Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye (UNDP Türkiye) ve Atlantik Konseyi, Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin ekonomik ve sosyal hayata katılımına ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı. Mültecilerin entegrasyonu sürecinde özel sektörün rolünün önemine dikkat çekildi, “Fırsat verilirse mülteciler ev sahibi ülkeye katkıda bulunabilir’’ mesajı verildi.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye ve Atlantik Konseyi Türkiye’nin birlikte hazırladığı ”Türkiye’nin Mülteci Dayanıklılığı: Suriyelilerin Ekonomik Hayata Dahil Olması İçin Çözümlerin Geliştirilmesi” başlıklı rapordaki bulgular ve çözüm önerileri internet üzerinden düzenlenen panelde değerlendirildi.
Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin büyük çoğunluğunun öngörülebilir bir gelecekte ülkelerine dönmeyecekleri beklentisinden hareketle, mültecilerin hem ekonomik hem de sosyal hayata katılmalarının sağlanması gerektiği; bunun için de sürdürülebilir olmayan maddi yardımlar yerine mültecilere işgücünün bir parçası olmalarını sağlayacak becerilerin kazandırılması gerektiği vurgulandı.
“Başarılı uygulamalara rağmen mülteciler arasında işsizlik ve yoksulluk sorun’’
TRT World kanalı sunucusu Maria Ramos’ın moderatörlüğünde yapılan panelde, Türkiye’nin 2014 yılından bu yana en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda olduğu vurgulandı.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu Bölge Direktörü Yardımcısı Mirjana Spolijaric, Türkiye’nin mülteciler konusunda üzerine düşenden fazlasını yaptığını, Suriyeliler’i kamplarda tutmak yerine mültecilerin şehirlerde yaşamaları için gerekli koşulları oluşturarak hayata dahil edilmeleri konusunda en iyi uygulamalara imza attığını söyledi.
Ancak başarılı uygulamalara rağmen, mülteciler arasında işsizlik ve yoksulluğun sorun olmaya devam ettiğini; özellikle Corona virüsü salgını döneminde en savunmasız kesimin de Suriyeli kadın ve çocuklar olduğunu belirtti.
“Corona’ya rağmen kucaklayıcı mülteci politikamızı değiştirmedik’’
Türkiye Dışişleri Bakanı Yardımcısı Yavuz Selim Kıran da panelin katılımcıları arasındaydı. Kıran, Corona virüsü salgınının mültecilere ev sahipliği yapan ülkeler açısından bazı zorlukları beraberinde getirdiğini, salgın öncesinde de kırılgan ve hassas olan durumu daha da kötüleştirdiğini, ancak buna rağmen Türkiye’nin kapsayıcı mülteci politikasının değişmediğinin altını çizdi.
Türkiye’de eğitim gören Suriyeli çocukların oranının yüzde 30’dan yüzde 60’a yükseldiğine dikkat çeken Yavuz Selim Kıran, mülteci çocukların kesintisiz eğitim almaya devam ettiklerini söyledi. Salgının Suriyeliler üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve onlara ekonomik olarak destek olmak amacıyla Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile birlikte çalıştıklarını kaydetti.
Dışişleri Bakanı Yardımcısı, Suriyeliler’in ülkelerine dönmeleri için gerekli koşulların uluslararası toplumla birlikte oluşturulması gerektiğini dile getirdi.
‘’Mültecilerin işgücüne katılımında özel sektörün rolü önemli’’
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilcisi Claudio Tomasi, Suriyeli kadınların istihdam imkanlarına erişiminin sınırlı olduğunu, Suriyeli çocukların ailelerine maddi olarak destek verebilmek için çalışmak zorunda kaldıklarını belirtti.
İstihdam yaratılması ve Suriyeliler’in işgücüne katılımının sağlanmasında özel sektörün önemine dikkat çekerek, bu süreçte hem Türk hem de Suriyeli şirketlerin rolü olabileceğini söyledi.
“El değmemiş insan sermayesi’’
Panelde özel sektörü temsilen katılımcı olarak yer alan Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, özel sektörün çözümün bir parçası olması gerektiğini söyleyerek, Suriyeliler’in entegrasyonunun sağlanmasında ve istihdam imkanlarının oluşturulmasında önemli bir rol üstlenebileceğini belirtti.
Suriyeliler’in geldikleri ülkelere ‘’el değmemiş insan sermayesi’’ getirdiklerini söyleyen Ebru Özdemir, mültecilerin işgücüne önemli katkıda bulunabildiklerini, kendi ülkelerine döndüklerinde de orada katma değer yaratabildiklerini vurguladı.
“Salgın bir gün bitecek ama eşitsizliğin aşısı yok’’
Corona virüsü salgınının Suriyeliler’le ilgili projelerin saha çalışmalarını da sekteye uğrattığını söyleyen Ebru Özdemir, “Corona virüsü salgını elbette bir gün sona erecek. Ancak eşitsizlik, ekonomik sıkıntı gibi sorunlar ortadan kaybolmayacak. Maalesef bu sorunların aşısı yok. O yüzden yepyeni çözümlere ihtiyacımız var’’ ifadelerini kullandı.
