YORUM | M. NEDİM HAZAR
Şanlı (!) tarihimize “Postmodern Darbe” olarak giren 28 Şubat’ın sadece siyasi ve sosyal sonuçları olmadı. Aynı zamanda yasal-illegal muazzam bir ekonomik kaybı-kazancı da oldu.
Ülke cuntacıların etkisiyle belirsizlik içinde savrulurken ekonomi tarihin en karanlık dönemini yaşadı. Bununla paralel olarak gayr-ı meşru para altın çağını yaşadı. Millet bir yandan resmi olarak soyulurken diğer yandan kayıt dışı milyarlarca dolar zarara uğratıldı.
İsterseniz önce 28 Şubat’ın ekonomimize verdiği hasara bakalım.
Enflasyon oranlarıyla başlayalım.
1995 yılında yüzde 125,9 seviyelerini gören enflasyon, Şubat 1997 itibarıyla yüzde 77,7’ye kadar gerilemişti. Sürecin ekonomiye olumsuz etkisi nedeniyle enflasyon, Aralık 1997’de yüzde 99,1’e yükseldi. 1999-2001 döneminde en düşük yüzde 39, en yüksek yüzde 69,7 olarak hesaplanırken, ancak 2004’te tek haneli rakamlara inebilmişti. Keza 1997-2000 döneminde sermaye kesimine 34 milyar dolar fazladan faiz ödenirken, dolar/TL paritesi 5,5 kat, faiz giderleri 9,4 kat arttı.
Bankalar “patır kapatır” döküldü. Bugünkü iktidarın bir çeşit “çökme aracı” olarak kullandığı TMSF, o dönemde nispeten bağımsızdı ve batan bankaları mecburen devralıyordu. 28 Şubat sürecinde TMSF’ye devredilen banka sayısı 20’den fazlaydı. Ülke borç faizi bataklığında debelenip durdu.
Buna paralel olarak elbette döviz de uçtu. 1997’de 122,1 lira olan dolar/TL paritesi 26 Aralık 2000 itibarıyla 5,5 kat artarak 675 liraya yükseldi. Dönemin cuntaya destek veren hakim medyasının da desteğiyle hiç kimse bu olumsuz tablodan rahatsız değil gibiydi. Ülkenin büyüme hızı gittikçe sıfıra yaklaştı. Süreç başında yüzde 7,5 olan büyüme rakamı, 99’da 3’e geriledi. 2001 krizinden sonra ise rakam eksiye döndü: – yüzde 6,6. Yani küçülme. İşsizlik oranı bugünkü kadar çarpıtılmasa da özellikle gençlerin işsizliği yüzde 50’ye dayanmıştı. Ve milli gelir 1997’de 194,1 milyar dolar iken 2001’de 180,3 milyar dolara gerilemişti.
2013 yılında açılan 28 Şubat davasının iddianamesinde ülkenin ekonomik kaybının 330 milyar dolar olduğu yazılıdır. İddianame kaynak olarak TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat sürecine ilişkin alt komisyon raporunu gösteriyordu.
Bugüne baktığımızda Merkez Bankası kasasının – 60 milyar dolarda olduğunu düşünürsek, iç edilen meblağın ne kadar muazzam olduğunu anlamak mümkün.
28 Şubat öncesinde ve esnasında rastgele kurulan bankalar, yönetici olarak atanan emekli askerler ve akabinde farklı senaryolarla yandaş şirketlere aktarılan krediler ülkenin ekonomisine onarılmaz yaralar açtı. Yine o dönemde batan Etibank, Interbank ve Sümerbank’ın yönetiminde bulunanlar emekli askerlerdi. Bu bankalardan türlü yollarla başka kanallara aktarılan paraların akıbeti ise neredeyse hala bilinmiyor.
Süreçten türeyen yeni zenginler, hayat standartları yükselen bürokratlar, gazeteciler, sivil kuruluş yöneticileri, sendikacıların haddi hesabı yoktu.
Mafya lideri Sedat Peker’in açıklamalarıyla ortaya çıkan tabloya bakıldığında bu itirafların en göze çarpan özelliği 28 Şubat’ın karanlık ekibinin şu anda tam kadro halinde iktidarın gizli ortağı olduğu ve o dönemde yaptığı işleri misliyle devam ettirdiğidir.
Peker’in ifadesiyle “korkunç paralar” dönmektedir.
Başta uyuşturucu ve mala çökme üzere kurulan bu yeni sistemde siyasal İslamcılar ile 28 Şubatçılar ortak çalışıyor gibi görünüyor. Paranın temel motivasyon unsuru olduğu bu işbirliğinde tarafların farklı gizli ajandaları olabilir şüphesiz.
Sürekli okurlarımız hemen hatırlayacaktır. İktidarın bu iki ortağının er geç çarpışacağını yazmıştık. Ve Türk tarihindeki en acımasız, hatta kanlı savaşın yaşanma riskinden bahsettik defalarca.
İşte o hesaplaşmanın başlangıç günlerindeyiz.
Allah masumları korusun!
Kaynak: Tr724