Hastaneye elleri kelepçeli olarak götürülen Özkan’ın yürürken çok zorlandığı görüntüler sosyal medyada tepkiye yol açtı ve #mehmeteminozkanatahliye etiketiyle çok sayıda paylaşım yapıldı. Özkan’ın hastane yatağında kelepçeli görüntüleri de tepkilere neden oldu.
Diyarbakır Gazi Yaşargil Araştırma Hastanesi’nde 3 gün tedavi edilen Özkan, Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne geri gönderildi.
Ailesinin anlatımına göre, hapishanede geçirdiği 26 yıl içerisinde 5 kez kalp krizi geçiren; tansiyon, guatr gibi kronik hastalıkların dışında böbrek ve bağırsaklarında ciddi rahatsızlıklar yaşayan Özkan, duyma ve görme duyusunu da büyük oranda yitirmiş durumda. Cezaevinde tek başına kişisel ihtiyaçlarını gideremediği için, hücresindeki arkadaşı ona yardımcı oluyor.
Özkan, 6 yıl önce de benzer görüntülerle gündeme gelmiş, doktorların verdiği “Cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen, avukatların tahliyesi için yaptığı başvurular sonuçsuz kalmıştı.
NEVZAT ÖZKAN: BABAM DA ÖMRÜNÜN SON ZAMANLARINI YAŞADIĞININ FARKINDA
Yargılandığı dosyadan 12 yıl hapis cezası alan ve bunun 11 yılını babasıyla aynı koğuşta geçiren Nevzat Özkan, cezaevi koşullarının gençleri bile çok zorladığını söyledi.
“Hele yaşlı ve hastaysanız, her şey o kadar zor geliyor ki…” diyen Nevzat, babasının son günlerini ailesiyle birlikte huzur içinde geçirmesi için çağrıda bulundu:
“Babam tek başına kişisel ihtiyaçlarını gideremiyor. Gözleri görmüyor, kulağı işitmediği için iletişim kuramıyor. Beyninde ödem var ve yaşı ilerlediğinden ameliyat edilemiyor, bu yüzden ayakta duramıyor. Hastaneye götürüldüğünde, ona refakat eden hücre arkadaşı tüm sağlık sorunlarını yazdığı bir kağıdı babamın cebine koymuş, bu sayede doktorlar gerekli tetkikleri yapabilmiş.”
Babasının sosyal medyaya ve basına yansıyan görüntülerinin tüm aileyi derinden üzdüğünü söyleyen Nevzat Özkan, babasına 6 yıl önce yüzde 87 oranında ağır hasta raporu verilmesine rağmen tahliye edilmediğini hatırlattı.
“83 yaşındaki babamın iyileşmeyeceğini onlar da biliyor, sağlık sorunları 6 yılda daha da ilerledi. Tahliye olması için yeni bir heyet raporu gerekecek ama rapor alsa bile son söz savcılık makamı ve mahkemenin olacak, yani tahliye etmeyebilirler de.”
Babasının işlemediği bir suçtan dolayı 26 yıldır cezalandırıldığına inanan Nevzat Özkan, “Sadece babam değil, biz de cezalandırıldık, 7 çocuğu babasız büyüdü, ben onu cezaevinde tanıdım’” dedi.
Babasının, hayatının son günlerini ailesiyle birlikte geçirme hakkı olduğunu söyleyen Nevzat Özkan, “O da ömrünün son zamanlarını yaşadığının farkında. Tek hayali bu günlerini köyünde, çocuklarıyla birlikte huzur içinde geçirmek” dedi.
TAHLİYE BAŞVURULARINA NEDEN YANIT ALINAMIYOR?
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ve İnsan Hakları Derneği, Mehmet Emin Özkan’ın tahliyesi için başvuru yaptı.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği avukatlarından Aslıhan Bulut, Özkan’a ağır müebbet cezası verilmiş olması nedeniyle savcılığın karar vermediğini söyledi:
‘’Savcılık heyet raporu için hastaneye gönderdi, durumu kötü olmasına rağmen hastaneye yatışı verilmedi. Heyet raporunu bekliyoruz. Savcılık ‘Kanuni bir engel varsa bir şey yapamayız itiraz süreçlerini tüketirsiniz’ dedi. Aradaki kanuni engel ise Özkan’ın ağır müebbet cezası almış olması.”