Ebru Özdemir, mültecilerin işgücünün sürdürülebilir bir parçası olması için gereken becerilerle donatılmaları gerektiğine dikkat çekti, bu süreçte eğitimin önemini vurguladı.
Mühendislik mesleğine kız öğrencilerin katılımını özendirmek amacıyla başlattıkları ‘’Türkiye’nin Mühendis Kızları’’ adlı projeyi örnek veren Ebru Özdemir, ‘’Programdan yararlananlar arasında Suriyeli öğrenciler de vardı. Hatta biri çift ana dal yapıyordu. Biz özel sektör temsilcisi olarak Suriyeliler’in getirdiği bu el değmemiş insan sermayesini geliştirmeye hazırız” ifadelerini kullandı.
“Fırsat verilirse mülteciler ev sahibi ülkeye katkıda bulunabilirler’’
Suriyeli mültecilerin kendilerine yeter hale gelebilmesinin öncelikli amaçlardan biri olması gerektiğini vurgulayan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye temsilcisi Daniela Cicchella, mültecileri yalnızca maddi yardım alan bir kesim olarak gören bir yaklaşım yerine, ekonomik hayata aktif katılımlarının sağlanması gerektiğinin altını çizdi. “Mülteciler fırsat verilirse ev sahibi ülkeye katkıda bulunabilirler’’ dedi.
‘’Dil bilmeme ve toplumsal cinsiyet normları Suriyeli kadınların işgücüne katılmasını zorlaştırıyor’’
Daniela Cicchella, 2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’deki kadın Suriyeli mültecilerin yüzde 9’undan daha az bir kısmının çalıştığını, Corona virüsü salgını döneminde tekstil ve hizmet sektörünün olumsuz etkilenmesi sebebiyle bu oranın daha da düştüğüne dikkat çekti.
Suriyeli kadınların işgücüne katılım oranının düşük kalmasının sebepleri arasında, dil bilmeme, toplumsal cinsiyet normları, yetersiz yaşlı ve çocuk bakımı gibi engelleri sayan Cicchella, bu koşulların mültecilerin ekonomik ve toplumsal hayata entegrasyonunu zorlaştırdığını kaydetti.
‘’Mültecilerin çoğu öngörülebilir gelecekte ülkelerine dönmeyecek’’
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran paneldeki konuşmasında mültecilerin ülkelerine dönmeleri için uluslararası toplumla birlikte gerekli koşulların oluşturulması gerektiğine değinse de, hazırlanan rapor mültecilerin çoğunluğunun öngörülebilir gelecekte Türkiye’de kalacağı beklentisinden yola çıkarak mültecilerin sosyoekonomik entegrasyonunun hükümetin ve uluslararası ortaklarının önemli gündem maddelerinden olduğu tespitine yer verdi.
Raporda, “Sosyal uyumun sağlanması ve mültecilerin kendi kendine yeter hale gelmesi özellikle bu zorlu makroekonomik koşullar ve karmaşık bölgesel dinamiklerin olduğu ortamda kolay bir iş değil. Mali kaynakların yanı sıra, bugüne kadar elde edilen kazanımlara yenilerini eklemek amacıyla eldeki uzmanlık ve çözüm önerilerinin seferber edilmesini gerekli kılıyor.’’ ifadeleri kullanıldı.
Raporda, Türkiye’nin Suriyeliler’e sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler gibi alanlara erişim sağlamaları için yürürlüğe aldığı geçici koruma çerçevesinin mültecilere iş piyasasını ve girişimcilik imkanlarını açtığı ancak sınırlı sayıda Suriyelinin çalışma izni alabildiği vurgulandı.
‘’Suriyeliler’in kendi kendilerine yeter hale gelmesi öncelik olmalı’’
Suriyelerin istihdam imkanlarının Corona virüsü salgınından olumsuz etkilendiği, Türkiye’de yaşayan çok sayıda Suriyelinin giderleri yüksek olmaya devam etmesine rağmen gelir kaybına uğradığı ve çoğu ailenin tasarrufu olmadığı için bu gelir kaybının etkisinin daha derin hissedildiği belirtildi.
Son birkaç yıldır Suriyeli mültecilere yapılan doğrudan para yardımının mültecilerin temel ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olduğu; ancak bu programların maliyeti ve sürdürülebilirliği göz önüne alındığında, hükümet için önceliğin Suriyelilerin iş imkanlarına erişiminin ve mültecilerin kendine yeter hale gelmesinin sağlanmasına odaklanması gerektiğinin altı çizildi.
Bu sayede Türkiye’de yaşayan Suriyeliler’in toplumsal ve kültürel entegrasyonunun mümkün olacağı belirtildi.