen hazmetseler de, dindar ve eğitimli insanı asla kabullenemediler.
Erdoğan eliyle ülkede bilimsel başarısını ispat etmiş 1,200 okul kapatıldığında, 16 üniversiteye kilit vurulduğunda, binlerce dershane yok edildiğinde biz bu laikçilerden en küçük itiraz duymadık. “Okullar niye kapatılıyor? Üniversitelere neden dokunuyorsunuz? Güneydoğu’da ücretsiz eğitim veren okuma salonlarıyla derdiniz ne?” diye tek kelam etmediler. KHK ile on binlerce öğretmen öğrencilerinden koparılıp işsiz bırakıldığında eğitimde oluşan yıkımı kesinlikle görmedi, öğretmenlerin hakkını dile getirmediler. Aksine her cami gündeme geldiğinde “okul” “eğitim”, “öğretmen” diyen bu kesimler okullara, öğretmenlere karşı Erdoğan’dan öte nefret dili kullandılar. Bu okulların ateşe verilmesine, vandalca yıkılmasına, imam hatibe dönüştürülmesine itiraz ettiklerini görmedik. Dünyanın farklı coğrafyalarında ülkenin gururu olan, Türkiye’yi temsil eden okulların rüşvetle kapatılması, Maarif Vakfına devredilmesi onları rahatsız etmedi. Aksine ikiyüzlü ve ilkesiz tavırları Erdoğan’ın din istismarına, dindarları uyutmasına gerekçe oluşturdu. Dindarların, cemaatlerin bu kadar kirliliğe, adaletsizliğe, yıkıma rağmen Erdoğan’dan kopmamasında Cumhuriyet boyunca süren katı laikçi yaklaşımın etkisi küçümsenemez.
Taksim Camisi sonrası yine okuldan, eğitimden bahsedenleri görünce bunlar aklıma geldi. Acaba birileri camiyi, dini siyasetine malzeme yaparken, başka birileri de din düşmanlığına okulları ve eğitimi perde mi yapıyor?
Kaynak: Tr724