AB Konsey Başkanı Charles Michel ile Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in Ankara ziyareti sırasında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanına sadece Michel otururken, Von der Leyen’in yandaki kanepeye oturtulması AB içinde “temsil krizi” tartışması başlattı. Michel, “Türk makamlarının protokolü katı biçimde uygulaması üzücü sonuç doğurdu” derken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Yapılan görüşmede uygulanan protokolde AB tarafının talepleri doğrultusunda oturma düzeni planlanmıştır, nokta” yanıtını verdi.
Alman politikacı Von der Leyen’in oturmak için yer bulamayıp “Hmm” diyerek tepki göstermesi, etrafına bakınması, ardından da bu duruma tepkisini göstermek için uzun bir kanepenin ortasına oturması gün boyunca medya ve sosyal medya ortamında defalarca gösterildi. Ankara’nın bir kadın olan Von der Leyen’e Michel’den daha geri bir protokol uygulayarak hakaret içeren bir imaj sergilediği yorumları yapıldı.
Çarşamba Sabahı, Von der Leyen’in kabine şefi Bjoern Seibert, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makamına bir e-mail atarak, Komisyon Başkanı’nın Ankara ziyaretinde kendisine uygulanan protokolden dolayı “hakarete uğradığını”, bu tavrın “AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği’nin yenilenmesi görüşmelerini daha da zora sokacağını” ifade etti. Diplomatik kuralların ötesinde sert bir dil kullanılan mail üzerine Ankara derhal Charles Michel’in makamını telefonla arayarak, “Sizin istediğiniz protokolü uyguladık. Neden Sayın Von der Leyen’e hakaret ettiğimizi bir türlü anlayamadık” dedi. Charles Michel’in makamından “üzücü bir yanlış anlaşılma olduğu” yanıtı geldi.
Yerini Von der Leyen’e bırakmamakla eleştirilen Konsey Bakanı Charles Michel, sosyal medya hesabından Fransızca ve İngilizce olarak yaptığı açıklamada, ziyaretin büyük emekler verilerek hazırlandığını, aylarca diplomatik bir çalışma yürütüldüğünü vurguladı. Michel, “Doğru olanı yapmak için Türk makamlarının protokol kurallarını katı bir şekilde yorumlaması, Komisyon Başkanına farklı muamele, hatta daha geri muamele uygulandığı görüntüsü verdi. Benim de bu duruma karşı duyarsız olduğum izlenimini uyandırdı. Bunların hiçbiri benim duygularım, temel saygı ilkeleri ya da gerçeklikle ilgili değildir. Ancak Ursula ve ben, ev sahiplerimizle kamuoyu önünde durumu daha da kötüleştirmemek için, ziyaretimizin özüne uygun siyasi tartışmaya ayrıcalık tanımayı seçtik. Burada esas olan Erdoğan ile kadın hakları, İstanbul Sözleşmesi ve ifade özgürlüğü gibi temel değerlerimizin savunulması üzerine yaptığımız konuşmaydı” dedi. Michel, bu yorumların, Ankara ile birlikte yürüttükleri “büyük ve faydalı jeopolitik çalışmayı” gölgede bırakmasından dolayı üzüntü duyduklarını dile getirdi.
Eleştirilere yanıt veren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, “Türkiye’de yapılan görüşmelerde uyguladığı protokol Türk misafirperverliğiyle uygulanır. Bu ziyarette de böyle oldu. Cumhurbaşkanımızın makamında yapılan görüşmede uygulanan protokolde AB tarafının talepleri karşılanmıştır, talepleri doğrultusunda oturma düzeni planlanmıştır, nokta… Türkiye ithamları olmasaydı bu kadar net açıklamayacaktık. Protokol birimlerimiz önceden bir araya geldi ve onların telkinleri ve talepleri karşılanmıştır” dedi. Ziyaret esnasında basına yansıyan protokol mevzusuna ilişkin ise Türkiye’nin son derece haksız ithamlarla karşılaştığını belirten Çavuşoğlu, Türkiye’nin köklü bir devlet olduğunu, her düzeyde sıklıkla ziyaret düzenlediğini ve misafir ağırladığını belirtti.
AB Protokol tüzüğü ne diyor?
Avrupa Birliği’nin 1 Mart 2011’de yayınladığı “Protokol düzeni” tüzüğüne göre AB kurumları içinde, protokol önceliği seçilmiş olmaktan güç alan Avrupa Parlamentosu’nun başkanına ait. Ardından Konsey Başkanı, AB dönem Başkanı ve en son Komisyon Başkanı geliyor. Buna göre Konsey ve Komisyon Başkanı birlikte yurt dışında bir göreve gittiklerinde Konsey Başkanı protokolde öncelikli olarak yer alıyor. Özetle, Von der Leyen’in sözcüsü Eric Mamer’in iddia ettiği gibi Konsey ve Komisyon başkanları eşit statüde yer almıyor.
Liberation: “Bir kriz varsa, Ankara değil Brüksel’den kaynaklanıyor”
Fransız Liberation gazetesi, krizin yaşanmasında kabahatin Ankara’da olmadığını belirterek, “Her zaman olduğu gibi sadece imajdan hareketle yorum yapmak yanlış. Gerçekte, meydana gelen bu görüntüde, Türkler’in hiç bir sorumlulukları yok” ifadesini kullandı.
Liberation’a konuşan bir AB diplomatı, “Burada Türkler protokol kurallarını harfiyen uyguluyor. Üstelik, Erdoğan’ın, AB ile ilişkileri düzeltmek isterken, ayağına kadar gelen bir AB yöneticisini aşağılamaktan ne tür bir çıkarı olabilir ki? Üstelik Almanya ve Merkel kendisine AB içindeki en yakın isimler. Eğer böyle bir şey yapmak isteselerdi, Fransa’ya daha yakın olan Michel aracılığıyla bunu yaparlardı” diyor.
Ziyareti anlatan bir başka diplomat ise Liberation’a, “Erdoğan, tüm ziyaret boyunca son derece kibardı. ABD’nin saldırgan yayılmacı politikalarına müsamaha göstermediği, ekonomide krizin yaşandığı ve iç politikanın karışık olduğu bir dönemde, AB’nin uzattığı eli tutmak Erdoğan’ın çıkarına” dedi. Liberation haberini, “Özetle eğer bir skandal varsa bu Ankara’da değil, Brüksel’de oldu” sözleriyle bitirdi.
Fransız uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Sylvain Khan da BFM TV haber kanalına, “Charles Michel, sadece temsili rolü olduğu halde, ön plana çıkmak istiyor. Oysa kamyonun anahtarı Von de Leyen’de. Göç dosyasını konuşmak için orada olması doğal. Avrupa kamuoyu ve liderleri, Konsey Başkanı’nı daha fazla güç toplamasını istemiyor. Ama Konsey Başkanı’na güç vermek isterseniz seçimle gelmesi gerekiyor. Aksi taktirde daha fazla güç alamaz. Ancak AB liderleri de kendi üzerinde bu kadar güçlü bir Konsey Başkanı istemez. Dolayısıyla AB yöneticileri arasında böyle bir güç tartışması hep oldu” dedi.