Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı Kurucu Başkanı Alparslan Kuytul, geçen günlerde kamuoyunda adı duyulan isimlerin arasındaydı.
Bunun nedeni ise yaşanan bazı olaylar. “Tam kapanma” sürecinde camilerde vakit namazlarına izin verileceği ancak teravih namazı ile diğer ibadethanelere kısıtlamalar kapsamında izin verilmeyeceği duyurulmuştu.
Yasağa karşı çıkan Kuytul, geçen günlerde yaptığı açıklamada yasağa karşı çıkarak “Biz itikafa gireceğiz bunun kavgasını vereceğiz. Tüm şehirlerde arkadaşlarımız itikafa girecek. Gerekirse polis de gelsin zorla camiden çıkartsın” demişti.
İtikaf, ramazanda bir camide belli bir süre kapanarak ‘kendini ibadet etmeye adama ve dünya işlerinden uzak durma’ anlamına geliyor.
Sokağa çıkma yasakları sürecinde itikafı nasıl yapacakları merak konusu olan Furkan Vakfı üyeleri önce 2 Mayıs Pazar günü Gaziantep’te 3 camide toplandı.
Camilerde toplanan 76 kişiye müdahale edildi. Cami içindekilere biber gazıyla yapılan müdahale edilmesi tepkilere neden oldu.
Gaziantep’ten bir gün sonra da aralarında Kuytul’un da olduğu bir grubun Adana’da bazı camilerde bir araya gelmesi üzerine buralara da müdahale edildi. Kuytul’un da olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.
Emniyet’teki sorgusunun ardından sulh ceza hakimliğine sevk edilen Alparslan Kuytul, adli kontrol şartıyla serbest kaldı.
Gözaltında bulunduğu süre içerisinde gerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan gerekse Cübbeli Ahmet olarak bilinen İsmailağa Cemaati ileri gelenlerinden Ahmet Mahmut Ünlü’den Kuytul’a yönelik sert eleştiriler geldi.
Ünlü, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Camide provokasyon yapanlar Furkan Vakfı üyeleridir ki bunlar hem FETÖ ile hem PKK ile iç içe olan ve vatanımızı bölmek için uğraşan adamlardır” iddiasında bulundu.
Soylu ise katıldığı bir programda Kuytul ile ilgili olarak “Bu adam Türkiye düşmanlığının sözcüsüdür. Zihniyetinin ne olduğu, dini istismar ettiği, provokasyon yaptığı ve bir Türkiye düşmanlığı olduğu belli” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Kuytul’a gözaltında polis sorgusunda sivil itaatsizlik peşinde olup olmadığının sorulduğu da iddia edildi.
Sosyal medyada bazı kişiler de sokağa çıkma yasağı sürerken, kimse itikaf ibadetinde ısrar etmezken, Kuytul ve cemaatinin neden itikaf ibadetine yöneldiğini sordu.
Kuytul, bu iddialara ne diyor?
Sokağa çıkma yasağında neden itikaf ibadeti için ısrar etti?
Provokasyon ve sivil itaatsizlik iddialarına ne diyor?
Soylu ve Cübbeli Ahmet’in eleştirileri hakkında ne düşünüyor?
Kuytul, bu başlıklarla ilgili olarak Independent Türkçe’nin sorularını cevapladı.
“İtikafı 20 yıldır yapıyoruz”
Salgın nedeniyle Türkiye’nin hiçbir yerinde itikafa girilmezken sizler niye bu kadar ısrar ettiniz? Süreç nasıl gelişti?
Bu ibadeti 20 yıldır yapıyoruz. Sadece bir şeylere tepki olarak yapıyor değiliz. ‘Hiç kimse girmezken bunlar neden girdi’ meselesine gelince. Bunu söyleyenler hiçbir zaman itikafa girmiş değiller. Türkiye’de kaç kişi bugüne kadar itikafa girmiş ki bu zamana kadar. Mevcut cemaat ve tarikatlar bile girmez itikafa. Belki şahıs olarak giren vardır ama ben bizden başka cemaat olarak giren toplu halde giren duymadım. Sanki daha önce giriyorlardı da bunlar pandeminden dolayı girmeme kararı aldılar. Bunlar hiçbir zaman girmiyorlardı. Biz her zaman giren insanlardık.
“Yaptığımızın sivil itaatsizlikle zerre ilgisi yok”
Amacınız sivil itaatsizlik miydi? Provokasyon iddialarına ne diyorsunuz? Sivil itaatsizlik eylemlerine nasıl bakıyorsunuz?