Bu sürecin uzayacağını tahmin ettiklerini söyleyen Aslıhan Bulut, “Çok fazla zamanımız olmayabilir. Bu yüzden biz de birçok kurumla birlikte sağlık koşulları nedeniyle cezaevinde kalmasının yaşam hakkı oluşturduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız. Ama bu süreçte AİHM’e ve usule göre BM’ye de başvurmayı düşünüyoruz” dedi.
ÖZKAN’IN HÜKÜM GİYDİĞİ SUİKASTLE İLGİLİ KUŞKULAR: YENİ SORUŞTURMA 7 YILDIR SÜRÜYOR
1993 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’a düzenlenen suikastle ilgisi olduğu iddiasıyla 1996 yılında tutuklanan Mehmet Emin Özkan, yargılama sürecinde suçlamaları hiçbir zaman kabul etmedi. Ama iki itirafçının ifadesine dayanılarak, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi.
Daha sonraki yıllarda Ergenekon Davası’nda gizli tanıkların verdiği ifadelerde, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın, JİTEM tarafından öldürüldüğü iddia edildi.
Mehmet Emin Özkan avukatı Serdar Çelebi, 2008’den sonra birçok faili meçhul cinayetin JİTEM yapılanmasının eylemleri olduğu iddialarını ve bu konuda açılan çok sayıda davayı hatırlatıyor.
Avukat Çelebi, o tarihlerde Diyarbakır özel yetkili savcısının, Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi ve akabinde Lice’de yaşananlar ilgili olarak iki tanık askerin anlatımları üzerine, yeni bir soruşturma başlattığını söylüyor:
“Savcı, iki askeri tanık göstererek Lice’nin ‘devletin karanlık güçleri tarafından yakıldığını’ savunduğu yeni bir soruşturma başlattı ve Bahtiyar Aydın cinayetini de Özkan’ın yapmadığına dair tespitlere ulaştı. Bunun üzerine biz de, cezayı veren mahkemeye, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduk. Talebimiz kabul edildi. Ama mahkeme infazı durdurmadı. Müvekkilim tahliye olabilecekken 7 yıldır mahkemenin bir karar vermesini bekliyoruz.”
BAHTİYAR AYDIN SUİKASTİ SONRASI LİCE’DE YAŞANANLAR VE YARGILANAN ASKERLER
22 Ekim 1993 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, PKK saldırısına karşı başlatıldığı açıklanan bir operasyon sırasında ilçeye giden dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, helikopterden indiği sırada, keskin nişancı ateşiyle öldürülmüştü.
Suikastın ardından güvenlik güçlerinin başlattığı üç günlük operasyon sonucu ilçede 15 kişi öldü, 650 ev ve işyeri hasar gördü.
O dönemde yaşananları yetkililer çatışma olduğunu söyleyerek savunmuş, ilçe halkı ise evlerinin güvenlik güçleri tarafından tarandığını söylemişti.
Lice’de Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın ve yürütülen operasyonda 15 kişinin öldürülmesiyle ilgili soruşturma, zaman aşımına gireceği gün tamamlanmıştı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, emekli Jandarma Alay Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında “Taammüden öldürme”, “Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istendi.
27 klasörlük dava dosyasında hem davacı tanıkları, hem de o dönem Lice’de görev yapan birçok resmi yetkili, 22 Ekim 1993 günü Lice’de herhangi bir çatışmanın olmadığını ve ilçede yaşanan tahribatın “operasyona çıkan askerler tarafından” yapıldığı yönünde ifade verdiler.
Birçok JİTEM Davası’nda olduğu gibi, müştekilerin avukatlığını, 2015 yılında bir çatışmada öldürülen Diyarbakır Barosu’nun eski başkanı Tahir Elçi üstlenmişti.
