DİSK’in yaptığı araştırmaya göre, 23 milyon olan yoksul sayısına bir yılda 700 bin kişi daha eklendi. En zengin yüzde 10’luk grup ile en yoksul yüzde 10’luk grup arasındaki fark 15 kata yaklaştı.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Türkiye’deki hane halkı ve kadın-erkek arasındaki gelir adaletsizliğine dikkat çeken bir araştırma yaptı.
Buna göre bir ülkedeki gelir dağılımı konusunda önemli bir gösterge olan Gini katsayısı 2010 yılından beri en yüksek düzeye çıktı. Veriler, Eurostat tarafından yayımlanan Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye en yüksek Gini katsayısına sahip ülke oldu. Yoksulluk oranının yüzde 29’a ulaştığı kaydedilirken, yoksul sayısı ise 700 bin kişi artış kaydetti.
Türkiye AB ülkelerine göre gelir eşitsizliğinin en fazla olduğu ülke
Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından yayımlanan verilere göre AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye en yüksek Gini katsayısına sahip ülke. AB-27 üye ülke ortalamasında Gini katsayısı 0,302 düzeyinde.
Slovakya (0,228), Slovenya (0,239) ve Çekya (0,240) AB ülkeleri içerisinde gelir dağılımının en iyi olduğu üç ülke. Gelir eşitsizliğinin en fazla olduğu üç ülke ise Türkiye (0,410), Bulgaristan (0,408) ve Litvanya (0,354). Gelir dağılımı eşitsizliği konusunda Türkiye’den sonra en yüksek düzey Bulgaristan’da.
İşveren gelirleri tüm gelirlerden daha hızlı artıyor
Türkiye’de hanehalkı fertlerinin esas işteki durumlarına göre gelirlerine bakıldığında işveren gelirlerinin çok daha hızlı arttığı görülüyor. 2010 ve 2019 arası dönemde hanehalkı fertlerinin esas işlerinden elde ettiği gelir 14.159 TL’den 43.118 TL’ye yükseldi. Böylece ortalama hanehalkı fert geliri yüzde 304,5 oranında arttı. 2019 yılında ortalama hanehalkı harcanabilir fert geliri 3.593 TL olarak saptandı.
Ücretli çalışanların ortalama hanehalkı fert geliri 2010 ve 2019 yılı arasında yüzde 281,8 oranında artarak 14.904 TL’den 42.006 TL’ye (aylık 3.500 TL) yükseldi. Yevmiyelilerin ortalama fert geliri aynı dönemde 5.420 TL’den 17.577 TL’ye ve kendi hesabına çalışanlarınki 10.980 TL’den 33.207 TL’ye yükseldi. Böylece 2010 ve 2019 arasında ortalama hanehalkı fert geliri yevmiyelilerde yüzde 324,3 ve kendi hesabına çalışanlarda yüzde 302,4 oranında artış gösterdi. İşverenlerin ortalama hanehalkı fert geliri ise 2010 ve 2019 yılları arasında yüzde 375 artışla 33.465 TL’den 125.698 TL’ye yükseldi.
Yoksul sayısı 700 bin kişi artarak 24 milyona yaklaştı
DİSK-AR’ın raporuna göre, eşdeğer hanehalkı medyan fert gelirinin yüzde 70’i esas alındığında yoksul sayısının 23 milyon 704 bin ve yoksulluk oranının yüzde 29 olduğu görülüyor. Böylece 2018’de 23 milyon 24 bin olan yoksul sayısı bir yılda yaklaşık 700 bin kişi artmış oldu. Aynı şekilde de yoksulluk oranı bir yılda yüzde 28,5’ten yüzde 29’a yükselmiş oldu.
Gelir dağılımında cinsiyet uçurumu
Ortalama hanehalkı fert gelirlerine cinsiyete göre bakıldığında kadınlar ve erkeklerin arasında ciddi farklar olduğu görülüyor. 2010 yılında kadınların ortalama hanehalkı fert geliri ortalama fert gelirinden yüzde 19,8 daha azdı, erkeklerinki ise yüzde 31,2 daha fazlaydı. 2019 yılına gelindiğinde erkeklerin ortalama fert geliri toplam ortalama gelirin yüzde 27,4’ü üzerindeyken kadınlarınki halen ortalamanın yüzde 16,9 altındadır 2010 yılında erkeklerin ortalama hanehalkı fert geliri kadınlarınkinden yüzde 31,2 oranında fazlaydı. Erkekler ve kadınların ortalama fert gelirleri 2016 yılına kadar yaklaşma eğilimi gösterse de bundan sonra hızla artarak yüzde 31,4’e yükseldi ve 2019 yılında da yüzde 27,4 olarak gerçekleşti.
Göstergelerin kötüleşmesinin nedeni pandemi değil, ekonomik kriz
Raporda, gelir bölüşümü ve yoksulluk göstergelerinde 2019 yılında yaşanan ve TÜİK verilerine yansıyan kötüleşme 2018 Ağustos ayında başlayan ve 2019’da da etkileri devam eden ekonomik krizin sonuçları olarak okunabileceği vurgulandı.
“Bu verilerin 2020 yılını, dolayısıyla pandemi nedeniyle yaşanan geçim sıkıntılarını yansıtmadığının altını tekrar çizmek gerekir” denilen raporda, 2020 yılı gelir bölüşümü ve yoksulluk göstergelerinin daha da olumsuz olmasının sürpriz olmayacağı vurgulandı.
Öte yandan beyana dayalı olarak saptanan gelirlerde işverenlerin vergi kaygısı nedeniyle gelir beyan etmede daha isteksiz oldukları, buna karşın tevkifat yoluyla vergilendirilen işçilerin gelir beyanlarının ise daha gerçeğe yakın olduğunun dikkate alınması gerektiğinin altı çizilen raporda, bu durumun gelirin fonksiyonel dağılımının açıklanandan daha da kötü olabileceğini gösterdiği belirtildi.