Yaptığımız şeyin sivil itaatsizlikle zerre kadar bir ilgisi yok. Yaptığımız şey kulluktur, ibadettir. Bir kenara çekilmişiz, dört duvarın arasında bir camide kimse görmüyor, etmiyor, oturmuşuz Kur’an okuyoruz. Bunun neresi sivil itaatsizlik. Sivil itaatsizlik, provokasyon gibi şeyler herkesin göreceği yerde meydanlarda yapılır. Dört duvarın arasında yapılmaz. İkincisi Kur’an okuyarak, ibadet yapılarak yapılmaz. Eğer bir insan kötü niyetliyse meydanlarda yapar. Dört duvar arasında yapmaz.
“Kapımda sürekli polis var”
Sokağa çıkma yasağına uymadığınız için müdahale edilmiş olabilir mi?
Sokağa çıkma yasağında evde olduğumu onlar da biliyor. Benim kapımda sürekli polis var. Benim evden çıkmadığımı görüyor. Son zamanlarda birkaç kere çıktım. Furkan gergisinin başyazarıyım. Elimde belge var, çıkabiliyorum. Benim zaten çıkma hakkım var. Beni almaya gelen müdürlerde sizin sokağa çıkma yasağınız var, siz nasıl çıktınız demediler.
“Savcının haberi yok dedi bu bir itiraf. Polis istediğini yapıyor”
Nasıl gözaltına alındınız?
İki müdür geldi. Üst kattaydım. ‘Alparslan Bey emniyete gidelim’ dediler. 22 camiden 450 kişi gözaltına alınıyor savcının haberi yok. Türkiye’nin geldiği nokta. Bizzat sordum. Savcı ‘haberim yok’ dedi, bu bir itiraf. Polis bakanlıktan veya siyah gözlüklülerden talimat alıyor zulmediyor, kanunsuz iş yapıyor. Ondan sonra kılıfına uydurmak için savcıya götürüyor. Savcı mecburen imza atıyor. Gözaltı yapıyorsunuz evrak gösterin dedim. Polis devleti olmuşuz, polis istediğini yapıyor. Baktım bunlar kafaya koymuşlar kalktım yürüdüm.
“Cami işgal eden şerefsizdir”
Sorguda neler soruldu?
Aşağı yukarı 25 tane soru soruldu. Hepsinin başlangıcı aynı. O satırlarda şu söylenmiyor. Cami işgali ve sivil itaatsizlik. Her sorunun başında bu iki kelime mutlaka var. Ben orada da söyledim. Cami işgali yapan şerefsizdir dedim. Bu kadar ağır ifadeyle söyledim. Cami Allah’ın evidir. Kimsenin babasının malı değildir. Bütün Müslümanların ortak değeridir. Cami işgal etmeye çalışan şerefsizdir. Eğer cami işgali diye bir şey yoksa bu iftirayı atanlar da şerefsizdir. İşgal nedir bir yere hakim olma faaliyetidir. Biz oraya hakim olmaya mı çalışmışız? İtikaf bitince evimize gidiyoruz. 20 yıldır itikaf yapıyoruz. Ne zaman el koymuşuz? Cami benim babamın evi mi?
“Antep’te postallarla camiye girdiler”
Sosyal medyada kimi kişilerin İsrail polisinin Mescidi Aksa’ya yaptığı baskınla, sizin itikaf yaptığınız camiye polislerin girmesi arasında benzerlik kurmaya çalışmasına ne diyorsunuz?
Şurada benzerlik var: Türkiye tamamen İsrail’dir şeklinde benzerlik doğru olmaz. O noktada İsrail ile benzerlik kurulması doğru olmaz. Devlet içindeki din düşmanı komite ramazan ayından nefret ediyor. O noktada İsrail’le aynılar. İsrail’de her ramazanda illa ki zulüm yapar. Ramazan ayında geçen sene teravihte bize zulüm yaptılar. Bu sene de itikafta yaptılar. Ramazan konusunda benzerlikleri var. Ben İsrail’in bile Kur’an okuyan insanlara gaz sıktığını, namaz kılan insanlara gaz sıktığını hatırlamıyorum. Caminin içine girip caminin içinde yaptığını hatırlamıyorum. İsrail ekseriyetle caminin çıkışında yapıyor. Camiden çıkmalarını bekliyor, ondan sonra yapıyor. Bunlar caminin içine postallarıyla giriyor. Antep’te postallarıyla girdiler, bunu tüm Türkiye görünce bizimkinde her halde postal yoktu. Ben görmedim, hatırlamıyorum, iftira olmasın. Buradaki (Adana) olaylarda telefonlarda toplandığı için elimizde görüntü yok. Postallarla girdiler diyemem buradaki olaylarda ama Antep’te postallarla girdiler. İsrail’in, her ramazanda yaptığı gibi Türkiye’deki İslam düşmanı komite de özellikle ramazanda kötülük yapıyor. Bu benim tespitimin doğru olduğunu gösteriyor. Ben bu din düşmanı komitenin ramazanı sönük geçirmek istediğini geçen ramazanda anladım.