Dava 2015 yılında başladı, sanıklardan Tünay Yanardağ, mahkeme başlamadan kısa bir süre önce kalp krizinden öldü. Emekli Albay Hatipoğlu ise tutuksuz yargılandığı 4 yılın sonunda beraat etti. Lice davası, sanık askerlerin beraati ile sonuçlanınca, Özkan’ın durumunda bir değişiklik olmadı.
AVUKAT SERDAR ÇELEBİ: CUMHURBAŞKANI ÖZEL HAKKINI ÖZKAN İÇİN DE KULLANMALI
İnsani ve hukuki açıdan ele alındığında Özkan’ın çok büyük bir mağduriyet yaşadığını söyleyen Avukat Serdar Çelebi, dönemin koşullarında sağlıklı bir yargılama yapılmadığını savundu.
‘’Başka bir yargılamada bir savcı çıktı ve ‘Bahtiyar Aydın cinayetini Mehmet Emin Özkan işlemedi’ dedi. O savcılara inanıp iddianameleri üzerine dava açıyorsunuz, Bu işi o yapmadı’ diyen savcıya neden inanmıyorsunuz’’ diye sordu.
Mehmet Emin Özkan’ın yaşadığı durumun hak, hukuk ve adalet açısından incitici olduğunu söyleyen Çelebi, Cumhurbaşkanın özel af yetkisi olduğunu hatırlattı ve bu yetkinin Özkan için kullanılması gerektiğini savundu:
“25 yıldır boşu boşuna içerde olduğunu bilen bir insan için ‘Beni affedin’ demek elbette ki incitici bir durum ama Cumhurbaşkanı özel af hakkını kullanarak 83 yaşındaki ağır hasta Özkan’a ‘huzurlu ölüm hakkı’ şansı tanımalı.”
HDP’Lİ 55 MİLLETVEKİLİNDEN 55 SORU ÖNERGESİ
Özkan’ın, cezaevinden hastaneye elleri kelepçeli olarak getirilmesi ve tedavisi sırasında yatağa kelepçelenmesi TBMM gündemine de taşındı,
HDP’li 55 milletvekili Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün yanıtlaması istemiyle 55 soru önergesi sundu. Vekiller ayrıca konuya dair gerekli çalışmaların yapılması talebiyle hazırlanan 55 dilekçeyi de TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na iletti.
HDP Grup Başkanvekilleri Saruhan Oluç ve Meral Danış Beştaş, Özkan’ın tahliyesine yönelik koşulların sağlanmasını talep ettikleri başvuru dilekçesini Kamu Denetçiliği Kurumu’na sundu.
BBC Türkçe’ye konuşan Meral Danış Beştaş, Özkan’ın durumuyla ilgili şu ana kadar resmi bir yanıt alamadıklarını söyledi. Beştaş, “Görüşmeye gittiğimde tekerlekli sandalye ile getirdiler ve konuşmakta güçlük çekiyordu. Göz göre göre ölüyor ve doğrudan yaşam hakkına yönelik bir tutum var” dedi.
HDP Grup Başkanvekili Beştaş, İHD verilerine göre, son 17 yılda 3502 hasta tutuklu ve hükümlünün, ağırlaşan durumlarına rağmen tahliye edilmedikleri için, cezaevinde yaşamlarını yitirdiklerini de söyledi. “2017 yılından 2019’a kadar bu sayı 39. Aynı rapora göre şu anda, 457’si ağır 1333 hasta mahpus bulunuyor” diye ekledi.
Beştaş, Özkan’la ilgili itirazlar üzerine 7 yıldır devam eden son yargı sürecine dikkati çekti ve mahkemenin karar verene kadar, adli kontrol seçeneğini değerlendirmesi gerektiğini söyledi:
“Bu mahkeme, yetkisini insani bir durum için kullanabilmeli, Özkan’ın son günlerini ailesinin yanında huzur içinde geçirmesine izin verebilmeli.”
Adalet Bakanlığı, Özkan’ın durumuyla ilgili iddialar ve tahliyesi konusunda yapılan başvurular ile ilgili sorularımıza yanıt vermedi. (BBC Türkçe)