YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK
AKP Genel Başkanı Erdoğan, tek adam rejimini pekiştirme yolunda ilerlemeye devam ediyor. Kontrol etmek ya da ele geçirmek istediği tüm kişi ve kurumları, kimin ne diyeceğine, nasıl yorumlayacağına aldırmaksızın hedefine alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan için belirlediği amaç doğrultusunda özgürlük ya da hak kavramlarının bir anlamı bulunmuyor. Vesayet alanını genişletme çabası kapsamında tüm itirazlara, avukatların günlerce süren eylemlerine rağmen Barolara yönelik bölme hedefini de hayata geçirmiş bulunuyor.
Çoklu Baro olarak ifade edilen düzenleme, Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı hakkında yaptığı bir açıklama sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aleni olarak verdiği bir talimat sonrasında başladı. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun “bir çalışma yok” demesine rağmen, kısa süre içerisinde yasa teklifi hazırlandı.
30 Haziran’da AKP ve MHP Grup Başkanvekilleri imzasıyla TBMM’ye sunulan yasa teklifi kısa süre içinde Adalet Komisyonuna sevk edildi. Adalet Komisyonu da yasa teklifini Pazartesi sabah saat 3 sularında, yapılan itirazları dikkate almaksızın kabul ederek Genel Kurul’a sevketti.
Muhtemeldir ki teklif, Meclis’e sunulduğu şekliyle kısa süre içerisinde Genel Kurul’da kabul edilip yasalaşacaktır.
AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, kontrol edemediği kişi ve kurumların söz söyleme imkanına sahip olmasına tahammül edemediğini bugüne kadar defalarca gösterdi. Yargının neredeyse tamamı Sarayın hizmetinde olmasına rağmen, kullanılmasa veya kullanılamasa bile Erdoğan’ın başkalarının söz söyleyebilme imkanına sahip olmasından rahatsızlık duyduğu biliniyor.
2 bin civarında avukatın gözaltına alındığı, 700 civarında avukatın tutuklandığı, 213 avukatın hukuksuzca kamudan ihraç edildiği bir ortamda, savunma hakkından, adil yargılamadan bahsetmek neredeyse imkansız. Toplum olarak elbirliği ile ötekileştirilen kişilerin yargılamalarında savunma yapmanın dahi suç olarak kabul edildiği mahkemelerde avukatlık yapmak da mümkün değil. Bu haliyle AKP iktidarı avukatlara, en azından bazı avukatlara, istediği mesajı vermeyi başarmasına rağmen bunu yeterli görmüyor, tümüyle kontrol altına almak istiyor.
Toplumla iç içe olan ve kamusal gücü de bulunan Baroların istedikleri gibi hareket edebilme ihtimali, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabul edebileceği birşey değil..
AKP ve MHP’nin bu girişimde ne kadar hızlı hareket ettikleri hesaba katıldığında, yasanın çıkış nedeninin, iktidarın tam olarak söz geçiremediği meslek örgütlerine nizam verme çabası olduğu söylenebilir.
Yargının iktidarın sopasına dönüşmesine, işkencenin yeniden sistematik hale gelmesine seyirci kalan, belki olanlardan memnun olan, hatta “zanlılara avukat vermiyoruz” diyerek bu sürece destek olan bazı Barolar, koltuklarında olan biteni seyretmeyi tercih etmişlerdi, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Barolara yönelik hamlesi onların da konforunu bozmuş oldu.
İktidarın her olumsuzluğun müsebbibi olarak gösterdiği nefret içerikli ‘ötekiler’ söylemi, neredeyse herkes için düşünce rahatlığı sağladığından, Barolardan bazıları yasal düzenleme için “ötekileştirilenlerin projesi” demeyi tercih etti. Ne acıdır ki, bazı hukukçular ve barolar bile illiyet bağı kurmaksızın suçlayıcı bir dil kullanabiliyor, tezlerini kabul ettirebilmek için de bu proje, hep birlikte şeytanlaştırdıkları bir yapıya aitmiş gibi söylemler geliştirerek kendilerince iktidarın elini zayıflatmaya çalışıyorlar. Kim istemiş, kim hazırlamış, ne zaman hazırlamış, amaç neymiş, sonra ne olmuş, belli değil.
AKP mensupları da, Cumhurbaşkanı Erdoğan da hiç gizlemeden “bu proje bizim projemiz” diyor, ama bazı Barolar “yok öyle değil, aslında bu sizin projeniz değil” demeye devam ediyor.
Temel hak ve özgürlüklerin geldiği durum ortada iken, avukatlar bile haklı taleplerini dile getirmek için eylem yapamıyorlar. Avukatlara bunu yapanların diğer insanlara ne yapacağını/yaptığını da biliyoruz, ama bu konuya dikkat çekmekte fayda var.
Eğer iktidarın söylemiyle hareket edilirse, iktidarın belirlediği sınırlar içerisinde bir hayat kaçınılmaz olacaktır; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın herkes için uygun gördüğü bir hayat!
Hem iktidarın hem de muhalefetin ‘ötekiler’ olarak tanımladığı bizler, evrensel olarak kabul edilen tüm hak ve özgürlükleri kaybettik. Baroların, iktidarın söylemiyle hareket etmeye devam etmeleri durumunda, özgürlükleri genişletmek bir yana, kendi haklarını da koruyamayacak bir hale geleceklerini söylemek kehanet olmasa gerek…
Kaynak:Tr724