“İslam karşıtı komitenin Türkiye’de ipleri eline aldığını görüyorum”
Ben açıkça Türkiye’de İslam karşıtı komitenin Türkiye’de ipleri eline aldığını görüyorum. Ramazanı sönük geçirmeye çalıştıklarını görüyorum. Mahyalardaki ışıkları bile çalıştırmıyorlar. O mahyalar boş duruyor. Hoş geldin ramazan yazıları bile yok. Ramazandan önce sokağa çıkma yasağı 21.00’dı, Ramazan gelince 19.00’a alındı, iftar yapılmasın diye. Bir güç var Türkiye’de. O güç İslam düşmanı bir güç. Bu güç iktidara da baskı yapıyor. Ellerinde dosyalar var, o dosyaları hükümetin önüne koyuyorlar istediklerini yapıyorlar. Yoksa normalde ben hükümetin iftarı, teravihi yasaklamak istediğini zannetmiyorum. Hükümette birçok insanın bu şekilde düşündüğüne inanmıyorum ama o İslam düşmanı güçler aslında baskı yapıyorlar. Herhalde ellerinde çok tehlikeli dosyalar var, şantajlar yapabiliyorlar tehditlerde bulunuyorlar. Ben buna karşı mücadele ediyorum. Hem o ibadeti yapıyorum hem de pandemi bahane edilerek ramazanın sönük geçirilmesine karşı mücadele ediyorum.
Erdoğan’ın din düşmanı dediğiniz bu yapıdan haberi var mı?
Erdoğan, o komiteyi benden çok iyi bilir. O komitenin önde gelenlerinden birisi Erdoğan’ın yolsuzluğuna dair elimden 38 tane dosya var diyen. Bizzat Erdoğan’ın yolsuzluk yaptığını söyleyen biri buna işlem yapılmadı.
“Ben bu işin Erdoğan’ın talimatıyla olduğuna inanmıyorum?”
Cumhurbaşkanının operasyondan bilgisi var mıdır?
Ben bu işin Erdoğan’ın talimatıyla olduğuna inanmıyorum şahsen. Erdoğan, ‘bu şekilde camiye girin demez’. Ben buna inanmıyorum. Bu İslam düşmanı komitenin yaptığı bir şey. Ramazan ayına düşmanlar. Çünkü ramazan 12 ay içinde dini duyguların coştuğu en güzel en etkili aydır. Ramazanın sönük geçmesini istiyorlar. Ramazan sönük geçerse geri kalan 11 ayda böyle devam eder. Ramazanın sönük geçmesini isteniyor. Bu bir plan. Pandemiyle ilgisi yok.
“Devlet içinden bir güç Cübbeli Ahmet’e görev veriyor”
Cübbeli Ahmet’in size yönelik suçlamalarına ne diyorsunuz?
Cübbeli Ahmet’in bir yerle bağlantılı olduğu kanaati oluştu bende. Cübbeli Ahmet’in daha evvel de böyle bir saygısızlığı olmuştu. Geçen sene ki teravih olayıyla ilgili konuşurken benimle ilgili ‘ajan mısın provokatör müsün?’ gibi ifadesi olmuştu. Bu sene de yine benzeri bir tweet atmış. Ne zaman bize bir saldırı olsa Cübbeli Ahmet’e bir yerden görev veriliyor. Devlet içinden bir güç Cübbeli Ahmet’e bir görev veriyor. Hocaya karşı hoca konuşturuluyor. Acaba neden böyle bir görevi kabul ediyor? Acaba Cübbeli Ahmet’le ilgili ellerinde çok videolar var, dosyalar var ondan dolayı mı?
“Kendilerini eleştiren herkesi hain ilan ediyorlar”
İçişleri Bakanı Soylu’nun sizle ilgili iddialarına ne diyorsunuz?
