Fransa’da 6 ay kimliğini gizleyerek polis memuru olarak çalışan bir gazeteci, teşkilat içinde ırkçılık ve şiddet kültürü olduğunu ve ‘cezasızlığın’ büyük bir sorun olduğunu söyledi.
Valentin Gendrot, şiddetin neredeyse sıradan sayılacak kadar sık kullanıldığını ileri sürüyor ve bir keresinde bir polis memuru tarafından dövülen ergen bir çocuğa karşı delil karartmaya zorlandığını anlatıyor.
Gendrot, Guardian’da yayınlanan açıklamalarında “Devleti temsil eden polis memurlarının siyah, Arap ya da göçmenlere ‘piçler’ diye hitap ettiğini duymak beni gerçekten şoke etti, ama bunu herkes yapıyordu” dedi.
Şiddet kullanan polislerin aslında azınlıkta bir grup olduğunu söyleyen Gendrot, “Ama sürekli şiddet kullanıyorlardı” diyor ve polisin yeni memurları ne kadar kötü eğittiğini, ne kadar az maaş verdiğini öğrenmenin de kendisini çok şaşırttığını söylüyor.
Gendrot sürekli bir stres, düşmanca muamele ve şiddetle boğuşan polis memurlarının, depresyona hatta intihara sürüklendiklerini de söyledi.
Polisin orantısız şiddet kullandığı eleştirileri, ABD’de George Floyd’un beyaz bir polis memuru tarafından gözaltına alınırken öldürülmesinden sonra Fransa’da büyüyen ırkçılık ve polis şiddeti karşıtı gösterilerle bir kez daha gündeme gelmişti.
6 ay polis memurluğu yaptı
Araştırmacı gazeteci Valentin Gendrot polis teşkilatını yakından izleyebilmek amacıyla polisliğe başvuru yaptı ve Paris’in suç oranının, polisle mahalle sakinleri arasındaki gerilimin daha yüksek olduğu bir semtinde görev yaptı.
Bu süre içinde yaşadıklarını, gözlemlerini kaleme aldığı kitabı Flic (aynasız) dün yayımlanan Gendrot, sadece üç aylık bir eğitim gördükten sonra devriyeye çıkmaya başlamış.
Polislerin, birçoğu çocuk yaşta olan gençlere karşı hemen her gün şiddet kullandığına tanık olduğunu söyleyen Gendrot, bir tür kabile sistemi ile memurların birbirini korumak için safları sıklaştırdığını ve bunun da bir cezasızlık durumuna yol açtığını anlatıyor.
“Karşılarındakini bir genç olarak değil, suçlu olarak görüyorlar. Bu ‘insansızlaştırma’ bir kere yerleştiğinde, bir ergene ya da göçmene dayak atılması gibi şeyler de meşrulaşmış oluyor” diyor.
“Beni en çok şaşırtan ise sanki hiç bir üstleri yokmuşçasına, hiyererşi, denetim yokmuşçasına, sanki bir polis memuru herhangi bir anda şiddet kullanmayı kendi özgür iradesiyle ya da o an nasıl hissettiğine bağlı olarak seçebilirmişçesine, kendilerini ne kadar dokunulmaz hissettikleriydi. Çalıştığım karakolda hemen her gün ırkçı, homofobik ve maço yorumlar bir kısım çalışma arkadaşım tarafından sarfediliyor, diğerleri tarafından da hoş görülüyordu” diye yazıyor.
Kitap büyük gizlilik içinde baskıya hazırlandı
Gendrot’un Flic’i, yılda üç kitap basan niş bir yayınevi olan Goutte d’Or tarafından büyük gizlilik içinde hazırlandı, Slovenya’da basıldı ve Fransa’da sipariş veren kitapçılara kitaba dair hiçbir ayrıntı verilmedi.
Kitap metnine sınırlı bir erişim ve Gendrot ile röportaj izni ilk aşamada yalnızca Le Monde, Mediapart ve Guardian’a verildi.
32 yaşındaki yazar Valentin Gendrot, Fransa’nın Bretonya bölgesinden. Bu bölgedeki yerel gazetelere ve radyolara çalışmış ve daha önce çok sayıda gizli araştırma dosyası hazırlamış. Bu dosyaları hazırlayabilmek için kimliğini gizleyerek Toyota fabrikasında çalıştığı da olmuş, süpermarket zinciri Lidl’da da.
Guardian’a konuşan gazeteci, “Bir karakola sızarak çalışmayı, çoğu zaman göremediklerimizi göstermeyi istedim. Fransa’da iki büyük tabu var. Polis şiddeti ve yolsuzluğu ile polis intiharları. Bu ülkede insanlar polisi ya seviyor ya da ondan nefret ediyor. Bunun daha farklı tonları da olması gerektiğini düşündüm” diyor.
Kitabının ‘polis karşıtı’ olmadığını savunan Gendrot, “Bu, Paris’in çetin bir bölgesinde görev yapan bir polis memurunun gün be gün yaşadıklarını anlatıyor” diyor.
Adını gizlemeden başvurmuş
Gendrot, 2018 yılında kendi adıyla polis memuru olmak üzere başvurmuş. Gerçi Google’dan aradığınızda Gendrot hakkında fazla bir bilgiye ulaşılamıyor ama yine de polisin, geçmişini hiç araştırmadığını söylüyor.
Fazla kitap kurdu gibi görünmeyi istemediği için yuvarlak çerçeveli gözlüklerini değiştirmek dışında bir şey yapmamış.