Ben Türkiye sevdalısı bir insanım. Bana iftira atmasın. Ben bugüne kadar 40 yıldır İslam’a milletime hizmet ediyorum. Bugüne kadar Türkiye düşmanlarının hangisiyle ittifak etmişim. Bunu bana göstersin. Bunlar diyor ki bizi eleştiren Türkiye düşmanlarına yardım ediyordur. Mantık bu bunlarda. Siz bunları eleştirirseniz Türkiye düşmanlarının işine gelirmiş. Ondan dolayı siz Türkiye düşmanlarına yardım etmiş oluyorsunuz. Bunlar herkese vatan haini diyorlar. DAİŞ’liler var kendileri gibi düşünmeyen herkesi tekfir edip kafir ilan ediyorlar. Bunlar da herkesi hain ilan ediyorlar, Türkiye düşmanı diyorlar. Benim Türkiye’ye yaptığım hizmeti herkes bilir. Ama onlara biat etmediğim için her yaptıklarını doğru bulmadığım için böyle konuşuyorlar. Ben ne zaman Türkiye düşmanlarıyla ittifak etmişim. Ne demek istiyor? Kimlerle beraber olmuşum bana FETÖ iddialarında bulundular. FETÖ, PKK, DAİŞ, El Kaide hepsinden beraat ettim ben. Ben FETÖ’yü zamanında çok eleştirmişim. PKK’yı da çok defa eleştirmişim bu yapılan terördür demişim. Yıllardan beri yaptığım konuşmalar var. Süleyman Soylu’yu kandırıyorlar. Soylu, benim bütün konuşmalarımı izliyor değil ona vakti de olmaz. Önüne getirip koyuyorlar siyah gözlüklüler. Ondan sonra bu adam şöyle dedi böyle dedi diyorlar. Erdoğan’ın kalemi kırılmıştır demişim neyi kastetmişim. O konuşmanın bir başı bir sonu var.
“Pandemiyle ne alakası var içki yasağının?”
– Tam kapanmada içki satış yasağını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İçki yasağını doğru bulmadım. Açık söylüyorum: Ben bir hocayım ama bu yapılanı doğru bulmadım. Allah da içkiyi bir anda yasaklamadı. İnsanları eğittikten yaklaşık 15-20 sene sonra içki yasağı geldi. Önce insanlara bir Allah korkusu verildi. Allah’a iman verildi. İnsanlarda o iman kılındıktan sonra merhale merhale içki haram kılındı.
Şimdi böyle bir eğitim yok. Memlekette her tarafta içki var. Allah korkusu, İslami eğitim verilmiş değil. Zaten içki serbest. Sadece 18 gün içkiyi yasaklıyorsunuz. İyi mi oldu? İnsanlar gittiler marketlerde içkinin hepsini aldılar. İçki denilen şey önceden de depolanabilir ve insanlar her gün içki içmeye devam edebilir. Bu nasıl saçma bir karar. Siz gerçekten içkiyi mi yasaklıyorsunuz, içki satışını mı artırıyorsunuz? Bu şekilde içki yasağı olmaz. Bir şekilde İslami eğitim yapmadan böyle bir yasak konulmaz. Haram olduğu için de içki yasağı konulmuş değil. Zaten içki satışı öncesinde de serbest sonrasında serbest olacak. 18 gün yasak olsa ne olur olmasa ne olur? Yasağın içki haram olduğu için olmadığı meydandadır. Sadece pandemi. Pandemiyle ne alakası var içki yasağının. İnsanlar evlerine doldurdular içkiyi yine içiyorlar. Saçma sapan gerekçe. Nasıl ki bizim itikafta olmamıza izin vermiyorlar sorun çıkarıyorlar. Koskoca cami her birimizin arasında 10 metre var. Zaten camide normal vakit namazları birer metre arayla kılınıyor. Biz 10-15 kişi koskoca camideyiz aramızda 10 metre var. Burada Hıfzıssıhha kanunundan bahsetmek nasıl saçmaysa bu ülkede içki her zaman serbest 18 gün boyunca bunu yasaklamak, pandemiyle bunu bağlantı kurmak bu da saçma. Ne alakası var pandemiyle? İnsanlar içse pandemi mi yayılacak? Memleket acemi insanlar tarafından idare ediliyor. Sürekli bir diktatörlük havası, sürekli asarım keserim, sürekli benim dediğim olacak. Kanun var mı kanuna İslam’a uygun mu hiç umurlarında değil.
“Türkiye diktatörlüğe doğru götürülüyor”
Bundan sonrası için öngörünüz nedir?
Eğer böyle devam ederse Türkiye diktatörlüğe doğru götürülüyor. Polis devleti olmaya gidiyoruz. Öngörüm budur. Bunun sonucunda Allah göstermesin ileride Suriye gibi olabilir. Böyle olmaması için bu diktatörlük havalarının bırakılması lazım.
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – ALİ KEMAL ERDEM