Bretonya’daki St-Malo polis okulunda üç ay eğitim alıp, kursu 54 kişi içinde 27ncilikle bitirdikten sonra hemen Paris’in belalı semtlerinden biri olan 19. bölgeye gönderilmiş. 2999145 yaka numaralı polis memuru olarak kendisine bir üniforma ve bir de tabanca teslim edilmiş.
19. bölge karakolu 190 bin kişinin yaşadığı genç suçluluğu, uyuşturucu ve fuhuşun özellikle yaygın olduğu bir bölge. İlk devriyelerinden birinde bir mesai arkadaşının ergen yaşta bir göçmeni polis aracının arkasında dövdüğüne tanık oluyor. Bu olay hiçbir yerde haber bile olmamış.
‘Suça ortak oldum’
Gendrot, “Daha üniformayı giyeli iki hafta olmadan genç bir göçmenin dövülmesi suçuna katılmış oldum. O minibüste yaşananlar orada kaldı” diyor.
Bir başka gün Gendrot ve devriyesi bir grup gençle ilgili bir gürültü şikayetini incelemeye gönderiliyor. Gençlerden biri polisin aşağılamalarına yanıt verdiğinde dövülüyor, gözaltına alınıyor ve mahkemeye sevkediliyor.
“Gençlerin kullandığı hoparlöre el koyup oradan ayrılabilirdik. Ya da ses çıkarmayıp da ayrılabilirdik. Oysa olay tırmandı ve dayakla sonuçlandı diyor. Daha kötüsü dövülen genç polisle ilgili resmi bir şikayette bulununca Gendrot’un devriyesi aralarında bir hikaye uyduruyor ve onu da iç soruşturmayı yürüten müfettişlere yalan yeminli ifade vermeye zorluyorlar. Oysa sahte ifade ya da kanıtlarla oynamanın çok ağır cezası var.
Gendrot sahte ifade tutanağını imzalamadan önce vicdanıyla boğuştuğunu ama imzalamazsa durumu açığa çıkacağı için sonunda razı olduğunu anlatıyor.
Memurlar gencin bedenindeki izlerin nasıl meydana geldiğini kendilerini töhmet altında bırakmadan açıklayacak bir hikaye uyduruyor. Gendrot “Ne olursa olsun, birbirimizi korumak zorundaydık” diyor.
Gendrot, yalnızca polisi eleştirmiyor, aynı zamanda polislerin çalışma koşullarının güçlüğüne de mercek tutuyor.
Polisin çalışma koşulları ve yaygın depresyon
Memurların binlerce form doldurulmasını şart koşan bürokratik süreçler, rastgele belirlenmiş hedeflerle boğuştuğunu, bakımsız, kötü binalarda çalışıp, eski püskü arabalar kullandıklarını, temel bazı ihtiyaçlarını çoğu zaman ceplerinden almak zorunda kaldıklarını, bütün bunların çok sayıda poliste depresyona yol açtığını anlatıyor.
Resmi rakamlara göre 2019 yılında Fransa’da 59 polis memuru intihar etmiş. Bu rakam bir önceki yıl meydana gelen intiharlara göre yüzde 60 oranında bir artışa işaret ediyor.
Facebook’ta stresle başetmeye çalışan polisleri desteklemek amacıyla kurulan bir gruba birkaç gün içinde binlerce polis üye olmuştu.
‘Flic’, tam da Fransız polisinin birçok cepheden eleştirilere hedef olduğu bir sırada kitapçı vitrinlerine kondu.
Bir yılı aşkın bir süre devam eden Sarı Yelekliler eylemleri süresince kontrolsüz ve kuralsız bir şekilde gözyaşartıcı gaz ve plastik mermi kullanıldığı eleştirileri çok yaygındı.
Fransız polisini denetlemekle sorumlu kurum, geçen yıl gelen 1500 şikayetten hemen yarısının şiddet kullanımıyla ilgili iddialar olduğunu bildirmişti.
Polisin şiddet kullanımı konusundaki tepkiler, ABD’deki Siyahların Hayatı Değerlidir protestolarına paralel olarak konuyu Fransa gündemine de oturttu.
‘İktidar verirseniz, kullanılır’
Ocak ayında 42 yaşındaki Cedric Chouviat, Paris polisi tarafından gözaltına alınırken kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmiş, Mayıs ayında bir polis Paris’te hırsızlıkla suçlanan 14 yaşındaki bir çocuğu, gözaltına alırken ağır şekilde yaralamakla suçlanmış, sonunda hükümet dizle boyuna bastırarak nefes kesmenin, gözaltına alma yöntemi olarak kullanılmasını yasaklamıştı.
İçişleri Bakanı Christophe Castaner, polis saflarında ırkçılığa karşı “sıfır tolerans” politikası izleyeceklerini söylemiş, polis sendikaları ve örgütleri, teşkilat saflarında ırkçılığın yaygın olduğu iddialarını reddetmişlerdi.
Gendrot, “Ben yalnızca çalıştığım karakolda olanlar hakkında konuşabilirim. Diğer karakollar ve polis teşkilatının geneli hakkında bir şey diyemem. Bu kitap benim polis teşkilatı içinde geçirdiğim zamanın bire bir anlatımıdır” diyor.
“Herkes bir sorun olduğunun farkında. Polis hizmeti iyi yapılmıyor ve bu konuda bir şey yapılmasının zamanı. Belki bu kitap bazı şeyleri değiştirir. Montesquieu’nün dediği gibi: Birine iktidar verirseniz, onu kullanır. Polis bir iktidar sahibi. Üniforma iktidar veriyor ve onlar da bunu kullanıyor.”